Libya’yı uzlaşı mı yoksa yeni bir bölünme mi bekliyor?

Çatışan taraflar daha fazla bölünmeyi ve zenginliklerin boşa harcanmasını önlemek istiyorlarsa ulusal çıkarları önceliklerinin ilk sırasına koymaktan başka seçenekleri yok.

Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)
Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)
TT

Libya’yı uzlaşı mı yoksa yeni bir bölünme mi bekliyor?

Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)
Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)

Nebil Fehmi
Libya ile ilgili birçok mesele, Mısır’ın da başlıca gündem maddeleri arasında yer alıyor. Bu meseleler arasında Libya ile Mısır arasındaki uzun ve ıssız ortak sınır, Libya’da bir devlet sistemi ve devlet kurumlarının bulunmaması ve çatışan uluslararası, bölgesel ve ulusal tarafların çokluğu yer alıyor. Tüm bunlar, istikrarsız bir ortamı körüklerken ve uzlaşıya varılmasını da güçleştiriyor.
Libya, otuz yılı aşkın bir süre boyunca Muammer Kaddafi'nin tek adam yönetimi altındaydı. Ardından son on yıl için çok sayıda hükümetin kurulduğuna ve bu hükümetlerin kendi aralarında savaştığına tanıklık etti. Uluslararası ve bölgesel taraflar, ülkede nüfuz, zenginlik ve güç elde etme umuduyla Libya topraklarına girdiler. Libya'nın Rusya ile ABD ve bazı Batılı ülkelerin yanı sıra Türkiye ile başta Mısır olmak üzere bazı Arap ülkeleri arasında küçük çaplı bir soğuk diplomatik savaşa tanık olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bunun yanında farklı zamanlarda İtalya ve Fransa ile Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında yaşanan rekabetlere de tanıklık ettik. Libya doğu ve batı olarak bölünürken, güneyi herkese açık bir saha olarak kaldı.
Tüm bu gelişmeler sonucunda, Aralık 2021'de Libya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin düzenlenmesi amacıyla Almanya ve Mısır'da yapılan görüşmelerin ardından bir eylem planı uygulama yönündeki çabalar başarısızlığa uğradı. Şimdi Libya’da anayasal sürecin yeniden başlatılması için hangi hükümetin meşru olduğu konusunda Abdulhamid Dibeybe ve Fethi Başağa arasında verilen mücadeleyi takip ediyoruz. Tüm bunlar, Libya’daki devlet kurumlarını yeniden şekillendirmek, daha doğrusu devlet kurumlarını yeniden kurmak için Libya'nın tüm tarafların üzerinde anlaştığı yolların belirlenmesine yönelik çok sayıda çabanın sonucuydu. Ancak bu çabalar başta ya yerine getirilemedi ya da etkili olmadı.
Libya’da merkezde aşırı yoğunlaşmadan tamamen geri çekilmeye, siyasi eylemin tamamen ortadan kalkmasından farklı akımların sayılarının çokluğuna, Başkanlık Konseyi’ne bağlı tek bir güvenlik kurumundan çok sayıda güvenlik birimi ve milis grubunun olmasına kadar birçok sorun var. Bu başlıklara ek olarak, Libya'daki bölünmeden faydalanarak uluslararası ve bölgesel tarafların Libya ile olan etkileşimlerinden, sahada çok sayıda birbiriyle uyumsuz gücün olmasına kadar benzersiz bir siyasi ve güvenlik durumu da yaşanıyor.
Dolayısıyla ülkedeki bu gerilimlere ve çalkantılara tanık olmamız hiç şaşırtıcı değil. Fakat bu denklemden çıkmak ve Libya'da etkili kurumların oluşturulmasının, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasının, Libya halkının istikrara kavuşmasının, siyasi düzenlemelerin sonuçlandırılmasının önünü açacak siyasi bir süreç başlatılmasına yönelik adımlar atmak için değişim sinyalleri var mı? Artık Libya’yı kargaşa ve devam eden uluslararası, bölgesel ve ulusal çatışmaların yuvası olarak görmekten kaçınabilecek miyiz?
Tüm bunların gölgesinde, Libya siyasetinin gelişimini yansıtan bazı göstergelerin ortaya çıkmasına rağmen Libya’nın istikrar yoluna girdiğini söyleyebileceğimiz nedenler bulmakta zorlanıyoruz.
Burada Libya’nın doğusunu ve batısını temsil eden taraflardan beşer kişilik iki heyetten oluşan 5+5 Ortak Askeri Komite'nin (AFK), herkes için son derece zorlu koşullar altında, olumlu ve etkili oldukları kanıtlanmış düzenli toplantılar yaptıkları ve istişarelerde bulundukları belirtilmeli. Bu, başlı başına bazı tarafların ulusal çıkarların kendi çıkarlarının önüne geçecek bir güvenlik vizyonu oluşturulmasının başlangıcına yönelik olumlu bir gelişmeydi. Ancak Libya’daki milli güvenlik kurumlarının birleştirilmesi ve tek merkezden yönetilmeleri için daha kat edilmesi gereken uzun bir yol olduğu da biliniyor. Bunu başarmak zor olsa da bir güvenlik kavramı oluşturmak ve güvenlik durumunu istikrara kavuşturmak için oldukça önemli ve gerekli.
