Lavrov'un Cezayir'e yaptığı ‘ani’ ziyaretin arkasında ne var?

Gözlemciler, Cezayir üzerinde Avrupa'nın gaz ihtiyacını karşılamama konusunda Rus baskısı olduğunu düşünüyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
TT

Lavrov'un Cezayir'e yaptığı ‘ani’ ziyaretin arkasında ne var?

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbune ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (AFP)

Ali Yahi
Görünen o ki Cezayir, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un ‘ani’ ziyareti ve müteakip uluslararası taraflara yapılan mesajlar ve atıflardan sonra Rus-Ukrayna savaşıyla ilgilenmeye başladı.  Belki de Moskova'nın gündemlerini ilerletmek için üzerine bahse girdiği bir müttefik olarak sınıflandırılabilir.
İçeriye güvenceler
Lavrov, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ile yaptığı görüşmede şu ifadeleri kullandı: “Rusya, Cezayir ve tüm gaz ihraç eden ülkeler halihazırda imzalanmış olan sözleşmelere uymayı kabul ediyor. İki ülkenin ekonomik iş birliğine ilişkin hükümetler arası komitesinin önümüzdeki birkaç ay içinde Cezayir'de bir toplantısı yapması planlanıyor. “Moskova, Cezayir'i destekliyor ve onu ABD ve müttefikleri tarafından göz ardı edilen devlet egemenliği ilkesinin çıkarı doğrultusunda arka çıkıyor” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, Cezayir Cumhurbaşkanı’nın Moskova'yı ziyareti konusunda resmi davetini yineleyerek, “Siyasi alanda ilişkilerin yanı sıra ticari, ekonomik, askeri, teknik, kültürel ve insani iş birliğini geliştirme konusundaki istekliliğimize dayanarak, Cumhurbaşkanı Tebbun’a, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’in kendisini Moskova’ya davet ettiğini bildirdik” dedi. Ekonomik yönü ile ilgili olarak Rus Bakan, "İki ülke arasında 3 milyar dolarlık ticaret hacmi bulunmakta, özellikle Rus şirketlerinin yoğun ilgisiyle bundan daha geniş beklentilerimiz var" ifadelerini kullandı.

Yurtdışına gönderilen mesajlar ve eleştiriler
Lavrov, Batı ile olan çekişmesi hakkında Avrupa Birliği'ni eleştirme fırsatını değerlendirerek “Rusya, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Rus varlıklarının dondurulması konusundaki tutumunu hırsızlık olarak görüyor. Avrupa Birliği'nin artık bağımsız bir dış politikası yok ve ABD'nin politikasıyla tamamen dayanışma içinde. Rusya, tek kutuplu bir dünyanın kurulmasını ve Birleşmiş Milletler'in (BM) temellerinin yıkılmasını önlemek için çalışacak” şeklinde konuştu.
Rus Bakan, Cezayir'in güney komşusu Mali'deki krizle ilgili olarak, “Bazı ülkeler tarafından Bamako'daki yeni otoriteye yaptırım duyurusu yapılması işe yaramayacak. Çözüm, siyasi bir iktidar geçişini desteklemekte yatıyor” dedi.
Rusya Dışişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı Ramtane Lamamra ile yaptığı görüşmede,  "Her alanda yakın dostluk ilişkilerinin hızla gelişmesi nedeniyle, iki ülke arasında ikili ortaklığı yansıtacak yeni bir stratejik belge formüle etmeyi amaçlayan Cezayirli dostlarımızın girişimini destekledik” ifadelerini kullandı.

