Biden yönetimi, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör örgütleri listesinden çıkarmakta kararsız

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) güçleri (Reuters)
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) güçleri (Reuters)
TT

Biden yönetimi, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör örgütleri listesinden çıkarmakta kararsız

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) güçleri (Reuters)
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) güçleri (Reuters)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin “ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) kapladığı alan, küresel ticaretin akabilmesi için su yollarını koruduğumuz yerdir” dedi. Emekliye ayrılan Orgeneral Kenneth McKenzie ile yeni CENTCOM Komutanı Orgeneral Michael Erik Kurilla arasındaki görev teslim töreninde konuşan Austin “Vatandaşlarımızı tehdit eden teröristlerle savaştığımız yer burası. İran ve vekillerinden kaynaklanan istikrarsızlıkla mücadele etmek için ortaklarımızla birlikte çalıştığımız yer burası. CENTCOM, güvenliğimizin merkezidir. Çevikliğimizin ve misyonumuzun merkezinde yer alır” ifadelerini kullandı. Ayrıca Pentagon ABD’nin bölgenin toplu güvenliğine olan bağlılığının sallandığına ilişkin iddiaları yalanladı.

Austin konuşmasının devamında, özellikle CENTCOM’un İsrail'i yetki alanına dahil etmesinin ardından yetki alanındaki ülkelerle ilişkilerine işaret ederek "CENTCOM’un bölgede sahip olduğu ortaklıkların çok önemli olduğunu ve bunlara odaklandığını” belirtti. İran’a ve İran’ın bölgedeki vekilleri ile “istikrarsızlaştırıcı rolüne” karşı uyarıda bulunan Austin, ABD askerlerinin İran’a karşı takip edilen politikalara ilişkin “çekincelerine” ve İran’ın balistik füze programını, bölgesel politikalarını ve bölgedeki muhalif ülkelerle olan gergin ilişkilerini tartışmaktan uzak durması ışığında ABD Başkanı Joe Biden’ın İran ile nükleer anlaşmaya geri dönme “pazarlığında” karşılaştığı siyasi zorluklara işaret etti.

Tören sırasında CENTCOM’un yeni komutanı Orgeneral Kurilla’nın sözleri dikkat çekti. Kurilla “CENTCOM, bölgede küresel ticaretin devam etmesini sağlamalı ve buradaki tehditlerin ABD anavatanına zarar verme noktasına ulaşmasını engellemelidir” dedi. Kurilla selefi Orgeneral McKenzie’nin “müttefiklere karşı bağlılığı gösterme” gerekliliğine ilişkin sözlerini tekrarlayarak “Düşmanlarımız, ABD’nin bölgenin toplu güvenliğine olan bağlılığının sarsıldığına dair herhangi bir iz arıyorlar. Düşmanlarımız ortaya çıkan her türlü fırsattan yararlanmaya hazır. Onlara hiç fırsat vermemeliyiz” dedi. CENTCOM Komutanı olarak yeni görevini devralan Orgeneral Kurilla, Ağustos 2018'den Eylül 2019'a kadar CENTCOM Kurmay Başkanı olarak görev yapmıştı. Orgeneral McKenzie Orgeneral Kurilla için “CENTCOM komutanlığını yürütmek için Tampa'ya (CENTCOM’un Florida eyaletindeki karargahı) dönmesinin tam zamanı. Emin ellerde olacaksınız” dedi.

Aynı bağlamda Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan yaptığı bir açıklamada “Yemen'deki savaşı sona erdirmeye çalıştığımızda bile, Başkan Biden'ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere ortaklarımızın savunmasını desteklemeye olan bağlılığından hiç kimse şüphe edemez” dedi. ABD Hazine Bakanlığı'nın bu hafta başlarında İran füze tedarik ağına, kitle imha silahları konuşlandıranları ve destekçilerini hedef alan bir dizi önemli yeni yaptırım uygulama duyurusunun, ABD'nin, dostlarına ve müttefiklerine karşı vekil olarak hareket edip tehdit saçan grupları ve İran’ı sorumlu tutmak için tüm ilgili makamları kullanmaya devam etme kararlılığını gösterdiğini belirtti.

