Rus ordusu, Ukrayna'da neden peş peşe general kaybediyor?

Çatışmada ölen bir Rus subayı için yapılan cenaze töreninden (BBC)
Çatışmada ölen bir Rus subayı için yapılan cenaze töreninden (BBC)
TT

Rus ordusu, Ukrayna'da neden peş peşe general kaybediyor?

Çatışmada ölen bir Rus subayı için yapılan cenaze töreninden (BBC)
Çatışmada ölen bir Rus subayı için yapılan cenaze töreninden (BBC)

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla başlayan savaş birinci ayını tamamladı. 
Şu ana kadar net sayılar bilinmese de iki tarafın ağır kayıplara uğradığı belirtiliyor.
Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Danışmanı Mihail Podolyak geçen günlerde Twitter hesabından yaptığı paylaşımda çatışmalarda şu ana kadar 6 Rus generalin öldüğünü iddia etti.
Medyaya yansıyan bilgilere göre farklı tarihlerde ve cephelerde öldüğü iddia edilen 6 generalden 5'inin isimleri şöyle:
"41. Ordu Komutan Yardımcısı Tümgeneral Andrey Sukhovetsky,
41. Ordu Komutan Yardımcısı ve Kurmay Başkanı Tümgeneral Vitaly Gerasimov,
Doğu Askeri Bölgesi'nin 29. Kombine Silah Ordusu'ndan Tümgeneral Andrei Kolesnikov,
150. Motorlu Tüfek Tümeni Tümgeneral Oleg Mityaev,
8. Muhafız Ordusu Komutanı Korgeneral Andrey Mordviçev."
Rusya tarafından resmi bir açıklama yapılmadığından söz konusu kişilerin ölüp ölmediği de henüz net olarak bilinmiyor.

Hayallerdeki generallerle gerçek savaştaki generallerin rolü farklı
Genelde filmlerde ve edebiyat kitaplarında generaller ordusunun önünde düşmana karşı bizzat çatışan kişiler gibi lanse edilseler bile gerçek bir savaşta bir generalden en son beklenen şey bizzat çatışmaya dahil olması.
Hatta bir general bizzat çatışmaya girmişse işlerin yolunda gitmediği, düşmanın çok yaklaştığı olarak yorumlanıyor.
Dolayısıyla Ukrayna'nın iddia ettiği gibi Rus ordusu 6 generalini kaybettiyse onlar açısından doğru gitmeyen bir durum var.

"Generallerin ön hatta çatışması tercih edilmez"
Ukrayna'nın iddiası doğru kabul edilirse Rus ordusu, henüz birinci ayını yeni dolduran savaşta 6 general gibi ciddi bir kaybı neden verdi? 
Bu kadar general kaybı neyin göstergesi?
Emekli subay ve Antalya Bilim Üniversitesi Öğretim Üyesi, askeri tarihçi Prof. Dr. Mesut Uyar, generallerin savaştaki rolünü Independent Türkçe muhabiri Ali Kemal Erdem'e anlattı.
Uyar, generallerin en ön safta savaşmasının tercih edilmeyeceğini, asıl görevlerinin çatışma anında cephe gerisinde durarak buradan emrindeki birlikleri emniyetli bir mesafeden takip ederek, muharebe cihazları ile yönlendirmek olduğunu söyledi.

"Durum hakkında yeterli bilgi alamayan Rus generaller kritik noktalara gittikçe hedef oluyor"
Uyar, Ukrayna'da Rusya'nın general kayıplarının çeşitli nedenleri olabileceğini belirterek, "Rusların rütbeli olarak fazla zayiat vermesi, emir-komuta, muhabere ve haberleşmenin çöktüğünü gösteriyor. Muhtemelen generaller cephedeki vaziyeti bulundukları komuta yerinden kontrol edemiyorlar. Emrettikleri şeyleri, cephedeki adamlar yapmıyor" dedi.
Bunun yaşanmasının nedenlerinden bir tanesinin kendisine cephedeki durumun doğru yansıtılmıyor veya cephedeki birlikteki adamlarına ulaşmaması olduğunu ifade eden Uyar, "Kendileri de üstleri olan komutandan baskı aldıkları için o zaman bizzat kritik yerlere giderek oradaki harekatı idare etmeye çalışıyor. Anladığımız kadarıyla bahse konu olan generallerin tamamı ön saflarda hareket etmeye çalışırken nişancılara veya başka şeylere hedef teşkil etmiş. Bunun yanında Rus ordusu alana hakim olmak yerine daha çok yollarda konumlanmış vaziyette. Burada da araçları sık sık Ukrayna güçlerinin saldırılarına hedef oluyor" diye konuştu. 

"Balkan Savaşı'nda 2, II. Dünya Savaşı'nda 1 general şehit oldu"
Türk tarihinde I. Murat gibi savaş meydanında şehit olan padişah bile var.
Yine devletin ikinci adamı olan veziriazamlardan dahi muharebe alanında can verenler oldu. 
"Ancak o kadar gerilere gitmeden Türk ordusunun 1912'de başlayan Balkan Savaşı'ndan günümüze kadar kaç şehidi olduğu" sorusuna Uyar, "Balkan Savaşı'nda Osmanlı ordusundan 7. Kolordu Komutanı Fethi Paşa ile tümen komutanlığı yapan Haşim Paşa şehitler arasında yer aldı" diye cevapladı.
Yine Uyar'ın verdiği bilgiye göre I. Dünya Savaşı'nda şehit düşen tek general ise Doğu Cephesi'nde Süleyman Faik (Faik Çolak) Paşa oldu.

Cumhuriyet döneminde tek çatışma şehidi general var
Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşen generalin olmadığını aktaran Uyar, buna karşın gerek I. Dünya Savaşı'nda gerekse Kurtuluş Savaşı'nda general yetersizliğinden onların üstlendikleri görevleri yaparken şehit düşen albayların olduğunu kaydetti.
Cumhuriyet döneminde kazalarda veya emekli olduktan sonra terör saldırı nedeniyle şehit düşen generaller olmuştu. Ancak resmi olarak bir çatışmada şehit düştüğü kabul edilen tek general 22 Ekim 1993 günü Diyarbakır'ın Lice'de şehit düşen Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın.

Savaş anında firarları önlemek isterken şehit düştü
Generallerin nasıl şehit olduğuna gelince... 7. Kolordu Komutanı Fethi Paşa, 16-17 Kasım 1912 tarihinde Sırplara karşı verilen Manastır Savaşı'nda Osmanlı ordusunu yöneten üç generalden biriydi.
Osmanlı ordusu, generallerin yoğun çabasına karşın savaşı kaybetti. Bu olay Makedonya'nın elden çıkmasıyla son buldu.
Oldukça şiddetli geçen savaş sırasında Fethi Paşa'nın şehit olmasına dair bilgi Abdullah Karaca tarafından savaşın tanığı komutanların anılarına dayanılarak hazırlanan "Garp Ordusu Harekâtı Cavîd Paşa Kolu ve Vardar Ordusu" başlıklı yüksek lisans tezinde şöyle anlatıldı:
"7. Kolordu'ya düşmanın taarruz etmesi üzerine firarlar başladı. Kaçan firarilerle meşgul olan 7. Kolordu Komutanı Fethi Paşa Hazretleri şehadet rütbesine ulaştı. Fethi Paşa'nın naaşı önce Manastır'a daha sonra da Resne'ye götürülerek şanına layık bir şekil de defnedildi."

Haşim Paşa, Yüzbaşı Selahattin'in tümen komutanıydı
Uyar'ın verdiği bilgiye göre Balkan Savaşı'nda şehit düşen 2 generalden biri olan tümen komutanı Haşim Paşa'nın nasıl şehit olduğuna dair açık kaynaklarda bilgi yer almıyor.
Uyar, Haşim Paşa'nın İlhan Selçuk'un kaleme aldığı "Yüzbaşı Selahattin'in Romanı" adlı kitapta hayatı anlatılan Selahattin Yurtoğlu'nun Balkan Savaşı'ndaki tümen komutanı olduğunu belirtti.

Bingöl'de Ruslara karşı savaşırken vurulup şehit oldu
I. Dünya Savaşı'nda cephede çatışmada olan tek general olan Süleyman Faik Paşa, Vikipedia'a da yer alan bilgiye göre 1916 yılında Kafkas Cephesi'nde 2. Kolordu'ya komuta etti.
30 Ağustos 1916 tarihinde bugünkü Bingöl sınırları içerisinde Çavreşi Dağları etrafında devam eden muharebe sırasında bir kurşun isabet etmesi sonucu öldü. Cenazesi Harput'a getirilerek buraya defnedildi.

Kanasla düzenlenen saldırıda şehit oldu
Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı olan Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, terör saldırısı olduğu ihbarıyla 22 Ekim 1993 tarihinde gittiği Lice'de Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde kanas tipi suikast silahıyla vurularak şehit düştü.
Resmi açıklamada saldırının PKK tarafından yapıldığı iddia edildi.
Ancak sonraki süreçlerde Aydın'ın faili meçhul bir saldırı sonucu öldüğüne dair iddialar da ortaya atıldı.
Ancak Genelkurmay kayıtlarında Aydın'ın ölümü bir PKK saldırısı olarak kayıtlara girdi.
Aydın, dışında Korgeneral Eşref Bitlis, Korgeneral Osman Erbaş, Tümgeneral Aydoğan Aydın gibi görev başındayken bulundukları uçağı veya helikopterin kazayla düşmesi sonucu şehit düşen generaller de oldu.



Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın seçkin üniversitelerle mücadelesinin başlamasından sadece birkaç gün sonra, federal göçmenlik görevlileri mart ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'ndeki yurdunda Filistinli öğrenci Mahmud Halil'i gözaltına aldı.

Trump yönetimi, Filistinlileri destekleyen diğer yabancı öğrencileri gözaltına alarak ve Halil'in en önde gelen aktivistlerinden biri olduğu Filistin yanlısı öğrenci protesto hareketine tanık olan Columbia, Harvard ve diğer özel eğitim kurumlarına verilen milyarlarca dolarlık araştırma hibelerini iptal ederek mücadelesini artırırken, Halil üç aydan fazla bir süre Louisiana kırsalındaki bir gözaltı merkezinde tutuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre 30 yaşındaki Halil, “Soykırıma karşı durduğum için hiç pişman değilim… Doğru olanı savunduğum için, yani savaşa karşı çıktığım ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunduğum için pişman değilim” ifadelerini kullandı.

Halil, hükümetin kendisini susturmaya çalıştığına ama aksine bunun kendisine daha geniş bir platform sağladığına inanıyor.

Halil serbest bırakıldıktan sonra New York'a döndüğünde havaalanında Trump'ın siyasi muhaliflerinden Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez tarafından karşılandı. Gözaltına alındığı için doğumunu kaçırdığı eşi ve küçük oğluyla buluştuğu sırada destekçileri Filistin bayrakları salladı.

İki gün sonra Columbia Üniversitesi'nin Manhattan kampüsü yakınlarındaki katedralin merdivenlerinde düzenlenen bir mitingin yıldızı oldu ve burada üniversite yetkililerini eleştirdi.

Geçtiğimiz hafta, 2025 New York Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Demokrat Parti ön seçimini kazanan Filistin yanlısı Zohran Mamdani ile birlikte coşkulu kalabalığın karşısına çıktı.

Halil şunları söyledi: “Bu durumda olmayı ben seçmedim; Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) seçti... Bunun elbette hayatım üzerinde büyük bir etkisi oldu. Dürüst olmak gerekirse halen yeni gerçekliğim üzerine düşünmeye çalışıyorum.”

Mayıs ayındaki mezuniyet törenine katılamayan Halil gözaltından işsiz olarak çıktı. Uluslararası bir yardım kuruluşunun siyasi danışman olarak çalışması için yaptığı teklifi geri çektiğini söyledi.

Hükümet temyiz başvurusunu kazanıp onu tekrar gözaltına alabilir. Bu nedenle Halil önceliğinin oğlu ve diş hekimi eşiyle mümkün olduğunca çok zaman geçirmek olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir Filistin mülteci kampında doğan Halil'in eşi Dr. Nur Abdullah ABD vatandaşı. Halil'e geçen yıl ABD'de kalıcı oturma izni verildi.

