Bağdat, İran Devrim Muhafızları’nın Erbil’in kuzeyini bombalamasını kınadı

Irak Dışişleri Bakanlığı, zorluklarla diyalog yoluyla mücadelenin önemini vurguladı

DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur Haziran 2020 tarihinde askeri tatbikatlar sırasında İran sınırındaki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bölgelerini izlerken (Tesnim)
DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur Haziran 2020 tarihinde askeri tatbikatlar sırasında İran sınırındaki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bölgelerini izlerken (Tesnim)
TT

Bağdat, İran Devrim Muhafızları’nın Erbil’in kuzeyini bombalamasını kınadı

DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur Haziran 2020 tarihinde askeri tatbikatlar sırasında İran sınırındaki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bölgelerini izlerken (Tesnim)
DMO Kara Kuvvetleri Komutanı Muhammed Pakpur Haziran 2020 tarihinde askeri tatbikatlar sırasında İran sınırındaki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bölgelerini izlerken (Tesnim)

Irak, dün İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil'in kuzeyinde, İran Devlet Televizyonu’nun ‘terör yuvaları’ olarak nitelediği noktaları hedef almasını kınadı. Öte yandan DMO güçleri, İsrail dış istihbarat servisi Mossad'ın DMO’nun yurtdışı kolu olan Kudüs Gücü’nde görevli bir subayı sorgulamasıyla ilişkili beş kişilik bir hücrenin etkisiz hale getirildiğini duyurdu.
IKBY basını, Erbil’in yaklaşık 100 kilometre kuzeydoğusunda, Erbil’in İran sınırı yakınlarındaki Soran ilçesine bağlı Sidekan kasabasında bir köye top mermisinin düştüğünü bildirdi. Irak Dışişleri Bakanlığı, İran'ın Sidekan'daki bazı sınır bölgelerini hedef aldığını söylediği bombalı saldırıyı kınadı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Irak Hükümeti, İran’ın IKBY’nin başkenti Erbil'e bağlı Sidekan bölgesinde bazı noktaları bombalamasını kınadı” denildi.
Açıklamada ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Irak topraklarının komşu ülkelerin güvenliğini tehdit etmek için bir karargah veya koridor olarak kullanılmaması gerektiğinin anayasal gerekliliğini bir kez daha vurgularken zorluklarla mücadele için özellikle güvenlik açısından, Irak'ın egemenliğini koruyacak ve bölgenin güvenlik ve istikrarını artıracak şekilde sürdürülebilir bir diyaloga başvurulmasının önemini teyit ediyoruz.”
İran Devlet Televizyonu, Erbil’in kuzeyine düzenlenen bombardımanda herhangi bir can kaybı yahut yaralanma vakası bildirilmediğini aktardı. Buna karşın DMO’ya yakınlığı ile bilinen Tesnim Haber Ajansı, ‘DMO tarafından daha önce de Irak'ın kuzeyinde konuşlu İranlı Kürt militanların hedef alındığını’ kaydetti.
Tesnim, İran Silahlı Kuvvetleri’nin ve özellikle DMO’nun, ülkenin kuzeybatısındaki sınır bölgelerinde terörist grupların varlığına ve hiçbir faaliyetine müsamaha göstermeyeceği konusunda defalarca kez uyararak herhangi bir yıkıcı faaliyetin tespit edilmesi halinde, buna net ve yıkıcı bir şekilde yanıt verileceğini vurguladı.
Erbil merkezli Rudaw haber sitesi, yerel bir yetkilinin geçmişte bölgeye zaman zaman top mermileri düştüğünü söylediğini bildirdi. Rudaw, Sidakan kasabası müdürü İhsan Çelebi’nin, bombardımanın yerleşim yerlerinden uzak noktaları hedef almasından ötürü şu ana kadar can kaybı ya da maddi bir hasara neden olmadığını söylediğini aktardı. Rudaw’ın yerel kaynaklardan aktardığı bilgilere göre DMO güçleri Dolmeydan tepelerine konuşlandırdığı topçu bataryaları ile Bradost bölgesini uzun menzilli toplarla bombaladı. DMO’nun Hamza Seyyid Eş-Şüheda Üssü'ndeki Halkla İlişkiler Dairesi tarafından bombardımanın üzerinden birkaç saat geçtikten sonra yapılan açıklamada, DMO Kara Kuvvetleri’nin, beş kişilik ‘bir terör hücresinin’ üyelerini tutukladığı bildirildi.
DMO’dan yapılan yazılı açıklamada, “Küresel hegemonya için pratik bir araç olan terörist grupların son zamanlarda nüfuz elde edebilmek için terör hücreleri göndermeye ve bölgemizde istikrarsızlaştırıcı eylemlerde bulunmaya yönelik kötü niyetli faaliyetlerinin ardından terör hücresi üyelerinin sabotaj saldırıları düzenleme niyetlerini itiraf etmeleri çerçevesinde teröristlerin IKBY’deki mevzileri bombalandı” denildi.
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra Tesnim Haber Ajansı, kimliğinin gizli kalmasını isteyen bir kaynaktan, güvenlik güçlerinin son birkaç gün içinde, İsrail basını tarafından Kudüs Gücü'nde subay olduğu belirtilen ve ABD’li bir generale, Fransız bir gazeteciye ve İsrailli bir diplomata suikast düzenlemeye çalıştığına dair bir itiraf videosu yayınlanan Mansur Resuli adlı kişiyi kaçıranları tutukladığı bilgisini aktardı.
İsrailli kaynaklar, geçtiğimiz hafta Mossad ve İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet'in adamlarından oluşan bir ekibin, suikastlara hazırlanan Kudüs Gücü'nün 860. Birimi'nde görevli bir subay olan Mansur Resuli’yi İran topraklarında sorguladığı bilgisi sızdırdılar. İsrailli kaynaklara göre suikastların engellenmesi, ABD Başkanı Joe Biden'ın DMO’yu Yabancı Terör Örgütleri (FTO) listesinden çıkarma niyetinden vazgeçmeye ikna etmede etkili oldu.
Daha sonra DMO’ya ait internet siteleri, yaklaşık bir yıl önce kaçırılıp bu tür itiraflarda bulunmaya zorlandığı belirtilen Resuli'nin bir videosunu yayınladı. Londra'dan Farsça yayın yapan Iran International kanalı ise Resuli'nin kimliğiyle ilgili yeni ayrıntıları ortaya çıkardı. Iran International’ın haberine göre Resuli, DMO adına çalışan ve Dalaber adlı sınır bölgelerinde yaşayanlar için bir kooperatif şirketi aracılığıyla kara para aklayan bir mafyanın bir üyesi. DMO ile yaptığı iş birliği karşılığında kaçak yollardan ithalat yapmasına izin veriliyor.
DMO, geçtiğimiz Mart ayında, İran resmi haber ajanslarının ‘İsrail’in Erbil'deki stratejik merkezleri’ olarak niteledikleri noktalar füzeli saldırılar düzenleyerek, saldırıyı İsrail’in Suriye'de düzenlediği bir bombardımanda İran askerlerinin öldürülmesine bir yanıt olarak gerekçelendirdi. IKBY hükümeti ise Mart ayındaki saldırının yabancı ülkelere ait noktaları değil, yalnızca sivil yerleşim alanlarını hedef aldığını açıklayarak uluslararası toplumu saldırı hakkında soruşturma başlatmaya çağırdı.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin geçtiğimiz Nisan ayında Tahran'ı ziyaret etmişti. Bakan Hüseyin, burada İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile düzenlediği basın toplantısında, ‘iki ülke arasındaki güvenlik sorunlarının diyalog yoluyla çözülmesi’ çağrısında bulundu. Iraklı Bakan, Tahran’da ‘önemli ve açık görüşmeler’ yaptığını belirterek iki ülkenin güvenliğinin, bölgenin güvenliğiyle ilişkili olduğunun altını çizdi.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.