Lavrov'un Cezayir'e yaptığı ‘ani’ ziyaretin arkasında ne var?

Gözlemciler, Cezayir üzerinde Avrupa'nın gaz ihtiyacını karşılamama konusunda Rus baskısı olduğunu düşünüyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
TT

Lavrov'un Cezayir'e yaptığı ‘ani’ ziyaretin arkasında ne var?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)

Ali Yahi
Görünen o ki Cezayir, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un ‘ani’ ziyareti ve müteakip uluslararası taraflara yapılan mesajlar ve atıflardan sonra Rus-Ukrayna savaşıyla ilgilenmeye başladı.  Belki de Moskova'nın gündemlerini ilerletmek için üzerine bahse girdiği bir müttefik olarak sınıflandırılabilir.
İçeriye güvenceler
Lavrov, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ile yaptığı görüşmede şu ifadeleri kullandı: “Rusya, Cezayir ve tüm gaz ihraç eden ülkeler halihazırda imzalanmış olan sözleşmelere uymayı kabul ediyor. İki ülkenin ekonomik iş birliğine ilişkin hükümetler arası komitesinin önümüzdeki birkaç ay içinde Cezayir'de bir toplantısı yapması planlanıyor. “Moskova, Cezayir'i destekliyor ve onu ABD ve müttefikleri tarafından göz ardı edilen devlet egemenliği ilkesinin çıkarı doğrultusunda arka çıkıyor” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, Cezayir Cumhurbaşkanı’nın Moskova'yı ziyareti konusunda resmi davetini yineleyerek, “Siyasi alanda ilişkilerin yanı sıra ticari, ekonomik, askeri, teknik, kültürel ve insani iş birliğini geliştirme konusundaki istekliliğimize dayanarak, Cumhurbaşkanı Tebbun’a, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’in kendisini Moskova’ya davet ettiğini bildirdik” dedi. Ekonomik yönü ile ilgili olarak Rus Bakan, "İki ülke arasında 3 milyar dolarlık ticaret hacmi bulunmakta, özellikle Rus şirketlerinin yoğun ilgisiyle bundan daha geniş beklentilerimiz var" ifadelerini kullandı.

Yurtdışına gönderilen mesajlar ve eleştiriler
Lavrov, Batı ile olan çekişmesi hakkında Avrupa Birliği'ni eleştirme fırsatını değerlendirerek “Rusya, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Rus varlıklarının dondurulması konusundaki tutumunu hırsızlık olarak görüyor. Avrupa Birliği'nin artık bağımsız bir dış politikası yok ve ABD'nin politikasıyla tamamen dayanışma içinde. Rusya, tek kutuplu bir dünyanın kurulmasını ve Birleşmiş Milletler'in (BM) temellerinin yıkılmasını önlemek için çalışacak” şeklinde konuştu.
Rus Bakan, Cezayir'in güney komşusu Mali'deki krizle ilgili olarak, “Bazı ülkeler tarafından Bamako'daki yeni otoriteye yaptırım duyurusu yapılması işe yaramayacak. Çözüm, siyasi bir iktidar geçişini desteklemekte yatıyor” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı Ramtane Lamamra ile yaptığı görüşmede,  "Her alanda yakın dostluk ilişkilerinin hızla gelişmesi nedeniyle, iki ülke arasında ikili ortaklığı yansıtacak yeni bir stratejik belge formüle etmeyi amaçlayan Cezayirli dostlarımızın girişimini destekledik” ifadelerini kullandı.