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) terör örgütleri listesinden çıkarılması hususunda Biden’ın karşı karşıya olduğu zorluklar
ABD’li bir yetkili “şu aşamada taraflarca hiçbir şey kabul edilebilir olmadığı için” ABD ve İran arasındaki müzakerelerin durduğunu söyledi. The Washington Post gazetesine göre söz konusu yetkili “Tahran'ın ABD'den DMO’yu yabancı terör örgütleri listesinden çıkarmasını istemesi ve Washington'un şu ana kadar bunu yapmayı reddetmesi, müzakerelerin askıya alınmasına sebep oldu” ifadelerini kullandı. Nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için müzakerelerin yeniden başlatılmasının üzerinden bir yıl geçmişti. Topun Başkan Biden’da olduğunu belirten yetkili “Ancak Biden henüz bir karar vermiş değil. Siyasi açıdan bunun oldukça zor bir adım olduğunu biliyoruz” dedi. Başkan Biden, DMO’nun terör örgütleri listesinden çıkarılması hususunda ABD Kongresi’nde hem Cumhuriyetçilerden hem de Demokratlar’dan ciddi itirazlarla karşı karşıya. Bir dizi Demokratın Cumhuriyetçilere katılmasının akabinde Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında eşit olarak bölünmüş olan Senato’daki üyelerin çoğu, İran'a karşı yaptırımların kaldırılmasına karşı olduklarını belirttiler. DMO’nun terör örgütleri listesinden çıkarılmasının, İran’a bölgede istikrarı sarsan politikalarını yenilemek için bedava mali kaynaklar sağlayacağına ve bölgede konuşlanmış olan ABD güçlerini tehdit edeceğine dair uyarıda bulundular. Anlaşmayı canlandırmak için Viyana’da yapılan ancak ara ara kesintiye uğrayan müzakereler geçen ayın başlarında, Rusya’nın anlaşmanın taraflarından biri olarak İran ile ticaret yapabileceğine ve bu ticaretin ABD tarafından Ukrayna’yı işgal ettiği için kendisine uygulanan yaptırımlardan etkilenmeyeceğine dair garantiler talep etmesinin ardından askıya alınmıştı.
Müzakereler durduğundan beri Avrupalı ​​katılımcılar, Washington ve Tahran arasındaki anlaşmazlığı çözmek için iki taraf arasında mekik dokuyor. Gösterilen bu çabayı The Washington Post “beyhude” olarak nitelendirdi. Bu mesele, bir yıllık uzun oturumlarda gösterilen çabaların boşa gideceğine dair korkuların artması ışığında birçok Avrupalı ​​yetkiliyi endişelerini dile getirmeye itti. The Washington Post, endişenin Washington ve Tahran’ın dışında arttığını belirtti. Nükleer anlaşmayı canlandırmak için yapılan müzakereleri koordine eden Avrupa Birliği (AB) diplomatı Enrique Mora, bu hafta başlarında iki başkenti ziyaret etmeden önce Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda “Bu müzakereleri nihayete erdirmeliyiz” ifadelerini kullandı. Geçen hafta ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley, Doha Uluslararası Forumu karşısında yaptığı konuşmada Batılı güçler ile İran arasındaki nükleer anlaşmanın "yakın" olduğundan emin olmadığını söyledi.
Aynı zamanda İsrail Başbakanı Naftali Bennett ABD'yi DMO’nun terör örgütleri listesinden çıkarılmaması yönündeki çağrılara yanıt vermeye çağırdı.
Eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Nisan 2019'da DMO’yu yabancı terör örgütleri listesine almıştı. 2017'de ABD'nin Düşmanlarıyla Yaptırımlarla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) uyarınca DMO’ya yaptırım uygulamıştı. DMO'nun dış operasyonlarından sorumlu kolu ve İran'ın Orta Doğu'daki nüfuzunu vekiller aracılığıyla yaymasına yardımcı olan Kudüs Gücü de 2007'de terör örgütü ilan edilmişti. Trump 2018 yılında nükleer anlaşmadan geri çekilmiş ve buna karşılık İran da bir yıl sonra kendisine getirilen nükleer kısıtlamaları ihlal etmişti.



Trump ve İran: Karar anı mı, geri çekilme mi?

ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)
TT

Trump ve İran: Karar anı mı, geri çekilme mi?

ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)
ABD Başkanı Donald Trump'ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre dolmak üzere (Independent Arabia)

John Bolton

Dünyanın, İran'ın bir kez daha ustaca müzakerelerde başarılı olup olmayacağını, yapabilecekleri sınırlı Batılı politikacıların sabrını tüketip, nükleer programını devam ettirip ettiremeyeceğini öğreneceği ana yaklaştığı konusunda şüphe yok. 5 Haziran'da Donald Trump, İran'ın ABD ile nükleer müzakerelerde “kasıtlı olarak ayak sürttüğünü” belirtti. Trump’ın Dini Lider Ali Hamaney'e verdiği iki aylık süre doldu veya dolmak üzere.

Bir karar alma anı yakın fakat Trump'ın hangi yöne gideceğine dair henüz net bir gösterge yok. İsrail'in tek taraflı veya ABD ile koordinasyon halinde İran nükleer programına karşı askeri müdahalesini kabul edecek mi? Yoksa Wall Street'te TACO (her zaman geri adım atıyor anlamına gelen Trump Always Chickens Out’un kısaltması) diye adlandırılan bir anlaşmanın yeni bir bölümüne mi tanıklık edeceğiz? Aslında, Trump'ın kendisi bile henüz net bir cevaba sahip olmayabilir.

Trump, Barack Obama'nın kusurlu 2015 anlaşmasından daha iyi diye sunacağı bir nükleer anlaşmayı pazarlamaya bahse girebilir, ancak bu riskli bir iç siyasi kumar. Esasında Tahran'ın şu ana kadar kaydettiği önemli ilerleme bir yana, Obama'nın anlaşmasına benzeyen ve İran'ın uranyum zenginleştirme kapasitesini koruyan bir anlaşmayı kabul etmesi, onu rakiplerine karşı siyasi olarak savunmasız bırakacaktır. Uluslararası koalisyon temelli düzenlemeler aracılığıyla da olsa Tahran'ın herhangi bir biçimde zenginleştirmeye devam etmesine izin verirse, Obama'dan daha iyi ve başarılı olduğu, İran'ın nükleer emellerini etkili bir şekilde dizginlediği iddiaları anında kaybolacak ve geçersiz olduğu kanıtlanacaktır.

Trump'ın İran'a karşı geri adım atıyormuş gibi görünme riski, anlaşma “geçici”, “zaman olarak sınırlı” gibi terimlerle kamufle edilse veya bir formülle süslense bile var olmaya devam ediyor. Kötü kamufle edilmiş bir anlaşma, er ya da geç ortaya çıkacak olan apaçık bir aldatmacadır ve o zaman bunun Trump'a siyasi maliyeti ciddi ve uzun süreli olacaktır. Bir anlaşmaya varmak için gösterdiği aşırı heyecan, çoğu konuda her zamanki tereddütlerine rağmen Kongre'deki Cumhuriyetçileri bile net bir talebin arkasında toplanmaya yöneltti: İran için hiçbir koşulda zenginleştirme söz konusu olamaz. Trump'ın güç kullanmak istemediğine dair ısrarına rağmen, bu konu için belirlediği çerçeve, siyasi ve askeri gerçeklerle birlikte, yakında onu gerçek seçeneklerden mahrum bırakabilir.

Bu bağlamda haberler Ortadoğu'daki petrol üreticisi ülkelerin, ABD ile İran arasında bir anlaşmayı kolaylaştırmak için perde arkasında sessizce çalıştıklarına işaret ediyor. Körfez Arap ülkeleri, İran'ın nükleer programını barışçıl bir şekilde sonlandırmayı destekleyip desteklemedikleri sorulduğunda doğal olarak olumlu yanıt vereceklerdir. Ancak gerçek onlara daha hassas bir soru dayatıyor: İran ile bir çatışma tehdidi kaçınılmazsa, Tahran kullanılabilir bir nükleer silah edinmeden önce mi, yoksa sonra mı bunu yapmak daha iyidir?

Daha derinlemesine bakıldığında, tek bir makul cevap var gibi görünüyor: Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri eğer İran nükleer tehdidi altında yaşamaya istekli değillerse ya da nükleer silaha sahip olma konusunda Tahran'ın çok gerisinde başlayacakları tam kapsamlı bir silahlanma yarışına girmek istemiyorlarsa, nükleer silah edinmeden önce daha iyidir.

Arap Yarımadası devletleri liderlerinin, İsrail veya ABD’nin nükleer programı hedef alması halinde, İran'ın misilleme saldırılarının hedefi olabilecekleri konusunda endişelerini dile getirmeleri şaşırtıcı değil. Tahran'ın bakış açısına hakim olan yabancı ve düşmanca dünya görüşü göz önüne alındığında, bu liderler kendilerini onun hedefleri arasında bulmaktan korkuyorlar.

ABD de bu endişeyi paylaşıyor, zira o da Ortadoğu'da konuşlanmış güçlerinin doğrudan saldırıya uğramasından, İran'ın terör örgütlerine ve sınır-ötesi suç şebekelerine verdiği desteği artırabileceğinden korkuyor. Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İsrail'e gelince, endişesinin kaynağını tahmin etmeye gerek yok: Tahran ve Hizbullah başta olmak üzere vekilleri, mümkün olan her yolla yanıt vermeye çalışacaklardır.

Ancak İran'ın yanıtına dair değerlendirmeler, Tahran'ın olası eylemlerini listelemekle sınırlı olmamalı, zira bu, çok çeşitli potansiyel tehditlere gereksiz ağırlıkla gerçeklik kazandırır ve bu da aslında İran'ın işine yarar. Gerçek şu ki, Tahran bugün 1979 İslam Devrimi'nden bu yana en zayıf stratejik konumda; Hamas ve Hizbullah gibi silahlı vekilleri tamamen ortadan kaldırılmamış olsa da sert darbeler aldılar. Suriye'de Beşşar Esed rejimi devrildi, Husiler önemli ölçüde zayıfladı ve İran'ın kendisi, nükleer programının bazı unsurlarının hasar görmesine ilave olarak, balistik füze üretim tesislerinde feci kayıplar yaşadı. Bilhassa hayatta kalmasını tehdit eden iç meydan okumalar gölgesinde, böylesine kırılgan durumda olan bir rejim, dört veya altı yeni tarafla çatışma karşısında dayanabilir mi?

Bu gerçek ışığında, İran tehditleri büyük ölçüde içi boş görünüyor. Bu nedenle, Amerikan ve Körfez çıkarları her zamankinden daha fazla kesişiyor ve Washington'un İran'a yönelik savunma ve caydırma stratejisini Körfez ortaklarının savunma ve caydırma stratejisiyle bütünleştirmesini, mevcut savunma anlaşmaları çerçevesinde güçlerine koruma sağlamasını gerektiriyor.

Birçok kişi İsrail'in açık Amerikan onayı olmadan İran nükleer programına karşı kesin bir eylemde bulunmayacağına inanıyor, ancak bu yanlış. Singapur ve çoğu Körfez ülkesi gibi coğrafi olarak küçük bir ülke olan İsrail, nükleer silahların oluşturduğu varoluşsal tehdidi çok iyi biliyor. Sadece birkaç nükleer bomba onu haritadan tamamen silmek için yeterli olabilir. İsrail benzer durumlarda sıklıkla tek başına hareket etti; 1981'de Irak’ın nükleer tesisini yerle bir etti, 2007'de Suriye'deki bir nükleer tesisi hedef aldı ve 2024'te Parçin askeri üssünde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından hiçbir zaman denetlenmemiş olan ve İran'ın nükleer programıyla bağlantılı bir yeri vurdu.

İran'ın oluşturduğu varoluşsal tehdit karşısında İsrail, uluslararası pozisyonlara bakmaksızın gerekli gördüğü şeyi yapacaktır. Özellikle Binyamin Netanyahu, “izin istemektense af dilemek daha iyidir” şeklindeki Amerikan atasözünü çok iyi bilir. Eğer İsrail harekete geçmekten kaçınırsa, suçlayacağı tek kişi kendisi olacaktır.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.