Avustralya’daki maden alanları yerli hayvan türlerini tehlikeye atıyor

Avustralya hükümetinin onay verdiği yeni maden alanlarındaki ormanlarda yapılan ağaç kesimlerinin ülkeye özgü hayvan türlerini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı açıklandı.

AA
AA
TT

Avustralya’daki maden alanları yerli hayvan türlerini tehlikeye atıyor

AA
AA

Avustralya Koruma Vakfı (ACF) tarafından hazırlanan raporda, ülkede nesli tükenmekte olduğu bilinen yerli hayvan ve kuş türlerinin yaşam alanlarının madencilik için tahsis edilmesi nedeniyle zor durumda olduğu ortaya konuldu.
Çevre bilimcilerinin, yerli türlerde artan yok olma krizi yaşandığı uyarısına rağmen, Avustralya hükümetinin tehdit altındaki türlerin beslendiği habitatların, yeni madenler için yok edilmesini onaylama hızının son yıllarda arttığı belirlendi.
Federal hükümetin son yıllarda on binlerce hektarlık alanda madencilik temizliğine onay verdiğini açıklayan ACF, ulusal çevre yasaları kapsamında onaylanan alanların yaklaşık dörtte üçünün yeni ve genişletilmiş madencilik çalışmaları için olduğunu duyurdu.

En çok etkilenen tür Avustralya’ya özgü koalalar
Raporda, hükümetin izin verdiği alanlar arasında 25 bin hektardan fazla koala habitatı bulunduğuna dikkat çekildi.
Söz konusu alanlarda yaşayan ve nesli tükenmekte olan türler listesine eklenen Avustralya’ya özgü koalaların, bu durumdan en fazla etkilenen tür olduğunu açıklandı.
ACF, yaşam alanları yok edilmesinden dolayı nesilleri tükenme tehlikesiyle karşı karşıya gelen Avustralya’ya özgü diğer türlerin, ebabil papağanları, memeli hayvanlardan uçan keseli sincap, kırmızı kuyruklu siyah papağanlar, benekli kuyruklu keseli sansarlar olduğunu bildirdi.
ACF’nin ulusal biyoçeşitlilik politikası danışmanı Sophie Power, "Bir zamanlar Avustralya’nın en çok sevilen hayvanları olarak kabul edilen koalalar ve papağan grupları, şimdi ülkenin birçok yerinde ciddi sıkıntılar yaşıyor.’’ ifadelerini kullandı.
Power, Avustralya'nın tehdit altındaki türlerinin korunması için daha güçlü çevre yasalarına ve bunları uygulayacak bağımsız bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu söyledi.



Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
TT

Buzul Çağı'ndan kalma aletler, Avustralya'nın ilk insanları hakkında bilinenleri baştan yazdı

Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)
Mavi Dağlar'ın üst kesimlerindeki Darug Bölgesi'nde yer alan Dargan Sığınağı (Dr. Amy Way)

Arkeologlar, Avustralya'nın Mavi Dağlar bölgesindeki bir mağarada Son Buzul Çağı'na ait nadir eserler ortaya çıkararak kıtanın ilk insanlarının, bir zamanlar bu engebeli dağlarda yaşadığına dair kesin kanıtlar buldu.

İlk Milletler topluluğu üyeleriyle birlikte çalışan araştırmacılar, Sidney'nin batısında yaklaşık 1073 metre yükseklikte yer alan buz gibi bir bölge olan Dargan Sığınağı'nın 20 bin yıl önce ilk insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanıldığını keşfetti.

Hakemli dergi Nature Human Behaviour'da yayımlanan bulgular, Avustralya'da 700 metrenin üzerindeki bir rakımda yerleşim olduğuna dair bugüne kadarki en eski kanıtı sunuyor.

Bulgular, Mavi Dağlar'ın Son Buzul Çağı'nda yerleşime elverişsiz olduğu yönündeki önceki inanışları tersine çevirirken bu tür buzlu arazilerin, erken insan göçüne engel teşkil etmemiş olabileceğine işaret ediyor.

Araştırma, erken dönem Avustralya yerlilerinin bu elverişsiz koşullara uyum sağlamalarını sağlayan yaratıcılıkları hakkında da yeni soruları gündeme getiriyor.

Son Buzul Çağı'ndaki soğuk hava koşulları Mavi Dağlar'ın 600 metre yukarısındaki üst kesimlere kadar uzanmıştı, sıcaklıklar bugünkünden en az 8,2 derece daha düşüktü ve bitki örtüsü modern zamanlara göre çok daha seyrekti.

Bilim insanları Buzul Çağı'nda bu bölgede odun kaynaklarının kıt olabileceğini ve su kaynaklarının kış boyunca donmuş olabileceğini söylüyor.

Sidney Üniversitesi'nden arkeolog Wayne Brennan, "Şimdiye kadar, Avustralya'nın yüksek kesimlerinin Son Buzul Çağı'nda yaşanması çok zor yerler olduğunu düşünüyorduk" diyor.

Dr. Brennan şu ifadeleri kullanıyor: 

Yine de araştırmalarımız bu zorlu koşullara rağmen insanların, ağaç sınırının yaklaşık 400 metre üzerindeki bu yüksek rakımlı arazide yaşadığını ve buradan geçtiğini gösteriyor.

Arkeologlar mağara alanındaki son kazılarda ocak kalıntıları da dahil, Son Buzul Çağı'na ait yaklaşık 700 eser ortaya çıkardı.

Araştırmacılar bunların çoğunun Avustralya'nın ilk insanları tarafından muhtemelen kesme veya kazıma için kullanılan tarih öncesi aletler olduğunu söylüyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Philip Piper "Dargan Mağarası'nın son 20 bin yılını kapsayan bu kadar sağlam bir kronolojiyi oluşturmamızı sağlayan, eserlerin mükemmel bir şekilde korunmasıydı" diyor.

Gün yüzüne çıkarılan kil taşından aletlerin çoğu yerel üretimdi ancak bir tanesi Dargan Sığınağı'ndan yaklaşık 50 km uzaklıktaki Jenolan Mağaraları bölgesinden gelmiş gibi görünüyor. Bu da eski insanların kuzey ve güney arasında yolculuk yaptığına işaret ediyor.

ghtyju

Araştırmacılar, Mavi Dağlar silsilesi, bitki ve hayvan çeşitliliğiyle tanınan bir UNESCO Dünya Mirası alanı olmasına rağmen, yerli halkın kültürel mirasını korumak için hiçbir önlem alınmadığını söylüyor.

Çalışmanın yazarı ve Darug kadını Leanne Watson Redpath, "Halkımız binlerce yıl boyunca Mavi Dağlar'da yürüdü, yaşadı ve gelişti ve mağaranın orada olduğunu biliyorduk" diyor.

Mağara sadece bir şeyler paylaşmak, hikaye anlatmak ve hayatta kalmak için burayı bir buluşma yeri olarak kullanan atalarımızla somut bir bağ değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin bir parçası. Tüm Avustralyalıların yararı için mirasımıza saygı göstermeli ve onu korumalıyız.

Bilim insanları Son Buzul Çağı'nda bu dağlara hangi ilk insanların ulaştığına henüz emin değil.

Birden fazla yerli grubun bu bölgeyle bağlantılı olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Dr. Brennan, "Geleneksel bilgimizle bilimsel araştırmaları birleştirerek tarihimizin bu paha biçilmez mahzenlerini gelecek nesiller için koruyabileceğimizi umuyoruz" diyor.

Independent Türkçe