‘Güzelleme ve iğneleme’
Cumhurbaşkanı Tebbun ile Rus konuğu arasında, iki ülke arasında yaşanan gizli anlaşmalar hakkındaki gerçeği ortaya çıkaran ‘güzellemelerle’ yapılan açıklamalara rağmen, ziyaret hakkında açıklama yapılmaması soru işaretleri oluşturup merak uyandırıyor.  Cezayir Cumhurbaşkanı, Rus Bakan’a yaptığı konuşmada, ‘ülkesinin Rusya ile olan dostluk bağına sadık olduğunu’ söyledi. Tebbun, “Bu ziyaretten memnunuz ve iki dost ülke olarak ele alacak çok şeyimiz var. Birbirleriyle bağlantılılar çünkü sadece bu olaylar Ukrayna'da yaşanmıyor, bizim ikili ilişkilerimize de yansıyor” dedi.
Lavrov’un açıklamalarını incelediğimizde, Moskovalı Temsilci’nin yaptığı ‘iğnelemeler’ oldukça dikkat çekiyor. Bu, diplomatik ve belki de Cezayir için özellikle de ABD ve bazı Avrupa ülkeleriyle ekonomik ‘sorunlara’ neden olabilir. Özellikle de Washington liderliğindeki Batı ile Rusya arasındaki uluslararası fırtınanın ortasında dengeli bir tutum sergilemeyi seçtiği herkes için açık ve net bir hal aldıktan sonra. Bu, Cezayir kararının birçok dosya ve konuda mükerrerlikten uzak ‘bağımsızlığını’ ispatlayan bir tutumdur.

Güvenilir müttefik
Independent Arabia'ya konuşan Uluslararası İlişkiler Profesörü İdris Atiya, ziyaret ve Lavrov'un getirdikleri hakkında yaptığı yorumda, Rusya’nın, Cezayir'i güvenilir bir müttefik olarak gördüğünü söyleyerek, Cezayir’in özellikle de Ukrayna krizi sırasında Arap Temas Grubu aracılığıyla diplomatik davrandığına dikkat çekti. Bunun, iki ülke arasındaki iş birliğine yeni bir boyut kazandırdığına işaret eden Atiya, “Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanı konuşmasında, (Cezayir-Moskova) ekseninin Birleşmiş Milletler Antlaşması Dostluk Komitesi'ndeki varlığı ışığında küreselleştiğini vurgulayarak, tek kutupluluğu reddetmenin gerekliliğine atıfta bulundu” dedi. İki ülkenin 2001 yılında bir iş birliği anlaşması imzaladığını söyleyen Uluslararası İlişkiler Profesörü, “Ancak 2022 yılında askeri, siyasi, enerji, ekonomik, tarımsal ve kültürel tüm sektörlerde ilişkilerinin geleceği için ortak bir vizyon olacak stratejik bir yükseltme anlaşmasına hazırlanıyorlar. Bu anlaşma, Cumhurbaşkanı Tebbun’un Moskova ziyareti sırasında imzalanabilir” ifadelerini kullandı.
İdris Atiya, ayrıca “Cezayir askeri, ekonomik ve teknolojik alanlarda Afrika'da genişlemeye doğru gidiyor ve Rusya olaya bu açıdan bakıyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin derinliğinden bahsetmiyorum bile. Rusya, Güney Akdeniz'de ve Avrupa tarafında önde gelen bir güç olmak için Cezayir’i askeri olarak destekliyor. Moskova, Batı ile Rusya arasındaki ihtilafın çözümünde Cezayir'in rolüne güveniyor. Çünkü Cezayir, tüm taraflar arasında aynı mesafede duruyor” değerledirmesinde bulundu.

