Rusya, Ukrayna savaşını nasıl algılıyor?

Kremlin’in bakış açısından Ukrayna savaşının değerlendirilmesi: Batı’yı Rusya’nın çıkarlarına saygı duymaya zorlama savaşı

Ukrayna askerleri, Harkov’un doğusundaki çatışmalarda ele geçirdikleri bir Rus aracını sürüyor. (AFP)
Ukrayna askerleri, Harkov’un doğusundaki çatışmalarda ele geçirdikleri bir Rus aracını sürüyor. (AFP)
TT

Rusya, Ukrayna savaşını nasıl algılıyor?

Ukrayna askerleri, Harkov’un doğusundaki çatışmalarda ele geçirdikleri bir Rus aracını sürüyor. (AFP)
Ukrayna askerleri, Harkov’un doğusundaki çatışmalarda ele geçirdikleri bir Rus aracını sürüyor. (AFP)

Dünyada egemen bir devletin işgali olarak tanımlanan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik 24 Şubat’ta başlattığı saldırılar, Moskova tarafından “Ukrayna operasyonu” olarak ifade ediliyor. Moskova’nın politik söyleminde  bu “operasyonu” tanımlamak için belki de “Barışa Zorlama” metaforunu kullanmak en doğru yaklaşım olabilir. Rusya 2008’de Gürcistan’ı “barışa zorlamak” için, söz konusu ülkenin topraklarının yüzde 20’sini işgal ederek kendisiyle arasında bir hat oluşturmuştu.
Rusya, “Donbas'a özel askeri operasyon” gibi çok sınırlı hedefleri yansıtan bir söylemle Ukrayna işgalini başlatsa da son dört haftada yaşanan gelişmeler “operasyonun” tamamen farklı bir düzeye taşındığını ve bir savaşa dönüştüğünü gösterdi. Bu işgali “Batı’yı Rusya’nın çıkarlarına saygı göstermeye zorlamak” olarak tanımlayabiliriz.  
Bu anlamda askeri uzmanlar, ilk haftadan itibaren, savaşın hedeflerinin Ukrayna sınırlarını aştığı konusunda hemfikir. Savaştan doğrudan etkilenen başlıca ülke Ukrayna olmakla birlikte, savaşın kapsamının genişlemesi muhtemel. Rusya her ne kadar ağır bedeller ödemeye başlamışsa da dünya 24 Şubat’tan itibaren kaçınılmaz olarak değişmiştir. Bugün, Rus ve Ukraynalı taraflar hemen hemen her konuda farklı düşünüyor ancak bir konuda hemfikirler: Bu işgal aslında 2014'te başladı ve mevcut durum bunun en ağır yansımalarını temsil ediyor.  
Ukraynalılar, dünyanın Kırım Yarımadası’nın ilhak kararını ciddiye almadığını ve bunun daha sonra Kremlin'in iştahını kabarttığını söylüyor. Moskova ise, “2014'ten bu yana ana dillerini kullanmalarının engellenmesi dahil olmak üzere çeşitli adaletsizlik ve zorbalığa maruz kalan Donbass halkının acılarına karşı uzun süre sabrettiğini” iddia ediyor. Yani her iki durumda da Batı doğrudan ya da dolaylı olarak itham ediliyor. Nitekim Batılı devletler ‘2014 Kırım’ olaylarının yol açtığı sorunlarla baş etme noktasında başarısız oldular. Batılı ülkelerin, Rusya ve Ukrayna’nın uzlaşmasına yönelik ciddi bir girişimde bulunmaması ve eylemlerine hakim olan ‘kafa karışıklığı’, barut fıçısının patlamasına ve mevcut saldırının başlamasına dolaylı olarak katkı sağladı. Her halükârda