Dünyanın en yaşlı insanı kabul edilen Japon kadın 119 yaşında öldü

Dünyanın en yaşlı insanı Japon Tanaka Kane (AFP)
Dünyanın en yaşlı insanı Japon Tanaka Kane (AFP)
TT

Dünyanın en yaşlı insanı kabul edilen Japon kadın 119 yaşında öldü

Dünyanın en yaşlı insanı Japon Tanaka Kane (AFP)
Dünyanın en yaşlı insanı Japon Tanaka Kane (AFP)

Dünyanın en yaşlı insanı kabul edilen Japon kadın Tanaka Kane, 119 yaşında hayatını kaybetti.
Ulusal basında çıkan haberlere göre, Guinness Dünya Rekorları tarafından Mart 2019'da "dünyanın en yaşlı kişisi unvanı" verilen Tanaka'nın öldüğü belirtildi.
Fukuoka eyaletinde bakımevinde hayatını sürdüren Tanaka, mimikleri yoluyla yerleşke personeliyle iletişim kuruyordu.
Ocak 2022'de 119 yaşına giren Tanaka'nın, yapbozları çözdüğü, çikolata ve gazlı içecekler tükettiği bildirilmişti.
9 kardeşin 7'ncisi olarak 2 Ocak 1903'te doğan ve 19 yaşında evlenen Tanaka'nın kocası ve oğlu, 1937'deki İkinci Sino-Japon Savaşı'nda cepheye gönderilmişti.
"Modern Japonya" olarak bilinen 1867 sonrası dönemin dört İmparatoru "Meiji, Taişo, Şowa, Heisei" dönemlerini yaşayan Tanaka, mevcut İmparator Naruhito'nun "Reiwa" dönemine erişmişti.
Tanaka'dan önce dünyanın en yaşlı kişisi, Temmuz 2018'de 117 yaşında hayatını kaybeden Japon kadın Çiyo Miyako olmuştu.
Guinness Dünya Rekorları'na göre, kayıtlara geçmiş dünyanın en uzun süre hayatta kalan kişisi, 1997'de 122 yaşında hayata gözlerini yuman Fransız kadın Jeanne Louise Calment oldu.



Burka yasağı Britanya'yı birleştirmez kutuplaştırır

(Reuters)
(Reuters)
TT

Burka yasağı Britanya'yı birleştirmez kutuplaştırır

(Reuters)
(Reuters)

Shaista Gohir 

Yeni seçilen Reform Partisi parlamenteri Sarah Pochin'in burka yasağı çağrısı yapması şaşırtıcı değildi, bu tür çağrılar zaman zaman gündeme gelir.

Ancak şaşırtıcı olan, parlamentodaki ilk soru hakkını bu konuyu gündeme taşımak için kullanmasıydı. Hayat pahalılığı, Ulusal Sağlık Servisi'nin (NHS) üzerindeki baskılar veya artan suç oranları gibi acil sorunlar yerine, Müslüman kadınları hedef almayı ve kamu güvenliğine dair temelsiz iddialarda bulunmayı tercih etti.

Başbakan’a Sorular (her çarşamba Avam Kamarası’nda düzenlenen, Birleşik Krallık Başbakanı’nın parlamenterlerin sorularını yanıtladığı oturumlar -ed.n.) yüksek profilli bir ulusal platform sunarak Müslümanlara yönelik olumsuz bakış açılarını daha da körüklemek için ideal bir sahne oluşturdu.

Geçmişte Müslümanlar hakkında aşağılayıcı ifadeler kullanmasıyla tanınan Suella Braverman da bu çağrıya tahmin edilebileceği gibi ivedilikle destek verdi. 

Müslümanları hedef almak bazı sağcı politikacılar için elverişli bir pazarlama aracı haline geldi; gerçek hayattaki sonuçlarına bakmaksızın destek kazanmak, medyanın ilgisini çekmek ve tanıtım yapmak için kullanılan bir taktik.

Britanya’daki Müslüman kadınların yalnızca küçük bir azınlığı yüzü örten peçe (nikab) takıyor ya da yüz de dahil baştan ayağa tüm vücudu örten uzun bir giysi olan burka giyiyor.

Yaklaşık 4 milyon Müslümanın yaşadığı Britanya'da kaç kadının peçe taktığını ölçmek için resmi bir girişimde bulunulmadı. Ancak tahminler bu sayının yüzlerle ya da binlerle ifade edilebileceğini gösteriyor. Benzer şekilde diğer Avrupa ülkelerinde de tahminler yalnızca 300 ila 2 bin arasında değişiyor. Peki bu kadar küçük bir sayı neden kamuoyunun ve siyasetin bu kadar ilgisini çekiyor?

Kamusal alanda peçenin yasaklanmasını gerekçelendirmek için kullanılan en yaygın argümanlar aslında mantıklı değil. Kadınların peçe takmaya zorlandığı ve “özgürleştirilmeleri” gerektiği, bunun kamu güvenliğine tehdit oluşturduğu, entegrasyona engel olduğu ya da sadece görsel açıdan rahatsız edici olduğu gibi bıktırıcı ve önyargılı klişeler kullanılıyor. 