Stratejik ziyaret
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Abir Necva, Independent Arabia’ya verdiği özel bir röportajda, "Ziyaret, belki de en önemlisi Rusya'nın güvenilir bir müttefiki olan Cezayir'in Kuzey Afrika ve Batı Akdeniz'de dengeyi sağlayabileceği yönünde birçok mesaj içeriyor. İki ülke arasındaki çıkarların kesişimi ve vizyon uzlaşması, ziyareti; boyutları ve çerçeveleri bir sonraki aşamada ortaya çıkacak olan stratejik bir ittifakın ilanı haline getiriyor. Koordinasyon, birkaç dosyayı içeren stratejik bir nitelik kazanacak. Gaz ve Batı Sahra dosyası listenin başında yer alırken, Sahel bölgesinin güvenliğinin sağlanması ve Fransa'nın (G5) paralel kuruluşunu açıklamasının ardından faaliyetlerini askıya alan Cezayir, Mali, Nijer ve Moritanya'yı içeren ‘Saha Ülkeleri Girişimi’nin etkinleştirilmesini de içermesi bekleniyor. Nijerya ve Cezayir'i Nijer üzerinden bağlayan gaz boru hattının hızlandırılması, Doğu Avrupa'daki savaş ve eski kıtanın ana Rus tedarikçisinden enerji kaynaklarını güvence altına alma eğilimi ışığında ele alınacak önemli dosyalardan biri gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
Necva, ziyaretin açıklanmaması konusunda ise, “Bunun nedeni, medya propagandasından uzak stratejik bir nitelik taşımasıdır. Ukrayna savaşında olayların ve gelişmelerin hızlanması, bu tür ziyaretleri istişare ve koordinasyon için zorunlu kılacaktır” dedi.
Cezayir'e yapılan böyle bir ziyaretin Batılı ülkeler nezdinde ayıplanması ve şantaja açık hale getirilmesi konusunda, “Bizi Batılı ülkelerle birleştiren, çıkara dayalı ve mütekabiliyet ilkesine dayalı ortaklık anlaşmalarıdır. Batı tarafının, özellikle Cezayir gazına ve iş birliğine ihtiyacı olduğu için şantaj uygulamasına izin vermeyen bir konumda olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Pozitif tarafsızlık ilkesine bağlılık
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Modern ve Çağdaş Tarih Profesörü Rabah Lounici, “Cezayir, birkaç Batılı yetkili tarafından da ziyaret edildi. Bu, ülkenin Afrika'ya bir giriş olarak ve Akdeniz'e bakan stratejik konumundan kaynaklanıyor. Rus-Ukrayna savaşının topyekûn bir savaşa dönüşmesi durumunda tüm çatışan güçlerin Cezayir’e ihtiyaç duymasını sağlayan şey budur. Ancak bunu göreceli olarak göz ardı etsek bile, Cezayir doğalgaza sahiptir ve Rus gazı sıkıntısı çekecek olan Avrupa ülkeleri için bir can simidi olabilir. Rusya, Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacını karşılamaması konusunda Cezayir'e baskı uygulayabilir. Moskova, Cezayir'i, örneğin buğday gibi çeşitli alanlardaki yardımı karşılığında Batı'nın kendisine uyguladığı ekonomik ablukayı kırmak için de kullanabilir. Cezayir bugün örs ve çekiç arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.
Lounici ayrıca şu değerlendirmede bulundu: “Cezayir'in politikası, pozitif tarafsızlık ilkesine bağlı kalmak ve Batı-Rusya çatışmasını kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmaktır. Ancak bu politika, iki taraf arasında bir denge olması durumunda olumlu olduğu gibi, Ruslar mağlup olması durumunda olumsuz yönleri de vardır. Ağır bir bedel ödeyecektir. Bununla ilgili işaretler, yetkililerinden birinin açıkça Cezayir'in Rusya'ya desteğine atıfta bulunduğu İspanya'nın bazı pozisyonlarında görünmeye başladı bile. Bu bir işaret ve ona yönelik dolaylı bir diplomatik tehdidin dilidir. Cezayir, çeşitli dönüşümleri doğru okumalı, rol almak istiyorsa tarafsız ve aynı mesafede olmalı ve hesapta olmayan gelişmelerden kaçınmalıdır.”



Hamas iktidardan “onurlu bir çıkış yolu” mu arıyor?

İsrailli rehineleri Gazze'nin merkezindeki Deyr el-Belah'te Kızıl Haç ekibine teslim etmeden önce onlara eşlik eden Hamas üyeleri, 8 Şubat 2025 (AFP)
İsrailli rehineleri Gazze'nin merkezindeki Deyr el-Belah'te Kızıl Haç ekibine teslim etmeden önce onlara eşlik eden Hamas üyeleri, 8 Şubat 2025 (AFP)
TT

Hamas iktidardan “onurlu bir çıkış yolu” mu arıyor?

İsrailli rehineleri Gazze'nin merkezindeki Deyr el-Belah'te Kızıl Haç ekibine teslim etmeden önce onlara eşlik eden Hamas üyeleri, 8 Şubat 2025 (AFP)
İsrailli rehineleri Gazze'nin merkezindeki Deyr el-Belah'te Kızıl Haç ekibine teslim etmeden önce onlara eşlik eden Hamas üyeleri, 8 Şubat 2025 (AFP)

Salim er-Reyyis

Hamas Hareketi’nin askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları, geçtiğimiz ocak ayı sonlarında sözcüsü Ebu Ubeyde aracılığıyla, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik 470 gün süren imha savaşı sırasında, 2024 yılının temmuz ayında İsrail ordusu tarafından düzenlenen bir hava saldırısında Kassam Tugayları Genel Komutanı Muhammed ed-Dayf'ın öldüğünü duyurdu. Oysa Hamas, bundan önce yaptığı birkaç açıklamada Dayf’ın öldüğü iddiaları yalanlanmıştı. Dayf’ın öldüğü, Hamas ile İsrail arasında ateşkes ve esir takası anlaşmasına varıldığının duyurulmasının üzerinden yaklaşık iki hafta geçtikten sonra açıklandı.

İzzettin el-Kassam Tugayları, İsrail'in Hamas'ın ikinci adamı olarak gördüğü Dayf'ın yanı sıra, aralarında Genel Komutan Yardımcısı Mervan İsa'nın da bulunduğu bazı askeri konsey liderlerinin, Kassam Tugaylarının Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerinden sorumlu üç komutanının ve İsrail ordusunun savaş sırasında öldürüldüklerini açıkladığı, ancak Hamas ya da Kassam Tugayları tarafından doğrulanmayan başka komutanlarını da yitirdi.

Kassam Tugayları, Hamas Hareketi’nin 1987 yılında kurulmasından beri yaklaşık kırk yıldır İsrail ordusuyla girdiği tüm askeri çatışmalarda güvendiği askeri gücün kaynağı olduğu için hareket tarafından güvenliğinin garantörü olarak görülüyor. Hamas, geçtiğimiz yılın temmuz ayı sonlarında İsrail tarafından İran'da öldürülen eski Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin başkanlığında ulusal birlik hükümeti kurduktan sonra, Filistin Yasama Meclisi (PLC) seçimlerine katılmasından bir yıl sonra 2007 yılında Gazze Şeridi'nin askeri kontrolünde en önemli rolü oynayan bu askeri kanadına güveniyordu.

Hamas liderlerinin 2007'den önce Fetih Hareketi (El Fetih) tarafından yönetilen Filistin Ulusal Yönetimi (PNA) liderleriyle çatışmasının ardından Hamas, Kassam Tugayları'nı kullanarak PNA’nın güvenlik güçleriyle çatıştı. Bunun sonucunda PNA geri çekildi ve Hamas, iktidarı ele geçirerek Gazze'de silah zoruyla kendini kabul ettirdi. Hamas, Gazze Şeridi'ni yönetmek için polis ve güvenlik teşkilatları kurmanın yanı sıra, özellikle varlığını etkileyebilecek ve bugüne kadar iktidarını ve kontrolünü sürdürmesini sağlayacak güvenlik sorunlarının takibini tamamen Kassam Tugayları üyelerinin ve komutanlarının uzmanlığına ve yeteneklerine bıraktı.

Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki 17 yıllık iktidarı, çatışmaları ve savaşları sırasında Kassam Tugayları'nın önde gelen birçok komutanı, İsrail ordusu tarafından suikasta uğradı. Bunlardan bazıları hedefine ulaşırken, özellikle geçtiğimiz yıllarda Dayf’a yönelik birçok suikast girişimi başarısız oldu. Ancak İsrail'in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü son imha savaşı, Kassam Tugaylarının en fazla ve en önde gelen komutanlarının öldürüldüğü en uzun süreli ve en şiddetli savaş oldu. Bu da Kassam Tugayları içinde çok sayıda üst düzey makam ve mevkiin bir sonraki aşamada boş kalacağı anlamına geliyor.

