Mısır DEAŞ işbirlikçilerini yargılıyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3544661/m%C4%B1s%C4%B1r-dea%C5%9F-i%C5%9Fbirlik%C3%A7ilerini-yarg%C4%B1l%C4%B1yor
Mısır: DEAŞ ile iş birliği yapmakla suçlanan 8 kişi hakkında hüküm 15 Mayıs’ta verilecek
Kahire’deki Yüksek Yargı Kurumu – Arşiv (Şarku'l Avsat)
Kahire / Şarku’l Avsat
TT
TT
Mısır DEAŞ işbirlikçilerini yargılıyor
Kahire’deki Yüksek Yargı Kurumu – Arşiv (Şarku'l Avsat)
Mısır’daki olağanüstü Yüksek Devlet Güvenlik Mahkemesi, ‘DEAŞ terör örgütü ile iletişim kurmak, kurum ve tesislere yönelik düşmanca operasyonlar düzenlemeyi planlamak’ ile suçlanan 8 sanık hakkında 15 Mayıs’ta yeni bir oturum düzenleyecek.
Yüksek Devlet Güvenlik Savcılığı, soruşturmaların sonunda sanıkları 2012’den 2018’e kadar olan dönemde Mısır içerisinde ve dışında ‘söz konusu suçları işlemekle’ suçlayarak ceza yargılamasına sevk etti. Söz konusu sanıkların ikisi, Mısır içindeki örgüte bağlı bir terör grubunun üyelerini finanse etmek üzere, terör örgütü DEAŞ ile iletişim kurmak ve ülke dışındaki diğer kimliği belirsiz teröristlerle anlaşma yapmakla suçlanıyor.
Soruşturma sonuçlarına göre sanıklar, o dönemde ülkedeki hayati tesisler, yani Ras Carcub limanı, Sidi Gabir ve Ramses tren istasyonları hakkında bilgi toplamanın yanı sıra, terör faaliyetleri için gerekli fonları sağlamayı kabul etti.
Savcılığın soruşturmalarında ayrıca, planlanan terör faaliyetlerinin uygulanması çerçevesinde sanıkların yukarıda belirtilen tesislerin hedef alınmasıyla ilgili fon ve bilgilerin teslimini tamamlamak için iletişime geçtikleri ifade edildi.
Suçlamalar arasında, ‘kamu düzenini bozmak, toplumun güvenliğini ve çıkarlarını tehlikeye atmak, bireylere zarar vermek, terör faaliyetlerini yaymak, hayatlarını, özgürlüklerini, kamu ve özel haklarını, anayasa ve kanunla güvence altına alınan diğer özgürlük ve hakları tehlikeye atmak, toplumsal barışa ve milli güvenliğe zarar vermek, kamu makamlarının ve devlet menfaatlerinin çalışmalarını engellemek, anayasa, kanun ve yönetmeliklerde yer alan hükümlerin uygulanmasını engellemek’ amacıyla, şiddet, güç, tehdit dilini temsil eden silahlı ve tekfirci bir terör örgütüne (DEAŞ terör örgütü) liderlik etmek de yer alıyor.
Soruşturmalara göre ‘sanıkların tamamının terörist amaçların bilincinde olarak terör örgütünü finanse etme suçları işlemesinin’, ‘terör suçları işlenirken kullanılmak üzere örgüte fon ve bilgi aktarmanın’ ve ‘terör suçları işlemeye yönelik bir suç anlaşmasında dahil olmanın’ yanı sıra sanıklardan bazıları, terör planlarının uygulanmasına hazırlık olarak terör örgütü DEAŞ hakkında askeri, güvenlik ve teknik eğitim aldı.
İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçtihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5080167-i%CC%87srail-askeri-hedeflerden-sonra-%C5%9Fimdi-de-hizbullah%C4%B1-halk-nezdinde-ve-ekonomik-olarak
İsrail askeri hedeflerden sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti
İsrail bombardımanının hedefi olan Güney Lübnan’daki Sur kentinden (AFP)
İsrail'in başlangıçta Hizbullah'ın askeri mevzilerini hedef alan Lübnan savaşını kapsamlı bir şekilde genişletmesinin üzerinden bir aydan fazla bir süre geçtikten sonra sahne değişti. İsrail, Hizbullah liderlerine suikast düzenledikten ve füze cephaneliğinin yüzde 80'inden fazlasını imha ettiğini açıkladıktan sonra şimdi de Hizbullah'ı halk nezdinde ve ekonomik olarak baskı altına almak için harekete geçti.
Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA) birkaç gün önce 37 köyün tamamen yok edildiğini, sokaklarının çoğunun ortadan kaldırıldığını ve Nakura'dan el-Hıyam'ın dış mahallelerine kadar uzanan üç kilometre derinliğindeki bir alanda 40 binden fazla konutun tahrip edildiğini bildirdi. Yıkım güneydeki ve Baalbek'teki arkeolojik alanları da etkiledi. Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert birkaç gün önce X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, savaşın arkeolojik alanlar için yarattığı tehlike konusunda şu uyarıda bulundu: “Tarihle yoğrulmuş antik Fenike kentleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.”
Bu bağlamda NNA dün (cumartesi), ‘İsrail savaş uçaklarının Nebatiye kentindeki tarihi evlerden ikisini yıktığını, kentteki pazar yerini yok ettiğini ve Sur kentindeki antik Roma kalıntılarının yakınındaki yerleri hedef aldığını’ bildirdi. Bombardıman, Baalbek Kalesi yakınlarında bulunan el-Menşiye ve önemli ölçüde hasar gören ünlü Palmyra Oteli'ni de içeren Baalbek Kalesi çevresine ulaştı.
