Ukrayna savaşı ve Transatlantik’te kazananlar

Ukrayna savaşı, siyasi zorluklarla karşı karşıya kalan Avrupa’daki bazı liderlere nefes alma fırsatı verdi.

Johnson ve Macron, Ukrayna savaşından siyasi kazanımlar elde etmeyi başardı. (AFP)
Johnson ve Macron, Ukrayna savaşından siyasi kazanımlar elde etmeyi başardı. (AFP)
TT

Ukrayna savaşı ve Transatlantik’te kazananlar

Johnson ve Macron, Ukrayna savaşından siyasi kazanımlar elde etmeyi başardı. (AFP)
Johnson ve Macron, Ukrayna savaşından siyasi kazanımlar elde etmeyi başardı. (AFP)

İnci Mecdi
ABD’de Demokratlar, kasım ayındaki Kongre ara seçimleri ile ilgili endişe yaşarken ülkede yakıt fiyatlarını ve enflasyonu yükselten Ukrayna savaşının ardından iktidar açısından da ters rüzgarlar esiyor. Atlantik’in diğer tarafında Ukrayna krizi, Avrupa’da kendi ülkelerinde siyasi zorluklarla karşı karşıya olan bazı liderlere nefes alma fırsatı verdi.

Johnson için can simidi
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, koronavirüs karantina kurallarını ihlal ederek ve ‘Downing Street’te partilere ev sahipliği yaparak neden olduğu ‘parti skandalı’ yüzünden hükümetini neredeyse devirecek bir öfkeyle karşı karşıya. Ukrayna’da bir gecede patlak veren savaş, güven oyunun geri çekilmesinden sadece birkaç adım uzakta olan bir başbakan için adeta can simidi oldu. Öyle ki milletvekilleri ve muhalefet liderleri, Johnson’ı ‘hilekâr, kuralları çiğneyen, yalancı ve hükümette kalmaya uygun olmayan biri’ olmakla suçluyor.
BBC tarafından yayınlanan bir açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Şu an zamanını Ukrayna Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmeleri yaparak, Doğu Avrupa turları düzenleyerek ve birleşik bir Batı eylemine aracılık etmeye çalışarak geçiren Johnson, çok uzun zamandır kendisini siyasi bir batıktan kurtarmaya çalışıyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ‘herhangi bir direnişin tarihte görülmemiş sonuçlara yol açacağı’ uyarısı, İngiltere’de egemen bir ülke olarak Ukrayna’ya bir tehdit olarak değil, Avrupa ve genel olarak dünya barışına yönelik bir tehdit olarak kabul edildi.”
İngiltere merkezli The Guardian gazetesi de haberinde şu ifadelere yer verdi:
“Johnson, Ukrayna’daki çatışmanın patlak vermesinden birkaç saat sonra, Moskova’ya karşı bir yaptırım paketini açıklamadan önce İngiliz halkına bir konuşma yaptı. Aynı şekilde Rusya askeri operasyonunu başlattığında, 24 Şubat akşamı bir kabine toplantısında tekrar ettiği üç kelimelik yeni bir sloganı (Putin başarısız olmalı) benimsemeyi sürdürdü.”
Farklı partilerden İngiliz politikacılar, Rusya ile mücadelesinde Johnson ile dayanışmalarını dile getirdiler. Hükümet binasında kesilen kutlama pastaları, polis soruşturmaları ve sokağa çıkma yasağı ile ilgili manşetler ortadan kayboldu. Ukrayna krizi ve çevresindeki Avrupa tehdidi, Johnson’ın siyasi ortamını tamamen değiştirdi. Johnson’ın halen gitmesi gerektiğini düşünüp düşünmediği yönündeki bir soruya yanıt veren muhalefetteki İşçi Partisi lideri Sir Keir Starmer, “Bakın, şu an Başbakan açıkça yapması gereken işe odaklanmış durumda. Bu davada İngiltere gibi birleşik bir haldeyiz” dedi.
İngiliz medyasına göre Downing Street çalışanlarının değerlendirmesi ise şöyle:
“Danışmalar istifa ederken ve Muhafazakâr Parti milletvekilleri Johnson’ı devirmekle tehdit ederken bir kaos hissi oluştuğundaki ruh hali, birkaç hafta öncesine göre değişti. Şu an yeni bir yedek ekip ve yeni bir düşmanla, en azından net bir odak ve doğmuş bir strateji var.”
Gözlemciler, durumu Demir Leydi olarak bilinen eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın başına gelenlere benzettikleri açıklamada “Anketleri kendi lehine çevirmeyi başarmıştı. 1982’de Arjantin ile Falkland Adaları üzerindeki egemenlik hususunda savaşa girerek hükümetini güçlendirmişti” dediler.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İskoç Muhafazakâr Parti lideri Douglas Ross, Başbakan’ı istifaya çağıran mektubunu geri çekti. Ross “Vladimir Putin görevden azledilmedikçe, uluslararası bir kriz ortasında istifaları tartışmanın zamanı değil” ifadelerini kullandı. İskoç yetkili sözlerini şöyle sürdürdü:
“Parti Skandalı’nı tartışmanın yeri ve zamanı gelecek. Ama Keir Starmer’in dediği gibi; Avrupa’da savaş varken buna ara vermeliyiz. Hepimizin Birleşik Krallık hükümetinin yaptıklarını tam olarak desteklemesi önemlidir. Rusya’nın korkunç eylemleri ortasında hükümet ve Başbakan bizim desteğimize ihtiyaç duyuyor. İskoç Muhafazakâr Parti’nin tam desteğine sahipler.” 
Diğer yandan İngiltere Başbakanı, hükümetinin karşı karşıya olduğu tehlikelerden tamamen kurtulmuş değil. Öyle ki Rusya- Ukrayna çatışması, Avrupa ekonomisine gölge düşürürken ve eski Kıta için enerji fiyatları esas olarak Rus gazına bağlıyken bu durum, artan yaşam maliyetleri ve enflasyon anlamına geliyor. Bu olumsuzluğun ise Johnson üzerinde uzun vadeli etkileri olacak. Gözlemciler “Bu ekonomik yükler, başta Johnson gibi çok fazla halk desteğinden yoksun olan isimler olmak üzere her yerde demokratik olarak seçilmiş liderlerin karşılaştığı sorunlara ve risklere ek başlıklar getiriyor” değerlendirmesinde bulundular.

