İsrail’den Gazze’ye kara harekatı tehdidi

İsrailli general, Gazze’ye kara operasyonu tehdidinde bulundu. İsrail ordusu, Gazze’den atılan roketlere hava operasyonuyla karşılık vermediği için eleştirildi

Gazze ile İsrail arasındaki Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı kapatılmadan önce sınırı geçen Gazzeli gençler. (AFP)
Gazze ile İsrail arasındaki Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı kapatılmadan önce sınırı geçen Gazzeli gençler. (AFP)
TT

İsrail’den Gazze’ye kara harekatı tehdidi

Gazze ile İsrail arasındaki Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı kapatılmadan önce sınırı geçen Gazzeli gençler. (AFP)
Gazze ile İsrail arasındaki Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı kapatılmadan önce sınırı geçen Gazzeli gençler. (AFP)

İsrailli General Dan Neuman, Gazze Şeridi'ne yönelik, ‘önceki askeri operasyonlardan farklı" olacak ve kara harekâtını da içerecek bir saldırı tehdidinde bulundu. İsrail ordusu 36'ncı Gaaş Tümeni'nin komutanı Tuğgeneral Dan Neuman, “Kuvvetlerimiz Gazze’deki muhtemel operasyonlar için görev içi eğitimlerini tamamladı. Tugayımızın Gazze için hazır olduğuna inanıyorum” dedi.  
Ülke kamuoyunda sağ kesim Gazze Şeridi’nden İsrail’e fırlatılan iki rokete, hava operasyonuyla yanıt verilmemesinin eleştiri konusu yapmıştı. Neuman’ın açıklamaları bu bağlamda eleştirilere cevap niteliği taşıyor. Bazı generaller, Hamas’ın çatışmayı tırmandırmak istemediğini ve roketlerin radikal gruplar tarafından fırlatıldığını, bu yüzden Gazze’den atılan roketlere hava operasyonu ile karşılık verilmemesi gerektiği yönünde tavsiyede bulunmuştu.
İsrailli komutanlar, İç İstihbarat Servisi Şabak’ın tavsiyesi üzerine kapatılan Beyt Hanun (Erez) Sınır Kapısı'nın yeniden açılacağı sözünü verdi.  
Tuğgeneral Dan Neuman, askeri eğitimin sonunda, bölük ve tabur komutanları arasında, görev süreleri boyunca düşman topraklarına kara harekatı yapılıp yapılmayacağına dair bir anket düzenlediğini söyledi. Neuman, “Çoğu asker görev süreleri esnasında böyle bir manevra olacağına inanıyor. Gazze’ye yapılacak muhtemel bir operasyon kesin bir kara işgalini içerecektir. Savaşı başlatma kararı Hamas’ın elinde olabilir, ancak savaşın şeklini ve içeriğini İsrail belirleyecektir. Gazze Şeridi'ne yönelik Surların Muhafızı adıyla yapılan operasyon, Hamas’ı başka bir çatışmaya girmesi noktasında caydırmıştı. Hamas şimdi bir askeri çatışmayı göze alıyor mu? Belki bu bizim için de geçerlidir. Tapınak Tepesi'nde tırmanışa neden olacak bir olayın yaşanması olayları çığırından çıkarabilir. Tapınak tepesi bir benzin istasyonu gibidir, orada sigara içtiğinizde geçmişte olduğu gibi her şey olabilir” diye konuştu.  
Geçen Mayıs ayından bu yana Gazze Şeridi'ndeki göreceli sakinliğin nedeninin, Hamas ve İslami Cihad Hareketleri’nin güçlerini pekiştirmek ve füze kuvvetlerini restore etmek olduğunu savunan Neuman, “Yaşanan ekonomik durgunluğun da bu görece sakinlikte etkisi var. Hamas ve İslami Cihad’ın, son darbelerin ardından, roket üretmek, tünelleri onarmak ve askeri altyapıyı restore etmek için zamana ihtiyacı vardı, dolayısıyla çatışmasızlık onların işine geldi” ifadelerini kullandı.  
Maariv gazetesine göre, Hamas, Mısır ve diğer tarafların aracılığıyla, İsrail’e ‘gerginliği tırmandırmak’ istemediğini ve Gazze Şeridi’nden İsrail’e yönelik fırlatılan roketleri durdurmak için çaba göstereceğini iletti. Gazeteye göre, İsrailli yetkililer, Hamas’ın Gazze’de sükûnet sağlarken, Batı Şeria ve Kudüs'te şiddeti teşvik ettiği mevcut politikasını değiştirmesini sağlamak için bir yöntem arayışındalar. Hamas’ın, Gazze’de ‘sükunet sağlanması’ arzusunu örtbas etmek için, Ramazan’ın son haftasında Kudüs ve Batı Şeria'da kitlesel kazanımlar elde etmeye çalışacağı değerlendirildi.  
İsrail'in Kanal 12 televizyonunda yayınlanan ordu tahminlerine göre, Gazze’deki son operasyondan önce Hamas’ın 14 bin, İslami Cihad’ın yaklaşık 8 bin ve diğer grupların ellerinde bine yakın roket bulunmaktaydı. Surların Muhafızı operasyonunda İsrail, 4 bin roketi fırlatılmadan imha etti ve bu gruplar İsrail’e 4 bin 500 roket fırlattı. İsrail ayrıca roket üretim atölyelerini de büyük ölçüde tahrip etti. Ancak Kanal 12’ye açıklama yapan üst düzey bir askeri yetkili, roket üretim atölyelerinin düşündüklerinden daha az etkilendiğini keşfettiklerini söyledi. Askeri yetkili, İran’ın da desteği ile Hamas ve İslami Cihad’ın, söz konusu atölyeleri hızlı bir şekilde restore etmeyi başardığını belirtti. Hamas ve İslami Cihat hareketlerinin elinde son operasyondan önceki kadar roket bulunduğunu tahmin ettiklerini söyleyen yetkili, Hamas’ın daha fazla zarar oluşturacak ve Demir Kubbe’yi atlatabilecek roket modelleri, tanksavarlar ve keskin nişancı silahları üzerinde çalıştığını ifade etti. Askeri yetkili, söz konusu silahların muhtemel bir kara operasyonuna direnişte önemli bir işlevi olabileceğini sözlerine ekledi.  
İsrail Askeri İstihbarat Birimi eski Başkanı Amos Yadlin, Naftali Bennett başkanlığındaki mevcut hükümetin Gazze Şeridi ile ilgili politikasını savundu. Yadlin, “Hükümetin politikalarını destekliyorum, Hamursuz Bayramı ile Hristiyanların ve Müslümanların bayramları birbirine denk geldi. Birden fazla cephe var, Kudüs, Batı Şeria, Gazze, Lübnan ve Suriye cepheleri. Hükümet tüm bu cephelerde, hedeflerini ihmal etmeksizin dengeli bir şekilde sükuneti korumalıdır” dedi.



Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca, Lübnanlı yetkililerin Lübnan topraklarında cereyan eden İran-İsrail savaşından kaynaklanan tehlikelere karşı ‘kör’ davranmasına karşı uyarıda bulunarak, ‘devlet kavramını yeniden tesis eden ve ateşkesin önünü açan tarihi bir pozisyon alınması’ gerektiğini vurguladı. “Hizbullah'ın performansıyla temsil edilen devletçik kavramı Lübnan'ı mevcut duruma getirdi” diyen Caca, ‘daha fazla ölüm ve felakete gidildiği’ uyarısında bulundu. Caca, “Lübnan dalgalı bir denizde yol alan kaptansız ve dümensiz bir gemi gibi oldu” ifadesini kullandı.

Lübnanlı politikacıları ve yetkilileri neler olup bittiğinin farkında olmamakla suçlayan Caca şu ifadeleri kullandı: “Bölgede büyük bir savaş yaşanıyor ve Lübnan'da olanlar da bu savaşın bölümlerinden biri. Bu savaş bir yanda İran ve bölgedeki vekil güçleri ile diğer yanda arkasında ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin bulunduğu İsrail arasında yaşanıyor. Lübnan'ı bu savaştan çıkarmak için her türlü çabayı göstermek yerine, hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz. Lübnanlı yetkililer kendi dar düşüncelerine göre hareket ediyor ve adeta bir ‘yardım komitesine’ dönüştüler. Bugün Lübnan'da var olan otorite türünü özetlemek istersek, bunun bir hükümet ya da devlet değil bir ‘yardım komitesi’ olduğunu söyleyebiliriz.”

Nasrallah ve Lübnan'ın kararı

Caca, Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Hizbullah için işlerin değiştiğini ‘üzüntüyle’ belirterek şöyle dedi: “Seyyid Hasan varken, bir yerlerde neler olup bittiğine dair Lübnanlıların bir görüşü olduğunu ve onun (Nasrallah) İran'ın kararında söz sahibi olduğunu düşünüyordum. Ancak şimdi karar tamamen İran'ın oldu. Kalan Hizbullah grupları İranlı subaylar tarafından yönetiliyor. Bu nedenle savaş tamamıyla İran'ın çıkarlarına göre yürütülüyor.”

Tüm darbelere rağmen Hizbullah'ın örgütsel olarak çökmediğine inanan Caca, “Hizbullah'ın güneydeki savaş grupları merkezi olmayan bir kararla savaşıyor ve büyük bir kısmı halen mevcut. Bu güçlerin İranlı subaylarla yakın ilişki içinde olduklarını unutmamalıyız. Bu yüzden İran son savaşçıya kadar savaşmaya devam edecek” dedi.

rhyjukı
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Öte yandan Caca, Hizbullah'ın askeri yapısının açıkça zarar gördüğüne dikkat çekti. Caca, “Avrupa ve hatta İsrail merkezlerinde yapılan araştırmalara göre Hizbullah'ın İsrail'e günde 2 bin ila 3 bin arasında füze fırlatması gerekiyordu, ancak bunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Maalesef bilinen ve net bir güç dengesi var. İranlılar Lübnan topraklarında kalanlarla ve Lübnanlı gençlerle mücadeleye devam edecekler. İran Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı'nın bir hafta içinde Lübnan'ı ziyaret ederek sanki savaşı denetlemek için buradaymış gibi davranmaları da gösteriyor ki, çatışma artık İran tarafından yönetiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Her düzeyde felaket

Caca bir kez daha mevcut otoritenin siyasi performansına döndü ve sorumluları suçladı: “Her düzeyde bir felaketle karşı karşıyayız. Yetkililer sanki olup bitenlerle hiçbir ilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Geçen yaz ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein Lübnan'a gelip 1701 sayılı kararın uygulanmasını gündeme getirdiğinde, yetkililer düğmeye basıp sorumluluklarından kaçıyorlardı. Şahsen birden fazla yetkiliyle konuştum ve işlerin bugün gördüğümüz yöne doğru gittiği konusunda onları uyardım ama yanıt vermediler.”

Caca, ‘hükümetin ve devletin Lübnan'ı çıkmazdan kurtarmak için hiçbir şey yapamayacağı’ görüşüne katılmayarak şunları söyledi: “Siyasi otorite her şeyi yapabileceğini unuttu ve biz de onunla birlikte unuttuk. Hükümet toplanmalı ve olup bitenlerin devam etmesini kabul etmediğini söylemeli. Orduyu konuşlandırma kararı almalı ve İsrail'in tutumuna bakmaksızın 1701 sayılı kararı uygulama niyetini beyan etmelidir. Çünkü bir yerden başlamak zorundadır. Hükümetin ordudan Hizbullah'la çatışmasını istemesi gerektiğini söylemiyorum ama bir yerden başlaması gerekiyor... Bu bir kararla başlamalı. Çünkü karar vericiler kararlarından vazgeçtiler ve bunun nelere yol açtığını gördük. Hükümet derhal toplanmalı ve uygun kararları almalı. Parlamento da toplanmalı ve Lübnan'ın karar alma mekanizmasını yeniden kurması için hükümeti destekleyecek bir tavsiyede bulunmalı.”

1559 sayılı karar... Savaş halen devam ederken

Caca, silahlı milislerin silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulunduğu için aldığı bazı eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Bu 20 yıldır bizim mantığımız, yeni bir mantık değil. Bu söylemi benimsemekte geç kalanlar devleti yönetenler. Savaşı durdurmak için önerimizi sunduk ama beğenmediler. Bize kendi önerilerini sunsunlar. Lübnan'da halen savaşın nasıl sona erdirileceğini tartışacak bir uluslararası temsilci yok. Dolayısıyla bu yıkıcı savaşı durdurmak için harekete geçmek bize düşüyor.”

‘Lübnan'da herhangi bir tarafın niyetini görmediği için’ iç barıştan korkmadığını vurgulayan Caca, “Bu, özellikle Lübnan halkının yaklaşık yarısının yerinden edilmesi nedeniyle bazı sorunların ortaya çıkmasını engellemiyor. Ancak bu, ordu ve güvenlik güçlerinin kontrol edebileceği ve önleyebileceği bir şey. Mevcut mülteci krizi hiç de 2006'daki gibi değil. Bu kriz aylarca sürebilir ve ciddi bir sosyal krize yol açabilir” şeklinde konuştu.

‘Savaşın sona ermesinden sonra Hizbullah'ın iç bölgelere gerilemesinden’ korkmadığını belirten Caca, “Savaş bittikten sonra, nasıl biterse bitsin, savaştan önce Lübnan'da var olan duruma dönmek söz konusu olamaz. Bu durumun bizi nereye getirdiğini gördük ve devamını kabul edemeyiz. Kararın devletin dışında olduğu ve Hizbullah'ın barış ve savaş kararlarını aldığı bu muğlak durumu kabul edemeyiz. Bunun bizi nereye götürdüğünü gördük” ifadelerini kullandı.

Boşalan cumhurbaşkanlığı

Yaklaşık iki yıldır boş olan cumhurbaşkanlığı konusunda ise Caca, “Meclis Başkanı Nebih Berri cumhurbaşkanını seçmemiz gerektiği görüşündeydi, ancak İranlıların gelişinden sonra fikrini değiştirdi. Şimdi ateşkesten önce bir cumhurbaşkanı seçemeyeceğimiz konuşuluyor” dedi.

Caca ‘seçimlerin dayandırılması gereken koşulları’ özetleyerek, ‘herhangi bir adayın öncelikle Taif Anlaşması’na, ikinci olarak da uluslararası kararlara bağlı olması gerektiğini’ ileri sürdü. Caca, ‘ateşkesi sağlamanın en hızlı yolunun bir cumhurbaşkanı seçmek olduğu’ görüşünü yineledi.