Bir başka olumlu gelişme ise, doğu ile batı arasında devam eden çatışmaların kimseye fayda sağlamadığını ve uzlaşıya dayalı adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Libyalı bazı siyasetçilerin ortaya çıkmasıdır. Bu siyasetçilerin arasında eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa da yer alıyor. Batı kanadına seslenerek Libya-Libya anlaşmazlığının daha fazla sürmemesi gerektiği konusunda uyaran Başağa, siyasi etkileşime yönelik adımlar atılması ve çatışmaların sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Ayrıca Başağa’nın kurduğu yeni hükümet Libya Temsilciler Meclisi'nin ( TM) güvenoyunu almayı başardı.
Bunların hepsi olumlu işaretler olsa da durumun henüz bir atılımın habercisi olduğu söylenemez. Bazı fırsatçılar siyaset sahnesini zorbalık ve bazı bakanların kısa süreliğine kaçırılması da dahil olmak üzere yurtiçi, bölgesel ve uluslararası komplolarla karıştırmaya devam ederken, süreçteki diğer boşluklar ve aksilikler de göz ardı edilemez. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasını kapsayan siyasi bir sürecin başlatılması konusunda da açıkça bir tutum çatışması yaşanıyor. Başağa, siyasi sürecin başlatılmasını isteyen bir tutum sergilerken Dibeybe, cumhurbaşkanını parlamento çoğunluğunun seçmesi temelinde sadece meclis seçimlerinin yapılmasında ısrar ediyor.
Başağa, hükümetinin TM’den güvenoyu almasından sonra başkent Trablus'a giderek iktidarı zorla değil, kanun gücüyle devralmak istediğini duyurdu.  Hiç kimsenin dışlanmadığını vurgulayan Başağa, Libyalı milislerin, silahlarını devlete doğrultmadan, devlet kurumlarına entegre olmaları çağrısında bulundu. Başağa aynı zamanda hükümetinin ülkeyi seçimlere götüreceğini vurgulayarak bu konuda Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliğine hazır olduğunu ifade etti.
Diğer yandan Mısır, Libya’daki siyasi çıkmazı kırmak ve seçimlerin düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varılması amacıyla TM ile Devlet Yüksek Konseyi (DYK) tarafından kurulan ortak komitenin ilk toplantısı için çağrıda bulundu. Bu, istenilen bir hedef olsa da DYK’nın muhafazakar ve isteksiz çizgideki konumu çerçevesinde başarmak oldukça zor.
DYK üyesi Adil Kermus, BM Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams’ı TM ve DYK arasındaki mutabakatı görmezden geldiği ve kabul edilemez bir teklif sunduğu gerekçesiyle eleştirdi.
TM Başkanı Akile Salih geçtiğimiz günlerde, anayasada gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla Kurucu Meclis tarafından hazırlanan anayasa taslağını gözden geçirecek bir komisyon kurulması talimatı verdi.
Rusya ile Batı ülkeleri arasında Ukrayna'da yaşanan olaylar nedeniyle artan gerilim, Libya arenasında iş birliğini güçleştirecektir. Ayrıca Rusya’nın Avrupalı rakiplerini Libya’ya daha az öncelik vermeye zorlayacaktır. BM de dahil olmak üzere uluslararası tüm çabalar ertelenecektir. Tüm bunlarla birlikte Rusya, şimdiye kadar BM Genel Sekreteri António Guterres’in Libya Özel Temsilcisi olan ABD vatandaşı Stephanie Williams'ın statüsünü teyit etmeye yönelik tüm girişimlerine de karşı çıktı.
Uluslararası toplumun yakın gelecekte Libya’da siyasi süreci ilerletme yolunda çaba sarf etmesi beklenmiyor. Libya’da çatışan taraflar eğer daha fazla bölünmeyi ve zenginliklerin boşa harcanmasını önlemek istiyorlarsa, ulusal çıkarları önceliklerinin ilk sırasına koymaktan başka seçenekleri yok. Bu olmazsa Libya üstü kapalı olarak batı, doğu ve güney ya da yerel liderler ve onlara bağlı milis gruplar veya dış mihraklar tarafından kontrol edilen çeşitli nüfuz alanları şeklinde bölünebilir. Bu da Libya'yı yeniden birleştirmek için gelecekte herhangi bir girişimde bulunulmasını zorlaştırıyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Suriye'de istikrarı bozan İsrail saldırılarının zamanlaması dikkat çekiyor

TT

Suriye'de istikrarı bozan İsrail saldırılarının zamanlaması dikkat çekiyor

Suriye'de istikrarı bozan İsrail saldırılarının zamanlaması dikkat çekiyor

Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail, Suriye'nin güneyindeki son saldırılar ve bunların sonuçlarından tamamen sorumlu tutuldu.

Bakanlığın açıklamasında, istisnasız tüm vatandaşlarını korumaya özen gösterdiği ve bunların başında Dürzi vatandaşların geldiği vurgulandı.

Dışişleri Bakanlığı, dün sabah ülkenin güneyinde İsrail'in düzenlediği saldırılarda çok sayıda asker ve güvenlik görevlisi ile sivilin öldüğünü belirtti.

Bakanlık açıklamasında, saldırıların ‘ulusal istikrarı sarsmak ve Suriye'nin birliğini bozmak amacıyla, devletin güvenliği sağlamlaştırmaya ve savaşın etkilerini ortadan kaldırmaya çalıştığı kritik bir dönemde, dikkatlice planlanmış ve şüpheli bir bağlamda gerçekleştiğini’ belirtti.

Devletin tüm Suriyelileri istisnasız olarak korumaya özen gösterdiği ve bunların başında Dürzilerin geldiği vurgulanan açıklamada, Suveydalılara ‘devletlerinin ve ordularının arkasında durmaları ve şüpheli projeler ya da kargaşaya yol açacak çağrılara kapılmamaları’ çağırısı yapıldı.

Suriye'nin güneyinde nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’da, bazı kaçırma olaylarının ardından Dürziler ile Bedevi aşiretleri arasında son iki gün içinde kanlı çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda en az 90 kişi öldü, yüzlerce kişi de yaralandı.

Öte yandan Suriye Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, tüm kamu ve özel kurumların yanında sivil ve askeri kurumların ‘her türlü aşırılığı veya ihlali önleme’ konusunda kararlı olmaları gerektiği vurgulandı.

Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan açıklamada, ‘İlgili denetim ve yürütme makamları, rütbesi veya konumu ne olursa olsun, ihlalde veya suistimalde bulunduğu kanıtlanan herkese karşı derhal yasal işlem başlatmakla yükümlüdür’ ifadesi yer aldı.

Çatışmalar devam ediyor

Suriye İçişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, ülkenin güneyindeki Suveyda’nın bazı mahallelerinde çatışmaların devam ettiğini, hükümetin kent önderleriyle koordineli olarak tam kontrolü yeniden sağlamak ve güvenliği kontrol altına almak için çaba gösterdiğini belirtti.

Açıklamada, daha önce şehir önderleriyle mutabakat sağlandığı, ancak ‘yasa dışı’ silahlı grupların bu anlaşmaları ihlal ederek ‘polis ve güvenlik güçlerini hedef alan hain saldırılar düzenlediği’ ve güvenlik ortamını sarsarak mutabakatı bozmak istediği belirtildi.

İsrail hava kuvvetlerinin bu silahlı grupları desteklemek için güvenlik güçlerinin ve askeri polisin konuşlandığı yerleri hedef alan hava saldırıları düzenlediğini açıklayan Bakanlığa göre bu saldırılar sonucunda çok sayıda güvenlik gücü ve ordu mensubu hayatını kaybetti. Açıklamada, hükümetin tam kontrolü yeniden sağlamak ve güvenlik ve istikrarı sağlamak için önde gelen isimlerle birlikte çaba sarf etmesine rağmen, bazı mahallelerde çatışmaların devam ettiği belirtildi.

İsrail saldırıları

İsrail, Suriye'nin güneyindeki Suveyda’da yaşanan gelişmelere yeniden askeri müdahalede bulundu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, Suriye'nin Suveyda ilinde konuşlandırılan Suriye ordu güçlerini, ‘Suriye'nin güneyine asker ve silah sokulmasını yasaklayan silahsızlanma politikasına aykırı olduğu ve İsrail'e tehdit oluşturduğu’ gerekçesiyle ‘vur emri’ verdiklerini açıkladılar. Bu emir, Suriye hükümet güçlerini hedef alan hava saldırıları ile hemen uygulamaya konuldu.

İsrail ordusu, Suveyda’da Suriye ordusuna ait askeri araçları vurmaya başladığını açıkladı. İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X hesabından yaptığı açıklamada, “Siyasi düzeyden gelen emirlerle, Savunma Ordusu kısa bir süre önce Suriye'nin güneyindeki Suveyda bölgesinde Suriye rejimine ait askeri araçlara saldırmaya başladı. Bu saldırı, dün Suveyda bölgesine doğru hareket eden zırhlı personel taşıyıcı ve tank konvoylarının tespit edilmesinin ardından gerçekleşti. Savunma Ordusu, dün zırhlı araçlar, tanklar, zırhlı personel taşıyıcılar ve roketatarların yanı sıra, bölgeye ulaşımlarını engellemek için yolları da bombaladı.”

Netanyahu ve Katz’ın verdiği emir sonrası yapılan yazılı açıklamada ayrıca “İsrail, Suriye'deki Dürzilere zarar gelmesini önlemeye kararlı. Bu kararlılık, İsrail'deki Dürzilerle olan derin kardeşlik ve Suriye'deki Dürzilerle olan ailevi ve tarihi bağlarımızdan kaynaklanıyor” denildi.

Dera kırsalı hedef alındı

SANA daha sonra, İsrail’in düzenlediği hava saldırılarının Suriye'nin güneyinde bulunan Dera kırsalındaki İzraa kenti çevresini hedef aldığını bildirdi. Suriye devlet televizyonu, saldırıların kentteki 12. Tugay mevzilerini hedef aldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, yerel kaynakların verdiği bilgiye göre İsrail uçaklarının Suveyda kentinin çevresine 4 hava saldırısı düzenlediğini ve Suriye ordusunun geri çekilen araçlarının geçiş yolu olarak kullandığı düşünülen çeşitli noktaları hedef aldığını bildirdi. Kaynaklar, İsrail hava saldırıları sonucunda Suriye askerleri arasında ölen ve yaralananların olduğunu bildirdi.

İsrail'in saldırıları, Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’nun Suveyda’nın önde gelenleriyle yapılan anlaşma sonrasında Suveyda'da ateşkes ilan etmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşirken, olay, İsrail'in şiddetli çatışmalar ve bombardımanlarla eş zamanlı olarak Suriye ordusunun şehre girmesinden birkaç saat sonra meydana geldi.

Bakan Kasra X hesabından yaptığı açıklamada, “Suveyda’da faaliyet gösteren tüm birimlere, şehrin ileri gelenleriyle yapılan anlaşma uyarınca, ateşkesin tamamen durdurulduğunu ve sadece şehrin Dürzi çoğunluklu bölgelerinde ateş açanlara karşılık verileceğini bildiriyoruz” ifadelerini kullandı. Bakan Kasra, Suveyda’da askeri hareketliliği denetlemek ve işlenen ihlallerin hesabını sormak için askeri polisin konuşlandırılmaya başlandığını doğruladı.

Suriye hükümeti güçlerinin girişiyle eş zamanlı olarak Suveyda’da şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu gelişme, yetkililer tarafından duyurulduktan ve dini kurumlar tarafından memnuniyetle karşılandıktan sonra gerçekleşti.

Dürzi ruhani liderler, silahlı Dürzilere silahlarını teslim etmeleri ve Suriye ordusuna direnmemeleri çağrısında bulundu. Bunlar arasında, hükümet güçlerinin girişini memnuniyetle karşılayan, ancak daha sonra hızla geri adım atan ve ‘bu barbarca harekata mevcut tüm araçlarla karşı koyulması’ çağrısında bulunan önde gelen Dürzi şeyhi Hikmet el-Hicri de vardı.

Daha sonra paylaşılan bir videolu açıklamada Hicri, şunları söyledi:

Ailelerimizin ve çocuklarımızın güvenliği için bu aşağılayıcı açıklamayı kabul etmemize rağmen, onlar anlaşmayı ve sözlerini bozdular ve savunmasız sivillere yönelik rastgele bombardımanlara devam ettiler.

Bu açıklamanın kendilerine Şam tarafından dayatıldığını ve dış ülkelerin baskısıyla, Dürzilerin evlatlarının kanının dökülmesini önlemek için yapıldığını söyleyen Hicri, Dürzilerin ‘toplu bir soykırım savaşına’ maruz kaldığını belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Suriye basınından aktardığına göre Suveyda'nın birçok mahallesinden doğu ve güney kırsal bölgelere yoğun bir göç yaşanıyor.

Resmi haber ajansı SANA, İsrail hava kuvvetlerinin hükümet güçlerinin Suveyda’ya girmesiyle eş zamanlı olarak Suveyda şehrini hedef aldığını bildirdi.

Dürzilerin Ruhani Liderliği

Dürzilerin Ruhani Liderliği, hükümet güçlerinin Suveyda’ya girişini memnuniyetle karşıladı ve silahlı gruplara ‘hükümetle iş birliği yapmaları, hükümet güçlerinin şehre girişleri karşısında direnmemeleri ve silahlarını İçişleri Bakanlığı'na teslim etmeleri’ çağrısında bulundu.

Dürzi Ruhani Lideri Hikmet el-Hicri'ye yakın olan Dürzilerin Ruhani Liderliği, dün sabah yaptığı açıklamada, “İçişleri Bakanlığı güçlerinin girişini memnuniyetle karşılıyoruz” diyerek, Suveyda'daki tüm silahlı grupları hükümetle iş birliği yapmaya çağırdı.

Açıklamada, “Suriye hükümeti ile diyalog kurulmasını, olayların etkilerini gidermek ve eyalet sakinleriyle iş birliği içinde devlet kurumlarını etkinleştirmek için çağrıda bulunuyoruz” ifadeleri yer aldı.

sdfghyj
Suriye askeri polisi, Bedevi aşiretleri ile Dürzi nüfusun yoğun olduğu Suveyda’daki yerel militanlar arasında çıkan çatışmaların ardından ed-Dur beldesi girişinde konuşlandı (EPA)