Macron’un şansı artıyor
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 10 Nisan’da yapılması planlanan seçimlerde yeni bir dönem için aday olmaya hazırlandığı Fransa’da çok sayıda kişi, Macron’un Ukrayna’daki savaştan kazanç sağladığı görüşünde. Son anketler Fransa Cumhurbaşkanı’nın kriz sürecinde destek kazandığını gösterdi. Bir Harris anketinde, Macron’a yüzde 27, Fransız Kamuoyu Enstitüsü anketinde ise yüzde 28 oy çıktı. Anketlere göre Macron, 2017 seçimlerinde ikinci olan aşırı sağ aday Marine Le Pen’in yaklaşık yüzde 10 önünde.
Mart ayı başlarında Fransız düşünce grubu BVA, Macron’un savaşın başlamasından bu yana Rusya’yı işgalden caydırmak için gösterdiği çılgın diplomatik çabalardan güç alarak, önemli derecede ekstra puanlar kazandığını bildirdi. Ankete göre Fransa Cumhurbaşkanı’nın, cumhurbaşkanlığı seçim yarışının ilk turunu yüzde 29 ile önde götürmesi ve ardından 24 Nisan’da yapılması planlanan ikinci tur seçimleri, rakibi kim olursa olsun kazanması bekleniyor. En yakın rakibi olarak ise Le Pen olarak görülüyor. Grubun açıklamasında “Emmanuel Macron, cumhurbaşkanı, halkın ve değerlerinin koruyucusu, ordu ve ulusal diplomasinin komutanı olarak üçlü statüsünden yararlanıyor” denildi.
Macron’un muhalif kamplarından isimler ise ABD merkezli ‘Politico’ dergisine göre Fransa Cumhurbaşkanı’na saldırmak için açı bulmakta zorlanıyor. Le Pen’in kampanya müdür yardımcısı olan Jean-Philippe Tanguy, “Fransa’yı uluslararası arenada temsil etme rolünü oynarken Macron’a saldıramayız. Siyasette tiyatro gösterilerine her zaman yer vardır. Ama koşullar oldukça ciddiyken, küçük anlaşmazlıklara giremeyiz” açıklamasında bulundu.
Macron’un radikal sağdan rakipleri karşısında şansı, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı saldırganlığının sağın Avrupa Birliği (AB) karşıtı milliyetçi söyleme dayattığı bir konuyla bağlantılı. Ukrayna krizinin bir sonucu olarak Avrupa’nın karşı karşıya olduğu tehditler ortasında Avrupa şüpheciliğinde ve kamusal tartışmalarda yenilenmiş milliyetçilikte öne çıkan Macron’un aşırı sağcı muhalifleri, daha önceki Putin yanlısı tutumlarını değiştirmek zorunda kaldı.
Geçen yıl Le Pen, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını desteklerken ve Rus muhalefet lideri Aleksey Navalni’nin serbest bırakılması çağrılarını reddederken, Putin’i sevdiğini söylemişti. Yakın tarihli bir televizyon röportajında Le Pen, Ukrayna’daki çatışmanın Rusya Devlet Başkanı hakkındaki fikrini kısmen değiştirdiğini itiraf etti. Ulusal Birlik adayı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Batı kriterleri, Rus değerleriyle aynı değil. Ama Putin’ın yaptığı şey, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir ve hiçbir şekilde savunulamaz. Davranışına bir gerekçe sunamayız.”
Paris merkezli düşünce kuruluşu Jean Jaures’te kamuoyu uzmanı olan Antoine Prestel, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Bu tür tutumlar, Emmanuel Macron’un güçlü alanı olan, uluslararası meselelere sıkı sıkıya odaklanmış bir kampanyada sağın güvenilirliğini zedeleyebilir” dedi. Gözlemciler ise “Macron, Fransa Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği beş yıl sonra Fransız seçmenlerin Ukrayna’daki çatışmanın ortasında istikrarı seçeceğine inanıyor” değerlendirmesinde bulundular.
Diğer yandan başka bir kesim ise dünya meselelerinin seçmenler  üzerindeki etkisini abartmaya karşı uyardı. Güvenlik analisti ve Alman Marshall Fonu Paris ofisinin müdür yardımcısı olan Martin Cowens, AFP’ye şu açıklamada bulundu:
“Adaylar dünya meselelerini geçmişe göre daha fazla konuşmak zorunda kalacaklar. Birçoğunun bunu yaparken rahat olmadığını söyleyebilirsiniz. Ama seçmen tercihleriyle ilgili olarak pek değişiklik olacağını düşünmüyorum. İnsanlar genellikle yerel siyasete ve adayların kişiliklerine göre seçim yaparlar. Hiç kimse dış politika temelinde seçimi kazanmayacak veya kaybetmeyecek.”

Maduro önemli puanlar aldı
Güney Amerika’da, binlerce mil uzakta, Ukrayna’daki savaşın potansiyel bir kazananı var: 2019’dan beri ABD yaptırımları altında olan Venezuela ve rejimi...
ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rus petrolüne ambargo uygulamaya karar verirken ilk kez Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile iş birliğinin kapısını açmaya çalıştı. Washington daha önce terör, yolsuzluk ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarında bulunması sonrasında Maduro’nun yakalanması için 15 milyon dolar ödül verilmesini teklif etmişti.
Beyaz Saray, Rus gazına bir alternatif arayışına girişti. Karakas’taki boğucu ekonomik krizi şiddetlendiren Venezuela petrol sektörüne uygulanan yaptırımları, ABD’ye petrol ihracatının yeniden başlaması karşılığında askıya almayı planlıyor. Bu çerçevede ise üst düzey bir ABD heyeti, 5 Mart’ta Karakas’ta Maduro ile bir araya geldi.
ABD’nin ‘Washington’ın meşruiyetini tanımadığı’ ve ‘2019 seçimlerine hile karıştırıldığını savunduğu’ Venezuela başkanıyla yakınlaşması, Maduro’nun zaferi olarak görülüyor. ABD heyetinin ziyareti, Washington’ın Venezuela ile doğrudan ilgilenme arzusunu yansıtıyor. Bu da ülkeye meşruiyet kazandırıyor ve yaşanan gelişme, 2024’teki başkanlık seçimlerinde Maduro’nun şansını artıracak.
ABD merkezli Washington Post gazetesinin süreç hakkında bilgi sahibi dört kaynaktan aktardığına göre ABD’nin Güney Amerika ülkesinin meşru lideri olarak gördüğü muhalefet lideri Juan Guaido, Maduro ile görüşme olana kadar ABD heyetinin ziyaretinden haberdar değildi. ABD’li yetkililer, seyahatleri sırasında Guaido ile temas halindeyken kendisiyle yüz yüze bir görüşme ise gerçekleştirmedi.
Ancak ABD’nin talebi sonrasında Venezuela’nın tavrı net değil. Zira Rusya ile yakın ilişkilere sahip. Ancak ABD’li yazar Catherine Osborne duruma dair şu değerlendirmede bulundu:
“Ukrayna savaşı kesinlikle Maduro’yu içeride güçlendirecek. Küresel olarak petrol fiyatlarının hızla yükselmesi, bir yandan ekonomik kazanımlarını artıracak diğer yandan da Washington’ın yaptırımlarından kurtulma isteğini de azaltacaktır.”



