Devrim Muhafızları daha da zenginleşirken İran 2027'ye kadar iflasını ilan edebilir

Batılı tahminler, askeri kurumun ülke ekonomisinin yarısından fazlasını kontrol ettiğine işaret ediyor

Yalnızca İran Devrim Muhafızları, ülkesindeki ekonomik krizi hissetmiyor (Reuters)
Yalnızca İran Devrim Muhafızları, ülkesindeki ekonomik krizi hissetmiyor (Reuters)
TT

Devrim Muhafızları daha da zenginleşirken İran 2027'ye kadar iflasını ilan edebilir

Yalnızca İran Devrim Muhafızları, ülkesindeki ekonomik krizi hissetmiyor (Reuters)
Yalnızca İran Devrim Muhafızları, ülkesindeki ekonomik krizi hissetmiyor (Reuters)

Haaretz gazetesi, Zvi Bar’el'in İran ekonomisini, geleceğini, Devrim Muhafızları’nın konumunu, imtiyazlarını ve payını ele aldığı bir makalesini yayınladı. İşte Bar’el'in o makalesi:
Geçen yıl, 4 binden fazla İranlı doktorun yanı sıra, tesisatçılar, marangozlar hatta berberler gibi binlerce meslek sahibi göç etmek için başvuruda bulundu. Çünkü tüketim malları fiyatlarındaki keskin artış ve İran riyalindeki devalüasyonla artık ülkelerinde geçinemiyorlardı.
İran parlamentosunun, Ticaret Bakanı Reza Fatemi Amin, Çalışma Bakanı Hüccet Abdulmelik ve Maliye Bakanı İhsan Handuzi gibi birçok hükümet üyesinin görevden alınması çağrısında bulunduğu hatırlanmalı. İran’ın 2021-2022 mali yılı için resmi bütçe açığı 17 milyar dolar olarak açıklandı, ancak yüzde 40'lık bir enflasyon oranıyla çok daha yüksek - yaklaşık 25 milyar dolar – olduğuna dair tahminler var.
Bakanların görevden alınması talepleri, 21 Mart (Nevruz) yılbaşı kutlamaları sonrasına ertelendi ve o tarihten bu yana üç hafta geçti, bu nedenle talep yenilendi.
Sert eleştiriler bakanlarla sınırlı değil, siyasi başarısızlık, yaptırımların İran ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkilerini ele alan gerçekçi bir ekonomik planın olmamasına ilaveten yolsuzluk, yanlış yönetiminden kaynaklanan açıkların sonucu olan büyük kayıplar nedeniyle suçlanan Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'yi de içeriyor.
Reisi'yi eleştirenler- ki bunlara daha düne kadar destekleyenler de dahil- geçen bahar seçim kampanyası sırasında verdiği boş vaatlere işaret ediyorlar. Reisi’nin kâğıt üzerinde kalan vaatlerinden biri de 1 milyon yeni konut inşası.

Rakamlar insanları ikna etmiyor
Bu eleştirilere karşı Petrol Bakanı Cevad Uci, İran'ın petrol ihracatının son 12 ayda bir önceki yıla göre yüzde 40 arttığına ve 17 milyar dolar gelir elde ettiğine işaret eden iyimser bir rapor sundu. Rapora göre bu gelirlerin dağıtımı şu şekilde; yeni petrol ve doğal gaz sahalarının geliştirilmesine yatırım yapması beklenen Petrol Bakanlığı (yüzde 14,5), misyonu krizler sırasında İran ekonomisini güvence altına almak olan Ulusal Kalkınma Fonu (yüzde 20), gelirlerin yüzde 65'ine sahip olan devlet istihdam kapısı. Uci, İran'ın çoğu Çin'e olmak üzere günde 75 bin varil petrol ihraç ettiğini belirtti.
Ancak bu rakamlar -doğru oldukları varsayılsa dahi- İran halkını hükümetlerinin yaptırımlara karşı koyma gücü konusunda ikna etmiyor. İnsanlar bu petrol gelirlerinin akıbeti konusunda şüpheci, zira yeni hastaneler kurulmuyor, okullar artan öğrenci sayısını kaldıramıyor, ulaşım harap durumda ve bazı illerde su kıtlığı kuraklık noktasına ulaştı.
Ancak İran ekonomisinin karşı karşıya olduğu gerçek tehlikenin kaynağı, devletin bankalardan, kişi ve kurumlardan aldığı ve milyarlara ulaşan borçlar. Bu taraflar, İran hükümetinin talep ettikleri milyarları ödeyememesi durumunda zarar görecek çıkarları konusunda endişeliler.

Karamsar bir rapor
Maliye Bakanlığı Planlama Dairesi tarafından Ağustos 2021'de yapılan ve aynı yılın ekim ayında medyaya sızdırılan bir araştırma, yaptırımların kaldırılmaması halinde İran'ın 2027'de iflasını ilan edebileceğini ön gördü.
Karamsar rapor, İran riyalinin değerinin mevcut değerinin onda birine düşebileceği konusunda uyardı. İran'a yönelik yaptırımlar bugün kaldırılsa bile Tahran'ın borcu 68 milyar dolar civarında olacak. Yaptırımlar olduğu gibi kalırsa, bu borçlar 560 milyar dolara kadar yükselebilir.
Sosyal yardım sağlayan ve yoksul ailelere yardım eden bir kurum olan İran Sağlık Sigortası Kurumu'nun borcu tek başına 20 milyar dolar. Hükümet, bazı yükümlülüklerini yerine getirmek için son iki yılda olduğu gibi Ulusal Kalkınma Fonu'na başvurabilir, ancak bu, İran anayasasına göre bir ihlal ve Dini Lider Ali Hamaney'in özel onayını gerektiriyor.

