Atina’nın Müslüman sakinleri cenazeleri için mezarlık alanı tahsis edilmesini istiyor

Atina’da yaşayan Müslümanlar ölülerini Ortodoks Kilisesi’ne defnediyorlar ve kalıntılarını üç yıl sonra taşımaları gerekiyor.

İsfendiyar Fakiri Atina yakınındaki Schisto Mezarlığı’nda oğlunun mezarındaki gülleri suluyor (AFP)
İsfendiyar Fakiri Atina yakınındaki Schisto Mezarlığı’nda oğlunun mezarındaki gülleri suluyor (AFP)
TT

Atina’nın Müslüman sakinleri cenazeleri için mezarlık alanı tahsis edilmesini istiyor

İsfendiyar Fakiri Atina yakınındaki Schisto Mezarlığı’nda oğlunun mezarındaki gülleri suluyor (AFP)
İsfendiyar Fakiri Atina yakınındaki Schisto Mezarlığı’nda oğlunun mezarındaki gülleri suluyor (AFP)

Yunanistan’ın başkenti Atina’nın dış mahallelerinden biri olan Schisto’daki Ortodoks Hristiyan Mezarlığı’nda, Hasibullah Fakiri’nin mezarlığı pek fark edilmiyor. Hasibullah geçen yıl Yunanistan’daki göçmen kampında 5 yaşında hayatını kaybetti.
Afgan çocuğun mermere kazınmış adı, ebeveynleri İsfendiyar Fakiri ve Zarneger Nazari'nin "çifte acısını" diri tutuyor. AFP’ye konuşan Fakiri’nin anlattığına göre, Yunanistan’a geleli bir yıl olmadan 5 yaşındaki çocuklarını kaybetmelerinin acısının üzerinde bir de Atina’da çocuklarını defnedecek bir Müslüman mezarlığı bulamama acısı eklendi.
Eylül 2020’de ailesiyle birlikte Yunanistan’a ulaşan Hasibullah Fakiri, Atina’nın kuzeyindeki Malakassa göçmen kampının girişinde çocuklarla oynarken kamyonun çarpması sonucu 9 Ocak 2021’de hayatını kaybetti.

Müslüman mezarlığı yok
Hasibullah ‘çok hızlı bir şekilde’ Schisto Mezarlığı’na defnedildi. Ailesine Atina merkezde bir daire verildi. Baba Fakiri’ye göre daire mezarlıktan 17 kilometre uzaklıkta yani mezarlığa ulaşmak ‘otobüsle bir saat sürüyor’.
Atina’daki mezarlıklarda yer olmadığı için üç yıl sonra, 2024’te, çocuklarının cesedini çıkarmak zorunda olmaları ailenin acısını daha da katlıyor.
Baba Fakiri, “Dinimiz cesetlerin çıkarılmasına izin vermiyor” diyerek, İslam’da ceset yakmanın haram olduğunu ve ‘sonsuza dek defnedilmiş olması gerektiğine’ işaret etti.
Schisto mezarlığı yakınlarındaki Belediyeler Birliği Başkanı Dimosthenis Stamatatos, “Ölen kişinin aile mezarı yok. Üç yıl sonra mezardan çıkarmak zorunlu” dedi. Ölülerin kalıntıları genellikle mezarlığın ait olduğu kilisede özel bir bölmede muhafaza ediliyor.
Ortodoks Hristiyan nüfusun çoğunlukta olduğu Yunanistan’da, Müslüman azınlıkların yaşadığı ülkenin kuzeydoğusundaki Trakya bölgesi dışında Müslüman mezarlıkları bulunmuyor.

Gecikmiş proje
Geçtiğimiz 10 yıl içinde savaş ve yoksulluktan kaçan göçmen dalgasının ardından şu anda Atina’da yaklaşık 500 bin Müslüman yaşıyor.
Yunanistan’daki Afgan Diasporası Başkanı Rızai Muhtar, geçen hafta düzenlediği basın toplantısında, “Ölen kişinin Trakya'ya nakledilmesinin yüksek maliyeti göz önüne alındığında özellikle Kovid-19 salgınıyla beraber son yıllarda Atina’daki Ortodoks mezarlıklarına defnedilen Müslümanların sayısı arttı” dedi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Yunanistan’daki Pakistan Diasporası lideri Cavid İslam, Atina’da Müslüman mezarlığının bulunmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. İslam, bir Müslüman mezarlığının kurulması talebinin göç eden Müslüman diasporasının ‘ezeli talebi’ olduğunu belirtti.
Stamatatos, 2016 yılında Yunanistan Ortodoks Kilisesi'nin Müslümanlara tahsis edilmek üzere Schisto mezarlığında 20 metrekare (beş dönüm) arazi bağışladığını ancak üstlenici ile yaşanan hukuki anlaşmazlık sebebiyle projenin geciktiğini söyledi.

Göç karşıtlığı
Yunanistan Din İşleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, isminin açıklanmaması kaydıyla yaptığı açıklamada, “Atina’daki Müslümanların sayılarının çokluğu dikkate alınarak proje onaylandı ve hayata geçirilecek” dedi.
Ancak insan hakları grupları ve ana muhalefetteki sol parti Syriza, ülke sınırlarında yasadışı bir şekilde göçmenleri geri itme iddialarının tekrarlandığı bir ortamda mevcut muhafazakar hükümetin güçlü göç karşıtı söylemine işaret ederek o kadar iyimser değiller.
Syriza Milletvekili Giorgos Psychogios, Meclis’te yaptığı son konuşmasında, “Göçmenlerin ve mültecilerin haklarına saygı konusunda Yunanistan'daki atmosfer olumsuz” ifadesini kullandı.
Atina’daki Müslümanlar burada bir cami açılması için 15 yıl bekledi. Ortodoks Kilisesi ve milletçi grupların güçlü muhalefetiyle karşılaşan caminin inşası 10 yıldan fazla sürdü ve cami 2020’de açıldı.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.