Entelektüellikten zorbalığa: Ali Hamaney

İran rejiminin 1 numarasının kişiliğini siyasi, fikri ve psikolojik boyutlarını incelemeden anlamak mümkün değil

İran rejiminin lideri “Rehber” Ali Hamaney (AFP)
İran rejiminin lideri “Rehber” Ali Hamaney (AFP)
TT

Entelektüellikten zorbalığa: Ali Hamaney

İran rejiminin lideri “Rehber” Ali Hamaney (AFP)
İran rejiminin lideri “Rehber” Ali Hamaney (AFP)

Yusuf Azizi
İran’ı 1989 yılından beri yöneten Ali Hamaney’in (Hamaneî) kişiliğini tüm siyasi, fikri ve psikolojik boyutlarıyla incelemeden İran’da olup bitenleri ve halk ayaklanmalarının başarısız olmasının nedenlerini anlamanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Ali Hüseyin Hamaney, 1939 yılında, İsfahan ve Tahran ile birlikte İran'ın çağdaş siyasi tarihinde önemli bir rol oynayan Horasan eyaletinin yönetim merkezi Meşhed'de doğdu. Horasan, Farsçanın doğduğu yerdir. Farsça eserler ortaya koyan çok sayıda şair ve yazarı yetiştiren bir merkezdir.
Ali Hamaney Meşhed'de doğsa da ailesinin kökleri İran'ın Doğu Azerbaycan eyaletinin Hamene şehrine uzanıyor. Babası Cevad Hüseyni Hamaney, Tebriz'den Meşhed'e göç eden bir Güney Azerbaycan Türkü idi. Bu nedenle Ali Hamaney, Türkçeyi çok iyi biliyor. Hatta Kerbela kurbanları için Türkçe şiir ve mersiyeler okuduğu görüntüler var.
Türk şairlerden biri bana Hamaney’in Azerbaycan Türk halk şiirinin ölçülerini ve vezinlerini bildiğini söylemişti.
Hamaney, Meşhed’de siyaset ve Fars edebiyatının hakim olduğu bir ortamda büyüdü. İran devriminin öncülerinden Dr. Ali Şeriati’nin Meşhed’de faal olduğu zamanlara denk gelen gençlik döneminde şairler ve laik aydınlarla kaynaştı, pipo içti, keman çaldı. Sekizinci sınıftayken okulu bıraktı ve Meşhed, Necef ve Kum'daki medreselerde eğitim gördü. Buralardaki eğitimleri sonucunda Arapçasını geliştirdi. Arap edebiyatıyla tanıştı. 1992 yılında karısını Meşhed'deki sekizinci Şii imamının türbesinin yanına gömmek için Tahran'ı ziyaret eden ve burada Hamaney ile tanışan Iraklı şair Muhammed Mehdi el-Cevahiri'nin şiirlerini tutkuyla okumaya başladı. Cevahiri’ye hayatının geri kalanını İran’da geçirmesi için kendisine Hazar Denizi kıyısında bir villa verilmek istendiyse de o Şam'a geri dönmeyi istedi.
Hamaney, birkaç kez hapse atıldı. Bu hapis dönemlerinden birinde, sol görüşlü siyasi bir tutuklu, bir diğerinde sosyalist Tudeh Partisi üyesi Ermeni bir komünist eylemci ve bir başkasında ise bağımsızlık isteyen Ahvazlı mahkumlarla kaldı. Hamaney, kaleme aldığı anılarında, 1960’lı yıllarında başlarında tutuklu olduğu sırada Muhyiddin Al-i Nasır’ın Tahran'daki Ghezel Hesar Cezaevi'nde kendisine İngilizce öğrettiğini söylüyor. Ahvaz halk şiirini ise bir başka hükümlü olan Seyyid Bakir en-Nezari'den öğrendi. Şah dönemi yetkilileri, Ahvaz'ın Kurtuluşu İçin Arap Mücadelesi Hareketi adıyla bilinen grubu kurma suçlamasıyla hapse atılan Muhyiddin Al-i Nasır, İsa el-Mezhur ve Dehrab Eşmil‘i ölüm cezasına çarptırdı. Hamaney’le birlikte hapse atılan bu üç isim, 1964 yılında Ahvaz şehrinde infaz edildi.
Ali Hamaney, 1969 yılında Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) Hareketi'nin liderlerinden Mısırlı Seyyid Kutub'un ‘Fizilâl-i Kur’ân’ (Kur’an’ın Gölgesinde) adlı tefsirini Farsçaya çevirerek o dönemde yayımlamıştı. Kitap, 2019 yılında Tahran'da yeniden basıldı. Hamaney, 1977 yılının sonlarında ağırlıklı olarak Sünnilerin yaşadığı Belucistan eyaletine sürgün edildi. Hamaney’in adına yayın yapan internet sitesinde yer alan anılarına göre Hamaney, kendisini duygusal ve manevi olarak kucaklayan ve destekleyen Beluci halkı tarafından ağırlanmaktan keyif aldı.
