İsrail’de İslami Hareket koalisyona dönüyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3626001/i%CC%87srail%E2%80%99de-i%CC%87slami-hareket-koalisyona-d%C3%B6n%C3%BCyor
İsrail Başbakan Naftali Bennett ve İslami Hareket Blok’u Başkanı Mansur Abbas. (Akke web sitesi)
Tel Aviv/Nezir Mecelli
TT
TT
İsrail’de İslami Hareket koalisyona dönüyor
İsrail Başbakan Naftali Bennett ve İslami Hareket Blok’u Başkanı Mansur Abbas. (Akke web sitesi)
İsrail Başbakan Naftali Bennett, İslami Hareket Blok’u Başkanı Mansur Abbas ile görüştü. İkili, Knesset'in (İsrail Parlamentosu'nun) tatilinin sona ermesinden bir hafta önce, hükümet koalisyonuna kademeli olarak dönüş ve hükümetin çökme tehlikesinin önlenmesi konusunda anlaşmaya vardı. Konuya dair bilgi sahibi kaynaklar dün yaptıkları açıklamada, toplantının pazar günü Başbakanlık'ta gerçekleştiğini aktardılar.
İsrail polisinin Mescid-i Aksa'ya birçok kez baskın düzenlemesi, badet edenlere yönelik orantısız güç kullanması ve toplu tutuklamalar gerçekleştirmesi üzerine patlak veren kriz, Birleşik Arap Listesi Blok’unun koalisyon ve Knesset üyeliğini dondurmaya karar vermesine yol açtı. İkilinin görüşmesi bu krize bir çözüm bulunması hedefiyle gerçekleşti. Toplantının yapıldığını doğrulayan Bennett ve Abbas'ın ofisleri, her ne kadar görüşmenin içeriğine dair ayrıntı vermeyi reddetse de kaynaklar, Bennett'ın Abbas'ın Mescid-i Aksa'ya müdahale ederken temkinli olunması ve çatışmalardan kaçınılması yönündeki birtakım taleplerini kabul ettiğini aktardı. Abbas ayrıca Arap toplumunun büyük bütçelerinin serbest bırakılmasına ilişkin hükümet tarafından alınan ancak henüz uygulanmayan kararların uygulanmasını da talep etti.
Kaynakların aktardığına göre Abbas, bloğunun koalisyona katılmasının başlangıçta kolay bir karar olmadığını açıkça belirtti. Ancak Abbas, Bennett ve koalisyondaki yoldaşlarının Tel Aviv politikalarını İsrail'deki Arap kitlelerin çıkarına değiştirmek, onları hükümete dahil etmek ve onlar için eşitliği sağlamak konusunda ciddi olduklarına güvenerek bu kararı aldı.
Hamas Hareketi’nin Gazze Sorumlusu Yahya Sinvar’ın konuşmasına atıfta bulunarak, koalisyondaki varlığının büyük bir zorluk olduğunu ve bunu başarmak için hükümetin yanıt vermesi gerektiğini söyleyen Abbas’a Bennett'ın yanıtı şöyle oldu:
“Abbas’ın tutumu takdir edilesi. Sorumluluğunun büyüklüğünün ve prosedürlerin farkında. Ancak ittifak deneyiminin devam etmesi, bu deneyimin bir başarıya dönüştürülmesi ve aşırılık yanlılarının planlarının engellenmesi için ortak çaba sarf edilmeli.”
Bennett ve Abbas, ‘birliğin’ koalisyona geri dönüşünün kademeli olacağı konusunda anlaştılar. Aşırı sağ, ikilinin ittifakına ilişkin haberlerin yayınlanması ışığında Bennett'e yüklendi. Aşırı sağ hükümetin günlerinin sayılı olduğunu ve Knesset tatilden döner dönmez on gün sonra çöküş sürecinin fiilen başlayacağını söyledi.
Ancak diğer yandan muhalefetteki Likud ile ittifak yapan ve bu ittifakı ne pahasına olursa olsun sürdüren Birleşik Tevrat Yahudiliği Partisi homurdanmaya başladı ve muhalefet lideri Binyamin Netanyahu’ya isyan kokan çeşitli mesajlar iletti.
Basın kaynakları, Birleşik Tevrat Yahudiliği Partisi’nin en güçlü simalarından milletvekili Moşe Gafni'nin, Netanyahu’nun yeni seçimlere yaklaşımına katılmadığını ileri sürdü.
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ı öven açıklamalarda bulunan Gafni açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Bilge, milli, sorumluluk sahibi ve birlik konusunda istekli olduğu için lider (yani hükümet başkanı) olmaya uygun. Hükümeti ilkel ve deneyimsiz bir şekilde yöneten gençlerin aksine Gantz herkesin ağabeyi gibi ve büyük bir sorumluluk sahibi biri.”
Gafni'ye Netanyahu'yu halen başbakan adayı olarak görüp görmediği sorulduğunda da şu cevabı verdi:
"Elbette başbakanlığa uygun. Ama sokak, hükümetin başına geçmeye uygun insanlarla dolu. Önemli olan, başbakanlık koltuğuna ulaşmasında kendisini destekleyecek çoğunluğu toplayabilmesidir.”
Bu sözler bir isyanın başlangıcı olarak anlaşıldı. Bu nedenle Netanyahu'nun Likud Partisi’nin sözleri, bu açıklamaları arkadan hançerlenme şeklinde yorumlayarak Gafni’ye sert sözlerle yüklendiler. Bu sert tepki, sağcı kitle olarak bilinen Birleşik Tevrat Yahudiliği’ni kışkırtıcı nitelikte geldi.
Türkiye ve İran ‘Halep operasyonu’ konusunda farklı düşünüyor, ancak SDG güçlerine karşı müttefiklerhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5087759-t%C3%BCrkiye-ve-i%CC%87ran-%E2%80%98halep-operasyonu%E2%80%99-konusunda-farkl%C4%B1-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCn%C3%BCyor-ancak-sdg
Rusya, Türkiye ve İran dışişleri bakanlarının Astana Platformu çerçevesindeki son toplantısı, geçtiğimiz eylül ayında New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu sırasında gerçekleşti. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Türkiye ve İran ‘Halep operasyonu’ konusunda farklı düşünüyor, ancak SDG güçlerine karşı müttefikler
Rusya, Türkiye ve İran dışişleri bakanlarının Astana Platformu çerçevesindeki son toplantısı, geçtiğimiz eylül ayında New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu sırasında gerçekleşti. (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Türkiye ve İran, Suriye'deki gelişmeler ve muhalif grupların Suriye'nin ikinci büyük kenti Halep'i ele geçirmesiyle sonuçlanan saldırılar konusunda görüş ayrılığına düştü. Diğer yandan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Başkanı Hadi el-Bahra, Birleşmiş Milletler (BM) kararları doğrultusunda siyasi bir çözümün ülkedeki çatışmanın ‘tek uygulanabilir ve sürdürülebilir’ çözümü olduğunu vurguladı.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) ve diğer muhalif grupların neden Suriye rejim güçlerine karşı harekete geçtiğine ilişkin yorumlarında söz konusu farklılığı dile getirdiler. Fidan bu gelişmeyi dış müdahale ile açıklamanın büyük bir hata olacağını savunurken, Arakçi son olayların ABD ve İsrail tarafından tetiklendiğinde ısrar etti.
İki bakan, Astana süreci çerçevesinde üç garantör ülkenin (Rusya, Türkiye ve İran) dışişleri bakanları düzeyinde Suriye'nin kuzeyindeki son olayları ele almak üzere acil bir toplantı yapılması konusunda mutabık kaldı.
Aynı zamanda Moskova, üçlü dışişleri bakanları toplantısı için Türkiye ve İran'la istişarede bulunduğunu duyurdu.
Türkiye: Dış müdahale yok
Dün (Pazartesi) Ankara'daki görüşmelerinin ardından Arakçi ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Fidan, Türkiye'nin Suriye'deki iç savaşın daha da şiddetlenmesini istemediğini vurgulayarak, “Suriye'deki olayları dış müdahalelerle açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlıştır” dedi.
Fidan, muhalif grupların son hamlesini Suriye hükümetinin diyaloğu reddetmesine bağlayarak şunu söyledi: “Son gelişmeler bir kez daha Şam'ın kendi halkı ve muhalefetle uzlaşmaya varması gerektiğini gösteriyor.”
İranlı mevkidaşı ile Suriye'deki son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunduğunu da sözlerine ekleyen Fidan, ‘Suriye'de olup bitenleri dış müdahale ile açıklamaya çalışmanın hata olacağını, dış müdahaleden bahsedenlerin Suriye'de olup bitenleri anlamadıklarını ya da anlamak istemediklerini’ vurguladı.
Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: “Astana süreci ile Suriye'de taraflar arasında iletişim sağlanmasını amaçladık. 13 yılı aşkın süredir bu mesele çözülemedi. Muhalefetin meşru haklarının görmezden gelinmesi ve rejimin olumlu adım atmaması, Suriye'de savaşın yeniden alevlenmesine yol açtı. Türkiye bu olaylar patlak vermeden önce ilgili tüm tarafları uyardı ve gerekli bildirimleri yaptı.”
Ulusal diyalog şart
Fidan, “Gelişmeler, rejimin muhalefetle ulusal uzlaşıya varması gerektiğini bir kez daha göstermiştir ve Türkiye bu konuda her türlü katkıyı sağlamaya hazırdır” dedi.
Dışişleri Bakanı Fidan, “Astana sürecinin aşamalarında İran ile koordinasyon içinde olduk ve olmaya devam edeceğiz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman destekledik ve bundan sonra da destekleyeceğiz. Açık ve net olarak vurgulamak istediğim bir husus daha var, o da Türkiye'nin şu anda yaşananları istismar etmeye çalışan hiç kimseye asla müsamaha göstermeyeceği ve ülkemize yönelik her türlü terör tehdidini kaynağında bertaraf edeceğimizdir” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve İran'ın terörle mücadelede iş birliğini sürdüreceğini belirten Fidan, ortak düşman olan PKK ve onun Suriye'deki kolu YPG'ye karşı ortak bir mücadele yürütülmesi ve bunlara karşı net politika ve çabaların olması gerektiğini ifade etti.
Fidan, PKK’nın ve bölgedeki kollarının tasfiyesi konusunda Türkiye ve İran'ın tutumlarının aynı olduğunu ve bunun sahada gerçeğe dönüşmesi için daha fazla zaman kaybetmek istemediklerini vurguladı.
Fidan, İran ile bölgedeki çeşitli konularda ve Suriye'deki gelişmelerle ilgili olarak iş birliği ve istişareleri sürdürdüklerini söyledi.
Fidan, “İlgili kurumlarımız Suriye'deki gelişmeleri takip etmek için gece gündüz birlikte çalışıyor ve gelişmelere göre gerekli tedbirler alınıyor” dedi.
Suriye'deki iç savaşın belli bir noktada durdurulduğunu ve bunun çok önemli bir başarı olduğunu kaydeden Fidan, Astana sürecinin garantör ülkeleri olan Türkiye, Rusya ve İran'ın son üç yılda istikrar aşamasına ulaşan bir çerçevenin oluşturulmasında hükümet ve muhalif gruplarla birlikte rol oynadığını ifade etti.
Fidan, “En son aşamada Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dostluk elini en üst düzeyde uzatarak, bu sorunun diyalogla bir an önce çözülmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizdi. Çünkü ele alınan meseleler kontrolden çıkıyordu ve Suriye nüfusunun yarısı, yaklaşık 10 milyon insan yerlerinden edilmişti. Terör örgütleri ve bölgedeki durum meselenin yönetilmesini ve çözüme kavuşturulmasını daha da zorlaştırıyordu” şeklinde konuştu.
Fidan sözlerine şöyle devam etti: “Suriye konusunda bölgede İran ile yoğun bir iletişimimiz var ve pozisyonların net bir şekilde ifade edilmesinin önemli olduğuna inanıyoruz. Ayrıca Rusya ile Astana sürecimiz var. Suudi Arabistan, ABD ve Katar ile de temaslarımız oldu. Son olaylardan önce BM'yi Türkiye'nin perspektifinden bilgilerle bilgilendirdik ve bu çok önemliydi.”
Fidan, ülkesinin Suriye'de geçmişte yaşanan acı olayların tekrarlanmasını, sivillerin öldürülmesini, altyapının tahrip edilmesini ve insanların evlerinden edilmesini istemediğini, aksine mültecilerin ülkelerine dönmelerini istediğini vurguladı.
Fidan, “Terörizme karşı duruşumuz devam ediyor. Terörizm Suriye'de yaşananlardan faydalanarak yeni bir zemin kazanmamalı. Yapılması gereken Suriye rejimi ile muhalefet arasında diyalog kanalları açmaktır. İran ile bölgedeki çeşitli ülkelerin yapması gereken şey de bu yönde çalışmaktır” dedi.
Farklı İran yorumu
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Suriye'deki gelişmelerle ilgili ortak kaygıları ele aldıklarını ve farklılıklar ya da farklı görüşler olmasının normal olduğunu söyledi.
Arakçi, Türk mevkidaşıyla yaptığı görüşmeleri ‘hızlı, doğrudan, dostane, yapıcı ve verimli’ olarak tanımladı.
Arakçi, Türkiye Dışişleri Bakanı'nın Suriye'deki son olaylara İran'ın benimsediği dış müdahale perspektifinden bakmayı reddetmesinin tam aksine şunları söyledi: “Bize göre Suriye'deki terörist ve tekfirci grupların ABD ve İsrail ile açık bir koordinasyonu var. Bu gruplar dikkatleri İsrail'in Filistin ve Lübnan'da yaptıklarından başka yöne çekmeye çalışıyor ve bu nedenle Suriye'de güvensizlik ortamı yaratıyorlar.”
Arakçi, Suriye'nin kuzeyinde ‘tekfirci gruplar’ olarak adlandırdığı grupların yeniden canlanmasının ve özellikle Halep'e saldırmalarının endişe verici olduğunu ve Suriye'nin güvenlik ve istikrarı için bir tehdit oluşturduğunu belirtti. Başta Suriye'nin komşuları olmak üzere bölgedeki tüm ülkelerin bu tehlikeli durumdan etkileneceğinden şüphe duymadığını ifade eden Arakçi, ‘Siyonist rejimin bölgedeki gerginliğin artmasındaki rolünü görmezden gelmenin büyük bir hata olacağını’ vurguladı.
Türk mevkidaşıyla Suriye'de istikrar ve güvenliğin sağlanmasının yollarını ve Suriyeli mültecilerin ülkelerine güvenli bir şekilde dönmelerini ele aldıklarını ifade eden Arakçi, Astana süreciyle elde edilen kazanımların korunması konusunda görüşlerinin örtüştüğünü ve Astana sürecinin bir sonraki toplantısının dışişleri bakanları düzeyinde yapılması ve bu sürecin çıkmaza girmesinin engellenmesi gerektiğine karar verdiklerini belirtti.
Şam'a destek
Arakçi, Suriye'yi istikrarsız bir ülke haline getirmenin bölgenin güvenliğine bir darbe olacağını ve Suriyeli sivillerin öldürülmesinin Suriye ekonomisine bir darbe vuracağını ifade etti.
Suriye'nin terör örgütleri için bir merkez olmaması gerektiğini ve Suriye'yi istikrarsız bir bölgeye dönüştürme projesinin Siyonist bir proje olduğunu ve hiç kimsenin Siyonistlerin buradaki rolünü göz ardı etmemesi gerektiğini ifade eden Arakçi, “İki kardeş ülke (Türkiye ve İran) olarak rolümüzü oynamamız ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın sağlanması için hızlı ve etkili müdahalelerde bulunmamız gerekiyor” dedi.
Arakçi, İran'ın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Suriye hükümetine ve Suriye halkına tam destek vereceğini ve bölgenin istikrar ve güvenliği için Suriye rejimi ve ordusunun yanında yer almaya devam edeceğini vurguladı.
Arakçi, “İran, Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Mısır, Irak ve bölgedeki diğer ülkelerle temas ve istişarelerini sürdürmektedir. Bu bölgesel istişarelerin Suriye'deki durumun kötüleşmesini durdurmada önemli bir rol oynayacağından eminiz” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve İran Suriye krizinde karşıt taraflarda yer alıyor, Türkiye Suriyeli muhalifleri, İran ise Şam'ı destekliyor, ancak siyasi bir çözüme ulaşmak için Rusya ve Suriyeli taraflarla Astana sürecinde birlikte çalışıyorlar.
İran, HTŞ ve müttefik grupların ülkenin kuzeyinde başlattığı büyük saldırı karşısında Suriye ordusunu desteklemek üzere Suriye'de İranlı ‘askeri danışmanların’ varlığını sürdürme niyetinde olduğunu bildirdi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Arakçi'nin Ankara ziyaretine denk gelen basın toplantısında, “İranlı danışmanların varlığı yeni bir şey değil, geçmişte de vardı ve Suriye hükümetinin isteğine göre gelecekte de kesinlikle devam edecek” dedi.
Moskova ise Suriye'deki durumla ilgili olarak Türkiye ve İran ile yakın temas halinde olduğunu açıkladı ve Türkiye, İran ve Rusya dışişleri bakanlarının Suriye konusunda üçlü bir toplantı yapma olasılığını göz ardı etmedi.
Muhalifler ve siyasi çözüm
Hadi el-Bahra, BM kararları doğrultusunda siyasi bir çözümün ülkedeki çatışmanın ‘tek uygulanabilir ve sürdürülebilir’ çözümü olduğunu vurguladı.
Dün düzenlediği basın toplantısında “Siyasi bir çözüm için mümkün olan tüm araçları kullanma hakkına sahibiz” diyen el-Bahra, muhalefetin ‘siyasi hedefler olmaksızın askeri eylem’ peşinde olmadığını vurguladı.
El-Bahra, Suriye'nin kuzeybatısında birkaç gün önce silahlı gruplar tarafından başlatılan askeri operasyonun ‘hükümet siyasi geçişi sağlamak üzere tam bir siyasi sürece dahil olana kadar devam edeceğini’ açıkladı.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu pazar günü yaptığı açıklamada, Türkiye yanlısı Suriyeli grupların Suriye'nin kuzeybatısında Kürt silahlı gruplara ve Suriye güçlerine karşı başlattığı yeni askeri operasyonu (Özgürlük Şafağı) desteklediğini bildirdi.
Suriye Geçici Hükümeti yaptığı açıklamada, ‘Esed güçleri ve PKK militanları tarafından gasp edilen bölgeleri kurtarmak’ amacıyla Özgürlük Şafağı Operasyonu'nu başlattığını duyurdu.