İran’ın nükleer müzakereleri ağırdan almasının arkasında petrol fiyatları mı var?

Analistler, kötüleşen yaşam şartlarının etkileri konusunda uyardı.

Fotoğraf  (Reuters)
Fotoğraf (Reuters)
TT

İran’ın nükleer müzakereleri ağırdan almasının arkasında petrol fiyatları mı var?

Fotoğraf  (Reuters)
Fotoğraf (Reuters)

İran’ın ülkenin enerjiye bağımlı ekonomisine yönelik yaptırımları hafifletmek için, uluslararası arenanın önde gelen ülkeleriyle yürütülen nükleer müzakeleri ağırdan aldığı kaydedildi. Reuters’ın haberine göre Tahran yönetimine yakın üç yetkili tarafından yapılan açıklamalarda da süreç ekonomik gidişatla ilişkilendirildi. Analistler ise İran’ın kötüleşen ekonomik durumunun etkilerine ilişkin uyarıda bulunarak yönetimin ‘saatli bomba üzerinde olduğunu’ kaydetti.
Tahran ve Washington bir yıldan uzun bir süredir 2015 nükleer anlaşmasını canlandırmak için Viyana’da dolaylı görüşmeler gerçekleştiriyor. Görüşmelerde İranlıların gelirlerini ciddi şekilde azaltan, ekonomik sıkıntıları ciddi şekilde artıran ve kamuoyunda hoşnutsuzluğa yol açan ABD yaptırımlarının kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer taahhütlerine geri dönmesi müzakere ediliyor.  
Tahran’ın  ‘Washington’ın İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütleri listesinden çıkarması’ konusundaki ısrarı nedeniyle Viyana süreci mart ayından bu yana çıkmaza girmiş durumda.
Her ne kadar nükleer anlaşmayı canlandırmak ncelikli hedef olmaya devam etse de İranlı yetkililer, Reuters’a petrol fiyatlarındaki artışın, gelirleri artırarak İran ekonomisine belki de aylarca nefes alma alanı sağladığını aktardılar. Kimliğinin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir İranlı yetkili “Nükleer programımız planlandığı gibi ilerliyor ve zaman bizden yana. Müzakereler başarısız olursa bu dünyanın sonu olmayacak” derken İran ekonomisinin anlaşmayı yeniden canlandırmaya şu an güçlü bir şekilde bağlı olmadığını vurguladı.  
Reuters tarafından aktarılanların aksine İranlı analistler, daha önce İran’ın petrol satışlarında elde ettiği kazanımların ABD yönetiminin İran’a yönelik yaptırımlarda gösterdiği ‘esneklikten’ kaynaklandığına olan inançlarını dile getirmişlerdi. Ayrıca Tahran’ın şu an Çin gibi ülkelere düşük fiyattan petrol satmak için izlediği yollara dair müzakerelerin başarısızlığa uğramasının yansımaları konusunda uyarmıştı.
İran’ın Devrim Muhafızları’nın ‘terör örgütü olarak sınıflandırılmaması’ talebinden vazgeçmeye karşı çıkılması nükleer müzakerelerin önündeki engelin aşılıp aşılamayacağı konusunda şüphelere yol açtı. ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, böyle bir planı bulunmadığını ve bu fikrin tamamen uzak olduğunu belirtti.
İranlı yetkililer ABD baskısına kayıtsız kalırken Tahran’ın onlarca yıldır bir yaşam biçimi haline gelen yaptırımları aşmakta ustalaştığına dikkat çektiler.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesinin ardından Tahran’a karşı yaptırımları yeniden uygulamaya başlamasıyla İran’daki ekonomik kriz daha da derinleşti. Trump ayrıca Mayıs 2019’da İran’ın petrol ihracatını engelleyerek Tahran üzerindeki ekonomik baskıyı daha da artırmıştı. İran, anlaşmanın kısıtlamalarını kademeli olarak ihlal ederek daha yüksek saflıkta zenginleştirilmiş uranyum stoklarını yeniden oluşturmaya başladı. Ayrıca üretimi hızlandırmak için gelişmiş santrifüjler kurarak ve (karar vermesi halinde) bir nükleer bomba geliştirmek için gereken süreyi azaltarak karşılık verdi. Tahran, Biden’ın yönetime geçmesiyle birlikte nükleer anlaşmaya olan taahhütlerinin dışına daha fazla çıktı. Öyle ki geçen ocak ayında uranyum saflığını yüzde 20’ye, Viyana müzakerelerinin başlamasının ilk haftalarında da yüzde 60’a çıkardı. Tahran, geçen yıl şubat ayından itibaren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın Ek Protokol’ünü askıya aldı. Daha sonra da metalik uranyum üretti.
Toprakları dördüncü en büyük küresel ham petrol rezervlerine sahip olan İran’dan yapılan petrol ihracatı azaldı. İhracat günlük 2,8 milyon varilden günlük 200 bin varile düşüş yaşandı. İran, petrol ihracatıyla ilgili belirli rakamları açıklamıyor. Ancak petrol sektöründe faaliyet gösteren İranlı bir yetkili şu an günlük yaklaşık 1,5 milyon varil ihraç edildiğini ve bunun çoğunun büyük bir indirimle Çin’e yönelik olduğunu dile getirdi. İranlı yetkililer, söz konusu indirimin hacmini açıklamayı kabul etmiyor.