Yüksek lisans öğrencisi olarak 2022 yılında New York'a taşındı ve Columbia Üniversitesi yönetimi ile üniversitenin İsrail ordusunu destekleyen silah üreticileri ve diğer şirketlere yaptığı yatırımlara son vermesini talep ederek kampüs parkında eylem yapan protestocular arasındaki başlıca öğrenci müzakerecilerinden biri oldu.

Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

Halil herhangi bir suçla itham edilmedi. Ancak ABD hükümeti geniş kapsamlı bir göçmenlik yasasına dayanarak onun ve diğer bazı Filistin yanlısı uluslararası öğrencilerin ‘yasal ancak tartışmalı’ konuşmalarının ABD'nin dış politika çıkarlarına zarar verebileceği gerekçesiyle sınır dışı edilmeleri gerektiğini savundu.

Davaya bakan federal yargıç, Trump yönetiminin Halil'i sınır dışı etmek için öne sürdüğü temel gerekçenin, ifade özgürlüğü haklarının anayasaya aykırı bir şekilde ihlal edilmesi olduğuna hükmetti. Hükümet karara itiraz ediyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Abigail Jackson sorulara cevaben şunları söyledi: “Bu ifade özgürlüğü ile ilgili değil, Hamas teröristlerini desteklemek ve kampüsleri güvensiz hale getiren ve Yahudi öğrencileri taciz eden kitlesel protestolar düzenlemek için ABD'de bulunma hakkı olmayan kişilerle ilgili.”

Columbia Üniversitesi'nin politikasına meydan okuma

Halil, antisemitizm bahanesini kınadı ve Yahudi öğrencileri protesto hareketinin ‘ayrılmaz bir parçası’ olarak tanımladı. Hükümetin, Trump'ın Amerikan karşıtı, Marksist ve ‘radikal sol’ ideolojilerin hâkim olduğunu söylediği Amerikan yüksek öğretimini yeniden şekillendirmek için ‘antisemitizmi’ bahane olarak kullandığını söyledi.

Trump yönetimi Columbia'ya ve diğer üniversitelere, çoğunlukla biyomedikal araştırmalar için verilen federal hibe parasının, hükümet kimi kabul ettikleri, işe aldıkları ve ne öğrettikleri konusunda daha fazla denetime sahip olmadıkça devam etmeyeceğini bildirdi ve ‘daha fazla entelektüel çeşitlilik’ çağrısında bulundu.

Harvard'ın aksine Columbia Üniversitesi, hükümetin hibeleri aniden iptal etmesine itiraz etmedi ve Trump yönetiminin protestolarla ilgili kuralların sıkılaştırılması yönündeki bazı taleplerini, finansmanın yeniden başlatılmasına yönelik müzakerelerin ön koşulu olarak kabul etti.

Halil, Columbia'nın eylemlerini yürek parçalayıcı olarak nitelendirdi. Halil, “Columbia, yükseköğretim kurumlarının nasıl yönetildiğine dair her ayrıntıya müdahale etmesine izin vererek kurumu Trump yönetimine teslim etti” dedi.

Columbia Üniversitesi yönetimi, müzakereler devam ederken akademik özerkliği korumanın ‘kırmızı çizgi’ olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Sözcüsü Virginia L. Abrams, üniversite yetkililerinin Halil'in nitelendirmesine ‘kesinlikle katılmadıklarını’ ifade etti.

Abrams yaptığı açıklamada, “Columbia Üniversitesi, Halil de dahil olmak üzere, öğrencilerin güçlü bir şekilde inandıkları konularda konuşma hakkını tanır... Ancak üniversitenin, kampüsteki herkesin ayrımcılık ve tacizden uzak bir kampüs topluluğuna katılabilmesini sağlamak için kurallarına ve politikalarına uyması da önemlidir” ifadelerini kullandı.

Halil, Columbia ve Trump'ın hedefindeki diğer üniversiteleri öğrencilerine kulak vermeye çağırdı.

Halil sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Öğrenciler, bu kampüsün insan hakları ve uluslararası hukuka nasıl uyabileceğine ve tüm öğrencileri nasıl kapsayabileceğine dair net bir plan sundular... Meselelerin neresinde dururlarsa dursunlar herkes kendini eşit hissedecek... Üniversite yönetimi öğrencileri dinlemek yerine siyasi baskıya boyun eğmeyi tercih ediyor.”