Öte yandan Süveyda İç Güvenlik Güçleri Komutanı Ahmed el-Dalati, Dürzilerin Ruhani Liderliği’nin tutumunu memnuniyetle karşıladığını belirterek, ülkedeki dini otoritelerden İçişleri Bakanlığı'nın attığı adımları destekleyen ‘tek bir milli tutum’ sergilemelerini istedi. Dalati, “Yasa dışı silahlı grupların ve fraksiyonların liderlerine, İçişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı güçlerinin girişini engelleyen her türlü eylemi durdurmaları ve iç barışı korumak için silahlarını yetkili makamlara teslim ederek, tam iş birliği yapmaları çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye güçleri Suveda'ya girdi

Suriye güçleri, dün sabah son iki gün boyunca çatışmaların yaşandığı, nüfusunun çoğunluğu Dürzi olan Suveyda’ya girdi. Böylece Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın geçtiğimiz yılın sonlarında iktidara gelmesinden bu yana hükümet güçleri ilk kez Suveyda’da konuşlandırıldı.

Suriye güçleri, Dürzi ruhani liderlerin Dürzi silahlı gruplara silahlarını bırakıp hükümet güçlerinin girmesine izin vermeleri çağrısında bulunmalarının ardından konuşlandırıldı.

Süveyda İç Güvenlik Güçleri Komutanı Dalati yaptığı açıklamada, İçişleri ve Savunma bakanlıklarına bağlı güçlerin Suveyda’nın merkezine girmeye başlayacağını söylemişti. Dalati, ‘bir sonraki duyuruya kadar şehir sokaklarında sokağa çıkma yasağı’ ilan edildiğini açıkladı.

İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, ‘dini otoriteler ve silahlı grupların liderlerini’ tam iş birliği yapmaya çağırdı.

Top ve patlama sesleri

Fransız Haber Ajansı AFP muhabiri, Suveyda'nın dışındaki Mazraa köyünde top ve patlama sesleri duyulduğunu ve Suveyda şehri çevresine giren askeri konvoyları gördüğünü bildirdi. AFP’nin aktardığına göre Savunma ve İçişleri bakanlıklarına ait roketatarlar ve ağır toplar da şehir çevresine konuşlandırıldı.

AFP muhabiri, bazı beldelerde çatışmaların devam ettiğini ve askeri birliklerin şehre girmeye hazırlandığını aktardı.

Suveyda, son iki gün içinde eski Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesinden sonra en şiddetli çatışmalardan birine tanık oldu. Çatışma, hükümet güçlerinin müdahalesinden önce silahlı Bedevi gruplar ile Dürzi silahlı gruplar arasında yaşandı.

8ıo9l
Suveyda'daki çatışmaların ardından bir cesedin yanından geçen Suriye güvenlik güçlerinin bir üyesi (EPA)

Suveyda’da bazı kaçırma olaylarının ardından pazar günü patlak veren çatışmalarda, 18’i Savunma Bakanlığı’na bağlı güvenlik görevlisi olmak üzere en az 90 kişi hayatını kaybetti.

İsrail, bölgedeki ‘birkaç tanka’ saldırdığını açıkladı, ancak İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz daha sonra Dürzileri hedef almamaları konusunda uyarıda bulundu.

Geçtiğimiz mayıs ayından bu yana, yerel gruplar ve yetkililer arasında yapılan anlaşma uyarınca, Suveyda’nın güvenliğini Dürzi silahlı gruplar sağlıyor. Ancak, ilin kırsal kesimlerinde Sünni Bedevi aşiretlerinden silahlı gruplar da bulunuyor.

ıı89o
Suriye ordusu ve güvenlik güçleri, Suveyda dışında yaşayan Bedevi aşiretleri ile yerel silahlı gruplar arasında çıkan çatışmaların ardından bölgeye konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’de muhalif grupların iktidarı devralmasından sonra Şam'ı ziyaret eden uluslararası toplum ve Batılı delegeler, özellikle mezhepsel şiddet ve çeşitli bölgelerdeki ihlallerin ardından dışlanmalarından endişe duydukları azınlıkların korunması ve geçiş döneminin yönetimine katılımlarının sağlanması için yetkililere çağrıda bulundu.