Lavrov'un Cezayir'e yaptığı ‘ani’ ziyaretin arkasında ne var?

Gözlemciler, Cezayir üzerinde Avrupa'nın gaz ihtiyacını karşılamama konusunda Rus baskısı olduğunu düşünüyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
TT

Lavrov'un Cezayir'e yaptığı ‘ani’ ziyaretin arkasında ne var?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)

Ali Yahi
Görünen o ki Cezayir, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un ‘ani’ ziyareti ve müteakip uluslararası taraflara yapılan mesajlar ve atıflardan sonra Rus-Ukrayna savaşıyla ilgilenmeye başladı.  Belki de Moskova'nın gündemlerini ilerletmek için üzerine bahse girdiği bir müttefik olarak sınıflandırılabilir.
İçeriye güvenceler
Lavrov, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ile yaptığı görüşmede şu ifadeleri kullandı: “Rusya, Cezayir ve tüm gaz ihraç eden ülkeler halihazırda imzalanmış olan sözleşmelere uymayı kabul ediyor. İki ülkenin ekonomik iş birliğine ilişkin hükümetler arası komitesinin önümüzdeki birkaç ay içinde Cezayir'de bir toplantısı yapması planlanıyor. “Moskova, Cezayir'i destekliyor ve onu ABD ve müttefikleri tarafından göz ardı edilen devlet egemenliği ilkesinin çıkarı doğrultusunda arka çıkıyor” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, Cezayir Cumhurbaşkanı’nın Moskova'yı ziyareti konusunda resmi davetini yineleyerek, “Siyasi alanda ilişkilerin yanı sıra ticari, ekonomik, askeri, teknik, kültürel ve insani iş birliğini geliştirme konusundaki istekliliğimize dayanarak, Cumhurbaşkanı Tebbun’a, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’in kendisini Moskova’ya davet ettiğini bildirdik” dedi. Ekonomik yönü ile ilgili olarak Rus Bakan, "İki ülke arasında 3 milyar dolarlık ticaret hacmi bulunmakta, özellikle Rus şirketlerinin yoğun ilgisiyle bundan daha geniş beklentilerimiz var" ifadelerini kullandı.

Yurtdışına gönderilen mesajlar ve eleştiriler
Lavrov, Batı ile olan çekişmesi hakkında Avrupa Birliği'ni eleştirme fırsatını değerlendirerek “Rusya, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Rus varlıklarının dondurulması konusundaki tutumunu hırsızlık olarak görüyor. Avrupa Birliği'nin artık bağımsız bir dış politikası yok ve ABD'nin politikasıyla tamamen dayanışma içinde. Rusya, tek kutuplu bir dünyanın kurulmasını ve Birleşmiş Milletler'in (BM) temellerinin yıkılmasını önlemek için çalışacak” şeklinde konuştu.
Rus Bakan, Cezayir'in güney komşusu Mali'deki krizle ilgili olarak, “Bazı ülkeler tarafından Bamako'daki yeni otoriteye yaptırım duyurusu yapılması işe yaramayacak. Çözüm, siyasi bir iktidar geçişini desteklemekte yatıyor” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı Ramtane Lamamra ile yaptığı görüşmede,  "Her alanda yakın dostluk ilişkilerinin hızla gelişmesi nedeniyle, iki ülke arasında ikili ortaklığı yansıtacak yeni bir stratejik belge formüle etmeyi amaçlayan Cezayirli dostlarımızın girişimini destekledik” ifadelerini kullandı.

‘Güzelleme ve iğneleme’
Cumhurbaşkanı Tebbun ile Rus konuğu arasında, iki ülke arasında yaşanan gizli anlaşmalar hakkındaki gerçeği ortaya çıkaran ‘güzellemelerle’ yapılan açıklamalara rağmen, ziyaret hakkında açıklama yapılmaması soru işaretleri oluşturup merak uyandırıyor.  Cezayir Cumhurbaşkanı, Rus Bakan’a yaptığı konuşmada, ‘ülkesinin Rusya ile olan dostluk bağına sadık olduğunu’ söyledi. Tebbun, “Bu ziyaretten memnunuz ve iki dost ülke olarak ele alacak çok şeyimiz var. Birbirleriyle bağlantılılar çünkü sadece bu olaylar Ukrayna'da yaşanmıyor, bizim ikili ilişkilerimize de yansıyor” dedi.
Lavrov’un açıklamalarını incelediğimizde, Moskovalı Temsilci’nin yaptığı ‘iğnelemeler’ oldukça dikkat çekiyor. Bu, diplomatik ve belki de Cezayir için özellikle de ABD ve bazı Avrupa ülkeleriyle ekonomik ‘sorunlara’ neden olabilir. Özellikle de Washington liderliğindeki Batı ile Rusya arasındaki uluslararası fırtınanın ortasında dengeli bir tutum sergilemeyi seçtiği herkes için açık ve net bir hal aldıktan sonra. Bu, Cezayir kararının birçok dosya ve konuda mükerrerlikten uzak ‘bağımsızlığını’ ispatlayan bir tutumdur.

Güvenilir müttefik
Independent Arabia'ya konuşan Uluslararası İlişkiler Profesörü İdris Atiya, ziyaret ve Lavrov'un getirdikleri hakkında yaptığı yorumda, Rusya’nın, Cezayir'i güvenilir bir müttefik olarak gördüğünü söyleyerek, Cezayir’in özellikle de Ukrayna krizi sırasında Arap Temas Grubu aracılığıyla diplomatik davrandığına dikkat çekti. Bunun, iki ülke arasındaki iş birliğine yeni bir boyut kazandırdığına işaret eden Atiya, “Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanı konuşmasında, (Cezayir-Moskova) ekseninin Birleşmiş Milletler Antlaşması Dostluk Komitesi'ndeki varlığı ışığında küreselleştiğini vurgulayarak, tek kutupluluğu reddetmenin gerekliliğine atıfta bulundu” dedi. İki ülkenin 2001 yılında bir iş birliği anlaşması imzaladığını söyleyen Uluslararası İlişkiler Profesörü, “Ancak 2022 yılında askeri, siyasi, enerji, ekonomik, tarımsal ve kültürel tüm sektörlerde ilişkilerinin geleceği için ortak bir vizyon olacak stratejik bir yükseltme anlaşmasına hazırlanıyorlar. Bu anlaşma, Cumhurbaşkanı Tebbun’un Moskova ziyareti sırasında imzalanabilir” ifadelerini kullandı.
İdris Atiya, ayrıca “Cezayir askeri, ekonomik ve teknolojik alanlarda Afrika'da genişlemeye doğru gidiyor ve Rusya olaya bu açıdan bakıyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin derinliğinden bahsetmiyorum bile. Rusya, Güney Akdeniz'de ve Avrupa tarafında önde gelen bir güç olmak için Cezayir’i askeri olarak destekliyor. Moskova, Batı ile Rusya arasındaki ihtilafın çözümünde Cezayir'in rolüne güveniyor. Çünkü Cezayir, tüm taraflar arasında aynı mesafede duruyor” değerledirmesinde bulundu.

Stratejik ziyaret
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Abir Necva, Independent Arabia’ya verdiği özel bir röportajda, "Ziyaret, belki de en önemlisi Rusya'nın güvenilir bir müttefiki olan Cezayir'in Kuzey Afrika ve Batı Akdeniz'de dengeyi sağlayabileceği yönünde birçok mesaj içeriyor. İki ülke arasındaki çıkarların kesişimi ve vizyon uzlaşması, ziyareti; boyutları ve çerçeveleri bir sonraki aşamada ortaya çıkacak olan stratejik bir ittifakın ilanı haline getiriyor. Koordinasyon, birkaç dosyayı içeren stratejik bir nitelik kazanacak. Gaz ve Batı Sahra dosyası listenin başında yer alırken, Sahel bölgesinin güvenliğinin sağlanması ve Fransa'nın (G5) paralel kuruluşunu açıklamasının ardından faaliyetlerini askıya alan Cezayir, Mali, Nijer ve Moritanya'yı içeren ‘Saha Ülkeleri Girişimi’nin etkinleştirilmesini de içermesi bekleniyor. Nijerya ve Cezayir'i Nijer üzerinden bağlayan gaz boru hattının hızlandırılması, Doğu Avrupa'daki savaş ve eski kıtanın ana Rus tedarikçisinden enerji kaynaklarını güvence altına alma eğilimi ışığında ele alınacak önemli dosyalardan biri gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
Necva, ziyaretin açıklanmaması konusunda ise, “Bunun nedeni, medya propagandasından uzak stratejik bir nitelik taşımasıdır. Ukrayna savaşında olayların ve gelişmelerin hızlanması, bu tür ziyaretleri istişare ve koordinasyon için zorunlu kılacaktır” dedi.
Cezayir'e yapılan böyle bir ziyaretin Batılı ülkeler nezdinde ayıplanması ve şantaja açık hale getirilmesi konusunda, “Bizi Batılı ülkelerle birleştiren, çıkara dayalı ve mütekabiliyet ilkesine dayalı ortaklık anlaşmalarıdır. Batı tarafının, özellikle Cezayir gazına ve iş birliğine ihtiyacı olduğu için şantaj uygulamasına izin vermeyen bir konumda olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Pozitif tarafsızlık ilkesine bağlılık
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Modern ve Çağdaş Tarih Profesörü Rabah Lounici, “Cezayir, birkaç Batılı yetkili tarafından da ziyaret edildi. Bu, ülkenin Afrika'ya bir giriş olarak ve Akdeniz'e bakan stratejik konumundan kaynaklanıyor. Rus-Ukrayna savaşının topyekûn bir savaşa dönüşmesi durumunda tüm çatışan güçlerin Cezayir’e ihtiyaç duymasını sağlayan şey budur. Ancak bunu göreceli olarak göz ardı etsek bile, Cezayir doğalgaza sahiptir ve Rus gazı sıkıntısı çekecek olan Avrupa ülkeleri için bir can simidi olabilir. Rusya, Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacını karşılamaması konusunda Cezayir'e baskı uygulayabilir. Moskova, Cezayir'i, örneğin buğday gibi çeşitli alanlardaki yardımı karşılığında Batı'nın kendisine uyguladığı ekonomik ablukayı kırmak için de kullanabilir. Cezayir bugün örs ve çekiç arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.
Lounici ayrıca şu değerlendirmede bulundu: “Cezayir'in politikası, pozitif tarafsızlık ilkesine bağlı kalmak ve Batı-Rusya çatışmasını kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmaktır. Ancak bu politika, iki taraf arasında bir denge olması durumunda olumlu olduğu gibi, Ruslar mağlup olması durumunda olumsuz yönleri de vardır. Ağır bir bedel ödeyecektir. Bununla ilgili işaretler, yetkililerinden birinin açıkça Cezayir'in Rusya'ya desteğine atıfta bulunduğu İspanya'nın bazı pozisyonlarında görünmeye başladı bile. Bu bir işaret ve ona yönelik dolaylı bir diplomatik tehdidin dilidir. Cezayir, çeşitli dönüşümleri doğru okumalı, rol almak istiyorsa tarafsız ve aynı mesafede olmalı ve hesapta olmayan gelişmelerden kaçınmalıdır.”



Şahinler Pezeşkiyan ile Trump arasındaki flörtöz dile kulak asmıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Şahinler Pezeşkiyan ile Trump arasındaki flörtöz dile kulak asmıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Hadi Torfi

Donald Trump'ın ABD Başkanı seçilmesinden itibaren, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın hükümet ekibi üyeleri, Washington'a müzakere masasına dönüş yönünde flörtöz mesajlar gönderiyor. Trump da yönetiminin ilk günlerinde İran'a övgüler yağdırarak, Tahran'ın nükleer silaha sahip olmadan “büyük ve başarılı bir ülke” olmasını umduğunu dile getirdi.

Mesud Pezeşkiyan hükümetinden birçok yetkili, “Trump yönetiminden henüz herhangi bir mesaj almadıklarını” tekrar tekrar dile getirdi; bu da yeni yönetimle iletişim kanallarını aktifleştirme konusunda bir istek ve heyecan olduğunu gösteriyor. Zira ekonomiden sorumlu yetkililer daha önce, uluslararası yaptırımların devam etmesi halinde ülkenin ekonomik çöküşle karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunmuşlardı.

Mesud Pezeşkiyan 29 Ocak'ta gazetecilere, “Yeni ABD yönetiminden henüz herhangi bir mesaj almadık” dedi. Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi de daha sonra Pezeşkiyan'ın sözlerini tekrarlayarak, “ABD yönetiminden net bir mesaj almadık. Biz kendisine herhangi bir mesaj göndermedik, kendisinden de herhangi bir mesaj almadık, söylenenler sadece medya tahminleridir” dedi.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre  İran Cumhurbaşkanı Stratejik İşler Yardımcısı Muhammed Cevad Zarif ise İsrail hariç herkesle müzakereye inandığını belirterek, “Önce ABD’nin tutumunu bilmeliyiz" dedi.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD merkezli NBC televizyonuna yaptığı açıklamada, Tahran'ın ABD ile “temel müzakerelere” hazır olduğunu vurgulamıştı. Cevad Zarif, Davos Forumu'ndaki temasları sırasında “Umarım Sayın Trump ikinci dönemde daha yenilikçi ve gerçekçi olur, nükleer anlaşmadan çekilmesinin bize nelere mal olduğunu bilir” ifadelerini kullanmıştı.

ABD ile bu müzakere arzusu İran içindeki “muhafazakar hareketin” de dikkatinden kaçmadı. Bu açıklamalar, ister Dini Lider’e bağlı radyo ve televizyon kurumlarında, isterse gazeteler, medya merkezleri ve hatta cami minberleri olsun pozisyonlarını ifade edebilecekleri platformlara sahip olan muhafazakar yetkililerden gelen güçlü bir muhalefet dalgasını tetikledi.

Uzmanlar Meclisi Başkanı Muhammed Ali Muvahhidi, “Aramızda ABD ve İsrail'den korkanların olduğu konusunda şüphe yok. Onlar, ABD'nin tehditlerine aldanmamalılar, zira ABD'nin güçlü olduğu doğru, ama Allah ondan daha güçlü” dedi.

Rejimin Dini Lideri’nin Eserlerini Koruma ve Yayma Ofisi üyesi Mehdi Fazaili ise “Hemşehri” gazetesine bir makale yazarak, “İran ile ABD arasındaki müzakerelerin ABD'nin yeniden konumlanmasında büyük etkisi var. Bu bütün dünyaya yapılmış büyük bir ihanettir” dedi. Tahran Milletvekili Murtaza Mahmud, “Cumhurbaşkanına müzakere tiyatrosu oynama yönünde tavsiyede bulunan kişi ya işini bilmeyen bir danışmandır ya da aramıza sızmış bir elemandır” dedi. Meşhed Milletvekili Ali Asğar Nakhaeirad ise İran Cumhurbaşkanı'nın ABD ile müzakere yürütme yetkisinin olmadığını söyledi. “Kasım Süleymani'nin katillerinden intikam almak, Dini Lider'in verdiği bir karardır ve Pezeşkiyan, yetki sınırları içinde konuşmalıdır” diye ekledi. Pezeşkiyan, NBC'ye yaptığı açıklamada, “Donald Trump'a suikast düzenlemeyi planlamıyoruz ve doğrudan müzakerelere karşı değiliz. Verdiği sözleri ve vaatleri yerine getirmeyen diğer taraftır” demişti.

ABD Başkanı Donald Trump, önceki döneminden farklı olarak İran'a yönelik tutumunda daha esnek görünüyor ve İran'ın tartışmalı nükleer programı konusunda Tahran ile bir anlaşmaya varma isteğinin altını çiziyor. Ayrıca yeni bir nükleer anlaşmanın imzalanmasının gerekliliğini vurgulayarak, “büyük ve başarılı bir İran” görmeyi umduğunu da söyledi. “ABD ve İsrail'in İran içinde kan dökmek istediği yönündeki iddialar doğru değil” dedi. İran ile savaşmadan bir anlaşmaya varılmasının gerekliliğine işaret ederek, “İran'a barışçıl bir şekilde büyüme ve gelişme fırsatı veren, değerlendirilebilecek barışçıl bir nükleer anlaşmanın imzalanmasını” tercih ettiğini söyledi. Trump bu açıklamaları, Tahran'a yönelik azami baskıyı yeniden hayata geçiren ilgili başkanlık kararnamelerini imzalamasının ardından yaptı. Keza imza sırasında bu baskıyı yeniden hayata geçirme emrini verme konusunda tereddüt ettiğini vurguladı.