Krizi hissetmiyor
Bu ekonomik krizi hissetmeyen sadece İran Devrim Muhafızları, nitekim bütçesi 2021 yılına göre ikiye katlanarak 22 milyar dolara ulaştı. Karşılaştırma yapılacak olursa, Devrim Muhafızları, İran silahlı kuvvetlerinin yalnızca yüzde 10'unu oluşturmasına rağmen, İran'ın düzenli ordusuna yalnızca 8 milyar dolarlık bir bütçe tahsis edildi.
Devrim Muhafızları'nın devlet bütçesi dışında başka mali kaynakları da var. Benzin istasyonları, havaalanları ve çok yakında başlayacağı pirinç üretimi gibi sivil ve askeri ürünleri kontrol ediyor. Devrim Muhafızları bu kontrolü, İran'daki inşaat projelerinin büyük bir bölümünü üstlenen "Hatemul Enbiya" Mühendislik İnşaat Merkezi gibi sivil kuruluşlar aracılığıyla sağlıyor.
Devrim Muhafızları başka kurumları da kontrol ediyor. Bazı Batılı tahminler, İran ekonomisinin yarısından fazlasını kontrol ettiğine işaret ediyor. Devrim Muhafızları, 30 bini kadrolu olmak üzere sivil ve askeri sektörlerde 200 bin sivili doğrudan istihdam ediyor. Gizli ve açıktan 1 milyon taşeron işçi istihdam ediyor ve herhangi bir kamu organının denetimine tabi olmadığı için gerçek geliri bilinmiyor.
Devrim Muhafızları komutanları, yaptırımların yabancı şirketlerin doğrudan İranlı şirketler ve özel sektörle iş yapması koşulu ile kaldırılması halinde, proje ve sözleşmelerden aldıkları komisyonlarının azalmasından endişe duyuyorlar. Devrim Muhafızları’nın 2015'te imzalanan nükleer anlaşmayı reddetmesinin, şimdi Viyana'daki müzakere ekibine baskı yapmasının, İran hükümetinin Devrim Muhafızları'nın ABD Dışişleri Bakanlığı'nın terör listesinden çıkarılmasındaki ısrarının da nedeni budur.

Yaptırım korkusu
Nükleer anlaşmanın imzalanmasıyla birlikte 2016'da İran'a akın eden yabancı yatırımcılar, her projenin Devrim Muhafızları'ndan geçmesi gerektiğini biliyorlardı. Ancak Devrim Muhafızları’nın ABD terör listesine alınması, yabancı yatırımcının yaptırım korkusuyla İran'daki projelere katılmasını engelledi.
Rejimin hayatta kalması, hükümetteki bakanların çoğunun (Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de dahil) mensubu olduğu Devrim Muhafızlarının siyasi ve askeri gücüne tamamen bağlı. Bu da Devrim Muhafızlarına devletin mali gelirlerinden paylar sağlıyor.
İran, yeni bir nükleer anlaşma imzalanması durumunda Devrim Muhafızları'nı terör listesinde tutmanın, yaptırımlar kaldırılsa bile Devrim Muhafızları ile dolaylı yoldan muhatap olma korkusuyla gelecekteki yatırımları engelleyeceğini iddia ediyor. Rejim yandaşları bir yandan hükümetlerinin bu talebini desteklerken, diğer yandan yaptırımların etkilerine çözüm bulmasını ve bakanların görevden alınmasını talep ediyor.

Baskı ve uzlaşıcı çözüm
ABD Kongresi üyeleri, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, ABD Başkanı Joe Biden'a İran'ın talebini kabul etmemesi ve Devrim Muhafızlarını terör listesinden çıkarmaması için büyük baskı yapıyor.
Geçen hafta, Batılı taraflar ile İran'ın anlaşmaya varma çabalarına rağmen, "Devrim Muhafızları" konusundaki tartışmalar nedeniyle nükleer anlaşmaya varmanın muhtemel olmadığına ilişkin şüpheler baş gösterdi. Ancak Kudüs Gücü listede kalırken, Devrim Muhafızlarını terör listesinden çıkarmak gibi uzlaşıcı bir çözüme ulaşılabilir.
İran Devrim Muhafızları meselesinin, terör listesinde kalmasının kabul edilemez olduğunu düşünen İran’ın egemenlik kavramına dokunduğu açık. Ancak ABD'nin onu terör listesinden çıkarma konusundaki tutumu, teröre karşı savaşıyla ilintili. Gerçek şu ki, asıl mesele, mali gelirleri paylaştırmanın bir yolunu bulmazsa, kendisini Devrim Muhafızları ile doğrudan bir çatışma içinde bulacak İran rejiminin bekası etrafında dönen siyasi bir mücadeledir.

Çeviren: Saad bin Tefla el-Acmi



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe