Libya krizini çözme girişimleri siyasi açmaza takıldı

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams geçtiğimiz ay Tunus'ta Libya Devlet Konseyi üyeleriyle bir araya geldi. (UNSMIL)
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams geçtiğimiz ay Tunus'ta Libya Devlet Konseyi üyeleriyle bir araya geldi. (UNSMIL)
TT

Libya krizini çözme girişimleri siyasi açmaza takıldı

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams geçtiğimiz ay Tunus'ta Libya Devlet Konseyi üyeleriyle bir araya geldi. (UNSMIL)
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams geçtiğimiz ay Tunus'ta Libya Devlet Konseyi üyeleriyle bir araya geldi. (UNSMIL)

Libya’da geçtiğimiz yıl sonu öncesinde yapılması planlanan seçimlerinin ertelenmesi üzerinden en az üç ay geçti. Bu yöndeki yerel ve uluslararası çabalar yalnızca teklifler ve eksik istişarelerle sonuçlandı. Mevcut vaziyet, yeniden iktidar için yarışan iki farklı hükümetin varlığıyla daha da karmaşıklaştı.
Libya siyaset sahnesine son üç ay içerisinde çeşitli hesaplar ve çıkar çatışmaları damgasını vurdu. Her bir tarafın yalnızca krize kendi bakış açısından sunduğu vizyon ve çözümlere bağlı kalışı, diğer bazı tarafların girişimlerine rağmen siyasi çıkmaza yol açtı.
Söz konusu dönemde, mevcut yürütme makamının üzerinde anlaşmaya varılan başlıkları koordine edememesi ardından Tobruk'ta oturumlarını sürdüren Temsilciler Meclisi ise siyasi krizi çözme yönünde inisiyatif almıştı. Böylece Fethi Başağa başkanlığında, Abdulhamid Dibeybe hükümetinin yerini alacak yeni yönetimin atanmasına yönelik bir sonraki aşamayı yönetmek amacıyla bir ‘yol haritası’ sunulmuştu. Yol haritası ile aynı zamanda Libya'nın üç bölgesinden bir komite oluşturmak üzere anayasal bildiride değişikliğe gidilmesi, anayasa taslağında yer alan tartışmalı maddelerin incelenmesi ve değiştirilmesi, seçimler için anayasal zeminde Temsilciler Meclisi ile Devlet Yüksek Konseyi arasında bir anlaşma sağlanması da öngörülmüştü.
Ancak Temsilciler Meclisi tarafından görevden alınan Dibeybe bu adımlara karşı çıkarak ortaya alternatif bir plan koymak istedi. Dibeybe, söz konusu planın önümüzdeki haziran ayında milletvekili seçimleri düzenlenmesine imkan sağlayacağını öngördü.
Karmaşa sürerken Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Danışmanı Stephanie Williams, 4 Mart’ta anayasal zeminin oluşturulması ve seçim yasalarının gözden geçirilmesi için Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi arasında ortak bir komite kurulmasını önerdi. Ancak Tunus'ta bu yönde düzenlenen istişare toplantılarına Temsilciler Meclisi’nin katılmaması nedeniyle bir sonuç alınamadı.
Başağa hükümeti geçtiğimiz ay Temsilciler Meclisi huzurunda yemin etmiş, görevlerini yerine getirmek için başkente geçme planları yapmıştı. Ancak iki taraf  arasında silahlı çatışma çıkacağı endişesi bir yana, iktidara sımsıkı sarılan Dibeybe’nin güçlü muhalefetiyle karşı karşıya kaldı.
Parlamentonun ve Dibeybe hükümetinin destekçileirnin çoğu ise Williams’ı önerilerini benimsememekle ve ‘üçüncü bir yola girerek’ krizde üçüncü bir boyut yaratmakla suçladı. Williams ise ‘seçimlerin tarihini yalnızca Libyalıların belirleyebileceğinin’ altını çizdi.
Dibeybe’nin seçimlere tek başına gitmeyi planlaması, yapılan tüm yerel ve bölgesel girişimleri çıkmaza sokuyor. Başağa hükümeti ise ülkenin doğusu ve güneyinde karargah açarak Dibeybe hükümetini Trablus sınırları içinde izole etme yönündeki adımlarını artırıyor.
Başağa’nın yardımcısı Ali el-Katrani, Maliye Bakanı Usame Hammad ile İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Ferec Gaim’in huzurunda Maliye Bakanlığı’nın Bingazi'deki genel merkezinin açılışına katılmıştı. Gaim açılışta yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
“Bu gelişme, Başağa hükümetinin merkezileşmeyi kırma, prosedürleri kolaylaştırma, zamandan ve emekten tasarruf etme ve Libya vatandaşına sunulan hizmetlerin seviyesini yükseltme yönünde izlediği politika kapsamında geliyor.”
Ardından iki hükümet de iktidarı ele almak için rakibine yönelik suçlama ve eleştirilerde bulunmaya, silahlı milislerin arkasına sığınmaya başladı. Diğer yandan Müslüman Kardeşler’in önde gelen liderlerinden, Demokratik Parti Başkanı Muhammed Savan ise Ulusal Birlik Hükümeti’nin hukuksuz bir şekilde yönetimde kalmak için milis güçlerini ‘koruma ordusuna’ çevirmek amacıyla devlet imkanlarını istismar edebileceği uyarısında bulundu. Aynı zamanda bunun sıfır noktasına geri gelinmesine, başkent Trablus'un silahlı gruplar arasında nüfuz mücadelesi alanına dönüşmesine sebep olabileceğine işaret etti.
Avrupa Birliği (AB) Libya Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Sabadell Jose ile gerçekleştirdiği görüşmede Başağa hükümetinin demokratik seçimine vurguda bulunan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Yusuf El-Akuri ise meclisin tüm Libyalıları temsil etmek istediğini belirtti. Akuri ile Sabadell’in görüşmesi, Başağa hükümetinin dış dünyaya daha fazla açılma yönünde atılmış bir adım olarak nitelendirildi. Aynı zamanda Avrupalı yetkililerin artık eskisi gibi Trablus’a ilgi göstermediği kaydeidldi.
Akuri, AB’nin Dibeybe’yi demokrasinin kurallarına ve Temsilciler Meclisi'nin kararına saygı duymaya çağırmada olumlu bir rol oynayacağı yönündeki umudunu dile getirdi. Libya'nın istikrarını ve Temsilciler Meclisi ile çalışmayı desteklediklerini vurgulayan Sabadell de şiddet içerikli tüm çözümlere karşı olduklarını, bir an önce seçime gidilmesi gerektiğini vurguladı.  



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.