Sudan’da ‘Devrimci Cephe’ tarafları arasında görüş ayrılıkları arttı

Hartum’da 8 Mart’ta düzenlenen gösteride sivil yönetimin geri dönüş çağrısı yapıldı. (Reuters)
Hartum’da 8 Mart’ta düzenlenen gösteride sivil yönetimin geri dönüş çağrısı yapıldı. (Reuters)
TT

Sudan’da ‘Devrimci Cephe’ tarafları arasında görüş ayrılıkları arttı

Hartum’da 8 Mart’ta düzenlenen gösteride sivil yönetimin geri dönüş çağrısı yapıldı. (Reuters)
Hartum’da 8 Mart’ta düzenlenen gösteride sivil yönetimin geri dönüş çağrısı yapıldı. (Reuters)

Sudan’da hükümet ile Cuba Barış Anlaşması imzalayan silahlı hareketlerden oluşan Sudan Devrimci Cephe tarafları arasında anlaşmazlıklar patlak verdi. Adalet ve Eşitlik Hareketi’nin ‘Devrimci Cephe’nin üç bileşeninin Mavi Nil bölgesindeki Damazin şehrinde düzenlediği’ toplantıya karşı çıktığını açıklamasının ardından iki grup arasında gerilim daha da arttı. Malik Akkar, Hadi İdris, Tahir Hacer’in yer aldığı toplantıya Cibril İbrahim ve Mini Arko Minawi katılmadı.
Devrimci Cephe, Güney Sudan Cumhuriyeti’nin başkenti Cuba’da Sudan hükümeti ile barış anlaşması imzalayan dört ana silahlı hareketten oluşuyor. Bunlar; Maliye Bakanı Cibril İbrahim liderliğindeki Adalet ve Eşitlik. Hareketi, Egemenlik Konseyi üyesi Tahir Hacer liderliğindeki Sudan Kurtuluş Güçleri Birliği, Hadi İdris liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi- Geçiş Konseyi ve Egemenlik Konseyi üyesi Malid Akkar liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi. Darfur bölgesi valisi Mini Arko Minawi liderliğindeki ‘Sudan Kurtuluş Hareketi’, bu gruptan ayrılırken, bazı muhalif silahlı hareketlerle birlikte başka bir ‘devrimci cephe’ oluşturdu.
Söz konusu hareketler Ekim 2020’de, aralarında Tahir Hacer liderliğindeki ve Cibril İbrahim genel sekreterliğindeki Devrimci Cephe adına, aralarındaki ittifakın bir parçası olarak hükümetle bir barış anlaşması imzaladılar.
Bazıları, anlaşmazlık belirtilerinin, bu hareketleri birbirine bağlayan ‘yakınlaşmanın’ sonunun habercisi olduğuna inanıyor. Damazin toplantısında Devrimci Cephe lideri Hadi İdris, toplantıyı yapmalarının nedeninin ülkenin içinde bulunduğu tıkanıklık ve siyasi kriz olduğunu söylerken bu durumla vatansever bir ruhla ilgilenme ve ‘savaşların ve krizlerin hayaletini’ Sudan’dan uzaklaştıracak tavizler verme çağrısında bulundu.
İdris, örgütsel zorlukların varlığını kabul ederek, bazı örgütlerin cepheden ayrılmasını eleştirdiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Sudan’a geri döndükten sonraki performansın umduğumuz gibi olmaması, demokratik bir sivil hükümet için yeni örgütsel formüller, siyasi bir yaklaşım ve ulusal bir uzlaşma arayışını gerektiriyor.”
Adalet ve Eşitlik Hareketi, Damazin toplantısını reddettiğini duyurdu. Süreçte taraf olmadığını ve toplantıda alınacak herhangi bir kararla ilgilenmediğini vurgulayan hareket, toplantının anayasaya aykırı olduğunu bildirdi. Hareket ayrıca, toplantıyı ‘diğer örgütlerin birliğin hedefleriyle çelişen gündemleri lehine karar alma ve siyasi ittifaklara rehberlik etme davranış ve kültürü’ olarak nitelendirdi. Hareket liderlerindeki Hamid Hacer, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Cephe lideri Hadi İdris’in döneminin sona erdiğini ve örgüt içerisinde bile bir hoşnutsuzlukla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak “Onun yerine başkalarını getirme çağrıları var. Hareketinin kuralları içindeki eleştirel sesleri aşmak için toplantıyı yapmakta aceleci davrandılar” dedi.
Hacer, Damazin’de yapılan görüşmeler ile ilgili istişare edilmediğini ve tarihleri ​​veya hazırlıkları üzerinde anlaşmaya varılmadığını belirterek, bu durumun da görüşmelerde kabul edilen tüm tavsiye ve kararları ‘değersiz hale getirdiğini’ kaydetti. Ayrıca bu kararların ‘Devrimci Cephe’nin koşullarını etkilemediğini ve etkilemeyeceğini’ vurguladı.
‘Devrimci Cephe- Arko Minawi Kanadı’ liderlerinden bir isim de cephenin Damazin’de olup bitenlerle ilgilenmediğini, Hadi İdris liderliğindeki Devrimci Cephe’nin anlaşmazlıklarıyla ilgilenmediğini aktardı.
Aynı şekilde siyasi çevreler, barış anlaşmasını imzalayan silahlı hareket unsurları arasında, özellikle de Adalet ve Eşitlik ile cephenin diğer unsurları arasında anlaşmazlıkların ortaya çıkması dolayısıyla şaşkın olduklarını dile getirdiler. Pozisyon açısından örgütsel bir anlaşmazlık olmadığını, anlaşmazlığın cephe başkanının yaptığı açıklamalardan kaynaklandığını vurguladılar. Siyasi çevreler açıklamalarında ayrıca tavizler vermeye hazır olduklarını ve cephedeki taraflar arasında Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ve yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo’nun (Hemeti) politikalarına ilişkin güvensizliğin ortaya çıktığını belirttiler.
Diğer yandan Halk Direniş Komiteleri, sivil yönetimin geri dönüşünü ve ordunun ülkedeki güç kontrolüne son verilmesini talep eden protesto hareketinin hız kazanması üzerine Hartum’daki bir dizi mahalle ve bölgeyi barikatlarla kapattı. Durum, başkentin merkezinde trafiği önemli ölçüde aksattı.
Direniş Komiteleri 27 Mart sabahından bu yana, güvenlik güçlerinin barikatları zorla kaldırma girişimlerine rağmen Omdurman, Hartum ve Kuzey Hartum’daki mahallelerin ana caddelerine beton taşlar döşemeye ve araba lastiklerini yakmaya başladı.
Direniş Komiteleri ayrıca gelecek perşembe günü düzenlenecek ‘iki milyonluk yürüyüşe’ hazırlık olarak sokak barikatları ve yürüyüşler de dahil olmak üzere bir haftalık ‘devrimci eylem programını’ açıkladı.
Şarku’l Avsat da el-Kalakla’da, eş-Şacara’da, Vad Nubavi’deki mahallelerde, Omdurman’daki Nil caddesinde, Kuzey Hartum’da ve Şambat’ta sokaklarında kapatıldığını gözlemledi. Direniş Komiteleri’nin sosyal paylaşım sitelerindeki hesaplarında barikatların kurulduğu sokakların fotoğrafları paylaşıldı. Sudanlı Doktorlar Merkez Komitesi (CCSD) 27 Mart’ta yaptığı açıklamada, son yürüyüşlerde açılan ateş ve kullanılan göz yaşartıcı gaz bombaları nedeniyle 24 göstericinin yaralandığını bildirdi.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24