ABD'de barınma krizine 14 kişilik çözüm: Ranza bölmesi başına aylık 800 dolar isteniyor

"Ben daha önce böyle yaşadım ama bir savaş gemisinde..."

Palo Alto'daki 14 kişilik kapasiteye sahip evde şimdilik 13 kişi yaşıyor (Brownstone Shared Housing)
Palo Alto'daki 14 kişilik kapasiteye sahip evde şimdilik 13 kişi yaşıyor (Brownstone Shared Housing)
TT

ABD'de barınma krizine 14 kişilik çözüm: Ranza bölmesi başına aylık 800 dolar isteniyor

Palo Alto'daki 14 kişilik kapasiteye sahip evde şimdilik 13 kişi yaşıyor (Brownstone Shared Housing)
Palo Alto'daki 14 kişilik kapasiteye sahip evde şimdilik 13 kişi yaşıyor (Brownstone Shared Housing)

ABD'de San Francisco Körfez Bölgesi'ndeki kiralar aşırı artınca sıradışı çözümler ortaya çıktı. 
Brownstone Shared Housing adlı paylaşımlı konut girişimi, ufak ranza bölmelerini aylık 800 dolara kiralıyor. Bölmeler sayesinde üç odalı bir evde 14 kişi kalabiliyor. Evde iki de tuvalet bulunuyor.

Her bir bölme siyah perdelerle kapanabiliyor (Brownstone Shared Housing)
İnternet sitesinde bu küçük bölmeler için "paylaşımlı konutun geleceği" deniyor. Her bölmenin normal ranzalara göre yüzde 40 daha fazla alana sahip olduğu belirtiliyor. 
Brownstone Shared Housing kurucularından Christina Lennox, küçük bir bölmeyle herkesin ihtiyacını karşılamasının mümkün olduğunu ifade etti. Lennox, bir yılı aşkın süre boyunca bölmelerden birinde yaşamayı sürdürdüğünü söyledi:
"Fütürist bir plastik objenin içine girme hissi yok. Ahşabın kullanılması bir şekilde dinlenmeyi sağlıyor. Kesinlikle farklı bir hissiyat veriyor. İnsanlar için daha dinlendirici ve yatıştırıcı olduğunu söyleyebilirim."

Lennox, bu alanları iyi organize etmenin önemli olduğunu belirtiyor (Brownstone Shared Housing)
Bilim ve teknoloji haberlerine yoğunlaşan internet sitesi Futurism ise internet ve prize sahip bu bölmelerin aşırı pahalı hapishane hücrelerini andırdığını bildirdi. 
Bu alanlara metrekare üzerinden bakıldığında da oldukça pahalılar. Bölgedeki stüdyo dairelerin aylık kirası ortalama olarak 2400 dolar. 
Barınma krizinin ardından gelen bu proje internette tepki çekti. Reddit kullanıcılarından biri "Ben daha önce böyle yaşadım ama bir savaş gemisinde… Bu bir yuva değil" dedi.
Bir başkasıysa "Bir fareyi, fare tuzağının bedavaya yaşayabileceği bir mülk olduğuna inandıracak kadar kötü bir seviye" ifadesiyle tepkisini gösterdi. 
Independent Türkçe, Futurism, Business Insider



Japonya'nın nüfusu 13 yıldır düşüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Japonya'nın nüfusu 13 yıldır düşüyor

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Japonya'nın nüfusu, Ekim 2023 rakamlarına göre önceki yıla kıyasla 595 bin azalarak 124 milyon 352 bine geriledi.

İçişleri ve İletişim Bakanlığının yayımladığı verilere göre, Japonya'nın nüfusu son 13 yıldır art arda düşüş yaşıyor. Verilere göre, Ekim 2023 itibarıyla Japonya'nın toplam nüfusu 124 milyon 352 bine düştü.