Batı, Rusya’nın ve Ukrayna’nın ağır bedeller ödediği bu savaşta önemli bir oyuncu haline geldi. Kiev'in (Kyiv) bakış açısına göre Batı, “Ukrayna'yı savunmak zorunda”, çünkü Kiev, “Avrupa ve tüm Batı dünyası adına bir savaş vermektedir”. Kremlin'in bakış açısı ise, Batı’nın uzun süredir “Rusya’nın çıkarlarını ve güvenlik garantisi taleplerini” görmezden geldiği ve ona eşit bir oyuncu muamelesi yapmayarak, kendi şartlarını dayatmak istediği yönünde.
Bu giriş, Rus yetkililerin, Batı tarafından benzeri görülmemiş yaptırım paketlerini “topyekün bir savaş” olarak tanımlamasının nedenini biraz olsun göz önüne serebilir. Bazı Ruslar, mevcut savaşı, “Rusya tarihindeki en tehlikeli varoluşsal meydan okuma” olarak nitelendiriyor. Bu bağlamda Kremlin’in bakış açısından değerlendirdiğimizde, mevcut yıkıcı savaşı engelleyebilecek olan iki önemli soru beliriyor.
Birincisi: Ukrayna yönetimi, Batı ittifakının Rusya'nın bölgesel ve uluslararası etkisini zayıflatmak için doğuya doğru genişleme stratejisinin, kendisini bir sıçrama tahtasına dönüştüreceğini ve bunun son derece tehlikeli olduğunu niçin kavrayamadı? Coğrafya, tarih ve siyasetin tehlikeli bir kesişme noktasında olan Ukrayna, Batı ittifakıyla bütünleşme talebinin gerçekçi olmadığını ve onu hızla hararetli bir çatışma alanına dönüştüreceğini erkenden anlamalıydı. Başkan Vladimir (Volodimir) Zelensky'nin askeri operasyonların başlamasından sonra tarafsızlık ilkesini benimsemeye hazır olduğunu hızlı bir şekilde deklare etmesi dikkat çekici. Ukrayna yönetimi, savaş patlak vermeden önce Moskova'ya yeterli güvenceleri veremez miydi?  
İkincisi: Batı, Rusya'nın uluslararası arenada yükselişe geçtiği ve yeniden nüfuzunu pekiştirdiği bir dönemde, Kremlin'in ihtiyaç duyduğu acil güvenlik taleplerinden vazgeçeceğine gerçekten ikna olmuş muydu?  Moskova'nın kendi nüfuz alanlarındaki çıkarlarına saygı gösterme talebinden geri adım atmayacağına dair tekrarlanan işaretlerini niçin ciddiye almadı? Batı neden çevreleme ve kuşatma politikasını sürdürdü? Batı'nın Başkan Vladimir Putin'in taleplerinde ciddi olduğunu anlaması için Ukrayna ağır bir bedel ödemek zorunda mıydı? 
Bu bağlamda, Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın bir süre önce, Moskova'nın ‘güvenlik garantileri dosyasını Batı ile tartışmaya ihtiyacı olmadığını’ hatırlatması, mevcut savaşın, güvenlik, askeri ve politik alanlarda yeni ‘ayrım duvarları’ inşa ettiği fikrinin doğrudan bir yansıması olarak yorumlanabilir. Siyasi ve ekonomik etkilerinin doğuracağı tüm zorluklara rağmen, Batı ile Rusya arasında yeni hatlar çekilmiş durumdadır. Ukrayna savaşının başlamasının ardından birçok yetkili, tek kutuplu dünyanın sona erdiğini ve uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin başladığını duyurdu. Büyük bir uzmanlar ordusu da uluslararası sistemde ve küresel karar alma mekanizmalarında büyük jeopolitik dönüşümler çağının başlangıcını müjdeledi. Ancak şu soru ihmal edilmemeli; Rusya kendi çevresini daha güvenli bir hale getirebildi mi? Bu savaşın sosyo-ekonomik yansımaları ve birçok alanda doğuracağı risklerle baş edebilecek ciddi yeteneklere sahip mi? 
Sahne ilk bakışta çok karmaşık görünüyor. Çünkü Avrupa daha fazla silahlanma kararı aldı, Finlandiya ve İsveç NATO'ya katılma eğilimi sergiledi. NATO Rusya’ya komşu ülkelerdeki askeri varlığını güçlendirmeye başladı ve ‘caydırıcı güçten’, saldırı anlamına da gelebilecek ‘savunmaya’ geçti. Bu gelişmelerin tümü Kremlin için iyiye işaret değil. Ayrıca, Rusya'nın eski Sovyetler Birliği ortaklarının, savaşa temkinli yaklaşması ve Belarus hariç Moskova’nın tutumunu ‘şevkle’ desteklememesi, Rusya’nın nüfuz alanlarındaki hakimiyeti hakkında ciddi soruları gündeme getiriyor. Rusya’nın yıllar boyunca uğraşarak geliştirdiği, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği gibi bölgesel ittifakları bir arada tutmak için de ciddi bir mesai harcaması gerekiyor.  
İlk soruya dönecek olursak, Moskova'daki pek çok kişi, Avrupa kıtasında, Ukrayna'yı fiilen bölerek bu savaşın ilk sonucunu oluşturabilecek yeni bir ‘ayrım duvarının’ yükselmesi hususunda ciddi korkulara sahip olmadıklarını gösteriyor.
Savaşın sonunda bir emri vaki ile Ukrayna ikiye bölünebilir. Bir tarafta Rusya yanlısı daha ciddi ekonomik güce sahip olan bir ülke, diğer tarafta Batı yanlısı zayıflamış bir Ukrayna. Rusya Savunma Bakanlığı’nın öncelikli hedeflerinin Donbass topraklarının kurtarılması olduğunu açıklaması da bu tezi kanıtlar nitelikte. Böylesi bir tampon bölgenin oluşturulması, Rusya'nın güvenliğinin pratik garantilerinden birini oluşturacaktır.
Bölünmüş Ukrayna’nın “Rus tarafının”, Batı Ukrayna’ya göre, doğal kaynaklar, endüstriyel yetenekler ve uluslararası sulara stratejik çıkışlar açısından daha zengin olacağını belirtmekte fayda var.  
İkinci soruya gelirsek, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonu, eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinin Batı ile bütünleşme arzularını uzun bir süreliğine ertelemesine neden oldu. Daha önce Ukrayna gibi aynı sloganı yükselten Gürcistan’ın dahi bu yeni gerçeklikle yüzleşmesi gerekiyor.  Bu savaş aynı zamanda Rusya'nın çıkarlarını veya vatandaşlarının güvenliğini hafife alan herhangi bir bölgesel aktör için de gözdağı mesabesinde. Kremlin’e yakın düşünce kuruluşları, bölge ülkelerinin Rusya’nın sert tutumundan memnun olmadığını, ancak buna rağmen çekinceleri nedeniyle ‘tarafsızlık ilkesine’ uygun hareket etmeyi ve Rusya’nın çıkarlarını göz önünde bulundurmayı seçecekleri yönünde analizler yapıyor. Bu mantığın uzun vadede bölgesel düzeyde istikrarsız bir durum oluşturacağı öngörülebilir. Ancak Kremlin'in bölgeye yeni denklemler dayattığı, eski Sovyetler Birliği ülkelerinin bu yeni denklemleri dikkate alarak hareket etmeleri gerekeceği kesindir.  
Rus kamuoyu açısından değerlendirdiğimizde, bu aşamada Kremlin'in içeride büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu kesin. Ancak aldığı önlemlerle Batının yaptırımlarına karşı uzun süreli bir kararlılık sergileyebileceğini düşünmekte. Başkan Joe Biden defalarca böyle bir arzuyu dile getirse de yaptırımların ülkedeki siyasi sistemi değiştiremeyeceğine dair bir kanaat var. Rus çevreleri, yaptırımların iki ucu keskin bir kılıç olduğunu, Rus ekonomisine sert darbeler vururken bunun küresel ekonomiye, özellikle Avrupa ülkelerinin ekonomilerine de ciddi zararlar verdiğini belirtiyor. Bahsi geçen yaptırımların son yirmi yılda Batı ve Doğu’dan ithale bağımlı olan ulusal sektörlerin gelişimine katkı sağlayacağı da hesap ediliyor. Bu bağlamda örnek vermek gerekirse, 2014 yılında Kırım dolayısıyla uygulanan yaptırımlar, Rus tarım sektörünün ilerlemesine yardımcı olmuş ve Rusya gıdada kendi kendine yetmenin yanı sıra önemli bir ihracatçı konumuna yükselmiştir.  
Şu anda Kremlin, enerji sektörü gibi önemli sektörlerden özelde Batılı sermayenin ve genel olarak yabancı sermayenin çekilmesinin, bu sektörlerin yeniden kamulaştırılmasıyla sonuçlanacağına bahse giriyor. Böylece, Shell, BP ve diğer büyük uluslararası enerji şirketlerin ülkeden çıkışının, geçici olarak olumsuz yansımaları olacağı ancak uzun vadede Rusya’ya faydalı olacağı değerlendiriliyor. Ruslar aynı mantıkla, hassas teknolojiler, uçak ve otomobil üretimi gibi uzun süredir ihmal edilen sektörlerin de gelişim sergilemesini umuyorlar.  
Sosyal düzeyde ise, Rus iktidar çevreleri, Rus toplumundaki savaşla ilgili fikir ayrılığını önemsemiyor. Nitekim aktif muhalefet bu süreçte iyice marjinalleştirildi ve toplumdaki etkisi oldukça kısıtlı. Üstelik Ruslar, Sovyetler Birliği döneminde ve tarihlerinin hemen hemen her aşamasında benzer tecritlere maruz kaldığından, bu durumlara alışkınlar. Dolayısıyla Rusların yeni gerçekliğe uyum sağlamakta fazla zorlanmayacağı tahmin ediliyor.  
Kremlin yurtdışındaki siyasi rakiplerine kurşun sıkarken, Batı'ya yakın liberal-demokrat akımın birçok medya ve araştırma kuruluşundaki varlığını adeta ortadan kaldırarak, ülke içindeki muhaliflerine de bir kurşun sıktığı belirtilebilir.
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından bu yana, Batıcı Liberallerin etkisi hiçbir zaman bu kadar zayıflamamıştı. Ukrayna savaşı sadece uluslararası düzeyde değil, Rus devletinin yapısında da önemli değişiklikler için uygun koşullar yarattı. Mevcut askeri operasyonun sonuçları ne olursa olsun, bu değişim uzun bir süre daha baskınlığını hissettirecektir.  



İsrail'de Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme kumarına karşı yarın genel grev düzenlenecek

Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)
Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)
TT

İsrail'de Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme kumarına karşı yarın genel grev düzenlenecek

Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)
Esirlerin akrabaları ve aktivistler, Hamas'ın elinde tutulanların serbest bırakılmasını talep etmek için perşembe günü Tel Aviv'de bir yolu kapattı. (Reuters)

İsrail’deki kamuoyu yoklamaları, vatandaşların çoğunluğunun Gazze şehrinin işgaliyle savaşın şiddetlenmesine karşı olduğunu ve buna karşı çıkan orduyu desteklediğini açıkça gösteriyor. Hükümetin bu işgali dayatmakta ısrarcı olmasıyla, bir milyondan fazla İsrailli, yarın bir günlük greve hazırlanıyor. Vatandaşlar, savaş kararının iptal edilmesini ve Hamas ile esir takası anlaşmasıyla savaşı sona erdirmek için müzakerelere odaklanılmasını talep ediyor.

Hamas'ın elinde tutulan İsrailli esirlerin aileleri, bir milyondan fazla işçi ve memurun greve katılacağını ve meslek sendikalarına greve katılma konusunda serbestlik tanındığını belirtti. Şimdiye kadar, Tel Aviv ve Yafa belediyeleri de dahil olmak üzere onlarca belediye ve yüz binlerce ticari işletme, İsrail'in çeşitli bölgelerini kapsayacak grev kapsamında yarın kapılarını kapatma sözü verdi.

Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli esirlerin ailelerinin oluşturduğu Esirler ve Kayıp Aileleri Forumu'nun açıklamasına göre, yüz binlerce vatandaşın, Tel Aviv dahil olmak üzere başlıca şehirlerin sokaklarında başlayacak olan gösterilere ve protesto etkinliklerine katılarak esirlerin iadesini talep etmesi bekleniyor.

Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)

İsrail’deki tüm muhalefet partileri greve katılım çağrısında bulundu.

Dün Tel Aviv'de yayınlanan iki kamuoyu araştırmasının sonuçları, İsraillilerin çoğunluğunun savaşın durdurulmasını desteklediğini ve savaşın sonuçlarından endişe duyduğunu ortaya koydu. Yahudi Halkı Politika Enstitüsü (JPPI) tarafından yapılan ankete göre, halkın yüzde 54'ü Hamas'ın Gazze Şeridi'nde iktidarda kalması durumunda bile bir anlaşma yapılmasını istiyor. Yüzde 37 ise belirlenen hedefler (Hamas'ın iktidardan düşürülmesi ve tüm esirlerin geri getirilmesi) gerçekleştirilene kadar savaşın devam etmesi gerektiğini söyledi.

Ma'ariv gazetesinin yaptığı ankete göre, İsrail vatandaşlarının çoğunluğu Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın devam etmesinin kişisel, sosyal ve ekonomik zararlar doğuracağından endişe duyuyor. Ankete katılanların yüzde 69'u sosyal uyumun bozulmasından endişe duyduğunu belirtirken, yüzde 26'sı endişe duymadığını söyledi. İkinci sırada kişisel ekonomik zarar endişesi yer aldı; yüzde 66'sı bu endişeyi dile getirirken, yüzde 30'u bu olasılıktan endişe duymadığını belirtti. Yüzde 63'ü ülke içinde veya dışında güvenlik hedefli saldırılardan endişe duyduğunu belirtirken, yüzde 31'i bu konuda endişe duymadığını ifade etti.

Ankete katılanların yüzde 59'u Başbakan Binyamin Netanyahu'nun performansından memnun olmadığını söylerken, yüzde 36'sı memnun olduğunu belirtti. Aynı şekilde, yüzde 57'si Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın performansından memnun olmadığını söylerken, yüzde 32'si memnun olduğunu söyledi. Yüzde 50'si Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir'in performansından memnun olduğunu ifade ederken, yüzde 34'ü memnun olmadığını belirtti.

Gazze Şeridi’nde tutulan esirlerden birinin annesi, 12 Ağustos 2025'te Tel Aviv'de Gazze savaşının sona erdirilmesi ve esirlerin serbest bırakılması için düzenlenen protesto sırasında bir tabut maketinin yanında oturuyor. (AP)Gazze Şeridi’nde tutulan esirlerden birinin annesi, 12 Ağustos 2025'te Tel Aviv'de Gazze savaşının sona erdirilmesi ve esirlerin serbest bırakılması için düzenlenen protesto sırasında bir tabut maketinin yanında oturuyor. (AP)

İsrail muhalefetinden solcu Demokratlar Partisi lideri ve eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yair Golan, hükümetin çoğunluğun görüşünü görmezden geldiğini ve diktatörce savaşı dayattığını, bu nedenle grev, ekonomiyi felç etme ve sokakları protestocularla doldurmanın İsrail'i Netanyahu'nun ordunun ve diğer güvenlik kurumlarının muhalefetine rağmen Gazze'yi işgal etme kararında oynadığı kumardan kurtaracağını söyledi.

Golan dün Haaretz gazetesinde yayınlanan yazısında şu ifadeleri kullandı: “Netanyahu'nun koyduğu kuralları yıkmalı ve onu, yönetimin ancak halkın onayıyla mümkün olabileceğini anlamaya zorlayacak bir halk mücadelesi yürütmeliyiz. Bunu yapmalıyız, çünkü alternatif yenilgi, çöküş ve vatanın yok olmasıdır. Netanyahu, iktidarı boyunca halka yalan söylemekten çekinmedi. O, nefes aldıkça yalan söylüyor. Ancak en büyük ve en tehlikeli yalan, Gazze Şeridi'ndeki savaşla ilgili olan, ‘ebedi savaşı’ veya ‘mutlak zaferi’ meşrulaştırma yalanıdır. Bu yalan yüzünden en yüksek bedeli ödüyoruz; kaçırılanların, askerlerin, İsrail ve Gazze Şeridi'ndeki insanların hayatları... Tüm askeri kriterlere göre Hamas 2024'te yenilgiye uğradı; Gazze'deki taburları ve tugayları yok edildi, İsrail'in iç cephesini vurma kabiliyeti etkisiz hale getirildi ve geçen yılın sonuna kadar Gazze Şeridi'nde İsrail devletini tehdit edebilecek organize bir güç kalmadı. Ancak yine de savaş, güvenlik nedenleriyle değil, siyasi nedenlerle devam ediyor. İsrail'in güvenlik çıkarı savaşı sona erdirmek ve Hamas'ın iktidarını yıkmaktır, ancak Netanyahu ‘Hamas bir hazinedir’ politikasını tercih ediyor. Bir kez daha, kişisel çıkarları için İsrail'in güvenliğini tehlikeye atan adımlar attı. Sonsuz savaş, aşırı mesihçi unsurlar üzerine kurulu hükümetini ayakta tutan tek yapıştırıcıdır.”

Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)Gazze savaşının sona erdirilmesini ve Hamas tarafından esir tutulanların serbest bırakılmasını talep eden göstericiler, Tel Aviv, 12 Ağustos 2025 (AP)

İsrailli yazar Nahum Barnea, Yedioth Ahronoth gazetesindeki köşe yazısında, “Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, bugün Netanyahu için bir kumar masasındaki top gibi. Siyasi liderliğe itaat etmek zorunda. Buna rağmen, genelkurmay başkanları, kendilerini rahatsız eden siyasi düzeydeki bir karara karşı çıkmanın yollarını bulabilirler. Yöntemi, zamanı ve araçları kendileri belirleyebilirler. Genelkurmay Başkanı, esirlerin hayatını tehlikeye atacak bir askeri operasyona emir vermeyeceğini açıkça belirtti. Bu, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne parmak uçlarında girmesini zorunlu kılıyor. Gazze Şeridi'nde hayatta olan esirler var; orta bölgedeki kamplarda ve Deyr el-Balah'ta da esirler var. Esirler nakledilebilir. İsrail ordusu, esirlerin kendi kuvvetlerinin ateşi altında ölmesini önlemek konusunda zorluk çekecektir” ifadelerini kullandı.

Bu nedenle bazı uzmanlar, ordunun hazırladığı yeni savaş planlarının uygulanacağı bir duruma gelinmesinden şüphe duyuyor ve ABD Başkanı Donald Trump'ın müdahale edip bunu durduracağını tahmin ediyor. Ancak bu, ordunun işgal hazırlıklarına devam etmesini engellemiyor. Ordu, birkaç gün önce ez-Zeytun mahallesini işgal etmek için başlattığı operasyonlarda bu işgalin bir modelini hazırlamaya başladı.