İsrail kaynakları: Suikast planının ifşası Biden'ı DMO’yu Yabancı Terör Örgütleri listesinde tutmaya ikna etti

Mossad, İran topraklarında Kudüs Gücü liderlerinden birini sorguya çekti

Kasım 2020’de Tahran’ın doğusunda İranlı bilim insanı Fahrizade suikastından birkaç dakika sonra çekilen arabasının fotoğrafı (Reuters)
Kasım 2020’de Tahran’ın doğusunda İranlı bilim insanı Fahrizade suikastından birkaç dakika sonra çekilen arabasının fotoğrafı (Reuters)
TT

İsrail kaynakları: Suikast planının ifşası Biden'ı DMO’yu Yabancı Terör Örgütleri listesinde tutmaya ikna etti

Kasım 2020’de Tahran’ın doğusunda İranlı bilim insanı Fahrizade suikastından birkaç dakika sonra çekilen arabasının fotoğrafı (Reuters)
Kasım 2020’de Tahran’ın doğusunda İranlı bilim insanı Fahrizade suikastından birkaç dakika sonra çekilen arabasının fotoğrafı (Reuters)

Tel Aviv'deki diplomatik kaynaklar, İsrail dış istihbarat servisi Mossad'ın İran topraklarında İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) liderlerinden Mansur Resuli’yi sorguladığını ve Resuli’nin alınan bir video kaydında İsrailli bir diplomata, ABD’li bir general ve Fransız bir gazeteciye suikast düzenleme planını itiraf ettiğini söylediler. Kaynaklar, bu itirafın ABD Başkanı Joe Biden’ı DMO’yu Yabancı Terör Örgütleri (FTO) listesinden çıkarma niyetinden vazgeçmeye ikna etmede belirleyici olduğunu kaydettiler.
İsrail hükümetinin bu sorgulamanın ayrıntılarını sızdırma kararını, yalnızca İran'ın prestijini ve saygınlığını zedelemek için almadığının altını çizen kaynaklar, aynı zamanda ABD Kongresi üyelerini ve ABD yönetiminden tereddütlü bazı isimleri, DMO'nun adının FTO’da tutulması gerektiğine ikna etmeyi hedeflediğini belirttiler.
Kaynaklar, İsrail'in kısa süre önce İran'ın aralarında Kıbrıs, Kolombiya, Kenya ve Türkiye'nin de olduğu dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştirmeyi planladığı ve Mossad'ın çabaları sayesinde engellenen diğer suikast operasyonlarının bir listesini de ABD'ye teslim ettiğini vurguladılar.
Bu bilgiler, İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Eyal Holata ile ABD’li mevkidaşı Jake Sullivan arasında Washington’da yapılan İran konulu istişarelerden birkaç gün sonra sızdırıldı.

ABD Başkanı’nın, Ağustos 2021’de Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı ile görüşmesinden bir kare (AP)
İsrailli üst düzey bir güvenlik yetkilisi, İsrail'in resmi televizyon kanalı KAN 11 ve Farsça yayın yapan Iran International kanallarına, İsrail Genel Güvenlik Servisi Şin Bet ve Mossad'dan ajanların oluşturduğu bir ekibin, birkaç ay önce İran topraklarına girdiklerini ve DMO'nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü'nün 860. Birimi’nde görevli bir subay olan Resuli'ye baskın düzenlediğini açıkladı. Yetkilinin aktardığı bilgilere göre ekip, Resuli’yi gözaltına alarak sorguya çekti ve itiraflarını videoya kaydetti. Ardından ekip Resuli’yi verdiği ‘korkunç bilgilerin’ ödülü olarak serbest bırakmaya karar verdi.
İsrailli yetkili, ekibin İran sınırından nasıl geçtiği, Resuli’yi nasıl bulduğu, onu uzun süre nasıl sorguladığı ve ardından İranlılar farkına varmadan ülkeyi barışçıl bir şekilde nasıl terk ettiği konusunda herhangi bir detay vermekten kaçındı.
Sızdırılan bilgilere göre Resuli, İstanbul'daki İsrail konsolosluğunda üst düzey bir diplomata, Almanya'da görevli ABD’li bir generale ve Fransa'da bir gazeteciye suikast düzenlemekle görevlendirildi. Mossad ve Şin Bet ekibi Resuli’ye ulaştığında şoka uğrasa da onların sorularını yanıtladı ve birçok konuda bilgi verdi.
Resuli’nin itirafları arasında, onu görevi yerine getirmesi için gönderen DMO’nun üst düzey yetkililerinin isimleri de vardı.  Suikastları gerçekleştirmek için yabancı uyruklu ajanlardan bir ağ oluşturması gerektiğini söyleyen Resuli, İran'ın kendisine bu görevler için bir milyon dolar ayırdığını, 150 bin dolarının hesabına yatırıldığını, geri kalanını ise uyuşturucu tacirleri aracılığıyla alacağını itiraf etti.
İsrailli yetkili, İranlı yetkililer tarafından planlanan bu operasyonların, Mossad ile diğer istihbarat servisleri arasındaki iş birliği sayesinde engellenen çok sayıdaki operasyondan sadece biri olduğunu söyledi. İsrailli yetkiliye göre İran rejimi son zamanlarda farklı ülkelerde bu tür operasyonlar gerçekleştirmeye çalıştı. İran güvenlik güçlerinin, planladıkları suikastların İran ile bağlantılı olmaması için aracı kuruluşlar ve milislerle iş birliği yaptığını belirten yetkili, buna karşın bu operasyonları İran istihbarat servislerinin finanse ettiğini ve bunları gerçekleştirenlere teknolojik imkanlar sağladığını sözlerine ekledi.
İsrailli yetkili, geçtiğimiz Şubat ayı başlarında Türkiye’de yayın yapan Sabah gazetesinin Türk istihbarat servisinin İran'ın bir İsrail vatandaşına yönelik suikast girişimini engellediği haberini yayınladığını belirtti. Habere göre İran, Kasım 2020'de İran Savunma Bakanlığı'nın araştırma ve inovasyon biriminin başı ve İran'ın nükleer programının mimarı olan Muhsin Fahrizade'nin öldürülmesinin intikamı olarak aynı zamanda Türk vatandaşı da olan İsrailli işadamı Yair Geller’i hedefine koydu. Tahran'ın Geller'i aylarca takip eden ve hareketlerini belgeleyen dokuz üyenin bulunduğu bir hücre oluşturduğunu yazan Sabah gazetesi, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), planın ilerleme kaydettiğini ve suikast tarihinin yaklaştığını anlayınca Mossad'ı bilgilendirdiğini aktardı. Habere göre Geller koruma altına alındıktan sonra, hücrenin yedisi Türk, biri İranlı olan sekiz üyesi tutuklandı.
Mossad’ın İran topraklarındaki son operasyonları, İran'ın DMO'nun adının FTO’dan çıkarılması talebi nedeniyle tökezleyen Avusturya’nın başkenti Viyana’daki nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmayı amaçlayan müzakerelerle aynı zamana denk geldi. Mossad’ın önceki operasyonları, İran'da yoğun tartışmalara yol açmıştı. Fahrizade'nin Kasım 2020'de öldürülmesi, özellikle DMO ve İran Güvenlik Bakanlığı tarafından sağlanan çelişkili açıklamalar çerçevesinde İran güvenlik hizmetleri hakkında birçok soruyu gündeme getirdi.

Nükleer arşiv
Eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 2018 yılının Nisan ayı sonlarında, İsrail'in Tahran'ın güney banliyösünde İran'ın ‘gizli nükleer arşivine’ erişim sağlamak için ‘istihbarat sızdırmadaki’ başarısına işaret ederek İsrail'in İran'ın nükleer programı boyunca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nı (UAEA) ‘yanılttığını’ doğrulayan ‘kesin kanıtlar’ elde ettiğini açıkladı. Netanyahu, belgelerin nükleer silahların test edilmesi planlanan sitelerin haritalarını ortaya çıkardığını söyledi.
Temmuz 2018'de, New York Times (NYT) gazetesi, 31 Ocak sabahı, Tahran'ın güneyindeki Şurabad ilçesinde, DMO’nun stratejik askeri üslerinin yakınlarında 6 saat 29 dakikalık bir süre zarfında gerçekleşen operasyonun ayrıntılarını yayınladı.
İsrail tarafından elde edilen istihbarat bilgilerine dayanan habere göre Mossad’dan bir ekip, İran yapımı 32 kasanın bulunduğu bölgeye geldikten sonra alarmları devre dışı bırakmayı, mekandan ayrılmadan önce iki kapıyı kırmayı yaklaşık bir ton ağırlığındaki gizli nükleer belgeyi ele geçirmeyi başardı. Ekip, başta nükleer silah ve savaş başlığı tasarım ve üretim planları olmak üzere, nükleer programın geliştirilmesinde yıllarca süren çalışmaları belgeleyen arşivden 50 bin sayfa ve 163 CD yanlarına alarak İsrail’e döndü. Bu belge ve CD’ler arasında İran’ın nükleer programının askeri ve güvenlik boyutlarından sorumlu yetkili Muhsin Fahrizade tarafından denetlenen ‘Amad’ projesi de vardı.
Bu belgelerin çoğu, İran ile dünya güçleri arasında 2015 yılında imzalanan ve güvenilirliği konusunda şüphe uyandıran nükleer anlaşmadan önceki döneme aitti. Netanyahu, aynı yılın Eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu önünde yaptığı bir konuşmada, UAEA müfettişlerinin derhal Tahran'ın güneyinde yer alan Turguzabad ilçesine gitmelerini talep ederek buradaki bir depoda radyoaktif maddelerin olduğundan söz etti.
UAEA, bu bilgilere dayanarak İran’dan bu gizli nükleer tesislere erişim talep etti. UAEA daha sonra bu yerlerde uranyum parçacıkları tespit etti.
İranlı yetkililer ise İsrail'in yaptığı bu açıklamayla alay ederek Turguzabad ilçesindeki deponun bir ‘halı yıkama tesisi’ olduğunu söylediler. İran basını da İranlı üst düzey yetkililer, İsrail'in daha sonra dönemin ABD Başkanı Donald Trump yönetimine devrettiği nükleer belgeleri elde geçirdiğini teyit etmeden önce bu açıklamaları sosyal medya platformlarında alay konusu haline getiren bir kampanya başlattı.
Haziran 2021'de, eski Mossad Başkanı Yossi Cohen bir televizyon kanalına verdiği röportajda, ​​ İran’ın nükleer arşivinin çalınmasına katılan 20 ajanın İsrail vatandaşı olmadığını söyledi. Cohen, operasyonun İranlılara üç mesaj gönderdiğini belirterek “Birincisi bilgileriniz sızdırıldı, ikincisi sizi görüyoruz, üçüncüsü de sır ve yalan dünyası bitti” dedi.

İran doğruladı
Eski İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 2 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı görevinin bitiminden 24 saat önce yaptığı son konuşmada şunları söyledi:
“İsrailliler sırlarımızı ülke dışına çıkarıp Trump'a götürdü ve o da (nükleer) anlaşmadan çekildi.”
Ruhani, İran’ın gizli belgelerinin çalındığını doğruladı. Geçtiğimiz yıl Nisan ayında da Ekonomik İşlerden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı General Muhsin Rızai, benzer bir itirafta bulundu. Rızai, Fahrizade suikastından önce Haziran 2020'de tesise yapılan saldırıdan sonra santrifüjlerin devre dışı kalmasına neden olan Natanz Nükleer Tesisine yapılan saldırıdan birkaç gün sonra ülkedeki güvenlik sistemini eleştirdi. Rızai, eleştirisinde, “Ülke, güvenlik tarafından kirletildi. Bir yıldan kısa bir süre içinde 3 güvenlik olayı meydana geldi; Natanz’da iki patlama ve Fahrizade suikastı” şeklinde konuştu. Rızai, “Bundan önce ise belgelerimizi çaldılar, insansız hava araçları (İHA) geldi ve bazı işler yaptı” dedi. Güvenlik servislerinin gözden geçirilmesini talep eden Rızai, güvenlik sorunlarının ‘10 yıldır tekrar ettiğini’ vurgulayarak “Bakanlıklar ve hassas makamlar, bu şüpheli olayları ele almalı ve müdahaleci unsurlarından kurtulmalı” ifadelerini kullandı.
Muhsin Rızai, İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) Genel Sekreteri ve son cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adaylardan biriydi. Daha sonra cumhurbaşkanı yardımcısı olarak Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin ekibine katıldı. Rızai’nin açıklamalarından iki ay sonra, Kerec şehrinde santrifüj montajı yapan TESA atölyesi saldırıya uğradı. Saldırı sonucunda atölyenin çalışmaları aksadı. İran, bir İHA’nın İran Atom Enerjisi Kurumu'na ait bir binayı hedef alan sabotaj eylemini engellediğini açıkladı. NYT’nin kaynaklardan aktardığı bilgilere göre İHA, İran'ın içinden atölyeden çok da uzak olmayan bir yerden havalandı.
UAEA birkaç gün önce yaptığı açıklamada, İran'ın Natanz Nükleer Tesisi’nde santrifüjlerin montajı için yeni bir atölye kurma çalışmalarına başladığını doğrulandı. Yine UAEA’ya göre İran ayrıca santrifüj üretimi için İsfahan şehrinde başka bir yer daha hazırlıyor.
İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, Cuma günü yaptığı açıklamada, Kerec nükleer sahasının ‘terör saldırılarına’ uğraması nedeniyle santrifüjlerin daha güvenli bir bölgeye taşındığını söyledi. UAEA’yı ilgisizlikle suçlayan Kemalvendi, İsrail'in İran nükleer tesislerine yönelik kötü niyetli eylemlerinin nedeninin bu ilgisizlik olduğunu öne sürdü.



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe