SDG, Kamışlı’daki hükümet konağını ele geçirerek rejim güçlerini kuşattı

CENTCOM Komutanı Michael Kurilla, SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştü

Kamışlı ilçesinde rejimin konuşlandığı güvenlik bölgesinde sessizlik hakim. (Şarku’l Avsat)
Kamışlı ilçesinde rejimin konuşlandığı güvenlik bölgesinde sessizlik hakim. (Şarku’l Avsat)
TT

SDG, Kamışlı’daki hükümet konağını ele geçirerek rejim güçlerini kuşattı

Kamışlı ilçesinde rejimin konuşlandığı güvenlik bölgesinde sessizlik hakim. (Şarku’l Avsat)
Kamışlı ilçesinde rejimin konuşlandığı güvenlik bölgesinde sessizlik hakim. (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Haseke ve Kamışlı kentlerinde, rejim güçleri ile Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı İç Güvenlik Güçleri (Asayiş) arasındaki gerilim devam ediyor. Asayiş güçleri, rejim güçlerinin kontrolündeki ‘güvenlik bölgesini’ kuşattı. Dün sabah Haseke ilinde bazı hükümet binalarına baskın yapan SDG güçleri, çalışanları çıkararak rejimin kontrolünde olan ve ‘Güvenlik Karesi’ olarak anılan bölgeye sevk etti. SDG güçleri ayrıca Kamışlı ilçesindeki Hükümet Konağı’nı ele geçirdi ve rejim kontrolündeki ‘güvenlik bölgesinin’ içlerine ilerleyerek kontrol noktaları oluşturdu. Rejime bağlı güçlerin yıllardır bu bölgeye giriş yapmamış olan SDG unsurlarına herhangi bir karşılık vermemesi ise dikkat çekti. Görgü tanıkları, rejime bağlı askerlerin bu hareketlenmelere herhangi bir tepki göstermeyerek, kışla olarak kullandıkları binalara çekildiğini aktardı. Asayiş güçleri kentteki en büyük ekmek fırını olan Baas Fırını’ndaki kontrolünü de sürdürdü ve rejimin kullandığı havaalanına giden yoldaki kontrol noktasını güçlendirdi.  
SDG ‘askeri meclisi’ Mazlum Abdi liderliğinde, Halep’te Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinin rejim tarafından ablukaya alınmasını görüşmek üzere olağanüstü toplandı. Toplantıya katılan bir SDG yetkilisi şu açıklamada bulundu:
“Şam’ın bölgemize yönelik tutumu düşmancadır. Halep’te Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kuşattılar, SDG aleyhindeki söylemlerini ve istihbarat faaliyetlerini artırdılar. Rejim ayrıca aşiret kartına oynayarak bölgede kargaşa çıkarmaya çalışıyor. Suriye hükümetine askeri ve güvenlik anlayışını terk ederek siyasi çözüme odaklanması çağrısı yapıyoruz.”
SDG’den yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Suriye hükümet güçlerinin Kamışlı ve Haseke’de bulunduğu bölgelerde sıkı güvenlik önlemleri alınması, Halep’te halkımıza yönelik haksız kuşatmaya bir tepki mahiyetindedir. Suriye rejimine bağlı güvenlik güçleri, Şeyh Maksud ve Eşrefiye sakinlerini kuşatmış durumda. Bu önlemler Halep’teki kuşatma kaldırılana dek devam edecektir. Güçlerimiz sosyal hizmet merkezlerini sabotajlara karşı korumak için canla başla çalışmaktadır. Temel hizmetlerin aksamaması için çaba gösteriyoruz. Güvenlik önlemi aldığımız bölgelerdeki hizmetler durmayacaktır ve çalışanlar engellenmeyecektir.”  
Bu arada, Kamışlı Havaalanı’ndaki Rus askeri yetkilileri, hükümet temsilcileri ve SDG arasında dün akşam, Halep’teki ablukanın kaldırılması karşılığında Kamışlı ve Haseke’deki gerginliğin azaltılması konusunda bir toplantı yapıldığı öğrenildi. Ancak toplantının sonuçlarına dair bir bilgi edinilemedi.  
Halep'te Dördüncü Tümen’e bağlı güçler, çoğunluğu Kürt yaklaşık 200 bin kişinin yaşadığı Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine, yaklaşık bir aydır temel gıda maddeleri ve ilaç girişine büyük ölçüde engel oluyor. Şeyh Maksıd ve Eşrefiye mahalleleri eşrafı tarafından yapılan yazılı açıklama şyle oldu:
“Bu açlıkla tehdit etme siyasetidir ve Suriye halkının birliğine katkı sağlamaz. Dördüncü Tümen’in gıda maddelerinin bölgeye girişine izin verildiği iddiası kesinlikle doğru değildir. İlgili makamlar, Dördüncü Tümen unsurlarının kontrol noktalarından uzaklaştırılmalı ve bölgeye giriş çıkışları kolaylaştırmalıdır. Ayrıca insani bir felaket yaşanmadan önce, gıda, ilaç ve yakıt malzemelerinin bölgeye girişine izin verilmelidir.’’  

Kurilla-Abdi görüşmesi
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Korgeneral Michael Kurilla ve beraberindeki askeri heyet, SDG lideri Mazlum Abdi ve SDG yetkilileri ile bir araya geldi. Görüşmede terör örgütü DEAŞ’ın eylemleri ve oluşturduğu riskler ele alındı. Kurilla, Haseke’de gerçekleşen görüşmede DEAŞ mensuplarının tutuklu olduğu hapishanelerin ve kampların güvenliğinin sağlanması için daha fazla lojistik ve maddi destek sağlama taahhüdünde bulundu. Michael Kurilla ayrıca DEAŞ kalıntıları ile mücadele etmek ve terör örgütünün yeniden canlanmasının önüne geçmek için Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmaya devam edeceklerini vurguladı.  



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.