Hamas’ın Gazze Şeridi’ndeki 17 yıllık iktidarı, çatışmaları ve savaşları sırasında Kassam Tugayları'nın önde gelen birçok komutanı İsrail ordusu tarafından suikasta uğradı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Filistinli yazar ve siyasi analist Aziz el-Masri değerlendirmesinde şunları söyledi:

“Ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bu yana Hamas ve askeri taburları, savaş sırasında, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ni bölmesi ve kara işgalleri sırasında geniş alanları ele geçirmesi ve kontrol etmesi sonucunda birçoğuyla iletişimin kesildiği kayıp komutanlarını ve savaşçılarını arıyor. Öyle ki sadece askeri komutanlar için değil, aynı zamanda Hamas'ın daha sonra suikast düzenlendiğini açıkladığı bazı siyasi liderler ve Siyasi Büro üyeleri için de yer altında tünellerde ve yer üstünde aramaların yoğunlaştırılması gerekti.”

Hamas'ın aralarında Dayf ve İsa'nın da bulunduğu çok sayıda askeri liderinin savaş sırasında İsrail'in tarafından düzenlenen suikastlar sonucunda öldürüldüğünü kesin olarak bildiğini belirten Masri’ye göre Hamas, bu bilgiye sahip olmasına rağmen güvenlik kaygıları nedeniyle o dönemde bunu resmi olarak açıklayamadı. Bu durum İsrail'in ve ordusunun, suikast operasyonlarının gerçekleştirildiği dönemdeki başarısının belirsizliği karşısında şaşkınlığa düşmesine yol açtı.

Bunun yanında ateşkes yürürlüğe girdikten sonra Hamas ve Kassam Tugayları savaşın fiilen bittiğini düşündü. Bu yüzden resmi yas ilanın yanı sıra, fedakarlıklarını ve son yıllarda İsrail'e karşı gerçekleştirdikleri askeri eylemleri onurlandırmak ve en önemlisi de Hamas'ta Şura Konseyi, Siyasi Büro, Askeri Konsey ve diğer kurumlarda iç seçimlere hazırlık için suikasta kurban giden liderlerin isimlerinin açıklanması gerekiyordu.

Masri’nin edindiği bilgilere göre Hamas iç seçimlerini, en geç bu yılın ilk yarısında Cezayir'de yapmayı planlıyor. Bu da İsrail'in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü son savaş sırasında Gazze’de ve Gazze dışında Hamas’ın çeşitli liderlik kademelerindeki 30'dan fazla liderini öldürmesinin ardından Şura Konseyi, Siyasi Büro ve Askeri Konsey'de boş kalan çok sayıda makama yeni isimler getirmek için yaptığı düzenlemelere uygun.

Başta Muhammed ed-Dayf olmak üzere, Askeri Konseyin üst düzey komutanlarının suikasta uğraması sonucunda meydana gelebilecek değişikliklerle birlikte, Dayf Gazzeliler arasında tanınmadığı ve İsrail ordusu ile istihbarat servisleri onun kişiliği ve geçmişi hakkında son yıllarda spekülasyonlar yaptığı için geriye “Hamas'ın askeri kanadı olarak Kassam Tugayları'nı ne bekliyor? Önceki yıllarda olduğu gibi varlığını ve askeri çalışmalarını sürdürebilecek mi?” gibi sorular kalıyor.

Hamas'ın Askeri Konseyi feshetme ya da çalışmalarını ve rolünü sınırlama niyetinde olduğuna dair herhangi bir işaret bulunmadığını, özellikle son yıllarda sadece savaşla ilgili kararlarda değil, İsrail ile müzakerelerde ve Gazze Şeridi'ndeki 17 yıllık iktidar sırasındaki kararların alınmasında da önemli bir söz sahibi olduğunu düşünen Masri, “Bazen askeri kanat tarafından alınan kararlar siyasi kanadın elini kolunu bağladı” değerlendirmesinde bulundu.

