Yaklaşık 5 bin 500 yıldır yanıyor… İşte dünyanın en eski ateşi

Yaklaşık 5 bin 500 yıldır yanıyor… İşte dünyanın en eski ateşi
TT

Yaklaşık 5 bin 500 yıldır yanıyor… İşte dünyanın en eski ateşi

Yaklaşık 5 bin 500 yıldır yanıyor… İşte dünyanın en eski ateşi

İlk insanlar en az bir milyon yıl önce ateşi nasıl kullanacaklarını keşfederek, medeniyet için önemli bir adım attılar. Bugün, günlük hayatımızda kullandığımız ateşin ömrü örneğin mumdaki fitil ya da şöminedeki kütük miktarı kadardır. Ancak dünyanın her yerinde, yüzyıllardır, hatta binlerce yıldır yanmaya devam eden ateşler var. Peki, tüm bunlar arasında şimdiye kadar en uzun süre yanan ateş hangisi?
Bilimsel web sitesi Livescience, bu konuyla ilgili bir haber yaptı. Yangının üç bileşeni vardır. Bunlar yakıt, oksijen ve ısı kaynağı. Ahşaptan bitki örtüsüne ya da benzine kadar yanıcı özelliği olan herşey yakıt görevi görebilir. Doğru miktarda oksijenle bir araya gelen bir ısı kaynağı bu yanıcı malzemeleri ateşleyen bir yanma reaksiyonunu tetikleyebilir.
Avustralya'daki Sidney Üniversitesi'nde yangın ekolojisi doçenti olan Tina Bell, teorik olarak bu üç faktörün de hiç bitmediği takdirde, bir yangının sonsuza kadar sürebileceğini söylüyor.
Bu üç bileşen Doğu Avustralya'da tarih öncesi zamanlardan beri güçlü olmuştur ve dünyada bilinen en uzun yangına yol açmıştır. Bazı jeologlar 500 bin yaşında olabileceğinden şüpheleniyor olsa da Yeni Güney Galler'deki Wingen Dağı'nın altında en az 5 bin 500 yıldır yanan bir ateş var.
New South Wales Ulusal Parklar ve Yaban Hayatı Servisi'ne göre, için için yanan yeraltı ateşinden kükürtlü duman parçaları yükseliyor ve havalandırmalardan yüzeye çıkıyor. Isı, yakındaki toprağın kavrulmasına ve kırmızı renge bürünmesine sebep oldu ve Burning Mountain Doğa Koruma Alanı'nın yaklaşık 53 bin 800 fit kare (0,5 hektar) alandaki bitki örtüsünü soldurdu.



Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
TT

Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)

Deepfake videoların gelişmiş saptama yöntemlerini yanıltabildiği ve her geçen gün daha gerçekçi hale geldiği tespit edildi. 

Bir kişinin yüzünün ya da vücudunun dijital olarak değiştirilmesiyle oluşturulan deepfake videolar endişe yaratmaya devam ediyor. 

Bu videolar gerçek bir kişinin görüntüsünün yapay zeka kullanılarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Aslında bu teknoloji, kullanıcıların yüzünü kediye dönüştüren veya yaşlandıran uygulamalar gibi zararsız amaçlarla da kullanılabiliyor.

Ancak insanların cinsel içerikli videolarını üretmek veya masum insanlara iftira atmak için de kullanılabilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bu videoların sahte olup olmadığını anlamak için kullanılan gelişmiş yöntemlerden biri kalp atışlarını izlemek. 

Uzaktan fotopletismografi (rPPP) adlı araç, deriden geçen ışıktaki küçük değişiklikleri tespit ederek nabzı ölçüyor. Nabız ölçen pulse oksimetreyle aynı prensiple çalışan bu araç, çevrimiçi doktor randevularının yanı sıra deepfake videoları tespit etmek için de kullanılıyor.

Ancak bulguları hakemli dergi Frontiers in Imaging'de bugün (30 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre deepfake görüntülerde artık gerçekçi kalp atışları var.

Bilim insanları çalışmalarına videolardaki nabız hızını otomatik olarak saptayıp analiz eden bir deepfake dedektörü geliştirerek başladı. 

Ardından rPPP tabanlı bu aracın verilerini, EKG kayıtlarıyla karşılaştırarak hassasiyetini ölçtüler. Son derece iyi performans gösteren aracın EKG'yle arasında dakikada sadece iki-üç atımlık fark vardı. 

Ekip aracı deepfake videolar üzerinde test ettiğindeyse rPPP, videoya kalp atışı eklenmese bile son derece gerçekçi bir kalp atışı algıladı. 

Bilim insanları kalp atışlarının videoya kasten eklenebileceği gibi, kullanılan kaynak videodan kendiliğinden geçebileceğini de söylüyor.

Almanya'daki Humboldt Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Peter Eisert "Kaynak video gerçek bir kişiye aitse, bu artık deepfake videoya aktarılabiliyor" diyerek ekliyor: 

Sanırım tüm deepfake dedektörlerinin kaderi bu; deepfake'ler gittikçe daha iyi hale geliyor ve iki yıl önce iyi çalışan bir dedektör bugün tamamen başarısız olmaya başlıyor.

Araştırmacılar yine de sahte videoları saptamanın başka yolları olduğunu düşünüyor. Örneğin sadece nabız hızını ölçmek yerine, yüzdeki kan akışını ayrıntılı olarak takip eden dedektörler geliştirilebilir.

Eisert, "Kalp atarken kan, damarlardan geçerek yüze akıyor ve daha sonra tüm yüz bölgesine dağılıyor. Bu harekette gerçek görüntülerde tespit edebileceğimiz küçük bir gecikme var" diyor.

Ancak bilim insanına göre nihai çözüm deepfake dedektörlerinden ziyade, bir görüntünün üzerinde oynanıp oynanmadığını anlamaya yarayan dijital işaretlere odaklanmaktan geçiyor:

Bir şeyin sahte olup olmadığını tespit etmek yerine bir şeyin değiştirilmediğini kanıtlayan teknolojiye daha fazla odaklanmadığımız sürece, deepfake'lerin saptanmalarını zorlaştıracak kadar iyi olacağını düşünüyorum.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, TechXplore, Frontiers in Imaging