Taş Devri insanlarının ateşin başındaki sıradışı sanatsal faaliyeti ortaya çıktı

"Alevlerin ışığında sanat yapmak, insan beyninin farklı kısımlarını harekete geçirmiştir ve çok içsel bir deneyim olmuştur"

Araştırmacılara göre eski insanlar, resim çizdikleri taş levhaları ateşin etrafına diziyordu (Plos ONE)
Araştırmacılara göre eski insanlar, resim çizdikleri taş levhaları ateşin etrafına diziyordu (Plos ONE)
TT

Taş Devri insanlarının ateşin başındaki sıradışı sanatsal faaliyeti ortaya çıktı

Araştırmacılara göre eski insanlar, resim çizdikleri taş levhaları ateşin etrafına diziyordu (Plos ONE)
Araştırmacılara göre eski insanlar, resim çizdikleri taş levhaları ateşin etrafına diziyordu (Plos ONE)

Bilim insanları, 15 bin yıllık "animasyon" sanatının kanıtlarını Fransa'nın güneyindeki Aveyron nehrinin taş levhalarında buldu.
19. yüzyılda Taş Devri'nden kalma bir kazı alanından alınan 50'den fazla taş levha, Birleşik Krallık'taki York Üniversitesi ve Durham Üniversitesi'nden arkeologlar tarafından ayrıntılı incelendi.
Araştırmacılar, bu levhalardaki çizimlerin şimdiye dek bilinen en eski hareketli resimler olabileceği sonucuna vardı.
Hakemli bilimsel dergi PLOS One'da yayımlanan araştırmada, Taş Devri insanlarının bu levhaları ateşe tuttuğu anlaşıldı.
Arkeologlar, levhalardaki çizimlerin karmaşık yapısına ve yüksek sıcaklıkların neden olduğu renk bozulmasına dayanarak, eski insanların resimleri hareket ediyormuş gibi göstermek için ateşe tuttuğu sonucuna vardı.
Araştırmanın başyazarı Andy Needham, "Daha önce bazı levhalarda görülen ısı hasarının kazadan kaynaklandığı varsayılmıştı" diye konuştu:
"Ancak biz replika levhalarla deneyler yaptık ve hasarın kasıtlı olarak bir ateşe yakın konumlandırılmaktan kaynaklandığını gördük."
Araştırma için British Museum'dan ödünç alınan 54 levhada 76 hayvan çizimi yer alıyor. Bunlardan 40'ı at, 7'si rengeyiği ve 6'sı kızıl geyik tasviri. Diğerler çizimler arasında bir kuş, bir kurt ve hatta insan benzeri bir figür mevcut.
Söz konusu levhalarda arkeologların dikkatini çekense bu figürlerin yer yer üst üste bindirilmesi veya uzuvlarının dağınık şekilde resmedilmesiydi.
Bu ilk başta anlaşılmaz görünse de levhalardaki ısınma izleri, söz konusu figürlerin aslında dinamik resimler olarak tasarlandığının anlaşılmasını sağladı.
Teorilerini sınamak isteyen araştırmacılar, levhaların üç boyutlu kopyalarını tasarladı ve sanal gerçeklik yazılımını kullanarak binlerce yıl önceki koşulları yeniden oluşturdu.
Simülasyonda bir kamp ateşinin titrek parıltısıyla aydınlatılan taş yüzeylerindeki özelliklerin bulanıklaştığı ve çizimlerin hareket ediyormuş gibi göründüğü ortaya çıktı.
Needham, "Alevlerin ışığında sanat yapmak, insan beyninin farklı kısımlarını harekete geçirmiştir ve çok içsel bir deneyim olmuştur" ifadelerini kullandı.
"Titreşen gölgelerin ve ışığın, cansız nesnelerdeki formları ve yüzleri görme kapasitemizi evrimsel olarak geliştirdiğini biliyoruz" diyen Needham, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu durum, hayvanları veya sanatsal formları çizmek için taşlardaki doğal özellikleri kullanan levha tasarımlarının neden yaygın olduğunu açıklamamızı sağlayabilir."
Independent Türkçe, Science Alert, Science Daily



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news