Suriye ve İran’ın hesapları ve Rusya düğümü

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz ayın sonlarında Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memluk’ü kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz ayın sonlarında Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memluk’ü kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Suriye ve İran’ın hesapları ve Rusya düğümü

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz ayın sonlarında Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memluk’ü kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz ayın sonlarında Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memluk’ü kabul etti (İran Cumhurbaşkanlığı)

Tahran, Rusya'nın Ukrayna ile meşgul olmasının Suriye'yi ya da en azından resmi olarak müttefiki olan bölgeleri tekelleştirmesine izin vereceğini düşünürken Şam, Rusya’nın Kiev'e ulaşmakla meşgul olmasının kendisine Tahran'la yani diğeri pahasına herhangi bir müttefikle hareket edebileceği daha geniş bir saha sağlayacağını düşünüyor.
İran ve Suriye’nin böyle düşündüklerinin açık göstergeleri vardı. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun, Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaretinden günler sonra, Ukrayna savaşı başlar başlamaz, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memluk Tahran'ı ve İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi ise Şam’ı ziyaret etti. Tahran’da güvenlik, ordu ve ekonomi, Şam’da diplomasi konuşuldu.
Şoygu’nun Hmeymim Hava Üssü’ne yaptığı ziyaret, Moskova'nın Suriye'ye ve Hmeymim Hava Üssü’ne şu an Ukrayna'daki uluslararası stratejisi ve emellerinin bir parçası olarak baktığını açıkça gösterdi. Şam buna itiraz etmedi. Hatta ‘Büyük Rusya'nın ‘Küçük Rusya'daki savaşına sözlü olarak destek verdi. Ancak Şam'ın sorunu, Rusya'nın önümüzdeki dönemde askeri olarak meşgul olması. Çünkü Şam ve onun ‘dar çevresi’, oksijen ihtiyacının yoğunlaştığı bir dönemde, hem ekonomik olarak güçsüz kalacak hem de ağır yaptırımlardan etkilenecek.
Bu noktada Moskova’nın Şam'ın iki düşmanını, yani Ukrayna savaşının bazı anahtarlarını ve çözüm yollarını ve güney kıyılarına deniz geçişlerini kontrol eden Ankara’yı ve Beyaz Saray'ın ve Kremlin'in Çarı’nın kalbinin anahtarlarını elinde tutan Tel Aviv’i tatmin etmesi gerekiyor.
Washington ve müttefikleri ise Rusya'ya yumruklarını göstermek ve mesajlar göndermek için gerek ‘Suriye rejiminin kontrolü dışındaki bölgelere’ yönelik yaptırımları kaldırarak olsun, gerek Fırat'ın doğusundaki askeri varlığını güçlendirerek ve sınır çizgilerini et-Tanf Askeri Üssü’nden es-Suveyda ve Dera kırsalına doğru genişleterek olsun, gerekse Arap ülkelerinin Moskova'yı memnun etmek için giriştikleri normalleşme çabalarını ve Çar’ın Ortadoğu'ya dönüşünü engelleyerek olsun Suriye sahnesini seçebilirler.
Her kavşağın ya da çöküşün öncesinde ya Şam, Irak sınırlarının ötesine, doğuya gider ya da Tahran, genişleyen direniş bölgeleri arasındaki bağlantı noktası olan Şam'a gelir. Memluk'un Cumhurbaşkanlığı, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Savunma Bakanlığı’ndan siyasi ve askeri yetkililerle bir araya geldiği Tahran ziyaretinin amacı da buydu. İran'ın boşluğu doldurmaya istekli ve yetenekli olacağı değerlendirildi. Nükleer anlaşmanın imzalanacağı, yaptırımların kaldırılacağı, petrol ticaretinin başlayacağı ve hatta Washington’ın İran'ın vekillerinden bazı grupları Yabancı Terör Örgütleri listesinden çıkarmaya hazır olduğu düşünülüyor. Bu, Şam için iyi bir haberdi, çünkü böylece yeni Tahran, ekonomik sorunların çözümüne, petrol ve türevleri ile diğer malların tedarikine, yeniden yapılanmaya ve ‘toplum mühendisliğine’ katkıda bulunabilir.
Tahran da müttefiki olan Şam ile birlikte hareket etti. DMO, İsrail’in Suriye'deki hava saldırılarındaki ölümlerin intikamını almak için Suriye'de veya ABD’nin Suriye’deki çıkarlarına karşı değil, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’deki ‘bir İsrail üssünü’ doğrudan hedef aldı.
İki müttefik; Şam ve Tahran, ABD’nin Ortadoğu'dan çekildiğini, Rusya'nın Doğu Avrupa ile meşgul olduğunu ve İran'a yönelik yaptırımlarda muafiyetler olduğuna, bunun da Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut eksenine genişleme, nüfuz etme ve istikrarsızlaştırma için alan sağlayacağını düşünüyorlar. Bu algılara engel teşkil eden düğümü Washington ya da Tel Aviv değil, İran ile ABD arasında daimi bir arabulucu olan Moskova attı. İran ile Batılı ülkeler arasındaki nükleer anlaşma taslağı hazır olsa da imzalanması konusundaki gecikme, ABD ve İsrail'in itirazlarından kaynaklanmıyordu. Ama Rusya’nın, Batılı ülkelerin Moskova'ya ve Rus seçkinlere Ukrayna savaşı nedeniyle yaptırımlar uygulamasından sonra Tahran ile arasındaki ticari işbirliğinin etkilenmeyeceğine dair garanti verilmesini istemesinden sonra durum değişti. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile görüştükten sonra ABD’nin nükleer anlaşma taslağına yaptırımların nükleer işbirliğini etkilemeyeceğine dair bir ek madde koyduğunu açıkladı.
Son yıllarda, bazı meselelerde bir görüş ayrılığı yaşandı. Resmiyette bir tecrit olsa da kapalı kapılar ardında ortak meselelerde gizlice uzlaşı sağlanıyordu. ABD ve Rusya nükleer anlaşma müzakerelerinde diplomatik işbirliği yaparken Suriye'nin kuzeydoğusunda askeri olarak ve sınırlarının ötesinde insani olarak koordinasyon içinde hareket ediyor, Kırım'ın ilhakı ve ikili ilişkiler konusunda diplomatik olarak çatışıyorlardı. Fakat Washington'ın direndiği nükleer anlaşma ve Ukrayna dosyaları arasında Rusya’nın iç içe geçmiş dokunuşları var gibi görünüyor. ABD ve Batı ülkelerinin, Suriye ve Ukrayna dosyalarını birbirine bağladığına dair birtakım işaretler söz konusu. En azından Batılı ülkelerden yapılan açıklamalarda, Doğu Akdeniz’deki deneyimlerin yeni bir versiyonu olarak Karadeniz'in kuzeyinde yeni savaş araçlarından bahsediliyor. Geçtiğimiz aylarda Rusya'nın Suriye sahnesine öncülük ettiğine dair bir izlenim edinildi. Arap ülkelerinin, Şam'ı kucaklamalarını sağlamaya çalıştı. Arap ülkelerinin başkentleri ile Şam arasında arabuluculuk yaptı. Suriye'nin güneyinde Ürdün sınırı yakınlarındaki bölgelerde uzlaşı çabalarına öncülük etti. Golan'da güney cephesinden İsrail'in güvenliğini sağladı. Lazkiye Limanı’nı kontrol altına aldı. Hatta bunu, limanı İran'ın elinden alarak yaptı. Rusya, Suriye'de İran'ın pençelerini kesiyor gibiydi.
Ancak bir anda Ukrayna savaşı başladı. Bu savaş, Suriye'nin de aralarında olduğuna şüphe olmayan birçok dosyada adeta bir dönüm noktası oldu. Fakat bu yeni kavşak, tıpkı son 11 yıldır Suriye’de tanık olduğumuz kavşaklar gibi son olmayacak.  Şam fiilen Tahran'ın, retorik olarak da Moskova'nın yanında yer alıyor. Bir sonraki aşama, bunun yansımalarını ortaya çıkaracaktır. Yine önümüzdeki dönem, ABD ve diğer Batılı ülkeler ile Ukrayna nezdinde Doğu Avrupa ve Suriye nezdinde Ortadoğu şeklinde iki dosya, iki devlet ve iki halk arasında bir bağlantı kuracaktır.



Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
TT

Irak'ta seçimlerin boykotu iktidar koalisyonunu karıştırdı

Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)
Bağdat'ta düzenlenen Koordinasyon Çerçevesi toplantısından (X)

Eski Başbakan Haydar el-İbadi Irak'ta ‘seçim sisteminin reforme edilmesi’ çağrısında bulunurken, Koordinasyon Çerçevesi’nin Mukteda es-Sadr'ın Kasım 2025'te yapılması planlanan seçimleri boykot etme kararına karşı tavır alması bekleniyor.

El-İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, seçim sisteminin ‘yolsuzluk’ suçu işleyen kişilerin seçime katılmasını engellemesi gerektiğini bildirdi. Koalisyon tarafından bugün yapılan basın açıklamasında, “Ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar, özellikle de bu tarihi anda, sistemin siyasi tabanını genişletmeyi, herkesi dahil etmeyi ve seçim sürecini yolsuzluğa bulaşmış kişilerden ve manipülatörlerden korumayı gerektiriyor” denildi.

Koalisyon, ‘herhangi bir devletin çöküşünün üstesinden gelmenin, halkın çıkarlarını ve devletin varlığını koruyarak iç siyasi ve sosyal birlikle başarılabileceğini’ vurguladı. Açıklamada, “Ulusal bir reform vizyonu temelinde aday olmamak, çıkarlar nedeniyle başkalarının seçimlere katılmasına izin vermemekten temelde farklıdır” ifadesi yer aldı.

Koordinasyon Çerçevesi’nin ana bileşenlerinden biri olan el-İbadi'nin koalisyonu, Sadr'ın benzer bir açıklama yapmasından bir gün sonra seçimleri boykot ettiğini duyurdu.

 Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)Eski Irak Başbakanı Haydar el-İbadi (X)

Koordinasyon Çerçevesi'nin pozisyonu

Koordinasyon Çerçevesi, Sadr ve el-İbadi'nin kararları ve bunların bir sonraki parlamentoda Şii temsiliyeti üzerindeki etkileri konusunda hemen bir görüş bildirmedi. Bilgi sahibi kaynaklar, “Sadr ve el-İbadi'nin kararlarını ele alma konusunda Şii meclisi içinde anlaşmazlıklar var” dedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri ve Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim'in başını çektiği bazı Şii liderlerin durumu kontrol altına alma çabaları var. Yaşananlara uyum sağlamak için uzlaşmacı bir çözüm arayışının yanı sıra Sadr'a seçimlere katılması ve boykotu tersine çevirmesi için davette bulunma ve Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu'nu birkaç günlüğüne adaylık kapısını yeniden açmaya davet etme olasılığı da var… Koordinasyon Çerçevesi içinde farklı görüşler var, ancak Kanun Devleti Koalisyonu lideri Nuri el-Maliki'nin tutumunun Sadr'ı boykotu kırmaya ve seçimlere katılacağını açıklamaya davet etme eğiliminde olduğu dikkat çekiyor.”

Sadr, Kasım ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini boykot etme kararından dönmek için zorlu koşullar öne sürdü.

Sadr X platformundaki hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Yolsuzluk var olduğu sürece hiçbir seçime katılmayacağım. Doğruluk ancak kontrolsüz silahların teslim edilmesi, milislerin dağıtılması ve ordunun güçlendirilmesiyle tesis edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yerel platformlarda, Sadr Hareketi liderleri ile aralarında Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin de bulunduğu Şii liderler arasında seçimlere katılma amacıyla temaslar kurulduğuna dair sızıntılar dolaşıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan siyasi bir kaynak, ‘Sadr Hareketi ile geri dönme olasılıkları konusunda şu ana kadar görüşmelerin durmadığını’ söyledi.

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Sadr Hareketi medyası)

Seçimlerin meşruiyeti

Son dönemde izlenen çeşitli göstergelere göre seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler bulunuyor. Boykotun kırılgan bir bölgesel ve uluslararası ortamda diğer kesimler tarafından da tekrarlanması, özellikle silah taşıyan ya da geçmişte silah taşımış olanlar başta olmak üzere pek çok Şii gücün, İran'ın hedef alınmasının ardından ABD ve İsrail tarafından hedef alınabilecekleri korkusunu taşımaya devam ettikleri bir dönemde, siyasi sistemin meşruiyetini etkileyebilir.

Aynı bağlamda araştırmacı Seyf es-Saadi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı: “Irak'taki siyasi sınıf, boykot eden çoğunluğun seçimlere katılma güvenini yeniden tesis edecek olgun bir seçim sistemi sunamadı. Bunun nedeni, seçim yasasının her seçim döneminde, oy veren halkın gerekçeleri dikkate alınmaksızın, büyük geleneksel partilerin ölçülerine uyacak şekilde değiştirilmesidir… Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr ve iki eski başbakan Haydar el-İbadi ve Mustafa el-Kazımi'nin boykotu, seçimlere giden sürecin ciddiyetinin bir göstergesidir.”

Ancak es-Saadi, ‘seçim bölgesi sistemi, Sainte Lague sistemi ve benimsenen yüzde ile her seçimde sorunlara neden olan sonuç hızlandırma cihazlarına ilişkin doğru istatistiklere dayanan olgun bir yasanın çıkarılması yoluyla Irak'taki seçim sisteminde reform yapılabileceğini’ düşünüyor.