İran, uluslararası yaptırımlar nedeniyle içinden çıkılması zor bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyor. Bu durum, ulusal para biriminin dolar karşısında değer kaybetmesi, işsizliğin yaygınlaşması ve yüksek enflasyon oranlarıyla kendini gösteriyor. Kaldı ki Donald Trump, ABD yönetimindeki ilk ayını doldurmadan İran'da dolar yeni bir yükseliş kaydederek 91,5 bin tümene ulaşırken, İngiliz sterlininin fiyatı 111,4 bin tümeni aştı. Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini kazandığının açıklanmasından bu yana geçen üç ayda İran piyasalarında doların fiyatı yüzde 25, altının (külçe) fiyatı ise yüzde 29 yükseldi. Bu, yaptırımlar nedeniyle zaten yalpalayan İran ekonomisi için yeni bir darbe oldu.

İran Ekonomi Bakanı Abdunnasır Hemmati, “Yaptırımlar bizim için büyük bir tehdit oluşturuyor ve bunların kaldırılması en büyük önceliğimiz olmalı” demişti. “Petrol yaptırımlarının kaldırılması bizim için her zamankinden daha önemli hale geldi” diye de hatırlatmıştı.

İran, dünya ülkeleriyle ticaret konusunda bir kriz ile karşı karşıya. İran gümrüklerinden alınan son istatistiklere göre, ülke 178 ülkeyle ticari alışverişte bulunuyor ve bu alışverişin yüzde 80'i sadece 10 ülkeyle yapılıyor. Bunlardan 7'si komşu ve Ortadoğu bölgesinden ülkeler, 2'si Asya'dan, 1'i ise Avrupa'dan.

Bu istatistiklere göre Tahran'ın en büyük ekonomik ortakları sırasıyla Çin, BAE, Türkiye, Irak, Hindistan, Pakistan, Rusya, Umman, Almanya ve Afganistan'dır. İran ekonomik sisteminin ithalata dayalı olması sonucunda, İran piyasalarında temel ve belirleyici birim olan doların değeri, çeşitli temel emtiaların fiyatlarını çok belirgin bir şekilde etkiliyor. Son üç ayda kurun benzeri görülmemiş bir hızla arttığı bir dönemde, İranlıların yüzde 80'inden fazlasının, özellikle de kamu ve özel kurum ve kuruluşlarda çalışanların ve memurların geliri değişmedi ve maaşlarında kayda değer bir artış yaşanmadı.

Son günlerde, ulusal para biriminde yaşanan sert dalgalanmalar sonucu oluşan kayıplar sebebiyle çok sayıda esnaf, atölye ve iş yeri sahibi ekonomik faaliyetlerini durdurdu. Mesud Pezeşkiyan hükümeti ekonomiyi canlandırma konusunda pek çok zorlukla yüzleşirken, ülke içindeki “muhafazakarlar”dan ABD ve müttefiklerine karşı sert tavır alma yönünde çağrılar geliyor. Ayrıca ABD ile müzakerelere karşı çıkıyorlar ki bu da krizin daha da tırmanacağının göstergesi. Seçim öncesi halka verdiği ve çoğunluğu ekonomik olan vaatleri yerine getiremezse istifa edeceğini söyleyen reformist Cumhurbaşkanı’na gelince, çökmekte olan bir ekonomi, yaptırımların kaldırılması konusunda hiçbir istek göstermeyen, ayrıca yaşanan zorlukların kendi kendine yeterlilik ve yerel ekonominin canlandırılması için bir fırsat olduğunu savunan bir hareketle karşı karşıya bulunuyor. Sahadaki istatistikler ve sonuçları ise radikal muhafazakarların iddialarından çok uzak görünüyor.