Maliyetini kurtarsaydı Eyfel Kulesi hurdacılara satılacaktı

Hiçbir sanatsal değeri olmayan, Fransız aydınları ve halkının büyük çoğunluğu tarafından bir ucube olarak görülen Eyfel Kulesi, işgalcilerin hedefi olunca bir anda Fransız kimliğinin de ayrılmaz parçası oluvermişti

Kolaj: Independent Türkçe
Kolaj: Independent Türkçe
TT

Maliyetini kurtarsaydı Eyfel Kulesi hurdacılara satılacaktı

Kolaj: Independent Türkçe
Kolaj: Independent Türkçe

Mehmed Mazlum Çelik/Independent Türkçe
1887 yılında, iki sene sonra Fransız İhtilali'nin 100. yılı anısına gerçekleştirilecek Paris Fuarı'na damga vurması hedeflenen mimari bir yapı için yarışma ilanı duyuruldu.
Bu ilana göre mimarlardan şehrin kapısı olacak bir yapı tasarlamaları isteniyordu.

1889 Paris Fuarı  (Görsel: Wikipedia)
Bu kapı hem fuarın hem de Paris'in ruhuna uygun ve büyük bir yapı olarak inşa edilecekti.
Avrupa'nın en seçkin 700 mimarı, sayısız proje ile bu ilana başvurdu. 

1889 Paris Fuarı (Görsel: Wikimedia )
 Yarışmayı Gustave Eiffel'in sahibi olduğu Eiffel firması kazandı.
Bu firma; demir ve mekanikten müteşekkil yapıları mimari sahaya taşımasıyla tanınıyordu. 
 
Gustave Eiffel (Görsel: Monnaie de Paris)
Ticaret ve Sanayi Bakanı Edouard Lockroy, büyük bir törenle 1887 yılın halka şehrin kapısı olacak kuleyi tanıttı. 
Yaklaşık 130 işçinin gece gündüz çalışarak bitirdiği demir yığının açılışı 30 Mayıs 1889 yılında yapıldı.

Eyfel yapım süreci  (Görsel: toureiffel.paris)
Aynı tarihte ABD'nin New York şehrinde yapımı başlanan Özgürlük Anıtı ile karşılaştırıldığında ortaya çıkan yapı tam bir hayal kırıklığıydı.
İddialara göre Eiffel projesi ABD'liler tarafından saçma bulunarak reddedilmişti.
Bir başka söylenti ise Eiffel'in Özgürlük Anıtı'nın iskeletindeki demirlerden yapılmış olmasıydı.
Tüm bu iddialar kulenin kendisinin önüne geçiyordu. 

(Fotoğraf: toureiffel.paris)
Aydınların Eyfel öfkesi
Yapı daha inşa edilirken Fransız aydınlar, kentin siluetini bozacak bu yapıyı engellemek için harekete geçti ve bir bildiri yayımlayarak öfkelerini ortaya koydular:
"Biz, yazarlar, heykeltıraşlar, mimarlar, ressamlar, Paris'in bugüne kadar hiç dokunulmamış güzelliğinin tutkun âşıkları, değeri bilinmemiş Fransız zevki adına, tehdit altındaki Fransız sanatı ve tarihi adı­na, başkentimizin tam ortasına yararsız ve canavar görünümlü Eiffel Kulesi'nin dikilmesine var gücümüzle, tüm öfkemizle karşı çıkıyoruz. Paris kenti, giderilemeyecek biçimde alçalmak ve çirkinleşmek için, bir makine yapımcısının tuhaf ve ticari hayallerine daha uzun süre katlanabilecek midir? Ticari Amerika'nın bile istemediği Eiffel Kulesi, Paris'in ayıbıdır, bundan hiç kuşkunuz olmasın.Herkes hissediyor, herkes söylüyor bunu, herkes derin üzüntü duyuyor bundan ve bizler de bu kadar yerinde bir telaşa kapılmış dünya kamuoyunun zayıf bir yan­kısından başka bir şey değiliz. Ve nihayet, yabancılar sergimizi ziyarete geldiklerinde şaşırıp 'Ne yani? Fransızlar o kadar övündükleri zevkleri konusunda bizlere bir fikir vermek için bu berbat şeyi mi buldular?' diye haykıracaklardır. Bizlerle alay etmekte haklı olacaklardır, yüce gotik yapıların Paris'i, Puget'nin Paris'i, Germain Pilon'un Paris'i, Jean Goujon'un Paris'i, Barye'nin, vd'nin Paris'i Mösyö Eiffel'in Paris'i haline gelecektir."
Bildiriyi imzalayanlar arasında ise birbirinden seçkin isimler vardı: Guy de Maupasssant, Alexander Dumas, Emile Zola, Charles Gounod, ve Paul Verlaine bu isimlerden sadece birkaçı idi. 
Roland Barthes'in Eyfel Kulesi hakkındaki denemesini YKY yayınları Türkçeye tercüme etti.
Aydınların bu kuleye karşı duyduğu öfkeyi en iyi Barthes sözleri açıklar:
"Hiç sevmediği halde sık sık öğle yemeği yermiş Maupassant Kule'nin lokantasında: Paris'te onu görmediğim tek yer burası dermiş. Gerçekten de Paris'te Kule'yi görmemek için bitmez tükenmez önlemler almak gerekir; hangi mevsim olursa olsun, sisler, alacakaranlıklar, bulutlar arasında, yağmurda, güneşte,  hangi noktada olursanız olun, sizi ondan ayıran çatıların, kubbelerin ya da yeşil dalların görünümü ne olursa olsun Kule oradadır; öylesine girmiştir ki gündelik yaşama, bundan sonra artık Kule için özel bir nitelik yaratmamız olanaksızdır; sadece varlığını sürdürmekte inatçıdır o, taş gibi ya da ırmak gibi; tıpkı anlamı pekala sınırsızca sorgulanabilen ama varlığı tartışılamayan bir olgu gibi gerçektir o. Paris'te hiçbir bakış yoktur ki günün belirli bir anında ona takılmamış olsun; ben bu satırları yazarken on­dan söz etmeye başladığım sırada, o, penceremle çerçevelenmiş olarak karşımda durmakta; ocak ayında gecenin onu silikleştirdiği, sanki onu görünmez kılmak, varlığını yalanlamak istermiş gibi olduğu anda bile bakın işte iki küçük ışık yanıyor ve hafifçe göz kırpıyor dönerek…"

(Fotoğraf: toureiffel.paris)
Aydınların ucube ve işe yaramaz olarak tanımladıkları bildiri sonrası inşaatı sürdüren firma, ileride kulenin türlü mekanik işlerde kullanılabileceğine dair tarihin en saçma cevaplarından biriyle karşılık verecekti.
Barthes'in kaleminden okuyoruz:
"Kendisini bir tür bütünsel anıt haline getiren bu büyük hayalci işlevi karşılamak için, Kule'nin aklın denetiminden kaçıp kurtulması gerekir. Bu başarılı kaçışın ilk koşulu, Kule'nin bütünüyle yararsız olmasıdır. Kule'nin yararsızlığı her zaman belli belirsiz biçimde bir skandal olarak, yani değerli ve itiraf edilemez bir gerçeklik olarak hissedilmiştir. Daha inşa edilmeden önce bile, yararsız olduğu söyleniyor, bu da Kule'nin mahkûm edilmesi için yeterlidir diye düşünülüyordu o sıralarda. Büyük burjuva girişimlerinin usçulluğuna ve ampirizmine genel olarak bağlı olan bir dönemin anlayışında, yararsız bir nesne fikrine katlanmaya yer yoktu (meğerki açıkça bir sanat nesnesi olmasın; böyle bir şeyin de Kule için söz konusu olduğu düşünülemezdi). Bu nedenle Gustave Eiffel, Sanatçıların Bildirisi'ne yanıt olarak projesini kendi savunurken, Kule'nin gelecekteki bütün kullanımlarını özenle bir bir sayar: Bunların tümü de, bir mühendisten bekleneceği gibi, bilimsel kullanımlardır: Aerodinamik ölçümler, kullanılmış olan gerecin direncine ilişkin incelemeler, tırmanıcının fizyolojisi, radyoelektrik konusundaki araştırmalar, telekomünikasyon sorunları, meteoroloji gözlemleri, vb.  Bu yararlıklar, tartışma kabul etmez hiç kuşkusuz; ama müthiş Kule mitinin yanında, onun bütün dünyada üstlenmiş olduğu insansı anlamın yanında çok gülünç kalır. Çünkü burada, yararcı nedenler, Bilim miti tarafından ne kadar yüceltilmiş olurlarsa olsunlar, insanların tam anlamıyla insan niteliği taşımalarına yarayan büyük hayal işlevi ile karşılaştırıldıklarında bir hiç kalırlar. Ama yine de her zaman olduğu gibi yapıtın nedensiz anlamı hiçbir zaman doğrudan doğruya açıklanmaz: Kullanım başlığı altında usçullaştırılır: Eiffel, Kule'sini ciddi, usa uygun, yararlı bir nesne biçiminde görüyordu; insanlar ise Kule'yi ona, doğal olarak usdışının sınırlarına varan büyük bir barok düş biçiminde geri gönderirler." 

Eyfel'in alternatif çizimleri  (Görsel: toureiffel.paris)
Henüz elektriğin bile yaygın olmadığı yıllarda tüm şehrin radyo sorunlarını çözecek bir çözüm getirecek olması Eyfel Kulesi'ni pek de kullanışlı kılmıyordu.
Aydınlar, kısaca şehrin ortasındaki bu demir yığının ne işe yaradığını bilmek istiyordu; nitekim hiçbir sanatsal değeri olmadığından emindiler. 
Tartışmaların arasında, nihayet 1913 yılında tüm kamuoyu Eyfel Kulesi'nin yıkılması konusunda mutabakat sağladı.
Şehrin ortasına bir karabasan gibi çöken bu demir yığınını ortadan kaldırmak hayli masraflıydı.
Birkaç büyük hurda şirketi gerekli tetkikleri yapmış ama çıkan sonuç maliyeti kurtarmayacak bir işlem olduğunu gösteriyordu.
Yani Eyfel Kulesi'nden çıkacak hurda, söküm maliyetini karşılamayacağı için bu fikir bir süre ertelendi. 

Gustave Eiffel (Görsel: Wikipedia)
Eyfel'in taşıdığı anlam: Yeni bir Babil kulesi mi?
Aydınların bir kısmı Eyfel Kulesi'ni, Babil Kulesi'ne benzetmişse de Eyfel Kulesi'nin taşıdığı anlamlar Babil Kulesi'nden keskin hatlarla ayrılmasına neden olur.
Bilindiği üzere Babil Kulesi, insanoğlunun göklerde olduğuna inandığı Rabbine ulaşma gayesinin bir sonucudur.
Oysa Eyfel Kulesi devasa bir metal yığını, elektrik ve mekaniği temsil eder.
Özetle Paris'teki kule yaratıcıya ulaşma gayesinden ziyade Tanrı'ya bir meydan okumadır.
Bilim çağını ve aklı temsil eden bu yapı; insanı Tanrı'ya ulaştırmaktan ziyade, Tanrı'ya ulaşabildiğini düşünen aklın kibri olarak yorumlanmıştır. 
Eyfel Kulesi ile ilgili sayısız teori birbirini izler. Kimileri 'Bilim Tapınağı' der; kimileri ise demir yığınından müteşekkil bir ucube olarak görür.
Bu tartışmaların arasında 1923 yılında tekrar yıkılması gündeme gelir. Kulenin yıkılmak istenmesinin nedeni bu kez bakım masraflarıdır. 
Tarihin gördüğü en büyük dolandırıcılardan birisi olan Victor Lustig'in, bu tartışmalar arasında aklına dâhiyane bir fikir gelir.

Victor Lustig (Fotoğraf: Wikipedia)
Hükümetin ve yerel yetkililerin beceriksizliğinin aksine Lustig, Eyfel Kulesi'ni satın alacak hurda tüccarını bulur. 
Andre Poisson isimli demir ve hurda tüccarına hatırı sayılır bir fiyata Eyfel Kulesi'ni satar.
Bir başka hurdacıya daha kuleyi satmak üzereyken çevirdiği dolaplar ortaya çıkan Lustig, kaçarak ABD'ye gider.
Orada da büyük dolandırıcılık faaliyetlerine girişince yakalanarak Alcatraz Hapishanesine gönderilir.
1940 yılına gelindiğinde ise Eyfel Kulesi'nin taşıdığı anlam bambaşka bir şekle bürünecekti.
 Fransa'yı işgal eden Nazi lideri Adolf Hitler, Paris'e geldiğinde ilk ziyaret duraklarından birisi Eyfel Kulesi olacaktı.
Bu ziyaret Fransızların izzet-i nefsini hayli yaralayacak ve kuleyi Fransızlar için bir milli nesneye dönüştürecekti.

(Fotoğraf: National Archives)
Velhasılıkelam; yapıların haşmeti ve biçiminden ziyade sahip oldukları hikaye onlara gerçek anlamını veriyordu.
Hiçbir sanatsal değeri olmayan, Fransız aydınları ve halkının büyük çoğunluğu tarafından bir ucube olarak görülen Eyfel Kulesi, işgalcilerin hedefi olunca bir anda Fransız kimliğinin de ayrılmaz parçası oluvermişti.
Eyfel Kulesi bugün dünyanın her yerinden milyonlarca turist çektiği gibi Paris'in en önemli simgesi konumunda. 
 



Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
TT

Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)

Tom Cruise'un geliştirme aşamasındaki uzay temalı yeni filminden kötü haber geldi.

Oyuncunun, Yarının Sınırında'nın (Edge of Tomorrow) yönetmeni Doug Liman'la birlikte hayata geçirmeyi planladığı projenin rafa kaldırıldığı öne sürülüyor. Merakla beklenen filmin sinema tarihinde bir ilke imza atması bekleniyordu.

Page Six'in haberine göre filmin çıkmaza girmesinin temel nedeni, Cruise'un NASA'yla çalışabilmek için ABD Başkanı Donald Trump'tan izin istemeye yanaşmaması. 

"Siyasi nedenlerle Trump'tan yardım istemedi"

Yayına konuşan bir kaynak, "Anladığım kadarıyla bu film için NASA'yla koordinasyon şarttı ve Tom Cruise, Donald Trump'tan yardımını rica etmek istemedi" dedi. Kaynak sözlerini, "Federal hükümetten izin alınması gerekiyor. Tom bunu siyasi nedenlerle yapmak istemedi" diye sürdürdü.

2020'de yapılan açıklamalarda Cruise'un, uzayda çekilen ilk kurmaca film üzerinde çalıştığı duyurulmuş, bir NASA yetkilisi de oyuncunun Uluslararası Uzay İstasyonu'nda çekim yapacağını doğrulamıştı.

Ancak 2022'ye kadar projeyle ilgili neredeyse hiç gelişme paylaşılmadı. O yıl Universal Pictures'ın patronu Donna Langley, "Tom Cruise bizi uzaya götürüyor. Dünyayı uzaya taşıyor" diyerek projeyi doğrulamıştı.

Langley, o dönemde yaptığı açıklamada, "Tom'la geliştirme aşamasında harika bir projemiz var" demiş ve şöyle devam etmişti:

Bu proje, gerçekten bunu yapmasını öngörüyor. Bir roketle uzay istasyonuna gitmesi, çekim yapması ve umarız uzay istasyonunun dışında yürüyüş yapan ilk sivil olması hedefleniyor.

İsmi henüz açıklanmayan filmde Cruise'un, "şansı yaver gitmeyen ve bir şekilde Dünya'yı kurtarabilecek tek kişi haline gelen" bir karakteri canlandırması planlanıyordu. 

Oscarlı yönetmenin yeni filminde

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) yıldızının sıradaki projesi ise Diriliş'in (The Revenant) 4 Oscarlı yönetmeni Alejandro G. Iñárritu'nun imzasını taşıyan ve adı henüz açıklanmayan bir film. 

Yapım hakkında fazla detay bilinmese de 63 yaşındaki Cruise'un, Jesse Plemons, Emma D'Arcy, John Goodman, Sandra Hüller, Riz Ahmed ve Sophie Wilde'ın da yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosuna liderlik edeceği belirtiliyor.

Cruise ve Iñárritu'nun yeni filmi, 2 Ekim 2026'da vizyona girecek.

Independent Türkçe, Page Six, GamesRadar


Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
TT

Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)

Jim Carrey, Ron Howard'ın 2000 yapımı filmi Grinç'in (How the Grinch Stole Christmas) 25. yılı vesilesiyle, filmin yönetmeni ve makyajcısıyla Vulture'a verdiği röportajda, rolün perde arkasına dair çarpıcı ayrıntılar paylaştı. 

Dr. Seuss'un 1957 tarihli çocuk kitabından uyarlanan film, dünya genelinde 346 milyon dolar hasılat elde ederek büyük bir gişe başarısına imza atmış ve ABD'de 2000'in en çok kazanan yapımı olmuştu. 

Ancak Carrey için bu başarı, son derece zorlu bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirmişti.

"Sadece yeşile boyayın"

Oyuncu, daha önceki röportajlarında Grinç'i ağır makyaj ve protezlerle canlandırmanın "işkence gibi" olduğunu açıkça dile getirmişti. Vulture'a verdiği yeni röportajda ise bu sürece dair daha önce paylaşmadığı ayrıntıları anlattı.

Carrey'nin yaşadığı zorlu sürece rağmen film, makyaj sanatçısı Rick Baker'a Oscar kazandırmıştı. Baker, stüdyonun başlangıçta Carrey'nin yalnızca yeşile boyanmasını istediğini hatırlattı. Baker, "Stüdyo bize, 'Jim'e 20 milyon dolar ödüyoruz ve onu görmek istiyoruz. Sadece yeşile boyayın' dedi" diye konuştu.

Carrey ise kostümü giymeyi kendisinin istediğini ancak bundan nefret ettiğini anlattı. Oyuncu, Grinç'i canlandırırken ağır makyaj ve maske nedeniyle burnundan nefes alamadığını söyledi. Maske üzerinde nefes almasına izin verecek delikler açmakta zorlandıklarını belirten Carrey, "Sonunda tüm film boyunca ağzımdan nefes almak zorunda kaldım" dedi.

Carrey, kostümün "dayanılmaz derecede kaşındırıcı" olduğunu ve gün boyu onu "çıldırttığını" da sözlerine ekledi. Yüzüne dokunamadığını ya da kaşınamadığını anlatan oyuncu, günde 8 saat makyaj koltuğunda oturduktan sonra projeden ayrılmayı ciddi ciddi düşündüğünü söyledi.

"20 milyon dolarını geri vermeye hazırdı"

Yönetmen Ron Howard da Carrey'nin o dönemde rolü bırakmaya çok yaklaştığını doğruladı. Howard, "20 milyon dolarını geri vermeye bile hazırdı. Bunu ciddi ciddi söylüyordu" dedi.

Ekip, çözümü eski bir özel harekat eğitmeni olan Richard Marcinko'yu projeye dahil etmekte buldu. Carrey, Marcinko'yu "CIA ajanlarına ve özel kuvvetlere işkenceye dayanmayı öğreten biri" diye tanımladı. Oyuncu, Marcinko'nun kendisine stresle başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler öğrettiğini anlattı.

Bee Gees'e minnettar

Carrey, makyaj sürecini asıl katlanılır kılan şeyin ise Bee Gees'in müzikleri olduğunu söyledi. Oyuncu, makyaj süresince Bee Gees albümleri dinlediğini anlattı: 

Müzikleri inanılmaz derecede neşeli. Barry Gibb'le hiç tanışmadım ama ona teşekkür etmek istiyorum.

Independent Türkçe, Variety, Vulture, CBR.com


James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
TT

James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)

James Cameron, Godzilla Minus One'ın devam filmi için heyecanını gizlemekte zorlanıyor. Ünlü yönetmen o kadar hevesli ki gerekirse sette yardımcı olmayı bile teklif etti.

Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) Japonya'daki tanıtımı sırasında, sahneyi Godzilla Minus One'ın yönetmeni Takashi Yamazaki'yle paylaştı ve esprili bir dille, "Minus Zero'yu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. 

"Benim için büyük bir onur"

Cameron sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yamazaki sırf burada olmak için setten erken ayrılıp geldi, bu benim için büyük bir onur. Ben de kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim.

Yamazaki ise bu teklife gülerek, "Bu durumda işimi elimden alırsınız" diye karşılık verdi. Cameron da "Bence her şey kontrolünüz altında" yanıtını verdi.

II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da geçen Godzilla Minus One, Kamiki Ryunosuke'nin canlandırdığı eski kamikaze pilotu Shikishima Koichi'yi merkezine alıyordu. 

Godzilla'yla ölümcül bir karşılaşmadan sağ kurtulan Koichi, yıllar sonra canavarın yeniden ortaya çıkmasıyla Japonya'yı kurtarmaya çalışan bir askeri ekibe katılıyordu.

Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında Oscar kazanan Godzilla Minus One, bu başarıya ulaşan ilk Godzilla filmi olmuştu. Yapım, aynı zamanda bu kategoride ödül alan ilk Japon filmi olarak tarihe geçmişti.

Kasım 2023'te Japonya'da gösterime giren yapım, 7,65 milyar yenin (yaklaşık 50 milyon dolar) üzerindeki hasılatıyla ülkede en çok kazanan Godzilla filmi unvanını elde etmişti. 

Film, Kuzey Amerika'da da 56 milyon dolar hasılat elde ederek, tüm zamanların en yüksek gişe gelirine ulaşan Japonca canlı çekim yapımı olmuştu.

2026 sonunda izleyiciyle buluşacak

Devam projesinin 2026'nın sonlarına doğru vizyona girmesi planlanıyor. Kamiki'nin Kōichi rolüyle geri dönmesi, Minami Hamabe'nin ise karakterin sevgilisi Noriko'yu yeniden canlandırması bekleniyor. Ancak filmin konusuna dair henüz hiçbir detay paylaşılmadı ve proje gizemini koruyor.

71 yaşındaki Cameron cephesinde ise sıradaki proje, Avatar: Ateş ve Kül. Jake ve Neytiri bu kez, yeni bir Na'vi kabilesiyle karşı karşıya gelecek.

Merakla beklenen film, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ScreenRant