Bu iddiaları daha yakından inceleyelim.

Peçe takan kadınlarla ilgili tartışmalar genellikle kanıtlardan ziyade varsayımlara dayanıyor. Peçe takmayı tercih eden Müslüman kadınların büyük çoğunluğu aslında bunu gönüllü şekilde ve dini, kültürel ya da kişisel olmak üzere çeşitli nedenlerle yapmaktadır. Birçoğu için bu bir inanç, kimlik, tevazu veya manevi bağlılık ifadesidir. Hatta bazıları, odak noktasını dış görünüşten karaktere kaydırdığı için bunu güçlendirici bulmaktadır.

Evet, kadınların peçe takmaya zorlandığı ya da baskı gördüğü durumlar da var. Ancak bunlar aile içi istismar ve baskıcı kontrol vakalarıdır, kapsamlı yasaklar yerinde hedefe yönelik destek ve farkındalık gerektirir. Müslüman Kadınlar Ağı Yardım Hattı'nı yönetiyorum ve 10 yıllık hizmetimiz boyunca bu tür vakalarla sadece birkaç kez karşılaştık.

Kimliğin gizlenmesi hakkındaki endişeler genellikle kamu güvenliğiyle ilişkilendiriliyor fakat Birleşik Krallık'ta  burkayla güvenlik tehditleri arasında bağlantı kuran inandırıcı bir kanıt bulunmamaktadır.

Yüzü örten kıyafetlerin kimlik tespiti amacıyla geçici olarak çıkarılmasının gerekebileceği hassas ortamlarda (örneğin bankalar, havaalanları ve mahkemeler) güvenlik protokolleri zaten mevcut. Bu tür durumlar saygılı ve olaysız bir şekilde yönetiliyor. Kamu güvenliği söylemi gerçek risklerin ele alınmasıyla değil korku yaratmakla ilgili görünüyor. 

Ayrıca özellikle de iletişimimizin büyük bir kısmının artık çevrimiçi (e-postalar, sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla) gerçekleştiği ve anonimliğin olağan hale geldiği bir dünyada, örtülü Müslüman kadınların anonimliği konusunda neden bu kadar endişe duyuluyor?

Pek çok kişi yanlış bilgi yaymak ya da başkalarını taciz etmek için internette kimliklerini gizliyor fakat aynı politikacılar bu tür bir anonimliği nadiren aynı düzeyde bir incelemeye tabi tutuyor.  

Burka yasağının toplumsal uyumu ve entegrasyonu teşvik edeceği yönündeki iddialar muhtemelen tam tersi bir etki yaratarak bölünmeleri derinleştirecektir. Herhangi bir grup kendini tehdit altında hissettiğinde ya da bu tür düşmanca önlemlerle uyum sağlamaya zorlandığında, kimliklerini nasıl ifade ettiklerine daha da bağlı hale gelmeleri muhtemeldir.

Peçe takan azınlıktaki kadınlar için bu durum kişisel, sosyal veya ekonomik zorluklar getirebilir ancak bu, onların tercihi olarak kalmaktadır. Bu arada peçe takmayan Müslüman kadınların büyük çoğunluğu, genellikle göz ardı edilen önemli sosyal ve ekonomik engellerle karşılaşmaya devam ediyor.
Entegrasyon ve toplumsal uyumla ilgili kaygılar gerçek olsaydı, siyasetçiler bu kadınların düzenli olarak maruz kaldığı sistematik ayrımcılık ve eşitsizlikleri ele almaya öncelik verirdi.

Bazıları burkanın rahatsız edici görüldüğü için yasaklanması gerektiğini savunuyor. Rahatsız edici olan her şey yasak değildir.

Örneğin Birleşik Krallık'ta rencide etme hakkı ifade özgürlüğünün bir parçası olarak koruma altındadır, başkasına zarar verilmediği ve yasalar çiğnenmediği sürece popüler olmayan veya tartışmalı görüşlerin ifade edilmesine izin verilmektedir.

Benzer şekilde, bazıları burkayı görsel açıdan rahatsız edici bulsa da Müslüman kadınların kimliklerini bu şekilde ifade etme hakkına da saygı gösterilmelidir zira kıyafetlerinin kimseye zararı yok. 

Müslüman kadınlar için, özellikle de kıyafetleriyle görünür şekilde tanımlanabilenler için korkutucu bir zaman olduğu açık.

Siyasetçilerin Müslümanlara yönelik düşmanlığı normalleştiren kapalı dili korku ve nefreti körüklüyor, toplumsal hoşgörüsüzlüğü derinleştiriyor ve Müslümanların kendilerini güvensiz hissetmelerine yol açıyor.

Bu nedenle tüm siyasi partilerden parlamenterleri bölücü söylemleri reddetmeye ve bunun yerine toplumsal cinsiyet temelli Müslüman karşıtlığını ele alan politikalara bağlı kalmaya çağırıyorum.

Müslüman kadınlar kendi bedenleri hakkında bağımsız seçimler yapabilmeli (bu seçimler her ne olursa olsun), onurlu ve eşit şekilde yaşayabilmelidir.
 

Independent Türkçe, independent.co.uk/voices