Masri, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hamas'ın önümüzdeki dönemde askeri adımlardan çok siyasi adımlar atmasını gerektiren bir sonraki aşamaya hazırlık olarak, geçmişe kıyasla daha düşük düzeyde askeri eyleme başvurabileceğine inanıyorum.

İsrail sadece siyasi ve askeri düzeyde değil, hükümet düzeyinde de Hamas liderlerine suikastlar düzenledi. Örneğin, savaşın ilk aylarında Hamas hükümetinin Çalışma Takip Komitesi Başkanı İsam ed-Dalis ve Hamas'a bağlı çeşitli bakanlıkların yetkililerinin öldürülmesi hükümette boşluklara neden oldu.

Hamas, önümüzdeki dönemde askeri adımlardan çok siyasi adımlar gerektiren yeni bir aşamaya hazırlık anlamında, geçmişe kıyasla daha düşük düzeyde askeri eylemlere başvurabilir.

İsrail, Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaş sırasında tekrarladığı gibi Hamas'ı ortadan kaldırmayı başaramamış olabilir. Oysa bu, daha savaşın ilk günlerinden beri İsrailli yetkililerin, özellikle de savaşı hedeflerine ulaştıracağını ve Hamas'ın Gazze'deki varlığını ortadan kaldıracağını defalarca kez tekrarlayan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ana hedeflerinden biriydi. Ancak Hamas’ın tüm kademelerini etkileyen suikastlar, mevcut liderlerini düşünmeye ve iktidardan çıkmanın bir yolunu aramaya itti. Masri'ye göre Hamas, Filistin siyaset sahnesindeki varlığını sürdürmeye çalışırken onurlu bir şekilde, en azından parçaları toplayana kadar önümüzdeki birkaç yıl boyunca iktidardan uzak duracak.

XCDVFGBR
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki yıkımın boyutlarını gösteren bir fotoğraf, 20 Ocak 2025 (Reuters)

Hamas’ın eski Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin, üst düzey yetkililerinden Salih Aruri’nin, Heniyye'nin yerine geçtikten sonra Siyasi Büro Başkanı olan ve İsrail tarafından 7 Ekim 2023 saldırısını planlamakla suçlanan Yahya Sinvar'ın ve tüm bu suikastlara kurban giden diğer üst düzey liderlerin öldürülmesi gibi savaş sırasında başına gelenlerden sonra Hamas, iktidardaki ve siyaset sahnesindeki varlığını nasıl devam ettirecek?

Filistinli yazar ve siyasi analist Masri, bu noktada şu değerlendirmelerde bulundu:

“Birinci yol olarak Gazze Şeridi'ndeki güvenlik ve idari unsurlarını, Gazze Şeridi'nde yönetimi yeniden tesis edebilecek Filistin Yönetimi kurumları ve bakanlıkları içine entegre edebilir.  İkinci yol ise Filistin hükümetinde çeşitli görevler üstlenebilecek Hamas ile bağlantılı kişiler aracılığıyla, dolaylı olarak Filistinlilerin siyasi ortaklığına yönelik bir girişimde bulunabilir.”

Masri, hedefine ulaşmasını sağlamak amacıyla ve geçtiğimiz aylarda Arap ülkeleri ve uluslararası toplumun arabuluculuk çabalarıyla İsrail ile yapılan müzakerelere paralel olarak, Hamas'ın iktidardan çıkmanın bir yolunu bulmak ve kalan üyelerinin ve liderlerinin zarar görmeyeceğine dair güvence almak için Arap ülkeleri ve ABD yönetimine yakın isimler ve hükümetler de dahil olmak üzere, Batılı taraflarla istişareler yürüttüğüne ve yürütmekte olduğuna dikkat çekti.