‘Güzelleme ve iğneleme’
Cumhurbaşkanı Tebbun ile Rus konuğu arasında, iki ülke arasında yaşanan gizli anlaşmalar hakkındaki gerçeği ortaya çıkaran ‘güzellemelerle’ yapılan açıklamalara rağmen, ziyaret hakkında açıklama yapılmaması soru işaretleri oluşturup merak uyandırıyor.  Cezayir Cumhurbaşkanı, Rus Bakan’a yaptığı konuşmada, ‘ülkesinin Rusya ile olan dostluk bağına sadık olduğunu’ söyledi. Tebbun, “Bu ziyaretten memnunuz ve iki dost ülke olarak ele alacak çok şeyimiz var. Birbirleriyle bağlantılılar çünkü sadece bu olaylar Ukrayna'da yaşanmıyor, bizim ikili ilişkilerimize de yansıyor” dedi.
Lavrov’un açıklamalarını incelediğimizde, Moskovalı Temsilci’nin yaptığı ‘iğnelemeler’ oldukça dikkat çekiyor. Bu, diplomatik ve belki de Cezayir için özellikle de ABD ve bazı Avrupa ülkeleriyle ekonomik ‘sorunlara’ neden olabilir. Özellikle de Washington liderliğindeki Batı ile Rusya arasındaki uluslararası fırtınanın ortasında dengeli bir tutum sergilemeyi seçtiği herkes için açık ve net bir hal aldıktan sonra. Bu, Cezayir kararının birçok dosya ve konuda mükerrerlikten uzak ‘bağımsızlığını’ ispatlayan bir tutumdur.

Güvenilir müttefik
Independent Arabia'ya konuşan Uluslararası İlişkiler Profesörü İdris Atiya, ziyaret ve Lavrov'un getirdikleri hakkında yaptığı yorumda, Rusya’nın, Cezayir'i güvenilir bir müttefik olarak gördüğünü söyleyerek, Cezayir’in özellikle de Ukrayna krizi sırasında Arap Temas Grubu aracılığıyla diplomatik davrandığına dikkat çekti. Bunun, iki ülke arasındaki iş birliğine yeni bir boyut kazandırdığına işaret eden Atiya, “Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanı konuşmasında, (Cezayir-Moskova) ekseninin Birleşmiş Milletler Antlaşması Dostluk Komitesi'ndeki varlığı ışığında küreselleştiğini vurgulayarak, tek kutupluluğu reddetmenin gerekliliğine atıfta bulundu” dedi. İki ülkenin 2001 yılında bir iş birliği anlaşması imzaladığını söyleyen Uluslararası İlişkiler Profesörü, “Ancak 2022 yılında askeri, siyasi, enerji, ekonomik, tarımsal ve kültürel tüm sektörlerde ilişkilerinin geleceği için ortak bir vizyon olacak stratejik bir yükseltme anlaşmasına hazırlanıyorlar. Bu anlaşma, Cumhurbaşkanı Tebbun’un Moskova ziyareti sırasında imzalanabilir” ifadelerini kullandı.
İdris Atiya, ayrıca “Cezayir askeri, ekonomik ve teknolojik alanlarda Afrika'da genişlemeye doğru gidiyor ve Rusya olaya bu açıdan bakıyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin derinliğinden bahsetmiyorum bile. Rusya, Güney Akdeniz'de ve Avrupa tarafında önde gelen bir güç olmak için Cezayir’i askeri olarak destekliyor. Moskova, Batı ile Rusya arasındaki ihtilafın çözümünde Cezayir'in rolüne güveniyor. Çünkü Cezayir, tüm taraflar arasında aynı mesafede duruyor” değerledirmesinde bulundu.

Stratejik ziyaret
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Abir Necva, Independent Arabia’ya verdiği özel bir röportajda, "Ziyaret, belki de en önemlisi Rusya'nın güvenilir bir müttefiki olan Cezayir'in Kuzey Afrika ve Batı Akdeniz'de dengeyi sağlayabileceği yönünde birçok mesaj içeriyor. İki ülke arasındaki çıkarların kesişimi ve vizyon uzlaşması, ziyareti; boyutları ve çerçeveleri bir sonraki aşamada ortaya çıkacak olan stratejik bir ittifakın ilanı haline getiriyor. Koordinasyon, birkaç dosyayı içeren stratejik bir nitelik kazanacak. Gaz ve Batı Sahra dosyası listenin başında yer alırken, Sahel bölgesinin güvenliğinin sağlanması ve Fransa'nın (G5) paralel kuruluşunu açıklamasının ardından faaliyetlerini askıya alan Cezayir, Mali, Nijer ve Moritanya'yı içeren ‘Saha Ülkeleri Girişimi’nin etkinleştirilmesini de içermesi bekleniyor. Nijerya ve Cezayir'i Nijer üzerinden bağlayan gaz boru hattının hızlandırılması, Doğu Avrupa'daki savaş ve eski kıtanın ana Rus tedarikçisinden enerji kaynaklarını güvence altına alma eğilimi ışığında ele alınacak önemli dosyalardan biri gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
Necva, ziyaretin açıklanmaması konusunda ise, “Bunun nedeni, medya propagandasından uzak stratejik bir nitelik taşımasıdır. Ukrayna savaşında olayların ve gelişmelerin hızlanması, bu tür ziyaretleri istişare ve koordinasyon için zorunlu kılacaktır” dedi.
Cezayir'e yapılan böyle bir ziyaretin Batılı ülkeler nezdinde ayıplanması ve şantaja açık hale getirilmesi konusunda, “Bizi Batılı ülkelerle birleştiren, çıkara dayalı ve mütekabiliyet ilkesine dayalı ortaklık anlaşmalarıdır. Batı tarafının, özellikle Cezayir gazına ve iş birliğine ihtiyacı olduğu için şantaj uygulamasına izin vermeyen bir konumda olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Pozitif tarafsızlık ilkesine bağlılık
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Modern ve Çağdaş Tarih Profesörü Rabah Lounici, “Cezayir, birkaç Batılı yetkili tarafından da ziyaret edildi. Bu, ülkenin Afrika'ya bir giriş olarak ve Akdeniz'e bakan stratejik konumundan kaynaklanıyor. Rus-Ukrayna savaşının topyekûn bir savaşa dönüşmesi durumunda tüm çatışan güçlerin Cezayir’e ihtiyaç duymasını sağlayan şey budur. Ancak bunu göreceli olarak göz ardı etsek bile, Cezayir doğalgaza sahiptir ve Rus gazı sıkıntısı çekecek olan Avrupa ülkeleri için bir can simidi olabilir. Rusya, Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacını karşılamaması konusunda Cezayir'e baskı uygulayabilir. Moskova, Cezayir'i, örneğin buğday gibi çeşitli alanlardaki yardımı karşılığında Batı'nın kendisine uyguladığı ekonomik ablukayı kırmak için de kullanabilir. Cezayir bugün örs ve çekiç arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.
Lounici ayrıca şu değerlendirmede bulundu: “Cezayir'in politikası, pozitif tarafsızlık ilkesine bağlı kalmak ve Batı-Rusya çatışmasını kendi çıkarlarına hizmet etmek için kullanmaktır. Ancak bu politika, iki taraf arasında bir denge olması durumunda olumlu olduğu gibi, Ruslar mağlup olması durumunda olumsuz yönleri de vardır. Ağır bir bedel ödeyecektir. Bununla ilgili işaretler, yetkililerinden birinin açıkça Cezayir'in Rusya'ya desteğine atıfta bulunduğu İspanya'nın bazı pozisyonlarında görünmeye başladı bile. Bu bir işaret ve ona yönelik dolaylı bir diplomatik tehdidin dilidir. Cezayir, çeşitli dönüşümleri doğru okumalı, rol almak istiyorsa tarafsız ve aynı mesafede olmalı ve hesapta olmayan gelişmelerden kaçınmalıdır.”



Yeni Suriye: Kişisel hesaplaşmaların kara haritası

Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
TT

Yeni Suriye: Kişisel hesaplaşmaların kara haritası

Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)
Suriyeliler ülkede güvenliğin olmaması nedeniyle geniş çaplı bir kaos yaşanmasından endişe ediyor (AFP)

İsmail Derviş

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden üç ay sonra Ramazan Bayramı'nın üçüncü gününün akşamı, Suriyeliler bayram tatili sebebiyle, Suriye'nin en ünlü eğlence parkı olan ve Şam Uluslararası Havalimanı'nın yakınında bulunan “Mutlu Dünya”yı doldurmuşlardı. Ancak iki genç, yetişkinlere ait bir oyun için sıra kavgasına giriştiler. Olay, birinin diğerini “Kamu Güvenliği’nde” çalıştığını söyleyerek tehdit etmesi, “intikam alabileceğini” söylemesiyle tırmandı.

Basit bir anlaşmazlık sonucu ortaya çıkan bu olay, Suriye'de yaklaşık 15 yıldır yaygın olan şiddet sırasında gerçekleşen sayısız intikam ve misilleme olayı ve dökülen kan yanında önemsiz kalıyor. Bütün bunlar sebebiyle ülke, bu yüzyılda dünyanın en şiddet dolu ve güvensiz ülkesi olarak sınıflandırıldı.

Esed rejiminin devrilmesinin arifesinde Suriyeliler, çoğunluğu Esed rejimine sadık olanlara veya rejimin işlediği suçlara iştirak edenlere yönelik misilleme eylemleri olan kitlesel katliamlardan korkuyorlardı. Ancak tepkiler beklenenden çok daha hafif oldu ve Suriye’nin kıyı bölgesinde mart ayı başında patlak veren olaylardan önce intikam davaları bireysel vakalarla sınırlı kaldı. Eski rejime bağlı yandaşların yeni hükümetin kamu güvenlik güçlerine yönelik saldırısıyla başlayan olaylar, büyük çoğunluğu sivil olan yüzlerce kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlandı.

Uluslararası toplum, eski rejime bağlı grupların gerçekleştirdiği saldırıyı hemen kınadı ancak yeni Suriye hükümetinden de yaşanan ihlalleri soruşturmasını istedi. Hükümet de olup biten her şeyi araştırmak ve olaya karışanlardan hesap sormak için bir “bağımsız soruşturma komitesi"  kurdu ama komite bu yazı yazılırken hâlâ çalışmalarını sürdürüyordu.

Humus'ta köylerin etrafındaki barikatlar

Suriye'nin merkezindeki Humus, büyük mezhepsel çeşitliliğe sahip bir şehir. Görgü tanıkları Independent Arabia'ya, güvenlik güçlerinin olası misillemelerden sakinlerini korumak için bazı Alevi köylerinin etrafına barikat kurduklarını söylediler.

Esed rejiminin döktüğü kanın intikamını almak isteyenlerin arasında kişisel intikamlarını almak isteyenler de var. Bazıları da İçişleri Bakanlığı devleti tam anlamıyla denetim altına almadan ve hukuk diğer ülkelerdeki gibi işlemeden önce hesaplarını görmek istiyorlar.

 Bazı Suriyeliler de, kanundan kaçanların veya yasadışı eylemlerde yahut da hâlâ hukuksuz eylemlerde bulunanların, bunun için hâlâ imkânları olduğuna inanıyor. Güçsüz olan ve aygıtları hâlâ yeniden yapılandırılan hükümete danışmadan, başkaları ile hesaplarını görebileceklerini düşünüyorlar.

Ciddi hukuki adımlar bekleniyor

Suriyeli avukat Fadi Kardus şunları söylüyor: “Bilhassa Suriye çatışması gibi uzun süreli ve kanlı çatışma ile devrim bağlamında, herhangi bir geçiş sürecinde, kişisel hesaplaşmalar gerçek bir tehlikeyi temsil eder. Oysa uluslararası alanda kabul gören kavramıyla geçiş dönemi adaleti, adalet ve uzlaşmayı sağlayacak yasal ve kurumsal bir çerçeve sunarak bu tür intikamların önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Aynı şekilde, 2025 Suriye Anayasa Bildirgesi doğrultusunda en kısa sürede kurulmasını umduğumuz geçiş dönemi organı da bu hedefe ulaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Bunun için suçluların ve faillerin hesap vermesini, mağdurların tazmin edilmesini ve ihlallerin tekrarlanmamasını sağlamak için bireylerin ve kurumların reform edilmesini garantiye almalıdır.” Şunu da ekliyor: “Geçiş dönemi adaleti ilkelerinin etkin bir şekilde uygulanmasıyla Suriye'nin kişisel hesaplaşmaların açık arenasına dönüşmesini engelleme fırsatına sahip olduğu söylenebilir. Bu nedenle, adaletin sağlanması için hükümet ve Suriye'de ulusal düzeyde faaliyet gösteren sivil toplumun sürecin kapsayıcı, oluşumu, yetkileri ve görevleri belli, mağdur merkezli olmasını sağlamak amacıyla güçlü bir kararlılık göstermesi gerekiyor. Bu da bireyler ile devlet arasındaki güveni artırıp, en azından öngörülebilir gelecek için istikrarı sağlayacaktır.”

Kardus, şöyle devam etti: “Geçiş Adaleti Komisyonu için gerekli yasama ortamını oluşturacak geçici yasama konseyi kurulmadan, yukarıda belirtilenler hiçbir işe yaramayacaktır. Bu yapılırken ulusal mevzuat, Geçici Anayasa Bildirgesi, insan hakları ve geçiş adaletine ilişkin uluslararası standartlar esas alınmalı, Geçiş Adaleti Komisyonu'na ulusal ve uluslararası destek sağlanmalı ve böylece kararlarının güvenilirliğinin artırılması hedeflenmelidir. Zira Geçici Anayasa Bildirgesine göre geçiş adaletinin kazananların adaleti olmasından korkuluyor. Dolayısıyla Geçiş Adaleti Komitesi’nin öncelikle mağdurların kim olduğunu tespit etmesi, geçmişteki ihlallerin mağdurlarını hak sahibi olarak tanımaya çalışması gerekiyor. Daha sonra komiteler aracılığıyla gerçeklerin araştırılmasına başlanmalı. Ardından Adalet Komitesinin görev alanına giren suçların faillerinin kimliğine bakılmaksızın yasal işlem ve takip başlatılmalı. Mağdurlar veya aileleri için hesap sorma, tazminat ve düzeltme mekanizmasının net bir şekilde oluşturulması ve şu anda yaşandığı gibi ihlallerin tekrarlanmasını önlemek için gerekli tüm tedbirlerin alınması gerekiyor.”

Eski rejimin geride bıraktığı miras

Suriyeli yazar ve insan hakları aktivisti Samar Aştar’a gelince şunları söylüyor: “2011 yılında Suriye devrimini izleyen çatışmanın patlak vermesinden itibaren devlet kurumları bozulmaya başladı. Ülkede suçları bir nebze olsun kontrol altında tutan birleşik güvenlik otoritesi kayboldu. Ülke kompleks çatışmaların açık arenası haline geldi. Çatışmalar siyasetin ve militarizmin sınırlarını aştı, kaos ve yargı sisteminin zaafları örtüsü altında kişisel intikam ve tasfiyeler şeklinde daha tehlikeli bir karaktere büründü. O zamandan beri öldürme, adam kaçırma ve uydurma suçlamalar, hiçbir yasal veya toplumsal caydırıcılık olmaksızın, tüm taraflar için hesaplaşmanın yaygın bir yolu haline geldi.

Aştar şunu da ekliyor: “Esed rejimindeki subay ve yetkililerin, isyan eden halka karşı kullanmak için intikam almak isteyen ve suç kaydı bulunan kişileri askere alma politikasını unutamayız. Bu onların halka sempati duymamalarını, yemek ve içmek gibi öldürmeye alışana kadar acımasızca ve hiç ara vermeden öldüren bir demir yumruktan ibaret olmalarını garanti altına alacaktı ve öyle de oldu. Daha sonra Aralık 2024'te rejim değiştiğinde Suriyeliler suçluların yasal olarak hesap vereceğini umuyordu. Kontrol dışı silahların kontrol altına alınması, fraksiyonların ortadan kaldırılması, güvenlik güçlerinin rolünün etkinleştirilmesi yoluyla güvenliğin yeniden sağlanacağını ümit ediyorlardı. Ancak bu umut, gerçek bir reform belirtisi göstermeyen yeni bir gerçeklikle hızla suya düştü. Silahların, hizipçiliğin ve mezhepçi söylemlerin yaygınlaşması, yeni hükümetin etkili ve net bir geçiş dönemi adaleti politikasının olmaması sorunu daha da derinleştirdi. Vatandaşlar ise, kendilerine insan aklının kavrayamayacağı acılar yaşatanlardan hesap sorulmasını, hükümet kurumlarından defalarca talep ettiler. Ancak gerçek bir yargılamanın olmaması nedeniyle birçok kişi “Şebbiha” ve suçluların isimlerini belgelemek için sosyal medyaya yöneldi ve “siyasi”, bazen de mezhepsel bir doğa taşıyan bireysel intikam kampanyaları başladı.

Hükümetin çekingen müdahalesi

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Suriyeli insan hakları aktivisti, “yeni hükümetin müdahalesinin çekingen olduğunu ve kontrolsüz yayılan silahların kontrol altına alınmasının önceliğine inanmadığını, çeşitli silahlı grupları Suriye Ordusu adı altında tek bir çatı altında etkili bir şekilde birleştiremediğini” düşünüyor. Ardından şöyle devam ediyor: “Hatta bazen rastgele işlenen intikam suçlarını örtbas ederek sanki katillere gizli bir koruma sağlıyormuş gibi davranıyor. Bu da şiddetin ve bireysel intikamın çemberini genişletti ve asırlardır korkuya alışmış olanların yüreklerine kaygı geri döndü. Herhangi birini “Esed rejiminin kalıntısı” olmakla suçlamak kolaylaştı, böylece peşine düşmek, tutuklamak ve hatta öldürmek meşru ve onaylanan bir eyleme dönüştü. Suriye sahillerinde kendilerinde hesap sorma hakkı ve öldürme yetkisi gören gruplar tarafından yeni tasfiye eylemleri başlatıldı. Silah sesleri yeniden yükseldi ve mahkemeler, hakimler ve tanıklar aracılığıyla örgütlü geçiş dönemi adaletinin son özellikleri de ortadan kalktı. Bunun yerini, genellikle kişinin geçmişine dayalı bireysel ve kolektif intikam eylemleri aldı. Bir yerde Esed yönetimine sessiz kalan bir dini gruba karşı savaş açıldığını, diğer bir yerde malların geri alınması, önceki rejim döneminde uğranan zararın intikamının alınması, hatta sadece ailevi problemlerden dolayı intikam alma durumları görülmeye başlandı.”

Silahlar tekrar konuşacak mı?

Aştar sözlerini şöyle bitirdi: “Suriye halkının yorgun zihni bugün acaba tekrar silahlar konuşacak mı, orman kanunu tarzı hayat devam edecek mi, bireyin güvenliği ve onuru arasında aşılmaz bir duvar oluşturan öldürme ve işkencenin geri dönme olasılığı var mı diye düşünüyor. Bu soruların cevabı evettir; eğer mevcut hükümet yasaları uygulayamazsa, gerçekten hesap soramazsa, kontrolsüz silahı ve hizipçiliği kontrol edemezse, geçiş adaleti için derhal çalışmaya başlamak yerine, sokağın öfkesini dindirmek çabasıyla sadece medya ve kameraların önünde bir suçluyu tutuklarsa kaos ve korku geri dönecek. Adalet kamerayla değil, adil bir yargıçla ve halka hukuk temelleri üzerine kurulmuş bir devletin güvenini veren dürüst bir soruşturmacıyla sağlanır.”

Öte yandan gözlemciler, kişisel hesaplaşma vakalarının da yaşandığını, bu vakaların rejimin yıkılmasından önce de var olduğunu, ancak günümüzde farklı bir karakter kazandığını düşünüyorlar. Zira güç dengeleri değişse de, bazıları kaos, intikam ve kişisel tasfiyeler açısından Suriye'de yaşananların büyük Suriye destanından sonra yaşanması beklenenlerden çok daha az ve hafif olduğunu düşünüyorlar. Ancak hükümet, isteyerek veya istemeyerek de olsa, birincisi, güvenliği ve kontrolü sağlamak, ikincisi de ülkeye destek konusunda ileriye yönelik adımlar atmadan önce daha fazla adım atılmasını bekleyen uluslararası toplumun güvenini kazanmak için, yasaları mümkün olduğunca uygulamaya çalışıyor.