Fransız kaynaklara göre Şam, Cezayir zirvesinde Arap Birliği’ne geri dönemeyecek

Moskova, Brüksel Bağışçılar Konferansı’na davet edilmedi.

Reuters
Reuters
TT

Fransız kaynaklara göre Şam, Cezayir zirvesinde Arap Birliği’ne geri dönemeyecek

Reuters
Reuters

Uluslararası alanın başlıca gündem maddesi Ukrayna’daki savaş olsa da diğer biçimlerde yürütülen aktif veya gizli savaşlar da diplomasi arenasında sürüyor. Bu çerçevede Avrupa’nın başkenti Brüksel, gelecek pazartesi ve salı günü Belçika’da altıncısı düzenlenen ‘Suriye’nin ve Bölgenin Geleceğini Destekleme’ konulu bir konferansa ev sahipliği yapacak.
Yaklaşan konferansı öncesi iki benzer konferanstan ayıran nokta, Kovid-19 pandemisi ve eksenleri nedeniyle uzaktan düzenlenen iki toplantıdan sonra bizzat katılım yoluyla yapılacak olması. Avrupa Birliği’nin (AB) çağrısı yaptığı ve Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde gerçekleşecek olan konferans, onlarca ülke (yaklaşık elli ülke), bölgesel (Avrupa ve Arap) ve uluslararası kuruluşlar, finans kuruluşları, sivil toplum kuruluşları temsilcilerini içerecek. Konferans ayrıca siyasi, diplomatik, ekonomik ve insani koşulları ele almak üzere bir fırsat oluşturacak.
AB Komisyonu Sözcüsü Peter Stano’nun son açıklamasına göre ilk gün, Ortadoğu, Avrupa, Amerika gibi bölgelerdeki ev sahibi ve destekçi ülkelere ek olarak Suriye içindeki ve dışındaki sivil toplum temsilcilerini de kapsayan diyalog seminerlerine ayrılacak. İkinci gün de bakanlar düzeyinde yapılacak resmi toplantının gündeminde Suriye meselesinin siyasi, ekonomik ve insani tüm yönleriyle ele alınması bekleniyor.
BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen tarafından ‘2254 sayılı uluslararası karara göre krize müzakere edilmiş bir siyasi çözüm sağlamak için sarf ettiği çabalar’ hakkında bir rapor sunulacak.
Fransız bir diplomatik kaynak, Rusya’nın toplantıya davet edilmediğini bildirdi.
Tüm bu yönlerin önemine rağmen Suriye içinde ve dışında, yani Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Mısır gibi en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerde, Suriyeli yerinden edilmiş ve mültecilerin insani, sağlık ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli fonların sağlanmasına odaklanılacak.
Diğer yandan uluslararası toplum için ek bir endişe kaynağı oluşturan yeni bir gerçeklik de konferansın gündeminde olacak. Bu çerçevede başta Suriye olmak üzere bölgede bozulan insani ve ekonomik koşulları daha da kötüleştiren Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının etkileri ve savaşın gıda güvenliği üzerindeki etkileri ele alınacak.
Brüksel, 2017’de ev sahipliği yaptığı ilk konferanstan sonra yıllık bir durak haline geldi. Beşinci konferansta, 6,4 milyar dolarlık taahhütlerde bulunulmuştu. Bu çerçevede AB Komisyonu Sözcüsü Stano, AB’nin ‘Suriye halkına olan bağlılığını ve sürekli uluslararası ilgiyi sağlama konusundaki istekliliğini göstermeye devam edeceğini, nihai olarak müzakere edilmiş bir siyasi çözüme ulaşmak için mevcut tüm araçları seferber edeceğini’ dile getirdi.
Paris, konferansın toplanmasından önce Suriye meselesine yönelik aşırı karamsar yaklaşımını açıklamak için aceleci davranıyor. Öyle ki bazı Arap ülkeleri ile Şam arasında yaşanan normalleşmeden, Pedersen’in çabalarının sonuçsuz kalmasından ve rejimin kendi içinde ve uluslararası toplum düzeyinde kabul edilebilir bir çözüme ulaşma arzusunu gösteren herhangi bir kıvılcımın olmamasından duyduğu rahatsızlığı ifade etti.
Paris, savaşın sona ermediğine ve rejimin tüm Suriye toprakları üzerinde kontrolünü dayatamadığına inanıyor. Paris’e göre Suriye’den ayrılanların sayısı geri dönenlerin sayısından fazla olduğu için iç kanama devam ediyor.
Paris, Brüksel konferansının toplanmasından memnun, ancak dünyanın ‘aynı yerinde devam eden Suriye krizinden’ sıkılmış olabileceğinden de endişeli. Korkularını artıran şey ise Ukrayna savaşının diğer her şeyi kaplamış olması.
Fransa ayrıca, yurtiçinde ve yurt dışında 14 milyon Suriyelinin gıda güvencesine sahip olmadığına dikkat çekiyor.
Paris yönetimi, Avrupalı, ABD’li, Arap ve yabancı ülkelerdeki ortaklarıyla birlikte ‘rejimi politikalarını değiştirmeye zorlamak için’ üç baskı kartına bağlı olan sert bir yaklaşım benimsemeye hevesli. Bu yaklaşımsa üç felaketle özetlenebilir: Normalleşmeyi reddetme, yaptırımlarda vazgeçmeye karşı çıkma ve henüz başlamamış olan yeniden yapılanma sürecine katılmaya karşı durma.
Fransız bir diplomatik kaynak, Paris’in Şam ile ilişkilerini normalleştirme kararı alan BAE, Bahreyn ve Ürdün gibi Arap ülkelerinin ‘kararın egemenliğinden yararlandığına’ inandığını ve bu nedenle onları eleştirmekten kaçındığını söyledi. Ancak aynı zamanda bu adımların, on yılı aşkın süredir bilinen politikalarını sürdüren rejimin benzer adımlarıyla eşleşmediğine inanıyor. Dolayısıyla attığı adımların boşuna olacağı kanaatinde. Fransız kaynak, Paris’in ilgili ülkelere tavrı hakkında bilgi verdiğini ve bu tavrın içeriğinin ‘Suriye rejiminin sert ve radikal tutumlarına bağlı kalması, Arap ülkelerinin onunla ilişkilerini onararak sundukları karşılığında herhangi bir taviz vermeyi reddetmesi’ yönünde olduğunu belirtti. Her halükârda diplomatik kaynağa göre Fransa, bu ülkelerin amaçlarının farkında. Bu bağlamda Ürdün ise öncelikli olarak güvenlik sorunu, Suriyeli mültecilerin varlığı, topraklarından geçen her türlü uyuşturucu kaçakçılığının sıklığı ve diğer faktörlerle ilgileniyor.
Paris bugün halen uluslararası temsilcinin siyasi çözüm çabalarını desteklemeye devam ediyor. Aslında Pedersen’in çabaları henüz olumlu bir sonuç vermedi. Suriye konusunda bir atılım yapmak isteyen Anayasa Komitesi halen aynı yerinde ve rejimin buna göre net bir vizyon ve çalışılacak bir gündem sunmayı reddetmesi nedeniyle geniş kapsamlı toplantıları bir boşlukta gerçekleşiyor.
Paris, Pedersen’in ‘adıma karşılık adım’ ilkesine dayalı önerisine yanıt olarak Özel Temsilci’yi, rejimin krize çözüm bulmak için atabileceği adımlara ışık tutan bir rapor sunmaya çağırdı.
Ayrıca Paris’in rejimden ‘insan hakları ihlallerine son verme ve öldürme, tutuklama ve işkence dahil sivilleri hedef alma’ konusunda net tavırlar sergilemesini istemesi de mümkün. Suriye Devlet Başkanı tarafından kısa süre önce yayınlanan af kararnamesi konusuna gelince; Fransız kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada aşağılayıcı ve insanlık dışı koşullar altında gündeme geldiğini ve rejiminin imajını iyileştirmeyi amaçladığını aktardı.  
Paris yönetimi, Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönüş meselesine dair ise bunun gelecek sonbaharda Cezayir’in ev sahipliği yapacağı Arap zirvesi vesilesiyle gerçekleşeceği söylentilerini yalanladı. Arap Birliği Genel Sekreteri ile bu konuyu ele aldığını belirten Paris, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar’ın muhalefetinin Şam’ın Arap Birliği’ne dönüşünü engelleyebileceği görüşünde.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.