NASA hızla Dünya'ya doğru geldiğini tespit etmişti: Devasa kuyrukluyıldız hakkında bildiklerimiz

Fotoğraf: NASA
Fotoğraf: NASA
TT

NASA hızla Dünya'ya doğru geldiğini tespit etmişti: Devasa kuyrukluyıldız hakkında bildiklerimiz

Fotoğraf: NASA
Fotoğraf: NASA

NASA şimdiye kadar görülmüş en büyük buzlu çekirdeğe sahip bir kuyrukluyıldız tespit etti.
Güneş Sistemi'nin derinliklerindeki nesne son sürat evimize doğru geliyor ama hiçbir zaman bizi tehlikeye atacak kadar Dünya'ya yaklaşmayacak.
Ne var ki kuyrukluyıldız Güneş Sistemi'nin erken zamanlarına ve bugün Güneş Sistemi'nin tam ucunda yer aldığı düşünülen gizemli Oort Bulutu'na dair önemli bir bakış açısı sunuyor.
The Independent'ın haberine göre tarih öncesinden kalma kuyrukluyıldız birçok yönüyle uzak geçmişe ait bir kalıntı ve evrenin hakkında hâlâ çok az şey bildiğimiz uzak bir kısmından gelen haberci.
İşte resmi adı C/2014 UN271 Kuyrukluyıldızı (Bernardinelli - Bernstein) olarak verilen nesne hakkında bildiğimiz her şey.

Onu nasıl tespit ettik?
Kuyrukluyıldız yıllardır biliniyor: Adındaki 2014 görüntülerde tespit edildiği yılı ifade ediyor. O dönemde bilim insanları kuyrukluyıldız hakkında bazı çıkarımlar yapabilmişti: Güzergahı Oort Bulutu'ndan geldiğini gösteriyor gibiydi ve bir asteroitten ziyade kuyrukluyıldızdı.
Fakat son bulgular bilim insanlarının nesnenin daha fazla fotoğrafını çekmek için Hubble Uzay Teleskobu'nu kullandığı 2022'deki gözlemlerden elde edildi. Bu bulgular araştırmacıların kuyrukluyıldızın çekirdeğinin boyutunu anlayabilmeye başlaması için yeterliydi.
Bu basit bir süreç değildi: Bunu yapabilmek için bilim insanlarının merkezdeki çekirdeği onu saran büyük, tozlu kuyruktan ayırt etmesi gerekiyordu. Bunu yapmak için bilgisayar modelleri oluşturmak ve çekirdeğin boyutunu tahmin etmek için modelleri görüntülerle karşılaştırmaları gerekiyordu.
Sonuçta çekirdeğin gerçekten çok büyük olduğunu fark ettiler. Çekirdek yaklaşık 140 km genişliğinde olabilir. Bu da onu şimdiye kadar gözlemlenen en büyük çekirdek kılıyor.

Tehlikede miyiz?
Hayır. Nesne Güneş Sistemi'nin derinliklerinden bize doğru geliyor ama yakınımıza değil.
Dünya'ya en çok yaklaştığı anda Satürn'ün yörüngesinin dışında, Güneş'ten yaklaşık 1,6 milyar kilometre uzakta olacak.
Fakat bize doğru yolculuğu birçok nedenden ötürü ilgi çekici: Kuyrukluyıldız Güneş Sistemi'mizin uzaklarından gelen bir ziyaretçi ve yaklaştıkça onu gözlemleyebileceğiz.

Ondan ne öğrenebiliriz?
Kuyrukluyıldızlar Güneş Sistemi'ndeki en eski nesnelerdendir. Bu yeni keşfedilene benzer nesneler Oort Bulutu'nun tam sınırından geliyor: Boşlukta yüzen madde serpintisi bizden o kadar uzakta ki sınırı Güneş'le aramızdaki mesafenin 5 bin katından daha uzakta olabilir ve o kadar gizemli ve görmesi o kadar zor ki bütün bunlar şimdilik teoride kalıyor.
Bunun gibi kuyrukluyıldızlar çok yaklaştığında o buluttan bir kalıntıyı gözlemleme fırsatı sunuyorlar. Bilim insanları bu bulut hakkında daha fazla bilgi edinmek için onları inceleyebilir, bu da bulutu göremeden inceleme fırsatı verir.
Örneğin, kuyrukluyıldızın boyutu genel olarak Oort Bulutu'nun kütlesini anlamak için faydalıdır. Ve araştırmacılar, Oort Bulutu'nun nasıl oluşmuş olabileceğini kafalarında daha iyi canlandırabilmek için kuyrukluyıldızın kimyasal yapısını inceleyebilir.
 



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news