DEAŞ’tan Suriye’nin kuzeydoğusunda saldırı: 7 ölü

Fırat’ın doğusundaki Kürt oluşumların uzlaşı görüşmeleri tıkandı.

Suriye'nin Kamışlı kenti bölgesinde devriye gezen Bradley model bir Amerikan zırhlı aracı. (AFP)
Suriye'nin Kamışlı kenti bölgesinde devriye gezen Bradley model bir Amerikan zırhlı aracı. (AFP)
TT

DEAŞ’tan Suriye’nin kuzeydoğusunda saldırı: 7 ölü

Suriye'nin Kamışlı kenti bölgesinde devriye gezen Bradley model bir Amerikan zırhlı aracı. (AFP)
Suriye'nin Kamışlı kenti bölgesinde devriye gezen Bradley model bir Amerikan zırhlı aracı. (AFP)

Suriye’nin kuzeydoğusunda Deyrizor kırsalındaki Finicin köyüne dün sabah DEAŞ tarafından düzenlenen saldırıda 7 kişinin öldüğü dört kişinin yaralandığı bildirildi. Ebu Kesbe beldesine bağlı Finicin köyüne yapılan kanlı saldırı terör örgütü DEAŞ tarafından yapılan duyuruyla üstlenildi.
Deyrizor Askeri Meclisi’nden bir yetkilinin aktardığına göre bir cip ve iki motosiklet kullanan yüzleri kapalı, silahlı sekiz kişi, Finicin köyünde, Deyrizor Sivil Meclisi’nde genel ilişkiler müdürü olan Muri el-Hamiş’in evini bastı. Saldırganlar Hamiş ve köyün muhtarı da dahil olmak üzere 7 kişiyi öldürdü. İftar yemeğine davetli dört kişi de saldırıdan yaralı olarak kurtulabildi. Yaralıların Rakka’daki bir hastaneye aktarıldığı kaydedildi.  
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve İç Güvenlik Gücü bölgeye giriş ve çıkışları kapatarak saldırganları bulmak amacıyla arama çalışmaları başlattı. Ebu Kesbe beldesi ve komşu köylerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen SDG’nin kontrolü altında olan bölgede gerçekleşen saldırı vatandaşlarda öfke ve korkuya neden oldu.  
Saldırıdan saatler sonra DEAŞ terör örgütüne yakın internet sitelerinde, örgütün sözcüsü konumundaki Amak ajansına dayandırılan açıklamalarda eylemin sorumluluğu üstlenildi. Saldırının, ‘İki Şeyhin İntikamı’ (öldürülen DEAŞ liderleri) çerçevesinde gerçekleştiği ve devamının geleceği belirtildi. DEAŞ, SDG’nin kontrolündeki bölgelerdeki saldırılarını arttırmış durumda. Bu yıl söz konusu bölgelerde 17 saldırı gerçekleşti ve 40 kişi yaşamını yitirdi. Söz konusu saldırılar farklı şekillerde düzenleniyor. Bazen kontrol noktalarına silahlı saldırı, bazen suikast, bazen de uzaktan kontrollü bomba düzenekleriyle gerçekleştiriliyor.  
Görüşmeler sonuçsuz kaldı:
DEAŞ’ın saldırılarını sürdürdüğü Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumların ‘uzlaşı’ görüşmelerinde ise herhangi bir somut ilerleme kaydedilemedi. Yaklaşık 18 aydır durmuş olan ve geçtiğimiz günlerde yeniden başlayan, ABD’nin desteklediği müzakereler çıkmaza girdi. Muhalif Kürtlerin oluşturduğu Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nden (ENKS) yapılan açıklamada, ‘Kürtler arasındaki ilişkilerin bozulmasının’ nedeninin PYD’nin ‘terör yöntemlerine başvurması’ olduğu belirtildi. ENKS yönetim kurulu, uluslararası koalisyonun müdahalede bulunarak, PYD’nin ‘ihlal ve saldırılarını’ engellemesi istendi.  
ENKS’den yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
"PYD ve ona bağlı güvenlik güçleri, bizim ve KDP’nin ofislerine saldırarak gerginliği artıracak eylemlerde bulunuyor. Halkımızın kutsalı olan bayrakları yakıyorlar ve bünyemizdeki partilerin ofislerini yağmalıyorlar. Tüm bu baskılar ve yıldırma eylemleri bizi sindiremez.”
ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon’a seslenilen açıklamanın devamını şöyle oldu:
“Uluslararası Koalisyon ve ABD’nin, PYD ile güçlü ilişkileri olmaları ve Kürt partilerin müzakerelerini desteklemeleri nedeniyle, müdahil olarak PYD’ye baskı yapmaları gerekir. Böylelikle güvenli özgür bir siyasi ortam olabilir. Zira despotizmin olduğu yerde özgür bir siyasi faaliyet söz konusu olamaz.”  
Bu ay ENKS ve muhalif Kürt oluşumların sekiz ofisine saldırı düzenlendi. PYD’ye bağlı güçler, muhalif Kürt partilerinin Kamışlı, Haseke, Malikiye ve Tel Temir’deki ofislerini ateşe verdi ve çalışanlarına fiziksel şiddet uyguladı. ENKS karargahına yönelik saldırılar, Türkiye'nin Kandil’de PKK’ya yönelik Pençe Kilit Operasyonu’yla aynı zamana denk geldi. ENKS’nin açıklamasında, saldırılar öncesinde Suriye'nin tüm Kürt şehir ve kasabalarında kışkırtıcı mitingler yapıldığı, Kürt sembol isimlerine, KDP’ye ve Peşmerge güçlerine karşı sloganlar atıldığı kaydedildi.
KDP yetkilisi Muhammed İsmail, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, ‘müzakerelerdeki tıkanıklıkla’ ilgili şunları söyledi:
“Kürtler arasındaki müzakereler bu şartlarda yürütülemez. PYD çocukları kaçırıyor ve Rojava Peşmergelerinin ailelerini tehdit ediyor. ENKS liderlerine hakaretler ediyorlar ve üyelerimiz tutukluyorlar. Tüm bunların herhangi bir haklı gerekçesi bulunmuyor. Bu gerilimi artırmalarının nedeni, ABD Temsilcisi Matthew Pearl’ın Kürt partiler arasındaki müzakerelerin yeniden canlandırılması amacıyla yaptığı görüşmeleri sonuçsuz bırakmaktır. Bizler yapıcı olmaya ve halkımızın huzur içinde yaşaması için çalışıyoruz. PYD’nin eylemleri hiçbir şekilde halkımızın davasına hizmet etmemekte, çıkarlarını korumamakta, bilakis zarar vermektedir.” 
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı Matthew Pearl bu ay ENKS liderleri ve DSG lideri Mazlum Abdi ile Suriye’deki Kürt partilerinin liderleri ile ayrı ayrı toplantılar düzenlemişti.  



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.