Ülke içinde oturumu bulunan yabancılar hariç tutulduğunda Japon nüfusu önceki yıla kıyasla 837 bin azalarak 121 milyon 193 bin oldu.

1950 sonrası kayıt altına alınan verilere göre bu en büyük düşüş oldu.

- Nüfus pastası

65 yaş üstü nüfus 36 milyon 227 bine, 75 yaş üstü nüfus 20,08 milyona yükselirken, 0-14 yaş arası nüfus ise 14 milyon 173 bine geriledi.

Yeni nüfus pastasında 65 yaş üstü dilim yüzde 29,1, 75 yaş üstü dilim yüzde 16,1 ve 0-14 yaş arası dilim ise yüzde 11,4 olarak kayda geçti.

"Çalışma çağı" kabul edilen 15-64 yaş arası nüfus, önceki yıla kıyasla 256 bin düşüşle 73 milyon 952 bin olarak hesaplandı.

- Yabancı nüfus 3,16 milyona çıktı

Japonya'yı oluşturan 47 idari bölge içinde yüzde 0,34 oran artışla nüfusu yükselen tek bölge başkent Tokyo oldu.

En yüksek nüfus kayıpları tamamı kuzeydoğudaki "Tohoku" bölgesinde yer alan Aomori, Iwate, Yamagata eyaletlerinde yaşandı.

Ülkede oturumu bulunan yabancı nüfus ise 243 bin artışla 3,16 milyona yükseldi.


Star Trek'in Sanal Güverte'si yapay zekayla yaratıldı

Bilimkurgu serisindeki karakterler görevlere hazırlanmak için Sanal Güverte'yi kullanıyordu (CBS)
Bilimkurgu serisindeki karakterler görevlere hazırlanmak için Sanal Güverte'yi kullanıyordu (CBS)
TT

Star Trek'in Sanal Güverte'si yapay zekayla yaratıldı

Bilimkurgu serisindeki karakterler görevlere hazırlanmak için Sanal Güverte'yi kullanıyordu (CBS)
Bilimkurgu serisindeki karakterler görevlere hazırlanmak için Sanal Güverte'yi kullanıyordu (CBS)

Bilim insanları robotları eğitmek için Star Trek'teki Sanal Güverte'yi (Holodeck) yarattı. Boş bir odada üç boyutlu ortamlar oluşturabilen bu araç, karakterlerin sözlü komutlarıyla çalışıyordu. 

Pensilvanya Üniversitesi'nden araştırmacılar yapay zekayı kullanarak Sanal Güverte'den esinlenen bir sistem tasarladı. Bilimkurgu serisindeki öncüsünün adını taşıyan bu sistem, ChatGPT gibi sohbet botlarının arkasındaki geniş dil modellerinin bilgisini kullanıyor.

Robotları eğitmek için oluşturulan Sanal Güverte, onları dış dünyaya hazırlamaya çalışacak. Robotların önemli görevler üstlenmeden önce karmaşık ortamlarda deneyim kazanması gerektiğinden bu tip sanal ortamlar kritik önem taşıyor. Sim2Real (simulation to reality / simülasyondan gerçekliğe) denen bu eğitim biçimi, robotların gerçek dünyada meydana gelebilecek hasarlar olmadan etrafta gezinme, nesnelere müdahale etme ve beklenmedik olaylara yanıt verme gibi alıştırmalar yapmasına imkan tanıyor.

Fakat bu ortamların yaratılması çok zahmetli ve uzun zaman alıyor. Sanatçılar bu alanları elle çizerken cisimlerin yerinden kullanılan renklere kadar her şeyi tek tek seçiyor. Bu durum sanal ortamların sayısının yanı sıra çeşitliliğinin önünde de engel teşkil ediyor. 