Hizbullah'ın Beyrut'taki kalesi olan Dahiye'de, çoğu alanda büyük yıkım olduğu görülürken, yıkılan binaların tam sayısı konusunda rakamlar halen çelişkili. Ancak yıkılan yerleşim birimlerinin sayısının binlerce olduğu tahmin ediliyor. Dahiye, başta Genel Sekreter Hasan Nasrallah olmak üzere Hizbullah liderlerine, Rıdvan Gücü komutanlarına ve İsrail'in silah deposu olduğunu söylediği yerlere olmak üzere büyük askeri operasyonlara sahne oldu. Beyrut'un güney banliyöleri dün gece, İsrail savaş uçaklarının Hadath, Burc el-Baracne, Haret Hreik, Camus mahallesi ve Hadath'taki Lübnan Üniversitesi binasının çevresine düzenlediği 14 saldırıyla şiddetli bir gece yaşadı.
Geçtiğimiz ayın ortalarında İsrail eski Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hizbullah'ın orta menzilli füze cephaneliğinin sadece yüzde 30'unun kaldığını söylemiş, İsrail de Hizbullah'ın çeşitli bölgelerdeki merkezlerini ve depolarını hedef aldığını açıklamıştı.
Bu politika ışığında Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı emekli Tuğgeneral Dr. Hişam Cabir, İsrail'in kara savaşında başarısız olmasının ardından şimdi hedeflerini, özellikle Hizbullah'ın çevresinde, nüfusun geri dönüşünü önlemek ya da geciktirmek için yıkım ve yerinden etme üzerine odakladığını düşünüyor.
Öte yandan askeri uzman emekli Tuğgeneral Halid Hamade, İsrail'in hedeflerinin sona erdiğinden bahsetmenin mümkün olmadığını, çünkü Tel Aviv'in bugün yaptığı her şeyin daha önce açıkladığı ana hedefe, yani Hizbullah'ın her düzeydeki kabiliyetlerini yok etmeye yönelik olduğunu belirtti.
Hamade, “İsrail'in bugüne kadar askeri olarak elde ettiği başarılar, komuta ve kontrol sisteminin yok edilmesi, liderlerin öldürülmesi, mühimmat rezervlerinin ve depolarının büyük bir kısmının ve ileri karakol köylerindeki altyapının büyük bölümünün imha edilmesidir. Şehirlerin hedef alınması ve tahrip edilmesine gelince, bunlar büyük yerleşim ve ticaret merkezlerinin tahrip edilmesi, Sur, Nebatiye, Bint Cubeyl ve Baalbek gibi Hizbullah’ı kucaklayan çevrenin ekonomisinde rol oynayan şehirlerin tahrip edilmesi yoluyla Hizbullah'ın ekonomisinin vurulmasının bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
Hamade, İsrail Başbakanı’nın İran'ın silahlarına giden oksijeni kesmek ve İran'ı Hizbullah'a bağlayan lojistik arteri ele almak için çalışma konusunda söylediklerini hatırlattı. Hamade ayrıca, İsrail'in hedefinin Lübnan sahasıyla sınırlı olmadığını ve bu nedenle siyasi müzakerelerin sonucuna bağlı olarak gerilimin önümüzdeki aşamada genişleyebileceğini vurguladı.
Şarku’l Avsat'a konuşan Cabir ise İsrail ordusunun 2006 tarzı bir kara harekâtı gerçekleştiremediğini, çünkü bunun kendileri için çok maliyetli olacağını söyledi. Cabir, “Bu nedenle İsrail, beş sınır noktasından saldırıya geçerek ucuz bir imha politikası benimsedi ve esas olarak Hizbullah'ın çevresi için hesaplanmış bölgeleri hedef aldı” dedi.
Cabir, İsrail'in sınır bölgelerindeki insanları yok etmek ve yerlerinden etmekteki temel amacının insandan ve taştan arındırılmış iki kilometrelik bir bölge yaratmak olduğunu söyledi. Cabir ayrıca, İsraillilerin ‘Hizbullah tarafından ateşlenen tanksavar füzelerini ve 7 Ekim saldırısına benzer bir saldırı gerçekleştireceğini söyledikleri Rıdvan Gücü tehdidini ortadan kaldırmak için bölgeyi işgal etmeden ateşle kontrol ettiklerine inandıklarını ve bunun İsrail'in elinde müzakerelerde pazarlık yapabileceği güçlü bir kart olduğunu’ belirtti.
Cabir'e göre İsrail'in temel amacı, sınırdan uzakta bulunan ve sistematik yıkıma maruz kalan Dahiye'de de Hizbullah'ın çevresini yerinden ederek, binaları ve evleri yıkarak baskı kurmak ve böylece bölge sakinlerinin geri dönüşünü engellemek ya da geciktirmek.
Cabir, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ABD'nin seçilmiş başkanının göreve başlamasını beklerken geçiş döneminden yararlanarak önümüzdeki haftalarda bu politikayı sürdüreceğine ve ek kazanımlar elde etmeye çalışacağına inanıyor.
Önümüzdeki günlerin neler göstereceğini beklerken ikinci bir olası senaryodan bahseden Cabir, mevcut ABD yönetiminin Joe Biden'ın görev süresi bitmeden savaşı sonlandırmak için çaba sarf etmesi ve yaklaşan seçimlerde kendilerine olumsuz yansıyacak bu kartı kazanmaya çalışması ihtimalinden söz etti.