Mart ayında Brent tipi ham petrolün varil fiyatı 139 dolara ulaşırken uluslararası petrol fiyatları ise halen yüksek. Bu durum, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının arz sıkıntısı korkularını alevlendirmesinden sonra 2008’den bu yana en yüksek düzey oldu. İran Parlamentosu mart ayında genel bütçedeki petrol ve kondensat ihracatı için maksimum sınır tahminini günde varil başına 60 dolardan 1,2 milyon varili, varil başına 70 dolardan günde 1,5 milyon varile yükseltti.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Orta Doğu ve Orta Asya Departmanı Direktörü Cihad Azur, Reuters’a yaptığı açıklamada İran ekonomisinin son birkaç yılda yaptırımlara uyum sağladığını söyledi. Azur, “Petrol fiyatlarındaki yükseliş ve İran’ın petrol üretimine hız vermesi gelirlerin artmasına katkıda bulundu” dedi.
Diğer yandan İranlı analist Henry Rohm, Tahran’ın yaptırımların hafifletilmesinin etkisini hafife aldığını ve uzun vadeli dayanıklılığını artırdığını vurguladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İranlı yöneticiler, muhtemelen daha güçlü iç ekonominin performansını, ABD’nin petrol yaptırımlarını uygulama konusundaki sınırlı kabiliyetini ve Avrupa’nın bir anlaşmaya varmak için acele etmeme nedeni olarak Ukrayna’daki savaşa dair hoşnutsuzluğunu hesaba katıyor.”
Analist tüm bu tabloya rağmen İran’ın uygun bedelle bir anlaşmayı kabul etmeye hazır olduğuna dikkat çekti.
Gelirlerdeki son artışa rağmen yaptırımların İran’daki günlük yaşam üzerinde halen büyük bir etkisi var. Bu durum, işletme sahiplerinden düşük gelirli ailelere kadar herkesin ‘yükselen enflasyon, değer kaybeden bir para birimi ve artan işsizlikle’ karşı karşıya olduğu anlamına geliyor. Eski bir yetkili, Reuters’a yaptığı açıklamada “Yöneticiler, içeride hoşnutsuzluğun kaynadığından endişeli olabilir” dedi. Sonuç olarak İranlı yetkililerin, düşük gelirli insanlar arasında huzursuzluğa dönüş korkusuyla yaptırımları kaldırmayı tercih ettiklerini belirtti. Zira halkın son yıllarda tekrarlanan protestoları, liderlere ekonomik sıkıntıların bir sonucu olarak yaşanan hoşnutsuzluk nedeniyle karşılaşabilecekleri tehlikeyi hatırlatıyor. Yetkili ayrıca daha yüksek petrol gelirlerinin faydalarının henüz pek çok insan arasında hissedilmediğini de vurguladı.
İranlı kaynaklar bu hafta başlarında Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, ülkenin üst düzey departmanlarının, gelecek üç ay içinde halk protestoları beklentisiyle güvenlik ve yargı kurumlarına ‘gizli yönergeler’ sağladığını söyledi. Kaynaklara göre yetkililer, gıda ürünlerindeki artış ve nükleer müzakerelerin çökeceği endişeleri nedeniyle İran halkının, öncekilerden daha fazla protesto gösterisinde bulunacağından endişe ediyor. Yetkililer ayrıca yaşam şartlarına yönelik gösterilerin,  nedeniyle geçen yıl su kıtlığının şiddetlenmesiyle hükümetin su politikasına karşı tekrarlanan protestolarla eş zamanlı olarak düzenlenmesinden korkuyor.
İranlı analist Said Laylaz, Reuters’a şu açıklamada bulundu:
“İran’ın yatırım, kalkınma ve istihdam yaratma için gereken gelirleri israf eden kötü yönetim ve yolsuzluk da dahil olmak üzere iç ekonomik sorunları, kurum için yaptırımlardan daha büyük bir zorluk teşkil ediyor.”
Ortadoğu Enstitüsü İran Programı Direktörü Alex Watankhah da “Bütün ekonomik göstergeler İran'da kötüleşen bir ekonomik gerçekliğe işaret ediyor. İran’ın bir saatli bombanın üzerinde oturduğunu söylemek abartı olmaz” ifadelerini kullandı.
Reuters’a göre İran’da resmi enflasyon oranı yüzde 40 civarında. Bazı taraflar ise yüzde 50’den fazla olduğu tahmininde bulunuyor. İran hükümetine bağlı ‘İran’ gazetesi, geçen ay İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanlığını üstlenmesinden sonraki sekiz ay içinde enflasyonun mart ayında yaklaşık yüzde 60’tan yüzde 46’ya düştüğünü duyurdu. İran İstatistik Merkezi geçen ay yayınlanan son istatistiklerde enflasyonun geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 43, ancak toplam yıllık enflasyonun yüzde 39’un üzerinde olduğunu aktardı.
İran’ın yaklaşık 82 milyonluk nüfusunun yaklaşık yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Resmi olmayan tahminler, işsizlik oranını resmi oran olan yüzde 11’in oldukça üzerinde gösteriyor. Ekmek, et ve pirinç gibi temel gıda maddelerinin fiyatları her geçen gün artıyor. Resmi medya organları sık sık hükümet fabrikalarında çalışanlar da dahil olmak üzere aylardır maaşları ödenmeyen çalışanların işten çıkarıldığını ve grevler düzenlediğini duyuruyor. Aynı şekilde Tahran’da ev sahibi olmak, birçok kesim için imkânsız hale geldi. Fiyatlar son aylarda bazı bölgelerde yaklaşık yüzde 50 arttı. Para birimi, 2018’den bu yana dolar karşısında yüzde 70’ten fazla değer kaybetti.
Tahran’da yaşayan bir öğretmen ve iki çocuk babası olan Muhsin Sıddıki duruma ilişkin şu soruyu yöneltti:
“Petrol geliri nereye gidiyor? Neden herhangi bir iyileşme hissetmiyoruz?”



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.