Bebekken ayrı düşen tek yumurta ikizlerinin zekaları karşılaştırıldı

Kardeşlerin zeka seviyesindeki farklılık dikkat çekti

Tek yumurta ikizleri, zigot adı verilen döllenmiş bir yumurtanın tamamen aynı genleri paylaşan iki embriyoya ayrılması sonucu oluşuyor (Unsplash)
Tek yumurta ikizleri, zigot adı verilen döllenmiş bir yumurtanın tamamen aynı genleri paylaşan iki embriyoya ayrılması sonucu oluşuyor (Unsplash)
TT

Bebekken ayrı düşen tek yumurta ikizlerinin zekaları karşılaştırıldı

Tek yumurta ikizleri, zigot adı verilen döllenmiş bir yumurtanın tamamen aynı genleri paylaşan iki embriyoya ayrılması sonucu oluşuyor (Unsplash)
Tek yumurta ikizleri, zigot adı verilen döllenmiş bir yumurtanın tamamen aynı genleri paylaşan iki embriyoya ayrılması sonucu oluşuyor (Unsplash)

Bilim insanları hayatlarının henüz ilk döneminde birbirinden ayrılmış ve farklı aileler tarafından farklı ülkelerde büyütülmüş tek yumurta ikizlerini inceleme imkanı buldu.
Araştırmanın bulguları, iki kız kardeşin birçok benzer özelliğe rağmen, özellikle ölçülen zeka seviyeleri arasında ciddi farklılıklar olduğunu ortaya koydu.
Önceki araştırmacılar, IQ seviyelerinin yüzde 80 kadarının kalıtsal olduğunu gösteriyor. Ayrıca ikizlerin bilişsel testlerde kabaca aynı puanları aldığı da biliniyor. Ancak yeni araştırmada incelenen ikizlerin IQ seviyeleri arasında 16 puanlık önemli bir fark çıktı.
Bulgular, zekanın ne kadarının genlere, ne kadarının çevreye bağlı olduğunun yeniden düşünülmesi gerektiği anlamına gelebilir.
Hakemli bilimsel dergi Personality and Individual Differences’ta yayımlanan makalede, "Kişilik, benlik saygısı, zihinsel sağlık, iş tatmini ve tıbbi yaşam öyküsünde benzerlikler belirgindi" ifadeleri yer aldı:
"Önceki araştırmaların aksine, ikizlerin genel zekası ve sözel olmayan akıl yürütme puanları bazı belirgin farklılıklar gösterdi."
1974'te Güney Kore'de dünyaya gelen ikizlerden biri, iki yaşında pazarda kaybolmuştu. Ailesinin evinden 160 kilometre uzaklıktaki bir hastaneye götürülen küçük çocuk, biyolojik annesinin onu bulma çabalarına rağmen, sonunda ABD’li bir çift tarafından evlat edinilmişti.
Kardeşler ABD’de kayıp çocukların bulunması için başlatılan bir DNA çalışması kapsamında 2020’de bir araya gelebilmişti.
Buluşmanın ardından kardeşlere Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nden araştırmacılar ulaştı.
İkizleri bir dizi test ve ankete tabi tutan araştırmacılar, Güney Kore'de büyüyen kardeşin, algısal akıl yürütme ve işlem hızı açısından daha yüksek puan aldığını bildirdi.
ABD'de büyüyen çocuğun bir yetişkinlikte beyin sarsıntısı geçirdiği de kayıtlara geçti. Ancak bunun bilişsel testlerde görülen puanları etkileyip etkilemediğini kesin olarak söylemek mümkün değildi.
Dikkate alınması gereken bir diğer nokta ise ikizlerin büyüdüğü aile evlerinin birbirine hiç benzememesiydi. Araştırmacılar, ABD'deki evde özgürlük ortamının Güney Kore'dekine kıyasla daha az olduğunu ifade etti.
Makalede, "İkizler, farklı ülkelerde, kültürlerde ve bunun yanında çok farklı ortamlarda büyüdü" diye yazıldı.
Uzmanlara göre yalnızca iki kardeşten yola çıkarak kesin veriler elde etmek zor. Ancak ABD’deki DNA programları sayesinde gelecekte daha fazla ikiz kardeşin bulunabileceği düşünülüyor.
Bu da bilim insanlarının daha fazla veri elde etmesini sağlayabilir.
Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nden evrimsel psikolog Nancy Segal, “Eğer varsa bu tür vakaları daha fazla tanımlamamız gerekiyor" dedi:
Moleküler düzeydeki genlerden her gün gözlemlediğimiz davranışlara kadar tüm mekanizmaları henüz anlamıyoruz.
Independent Türkçe, Science Alert, Psy Post



Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Otizmde devrim niteliğinde gelişme

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Araştırmacılar, otizmin 4 alt tipini keşfederek bu genetik durumun altında yatan biyolojiyi anlamaya yönelik "dönüştürücü bir adım" attı.

Princeton Üniversitesi ve Simons Vakfı'ndan bilim insanları, otizm kohort çalışması SPARK'taki 5 bin çocuğun verilerini analiz ederek bireyleri özellik kombinasyonlarına göre gruplandırdı.

Araştırmacılar belirli özelliklerle ilgili genetik bağlantılar aramak yerine, sosyal etkileşimlerden tekrarlayan davranışlara ve gelişimsel kilometre taşlarına kadar 230'dan fazla özelliği her bir kişide değerlendirdi.

Bu analiz sayesinde otizmin farklı genetik varyasyon modellerine sahip 4 alt tipini tanımlamayı başardılar.

Flatiron Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı bilim insanı ve çalışmanın ortak başyazarı Natalie Sauerwald, "Otizmin tek bir biyolojik hikayesi değil, birden fazla farklı anlatısı olduğunu görüyoruz" diyor.

Bu, geçmişteki genetik çalışmaların neden genellikle yetersiz kaldığını açıklamaya katkı sağlıyor; aslında birbirine karışmış birden fazla farklı bulmacaya baktığımızı fark etmeden bir yapbozu çözmeye çalışıyorduk. Bireyleri ilk başta alt tiplere ayırana kadar resmin tamamını, genetik örüntüleri göremedik.

Bu 4 alt tip Sosyal ve Davranışsal Zorluklar, Gelişimsel Gecikmeyle Birlikte Karma OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), Orta Derecede Zorluklar ve Geniş Çaplı Etkilenme olarak belirlendi.

İlk tip, otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda gelişimsel kilometre taşlarına ulaşan fakat genellikle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete veya depresyon gibi eşlik eden sorunlar yaşayan çocukları kapsıyor.

İkinci tipte gelişimsel kilometre taşlarına ulaşmada gecikme görülürken eşlik eden rahatsızlıklara dair herhangi bir belirtiye rastlanmıyor.

Üçüncü tip olan Orta Derecede Zorluklar'da otizmle ilgili temel davranışlar olsa da diğer gruplar kadar güçlü değil. Otizmi olmayan çocuklarla benzer bir hızda kilometre taşlarına ulaşıyor ve eşlik eden rahatsızlıklar görülmüyor.

4. tipte en uç ve geniş kapsamlı zorluklar yaşanıyor.

Katılımcıların yüzde 37'sinin yer aldığı birinci ve yüzde 34'ünün bulunduğu üçüncü tip en yaygın gruplar. Yüzde 19'unu içeren ikinci ve yüzde 10'unun olduğu 4. tiplerse en nadir olanlar. 

Bulgular, genetik farklılıkların "yüzeyde benzeyen klinik görünümlerin ardındaki farklı mekanizmalara işaret ettiğini" vurguluyor.

Örneğin hem Geniş Çaplı Etkilenme hem de Karma OSB gruplarındaki çocuklar gelişimsel gecikme ve zihinsel engellilik gibi bazı önemli özellikleri paylaşıyor. Ancak ilk grupta, ebeveynlerden geçmeyen de novo mutasyonların en yüksek oranı görülürken, ikinci grubun nadir kalıtsal genetik varyantları taşıma olasılığı daha fazla.

Bulgular otizmin sadece 4 alt tipi olduğu anlamına gelmiyor; en az 4 tane bulunduğunu ve bunların hem klinik seviyede hem de genom düzeyinde araştırmalar için anlamlı olduğunu gösteren veri odaklı bir çerçevenin keşfedilmesini sağlıyor.

Otizmle mücadele eden ailelerin, çocuklarının hangi otizm alt tipine sahip olduğunu bilmesi yeni bir netlik, kişiye özel bakım, destek ve topluluk imkanı sunabilir.

Independent Türkçe