Trump ve Putin'in zirvesine ev sahipliği yapacak askeri üs hakkında ne biliyoruz?

ABD Başkanı Donald Trump 16 Temmuz 2018'de Helsinki'deki toplantı öncesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump 16 Temmuz 2018'de Helsinki'deki toplantı öncesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile (AFP)
TT

Trump ve Putin'in zirvesine ev sahipliği yapacak askeri üs hakkında ne biliyoruz?

ABD Başkanı Donald Trump 16 Temmuz 2018'de Helsinki'deki toplantı öncesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump 16 Temmuz 2018'de Helsinki'deki toplantı öncesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin'in ikinci dönemindeki ilk zirvesi, cuma günü Alaska, Anchorage'daki Elmendorf Richardson ABD askeri üssünde gerçekleştirilecek.

Sky News, Anchorage'ın birçok ABD başkanına ev sahipliği yapmış olmasına rağmen, Vladimir Putin'in Kremlin'deki görevi boyunca şehri bir kez bile ziyaret etmediğini bildirdi.

Bu, Trump'ın ikinci döneminin başlangıcından bu yana Alaska'ya ilk ziyareti olacak, ancak ilk döneminde Elmendorf Richardson'a birkaç kez gitmişti.

Eski başkanlar Joe Biden ve Barack Obama da burayı ziyaret etti. Obama, 2015 yılındaki gezisi sırasında Kuzey Kutbu'na ayak basan ilk ABD başkanı oldu.

Şarku’l Avsat’tın SKY News’ten aktardığına göre bu üs, Alaska'nın en büyüğü ve 32 binden fazla kişiyi barındırdırıyor, yani Anchorage nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor. Bölge, Rusya için de önem arz ediyor: ABD, Alaska'yı 158 yıl önce Rus İmparatorluğu'ndan satın almıştı.

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AP)ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AP)

Aslında, Alaska'daki küçük Diomede Adası, Bering Boğazı'nda bulunan büyük Diomede Adası'ndan üç milden daha az bir mesafede yer almaktadır, bu da iki ülke arasındaki coğrafi yakınlığı göstermektedir.

Putin'in dışişleri danışmanı Yuri Ushakov, “Heyetimizin Bering Boğazı'nı hava yoluyla geçmesi ve iki ülke liderleri arasında bu kadar önemli ve beklenen bir zirvenin Alaska'da yapılması son derece mantıklı” ifadelerini kullandı.

Kongre Kütüphanesi'ne göre Soğuk Savaş döneminde üs, Amerika Birleşik Devletleri'ni o zamanki Sovyetler Birliği'ne karşı savunmada "özel öneme sahip" kabul ediliyordu.

Üs, ABD Hava Kuvvetleri'nin “bilinen veya öngörülen hiçbir savaş uçağıyla kıyaslanamayacak” bir savaş uçağı olan F-22 Raptor gibi uçakları barındırıyor.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), bölgeyi “karla kaplı muhteşem dağlar, göller, nehirler, buzullar ve zengin vahşi yaşamla karakterize” olarak tanımlıyor.

Üsse arabayla ulaşmaya çalışan ziyaretçilere ise uzaklığı nedeniyle acil durum ekipmanları, yiyecek, battaniye ve yedek yakıt getirmeleri tavsiye ediliyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (sağda), ABD Başkanı Donald Trump (ortada) ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy (sol), (AFP)Ukrayna Devlet Başkan Volodimir Zelenskiy, ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Bazıları, ABD başkanının Rusya-Ukrayna ihtilafı hakkında Alaska'da görüşmeler yapma kararını eleştirdi. İngiltere'nin eski Belarus Büyükelçisi Nigel Gould-Davies, "Putin'in Trump ile görüşmeleri sırasında şu argümanı kullandığını hayal etmek kolay: 'Bakın, topraklar pazarlığa açıktır. Size Alaska'yı verdik. Ukrayna neden bize topraklarının bir kısmını veremiyor?'" dedi. Beyaz Saray sözcüsü Carolyn Leavitt, görüşmeyi durumu daha iyi anlamak için bir "dinleme egzersizi" olarak nitelendirdi.