Şah döneminde Hamaney ile birlikte aynı hücrede kalan gazeteci ve film eleştirmeni Huşeng Esedi şöyle yazıyor:
“Cılız, neşeli ve konuşkandı. Yazdıklarını saçma bulduğu bazı İranlı romancılardan hoşlanmazdı. Horasanlı şairler İhvan Salis ve Şefii Kedkeni'yi severdi. Hamaney dünya edebiyatından ise Victor Hugo, Leon Tolstoy ve Mihail Şolohov okur, roman okumadaki profesyonelliği ile tanınan, sol görüşlü romancı Ahmed Mahmud'u diğer İranlı romancılara tercih ederdi”.
Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin de edebiyata düşkün olduğunu, hatta kendi roman ve hikâyelerini yazdıkları biliniyor.
Huşeng Esedi anılarında, Hameney’in kendisine bir keresinde hücredeyken İslami bir yönetimin iktidara gelmesi durumunda mazlumların gözlerinden yaş akmayacağını söylediğini aktarıyor.
Hamaney'in cumhurbaşkanlığı döneminde, İstihbarat Bakanı yardımcısı olan reformist bir hareket olan İslami İran Katılım Cephesi’nin teorisyenlerinden Said Haccariyan, bana bir keresinde cumhurbaşkanlığı ofisine girdiğinde Hamaney’i Ebu’l-Ferec el-İsfahani'nin ‘Arapça Şarkılar’ adlı kitabını okurken gördüğünü söylemişti.
Yukarıdaki örneklerin tümü Ali Hamaney'in kültürel ve dini geçmişini gözler önüne seriyor. Şah dönemindeki sıkıntılı zamanlarda Ahvazlar, Beluciler ve Sosyalistler tarafından kendisine yapılan her katkı ve destek İran İslam Devrimi'nden sonra önemli görevler üstlenen Hamaney'in ‘ütopyasında’, yani İslam Cumhuriyeti'nde unutulmuş gibi görünüyor.
Sadece Sosyalistlerin değil, Şah'a karşı Hamaney'in ve İslamcıların yanında mücadele edenlerin kanlarından nehirler aktı, gözleri yaşlarla dolup taştı. Otoriteye karşı çıkan İslamcılar, Fars olmayan azınlıkların milliyetçileri ve farklı görüşte olan herkes, 1988 yazında İran hapishanelerinde Şah döneminde tutuklanan Halkın Mücahitleri Örgütü ve sol partilerden en az 5 bin mahkumun infazıyla bir katliam gerçekleştirildi. Şah döneminde Hamaney ve din adamları sınıfı mollalar tarafından ortaya atılan tüm iddialar çürüdü. Bu katliam, Hamaney’in cumhurbaşkanlığı görevine geldiği dönemde yaşandı.
Almanya'da bir mahkeme, 1992 yılında Hamaney ve İranlı diğer yetkilileri, İran Kürdistan Demokrat Partisi (İPDK) Genel Sekreteri Dr. Sadık Şerefkendi ve partinin önde gelen iki ismi, Humayun Ardalan ve Fettah Abdoli suikastına karışmakla suçladı. New York Times (NYT) gazetesi, İran İstihbarat Bakanlığı'ndan kaçan Abdulkasım Misbahi'nin Hamaney'i 1994 yılında Arjantin İsrailli Karşılıklı Derneği (AMIA) binasının bombalanması ve Yahudi kökenli 85 Arjantinlinin öldürülmesi olayının başı olmakla suçladığını yazdı.
Son otuz yıldır İran’ın içinde ve dışında gerçekleşen siyasi suikastların yanı sıra halk ayaklanmaları ve barışçıl protestoların bastırılması emirleri vermesi, Hamaney'in ‘neşeli ve konuşkan’ bir entelektüelden ‘eli kanlı bir tirana’ dönüşümünü gözler önüne seriyor.
Gazetecileri Koruma Komitesi, 2000 yılında, Hamaney’i ‘ifade özgürlüğünün 10 düşmanından biri’ olarak niteledi. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) organizasyonu ise 2021'de, onu ‘dünyada basın özgürlüğünü kısıtlayanlar’ arasında sıraladı.

Safevi Şiası: Hamaney
Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Hemşehri gazetesinden bir meslektaşım yıllar önce bana, Hamaney’in Ali Şeriati'nin “Ali Şiası Safevi Şiası” adlı kitabında Ali Şiasını övmesini ve Safevi Şiasını eleştirmesini reddettiğini söylemişti. Hamaney, gerçekten de, Safevi Hanedanı’nın İran'da Şiiliği istikrara kavuşturmadaki rolünden övgüyle bahseder.
Safevi Hanedanı’nın, Hameney için komşu ülkelere yönelik yayılmacı emellerinde ve başta 2009, 2017 ve 2019 yıllarında yapılanlar olmak üzere birçok gösteri ve protestoyu kanlı bir şekilde bastırmasında ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum.
Hamaney, İranlılara, ülkeyi kasıp kavuran ve 1979 yılında çöküşüne yol açan gösteriler karşısında teslim olan Şah gibi olmadığını göstermek istiyor. İran siyaset felsefesiyle ilgilenen bazı uzmanlar, Velayet-i Fakih teorisinin İran İslam Cumhuriyeti anayasasında yer aldığına ve Hamaney tarafından katı bir şekilde uygulandığına inanıyorlar. Velayet-i Fakih, birkaç yüzyıl boyunca hüküm süren zalim Şehinşahlar düzeninin bir devamıdır. Şubat 1979'daki gibi büyük bir halk devrimi bile onun yerine demokratik bir ilke koyulmasını sağlayamadı.
Sürgündeki İranlı yönetmen Muhsin Mahmelbaf imzalı “Hamaney’in Gizli Hayatı” adlı belgesel filminde Hamaney'in yaşadığı lüks hayat anlatılıyor. Filme göre Hamaney İran basınında anlatılanların aksine en güzel yiyecekleri yiyor, atlar ve değerli taşlarla süslenmiş her türlü yüzükler için milyonlar harcıyor ve insanlar karşısında ruhani bir havaya bürünmek için çilekeş ve alçakgönüllü gösteriliyor.

Sarıklı Sakallı Yeni Şah: Hamaney
Yönetmen Mahmelbaf, belgeselde şunları söylüyor:
“Velayet-i Fakih, sıradan olmayan bir farkla Şah yönetiminden başka bir şey değil. Yani tahttan indirilen Şah için hırsızlık iddiasında bulunurken şimdilerde kendisi yolsuzlukla anılmaya başladı. Yeme, içme ve değerli eşya biriktirme, kişisel hobiler ve ailenin, akrabaların ve çevrenin refahı için yapılan harcamalarla mirasçısı olarak tahttan indirilenin peşinden gidiyor”.
Hamaney döneminde, İran'da totaliter olan dini otoritenin değişmesi için gerekli olan devrim koşulları sağlansa da, rejime alternatif muhalif bir söylemin bastırılması ve en önemlisi Hamaney’in stratejik kararları düzenin devamlılığını sağlamakta.

*Şarku’l Avsat okurları için Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.