Bilim insanları şimdiye kadar görülen en uzak ve en eski galaksiyi keşfetti

Galaksi, evrenin ilk yıldızlarına ev sahipliği yapıyor olabilir

Teleskoplardan elde edilen görüntülerde HD1, kırmızımsı bir leke olarak görülüyor (Yuichi Harikane)
Teleskoplardan elde edilen görüntülerde HD1, kırmızımsı bir leke olarak görülüyor (Yuichi Harikane)
TT

Bilim insanları şimdiye kadar görülen en uzak ve en eski galaksiyi keşfetti

Teleskoplardan elde edilen görüntülerde HD1, kırmızımsı bir leke olarak görülüyor (Yuichi Harikane)
Teleskoplardan elde edilen görüntülerde HD1, kırmızımsı bir leke olarak görülüyor (Yuichi Harikane)

Harvard Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, yüksek gözlem gücüne sahip birden fazla teleskobun verilerini kullanarak şimdiye dek saptanan en uzak ve en eski galaksiyi keşfetti.
Hakemli bilimsel dergi Astrophysical Journal’da yayımlanan araştırma makalesi, HD1 adı verilen galaksinin Dünya’dan yaklaşık 13,5 milyar ışıkyılı uzakta olduğu ifade edildi.
Monthly Notices of the Royal Astronomical Society Letters (MNRAS) adlı bilimsel dergide yayımlanan ikinci bir makalede de galaksinin özelliklerine dair tahminler sıralandı.
İki makalede galaksiye dair iki çarpıcı hipotez ortaya atıldı. İlk hipotez, HD1’in evrenin ilk yıldızlarına ev sahipliği yaptığını öne sürüyor.
Popülasyon III diye sınıflandırılan bu yıldızlar, şimdiye kadar hiç gözlemlenemedi.
İkinci hipoteze göreyse galaksi, Güneş’in kütlesinin yaklaşık 100 milyon katına çıkan, süper kütleli bir kara deliğe ev sahipliği yapıyor olabilir.
Araştırmanın ortak yazarı Fabio Pacucci, "Bu kadar uzaktaki bir kaynağın doğasına yönelik soruları yanıtlamak zor olabilir" diye konuştu:
"Bir geminin, bir fırtınanın ortasında ve yoğun bir sisle kaplı havada, kıyıdan çok uzakta olduğunu düşünün. Bu geminin bayrağından hangi ülkeden geldiğini anlamaya çalışmak gibi."
HD1’de yıldız oluşum hızının da çok yüksek olduğu tespit edildi. Galaksinin kaç yıldız ürettiğini hesaplayan araştırmacılar, 'inanılmaz bir oran elde etti'. 
Bulgulara göre galakside her yıl 100'den fazla yıldız oluşuyor. Bu, rakam beklenenden en az 10 kat yüksek.
MNRAS’teki makalenin yazarları arasında ünlü Harvardlı astrofizikçi Avi Loeb de vardı.
Loeb, "HD1 ilk zamanlarında bir doğum odasına benzeyen evrende dev bir bebeği temsil ediyor" diye konuştu.
Astrofizikçi, Güneş Sistemi’ne dışarıdan gelen ve ne olduğu bir türlü anlaşılamayan gizemli gök cismi Oumuamua’yla gündeme gelmişti.
Aynı zamanda Harvard Üniversitesi'nin Astronomi Bölümü’nün başkanı olan Loeb, Oumuamua'nın uzaylı teknolojisine dair bir işaret olduğu öne sürmüş ve teorisini yayımladığı makale ve kitaplarla ayrıntılandırmıştı.
Hawaii dilinde 'izci' anlamına gelen Oumuamua, ilk kez 2017'de keşfedilmiş ve Güneş Sistemi’ne dışarıdan geldiği görülen ilk nesne unvanını almıştı.
Independent Türkçe, The New York Times, Harvard News



Bilim insanları düzenli tüketimle ömrü uzatan besinleri açıkladı

TT

Bilim insanları düzenli tüketimle ömrü uzatan besinleri açıkladı

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Her gün çay, kırmızı orman meyveleri, elma, portakal veya üzümlere yer veren bir beslenme biçimi, erken ölüm riskini azaltabilir ve uzun yaşamı destekleyebilir.

Hakemli dergi Nature Food'da yayımlanan yeni bir araştırmada, flavonoid moleküller açısından zengin olan çeşitli gıdalar tüketen kişilerde kronik sağlık sorunları görülme riskinin daha düşük, uzun yaşama potansiyelininse daha yüksek olabileceği sonucuna varıldı.

Queen's Belfast Üniversitesi'nden isimlerin de aralarında olduğu bilim insanları çay, kırmızı orman meyveleri, bitter çikolata ve elma gibi flavonoid içeren gıdaları tüketmenin tip 2 diyabet, kanser, kalp ve nörolojik hastalıklar gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasını önleyebileceğini söylüyor.

Çalışmanın ortak yazarı Aedín Cassidy, "Birçok yiyecek ve içecekte doğal şekilde yer alan güçlü biyoaktif maddeler olan flavonoidlerin beslenme yoluyla alınmasının kalp hastalığı, tip 2 diyabet ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların görülme riskini azaltabileceğini uzun zamandır biliyoruz" diye açıklıyor.

Ayrıca laboratuvar verileri ve klinik çalışmalardan farklı flavonoidlerin farklı şekillerde etki ettiğini, bazılarının tansiyonu iyileştirdiğini, diğerlerinin kolesterol seviyelerini düşürdüğünü ve iltihaplanmayı azalttığını da biliyoruz.

Flavonoid molekülleri yaban mersini, çilek, portakal, elma, üzümün yanı sıra çay, kırmızı şarap ve bitter çikolatada dahi bol miktarda bulunuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Benjamin Parmenter, "Günde yaklaşık 500 mg flavonoid alımı, herhangi bir nedenden ölüm riskinde yüzde 16, kardiyovasküler hastalık, tip 2 diyabet ve solunum yolu hastalıkları riskinde yüzde 10 azalmayla ilişkilendirildi" diyor.

Bu, aşağı yukarı iki fincan çay içerek tüketilen flavonoid miktarına eşit.

40 ila 70 yaşındaki en az 120 bin kişiyi 10 yıldan uzun süre boyunca izleyen bu çalışma, sadece yüksek miktarda flavonoid tüketmenin ötesinde, flavonoidlerin çeşitli kaynaklardan alınmasının faydalarını vurgulayan ilk çalışma.

Bulgular, daha fazla flavonoid içeren gıdaları bunları daha da çeşitlendirerek tüketmenin, tek bir kaynaktan tüketmeye kıyasla sağlık sorunlarını azaltmakta daha iyi olabileceğini gösteriyor.

Araştırma, renk çeşitliliğine sahip gıdalar tüketmenin sağlığı korumada paha biçilmez olduğu yönündeki yaygın inanışla da örtüşüyor.

Çalışmanın yazarı Tilman Kuhn, "Flavonoid açısından zengin olanlar da dahil çeşitli renklerde meyve ve sebze tüketmek, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmek için ihtiyaç duyulan vitamin ve besinleri alma ihtimalini artırıyor" diyor.

Dr. Cassidy, "Sonuçlar, net bir halk sağlığı mesajı veriyor" ifadelerini kullanıyor. 

Örneğin daha fazla çay içmek ve daha fazla çilek ve elma yemek gibi basit ve uygulanabilir beslenme değişikliklerinin, flavonoid açısından zengin gıdaların çeşitliliğini ve tüketimini artırmaya katkı sağlayarak uzun vadede sağlığı iyileştirme potansiyeli taşıdığını gösteriyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news