Ünlü bilim kurgu filmi Snowpiercer’daki tren gerçek mi oluyor?

Yerçekimini kullanarak yeniden şarj edilebilen “Sonsuzluk Treni”

Dünyanın ilk sonsuzluk trenine ait bir tasarım (Getty Images)
Dünyanın ilk sonsuzluk trenine ait bir tasarım (Getty Images)
TT

Ünlü bilim kurgu filmi Snowpiercer’daki tren gerçek mi oluyor?

Dünyanın ilk sonsuzluk trenine ait bir tasarım (Getty Images)
Dünyanın ilk sonsuzluk trenine ait bir tasarım (Getty Images)

Yolcuların karşılaştığı en büyük problemlerden biri tren seferlerinin gecikmesi ya da seferlerin iptal edilmesi. Ancak sürekli enerji kaynağına sahip olan, yakıt ikmali için veya şarj için durması gerekmeyen bir lokomotif geliştirmek mümkün olursa, bu sık rastlanan problemlerin azalacağı kesin. Şarku’l Avsat’ın İngiliz Daily Mail gazetesinden aktardığı habere göre bilim insanlarının 38 milyon sterlinlik (50 milyon dolar) bütçeyle geliştirdikleri fikir tam da bu.
Bilim insanlarının görevi, yerçekimi kuvvetiyle çalışan ve daha sonra bu on yıl içinde demiryolu ağına aktarılacak olan dünyanın ilk Sonsuzluk Treni’ni icat etmek. Yeni tren, geleneksel şarj altyapısı kullanılarak yeniden şarj edilmesi gerekmeyen elektrik piliyle çalışacak, çünkü bunun yerine rayların yokuş aşağı bölümlerinde yerçekimi enerjisinden yararlanacak.
Treni yavaşlatmak için frenleme yapıldığında frenlemeden doğan sürtünme enerjisiyle elektrik üretilecek ve bu da teorik olarak lokomotifin bir gün yakıt veya şarj için durmak zorunda kalmadan yükleri ve insanları taşıyabileceği anlamına geliyor.
Fikir, Dünya'nın donduğu ve hayatta kalanları taşıyan bir trenin sürekli hareket halinde kalmasının gerektiği 2013 kıyamet sonrası bilim kurgu filmi Snowpiercer'dan ilham aldı.
Projenin arkasındaki Avustralya mühendislik şirketi Fortescue Future Industries, herhangi bir trenin dizelle çalıştırılmasına olan ihtiyacı da ortadan kaldıracağını söyledi. Yeni trenin hibrit elektrikli arabalarla aynı şekilde çalıştığını belirtmekte fayda var.
Şirket, 2010 yılında Williams F1'in bir yan firması olan İngiliz akü şirketi Williams Advanced Engineering'i satın aldıktan sonra bu yeni treni duyurdu.
İki şirket birlikte yeşil enerjiye geçişi hızlandırmak ve endüstrinin on yılın sonuna kadar karbon emisyonlarını sıfıra indirmesine yardımcı olmak için çalışacak.
Şirket, daha düşük işletme maliyetleri ve daha verimli bakım fırsatları ile, sonsuzluk treninin Fortescue'nun 2030 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma yarışını hızlandırmaya yardımcı olması gerektiğini söyledi.
Fortescue, demiryolu operasyonlarının raydaki diğer mobil ekipmanlarla birlikte 54 lokomotif içerdiğini söyledi. Her tren seti 2,8 km uzunluğunda ve 244 vagonda 3 bin 444 ton demir cevheri taşıma kapasitesine sahip. Sistem şu anda yılda 82 milyon litre yakıt tüketen dizel motorlara güveniyor.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell