Nükleer anlaşma çöküşün eşiğine gelirken Avrupa, İran'dan taviz bekliyor

Viyana müzakerelerinin Avrupa Koordinatörü Mora, Tahran'ı DMO'yu ABD’nin Yabancı Terör Örgütleri listesinden çıkarılmadan bir anlaşmayı kabul etmeye ikna etmeyi umut ediyor.

Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)
Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)
TT

Nükleer anlaşma çöküşün eşiğine gelirken Avrupa, İran'dan taviz bekliyor

Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)
Müzakerelerin Avrupa Koordinatörü Enrique Mora, Viyana’daki müzakerelerin 11 Mart'ta askıya alınmasının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. (Reuters)

Batılı yetkililerin 2015 yılında İran ile dünya güçleri arasında imzalanan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma umutları azalıyor. Şu an Rusya'nın Ukrayna'yı işgali büyük güçler arasında bölünmeye yol açarken dahi Tahran'ın nükleer programındaki ilerlemeyi nasıl sınırlandıracaklarını düşünmek zorundalar.
Batılı güçler, nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması umudunu tamamen kaybederken anlaşmayı kurtarmak için çok geç olduğunu düşünenlerin sayısı da artıyor. Reuters, konunun hassasiyeti nedeniyle kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir kaynağın, “Hastanın kolunda açılan damar yolunu kapatmasalar da ileriye dönük olumlu bir gelişme olmasına dair fazla bir beklenti yok” şeklindeki yorumunu aktardı. Batılı dört diplomat, anlaşmayı yeniden canlandırma çabalarının çökmek üzere olduğunu hissettiklerine dair benzer açıklamalarda bulundu.
Müzakerelerin koordine eden Avrupa Birliği'nin (AB) çağrısıyla Viyana'ya giden yetkililerin aylarca süren müzakerelerin ardından nükleer anlaşma, mart ayı başlarında yeniden canlanmak üzereydi. Ancak müzakereler, Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle İran ile ticari ilişkilerine yaptırım uygulanmayacağına dair garantiler talep etmesi ile aksadı. Ardından Tahran’ın İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) ABD’nin Yabancı Terör Örgütleri (FTO) listesinden çıkarılmasını şart koşmasıyla tamamen askıya alındı.
Rusya’nın talebi yerine getirilmiş gibi görünürken DMO’nun adının Yabancı Terör Örgütleri’nden (FTO) çıkarılması sorunu çözülemedi. ABD Başkanı Joe Biden, 8 Kasım 2022’de yapılması planlanan ABD ara seçimleri yaklaşırken DMO'nun listeden çıkarılmasına yönelik içeriden gelen itirazları göğüslemekte zorlanıyor.
Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Reuters’ın haberinden sadece bir gün önce, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan arasında yaklaşık 10 gün önce gerçekleşen telefon görüşmesine atıfla Avrupa’nın müzakereleri çökmekten kurtarmak için yeni bir adım atma girişimleriyle ilgili bir haber yayımladı. Borrell, İranlıları müzakereleri uzatmanın yol açacağı sonuçlar konusunda uyarırken AB Siyasi Direktörü ve müzakerelerin Koordinatörü Enrique Mora’nın diplomatik yoldaki mevcut çıkmazı kırmak amacıyla bir kez daha Tahran'ı ziyaret etmesini önerdi.
Mora, bir boşluk bulmak amacıyla, mart ayı sonlarında Tahran ve Washington arasında mekik diplomasisi gerçekleştirmişti. Mora'nın ziyaretinin ardından iki taraf fikir alışverişinde bulundu. İran ve ABD, birbirlerini karşılıklı olarak müzakerelerde bağlamı dışındaki taleplerde bulunmakla suçladılar. WSJ’ye konuşan iki kaynak, Mora’nın, İranlıları mevcut çıkmazdan bir çıkış yolu bulmak için Tahran'ı ziyaret etmeye hazır olduğu konusunda bilgilendirdiğini söylediler. Kaynaklar, İran’ın Mora’ya henüz yanıt vermediğini eklediler. Diplomatlar, İran, krizden çıkış için bir öneri sunmadıkça müzakerelerin çökebileceği konusunda uyardılar.
Kaynaklara göre Mora, DMO FTO’dan çıkarılmadan ve bu konu ilerleyen sürece sarkıtmadan, tarafların Viyana'daki müzakerelere ilişkin nihai metni imzalaması için İran'ı ikna etmeye çalışacak.
Ancak İran halen DMO'nun FTO’dan çıkarılmasında ısracı gibi görünüyor. Reuters, konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İranlı bir güvenlik yetkilisinin “Bu bizim kırmızı çizgimiz ve bundan vazgeçmeyeceğiz” şeklindeki açıklamasını aktardı.
DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Ali Rıza Tengsiri, İran’ın eski ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla düzenlenen hava saldırısında öldürülen General Kasım Süleymani'nin suikastının intikamını alma planlarından vazgeçmesi karşılığında Washington'dan DMO’ya uygulanan yaptırımları kaldırma ‘tekliflerini ve tavizlerini’ reddettiğini söyledi.
WSJ’nin kaynaklarına göre İran, ABD’den başka bir konuda tavizde bulunması talebiyle geri dönerse, Washington bunu gözden geçirecek. Fakat kaynaklar, olası nükleer anlaşma için yeniden geniş çaplı müzakereler başlatılacağını düşünmüyorlar. İran düzenli ordusu ve Güvenlik Bakanlığı'na paralel güçleri kontrol eden DMO, ABD tarafından küresel bir terör eylemine sponsor olmakla suçlanıyor. ABD Kongresi’nden DMO’yu bir terör örgütü olarak gören birçok temsilci, Tahran'ın DMO'nun FTO’dan çıkarılması talebinin yerine getirilmesine karşı çıkıyorlar.

Anlaşma öldü mü?
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Biden’ın yardımcıları, DMO'yu FTO’dan çıkarmak gibi bir planları olmadığını açıkça belirtselerde bunun asla olmayacağını söylemediler. Aynı yetkililer, eğer Tahran, Washington’ın anlaşma çerçevesi dışında bir adım atmasını istiyorsa ABD’nin endişelerini anlaşma dışında ele alması gerektiğini de vurguladılar.
ABD'li üst düzey bir yetkili Reuters'a şu açıklamada bulundu:
“Tahran, nükleer anlaşmanın bağlamı dışındaki taleplerden vazgeçmeye niyeti yoksa, DMO'nun FTO’dan çıkarılması konusunda ısrar etmeye devam ederse ve Washington’ın nükleer anlaşmanın ötesine geçen endişelerini anlamayı reddederse evet, atlanamayacak bir çıkmaza gireceğiz. Anlaşma öldü mü ölmedi mi bunu henüz bilmiyoruz. Açıkçası İran'ın da bildiğini düşünmüyoruz.”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçtiğimiz hafta ABD Senatosu'nda, DMO’nun FTO’dan çıkarılmasının tek yolunun İran’ın gerekli adımları atması olduğunu söyledi. Blinken, “(İran) Ne yapacağını biliyor” dedi.
Bazı kaynaklar, iki tarafın yaklaşık bir yıldır süren dolaylı müzakelerin başarısızlığını kabul etmek istemediğini, Washington'ın İran'ın DMO'nun FTO’dan çıkarılması talebinden geri adım atmasını umduğunu, İran’ın ise anlaşmayı istediği zaman canlandırabileceğinden emin olduğunu belirttiler.
Sonuç olarak dünya, Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline ve bunun sonucunda petrol fiyatlarındaki artışa odaklanırken ve İran, ABD’nin yaptırımlarını atlatarak yasa dışı petrol ihracatından daha fazla gelir elde etmeye devam ederken anlaşma rotasından sapabilir.
Batılı bir diplomat konuya dair şunları söyledi:
“Kimsenin ‘yeter artık’ demek isteyeceğini sanmıyorum. Bu durum, her iki taraf da bittiğini kabul etmeden belirsiz bir süre daha devam eder mi? Evet, büyük olasılıkla eder.”
Viyana müzakerelerindeki aksama, Washington da dahil Batı çevrelerde İran’ın isterse tek bir nükleer silah yapmak için gereken maddeyi elde etmesi için sadece birkaç haftası olduğu inancının hakim olduğu bir döneme denk geliyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki geçtiğimiz salı günü düzenlediği basın toplantısında, İran'ın nükleer silah üretmek için ihtiyaç duyduğu sürenin yaklaşık bir yıl azaldığına işaret ederek Beyaz Saray’ın, İran’ın tek bir nükleer bomba için yeterli bölünebilir madde elde edeceğinden endişe ettiğini açıkladı.
Usk News Haber Ajansı’na konuşan eski İran Meclisi Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari, İran'ın başından beri nükleer programa sahip olmasının amacının caydırıcı gücünü artırmak için bir nükleer bomba yapmak olduğunu söyledi.

Alternatif plan
Reuters’a göre eğer anlaşma yeniden canlandırılamazsa, ABD’nin İran'ın nükleer programına karşı alternatif bir planı olduğundan söz edilse de çok fazla seçeneği olmadığı belirtiliyor.
Büyük güçlerin elinde, ABD ya da İsrail’in İran’daki nükleer tesisleri yok etmek amacıyla askeri bir harekat gerçekleştirmesi dışında sadece tek bir büyük avantaj var; o da İran petrol ihracatını durdurmak. Trump, ABD başkanlık seçimlerinde seçim kampanyasında bununla ilgili bir vaatte bulunduysa da Biden karşısında yenilgiye uğradığı için hayata geçiremedi.
ABD ve Avrupa ülkelerinin tüm uyarılarına rağmen Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Moskova'nın onayının garanti edilemeyeceğini gösteriyor. Çin ise İran'dan yasa dışı olarak petrol alan ülkelerin başında geliyor. Kaynaklar, petrol arzı kıtlığı ve Pekin’in Tahran'dan indirimli fiyatlarla petrol satın almasından ötürü İran’ın petrol ihracatını durdurmanın zor olacağı görüşündeler.  
Reuters’a göre Washington, 2015 yılında nükleer anlaşmanın imzalanmasından önce İran'ın petrol ihracatını ABD yaptırımlarıyla kısıtlamak için Moskova ve Pekin'den üstü kapalı olarak destek almıştı. Fakat şu an Washington, Moskova ve Pekin arasında böyle bir fikir birliği bulunmuyor. İran'da nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılmasını destekleyenler, bunun Rusya'nın küresel enerji krizindeki boşluğunu İran’ın doldurmasını sağlayacağını ve dolayısıyla Biden yönetiminin sorunlarını hafifleteceğini söylüyorlar. İran'ın Viyana'daki müzakere heyetinin Basın Danışmanı Prof. Dr. Muhammed Marandi, yaklaşık iki hafta önce yaptığı bir açıklamada, “Ukrayna savaşının giderek ağırlaşan sonuçları, ABD'yi Tahran ile bir anlaşma yapmaya zorlayacak” dedi.
Diğer yandan Çin Dışişleri Bakanlığı, daha önce ABD yaptırımlarını ihlal ederek İran’dan petrol satın almasıyla ilgili bir soruyu yanıtlamaktan kaçınarak Pekin'in ABD tarafından uygulanan ‘yasa dışı’ yaptırımlarına karşı olduğunu yineledi. ABD'yi tek taraflı olarak uygulanan yaptırımlarını kaldırmaya çağırdı.
Küresel petrol akışlarını takip eden Kpler’in verilerine göre geçtiğimiz yılın son çeyreğinde günlük ortalama 668 bin varile çıkan İran’ın petrol ihracatı bu yılın ilk çeyreğinde günlük ortalama 870 bin varile yükseldi.
ABD’nin bir yandan Rusya’nın diğer yandan İran’ın petrol ihracatlarındaki azalma ile uğraşmak zorunda kalması bekleniyor. Reuters’a açıklamalarda bulunan bir kaynak, “İki ülkeye aynı anda aynı alanda yaptırım paketi uygulanabilir mi? Bu zor” ifadelerini kullandı. İran'ın şu an ABD yaptırımlarının kaldırılması durumunda satabileceği petrolün yaklaşık yarısını sattığını belirten kaynak, buna karşın daha yüksek fiyatlar nedeniyle İran’ın aynı geliri elde ettiğini de sözlerine ekledi. “Tahran zaten bu petrol avantajına sahipken neden kendisini sıkıntıya düşürecek bir taviz versin ki?” diye sordu.
İranlı siyaset bilimci Dr. Ahmed Zeydabadi, geçtiğimiz mart ayında müzakerelerin askıya alınmasından önceki bir makalesinde şu ifadelere yer verdi:
“Bazı muhafazakarlar petrol satışlarındaki artışı, yaptırımların kaldırıldığının ve ülkenin anlaşmayı yeniden canlandırmasına gerek olmadığının kanıtı olarak görüyor. Bu durum muhafazakarların kendilerini ve başkalarını aldatmalarından başka bir şey değil ve gerçekle de ilişkisi yok. Aslında Biden yönetiminin müzakereler sırasındaki esnekliği, İran petrol satışlarının göreceli olarak artmasının sebebidir.Ama müzakereler başarısız olursa durum Trump dönemine göre bu çok daha zorlu olacak.”



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.