Irak, Erbil’e atılan füzeler nedeniyle İran ile karşı karşıya geldi

Reber Ahmed Barzani, İran’ın hedef aldığı noktanın sivil bölge olduğunu vurguladı.

İran’ın füze saldırısının ardından Erbil’deki bir binada meydana gelen yıkımın etkileri (Reuters)
İran’ın füze saldırısının ardından Erbil’deki bir binada meydana gelen yıkımın etkileri (Reuters)
TT

Irak, Erbil’e atılan füzeler nedeniyle İran ile karşı karşıya geldi

İran’ın füze saldırısının ardından Erbil’deki bir binada meydana gelen yıkımın etkileri (Reuters)
İran’ın füze saldırısının ardından Erbil’deki bir binada meydana gelen yıkımın etkileri (Reuters)

Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) İçişleri Bakanı Reber Ahmed Barzani, İran’ı, sadece savaşlarda kullanılan güdümlü füzelerle Erbil’i bombalamakla suçladı. Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) Irak cumhurbaşkanı adayı Reber Ahmed’in bu açıklaması cumhurbaşkanlığı seçiminin birkaç gün öncesinde geldi. İran’a yönelik suçlaması nedeniyle Reber Ahmed’in cumhurbaşkanlığı seçim yarışında zor durumda kalabileceği değerlendiriliyor.
Ahmed Barzani, IKB İçişleri Bakanı sıfatıyla dün (perşembe) Irak Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “Ne yazık ki Erbil’i vurmak için kullanılan füzeler sadece savaş durumlarında kullanılan sınır ötesi güdümlü füzelerdi. Hedef alınan nokta, Irak genelinde tanınan Iraklı Kürt bir yatırımcının ikamet ettiği sivil bir nokta. Kürdistan Bölgesi herkese açık ve herkesle işbirliği halindedir ve herhangi bir komisyonun gelip Erbil’de bombalanan noktaları incelemesine ve ortaya çıkarmasına hazırdır” ifadelerini kullandı.
Irak Meclisi Birinci Başkan Yardımcısı Hakim ez-Zamili, IKB’nin Erbil’e yönelik İran saldırısına ayrılan dünkü meclis oturumunda yaptığı konuşmada, “Meclis, Kürdistan Bölgesi İçişleri Bakanı’ndan yazılı bir rapor bekliyor. İran Cumhuriyeti ile olan konumumuz olumlu ancak egemenlik meselesi kırmızı çizgi ve onun aşılmasını kabul etmiyoruz. Erbil saldırısı soruşturma komisyonu Dışişleri Bakanı’nın İran dosyasından sorumlu yardımcısını misafir edecek. Kürdistan Bölgesi, Irak’ın bölünmez bir parçasıdır ve ona karşı haddi aşmayı kabul etmiyoruz. Meclis’e gelen Kürdistan Bölgesi İçişleri Bakanı’nın icabeti için teşekkür ederiz” dedi. Zamili ayrıca 4’lü ittifakın (Suriye, Irak, Rusya ve İran) üyesi sıfatına sahip olması dolayısıyla İran’ı ‘Irak topraklarındaki yabancı varlığı konusunda Irak’la bilgi alışverişi yapmamakla’ sorumlu tuttu.
IKB’nin başkenti Erbil, cumartesi gecesi Irak sınırları dışından fırlatılan uzun menzilli 12 balistik füzeyle saldırıya uğradı. Füzeler ABD Konsolosluğu ve Kürdistan24 televizyon kanalı binalarının çevresine düştü. Saldırı sonucu çevredeki ev ve binalarda maddi hasar meydana geldi. İran Devrim Muhafızları, Erbil kentini hedef alan saldırıyı resmi olarak üstlendi. Irak Dışişleri Bakanlığı, İran’ın Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi’nin bakanlığa çağrıldığını ve saldırı nedeniyle kendisine protesto notasının teslim edildiğini bildirdi. Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed es-Sahaf, yaptığı açıklamada, “Dışişleri Bakanlığı, İran Büyükelçisi’ne, Erbil’in uğradığı İran füze bombardımanının bu bölgedeki sakinler arasında korku yaymasının yanı sıra kentteki sivil tesislerde ve vatandaşların evlerinde maddi hasara neden olduğunu bildirdi. Bu tür tavırlar yalnızca iyi komşuluk ilişkileri ilkesini ihlal eder ve bölgedeki manzaraya gölge düşürerek manzarayı daha da karmaşık hale getirir” ifadelerini kullandı.
IKB İçişleri Bakanı ve KDP’nin cumhurbaşkanı adayı Reber Ahmed’in, Irak Meclisi’nde yaptığı konuşmanın zamanlamasının onu cumhurbaşkanlığı seçim yarışında zor durumda bırakabileceği değerlendiriliyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) cumhurbaşkanı adayı ve Irak’ın mevcut Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile sert bir rekabet içinde olan Reber Ahmed cumhurbaşkanı adayı olarak ilk kez Bağdat’ta boy gösterdi. Sadr Hareketi, Egemenlik İttifakı ve KDP’den oluşan üçlü ittifak ve Şii Koordinasyon Grubu ile KYB’den oluşan ittifak arasında uzlaşı sağlanamaması nedeniyle ülkedeki siyasi tıkanıklık devam ediyor. Reber Ahmed’in meclisteki konuşması ve özellikle ‘yalnızca savaşta kullanılan güdümlü füzeler’ vurgusu nedeniyle İran’ı karşısına aldığı değerlendirmesi yapılıyor. Bu açıklaması, özellikle İran’a yakın Şii siyasi parti ve grupların çatı kuruluşu olan Koordinasyon Grubu nezdinde Reber Ahmed’in cumhurbaşkanı olma fırsatının olumsuz yönde etkilenmesine yol açabilir.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.