Yapay zekayla çalışan Sanal Güverte ise envai çeşit ortamı basit bir komutla üretebiliyor. Geniş dil modelinin yanı sıra üç boyutlu cisimler içeren veritabanı Objaverse'ü kullanarak detaylı alanlar yaratabiliyor. Örneğin "kedi sahibi bir araştırmacının evini" oluşturması istendiğinde Sanal Güverte önce duvarları ve yerleri yapıyor, sonra da masa ve kedi oyuncakları gibi eşyaları yerleştiriyor. Sistem son olarak nesnelerin yer aldığı alanı sınırlayan plan modülünü kullanıyor. 

Araştırmacılar Sanal Güverte'yi test etmek için yeni sistemi, daha eski ve mekanları manuel tanımlanmış kurallara göre oluşturan ProcTHOR'la kıyasladı. Pennsylvania Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencileri, ortamları hangi aracın yarattığını bilmeden iki sistemin ürettiği 120 mekanı değerlendirdi. Öğrenciler Sanal Güverte'nin oluşturduğu ortamları büyük ölçüde daha gerçekçi buldu.

Henüz hakem onayından geçmemiş makalelerin paylaşıldığı ArXiv'de yayımlanan çalışmanın yazarlarından Mark Yatskar şöyle diyor:

Sanal Güverte'nin nihai testi, robotları daha önce hiç bulunmadıkları yerlerde kalmaya hazırlayarak çevreleriyle daha güvenli bir şekilde etkileşime girmelerini sağlamak.

Yapılan bir diğer testte Sanal Güverte'yle üretilen müzik odalarında eğitilen bir robot, bu eğitime sahip olmayan bir robota kıyasla bir piyanonun yerini bulmada çok daha iyi performans sergiledi. 

Sanal Güverte'nin dairler dışında dükkan ve ofis gibi ortamları da daha iyi tasarladığına dikkat çeken araştırmanın bir diğer yazarı Yue Yang, "Bu alan uzun süredir konutlardaki araştırmalara takılıp kalmıştı" diyor.

Fakat dışarıda çok çeşitli ortamlar var; robotları eğitmek için çok sayıda ortamı verimli bir şekilde oluşturmak her zaman büyük bir zorluk oldu ama Sanal Güverte bu işlevselliği sağlıyor.

Independent Türkçe, Science Daily, Earth, ArXiv


Vegan etlerin kalp sağlığına iyi gelmediği bulundu

Uzmanlar bitkisel beslenenlerin ultra işlenmiş gıdalardan uzak durmasını tavsiye ediyor (Unsplash)
Uzmanlar bitkisel beslenenlerin ultra işlenmiş gıdalardan uzak durmasını tavsiye ediyor (Unsplash)
TT

Vegan etlerin kalp sağlığına iyi gelmediği bulundu

Uzmanlar bitkisel beslenenlerin ultra işlenmiş gıdalardan uzak durmasını tavsiye ediyor (Unsplash)
Uzmanlar bitkisel beslenenlerin ultra işlenmiş gıdalardan uzak durmasını tavsiye ediyor (Unsplash)

Bitkisel etlerin kalp sağlığı üzerinde hayvansal etlerden daha iyi bir etki yaratmadığı tespit edildi.

Bitkisel gıda ağırlıklı diyetlerin vitamin, lif ve antioksidan içermesi nedeniyle kalp sağlığına iyi geldiği daha önceki araştırmalarda bulunmuştu. Fakat tat, koku ve yapısıyla hayvansal etleri taklit eden ve genellikle vejetaryen-vegan beslenenlerin tükettiği bitkisel etlerin kalbe iyi gelmediği ortaya kondu. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden bilim insanlarının yürüttüğü yeni araştırmada tip 2 diyabet riski yüksek 89 Singapurlu iki gruba ayrılarak incelendi. 8 hafta boyunca bir grup hayvansal et yemeye devam ederken, diğer grup bitkisel alternatifleri tüketti.

Araştırmacılar çalışmanın öncesinde ve sonrasında katılımcıların kolesterol, kan şekeri ve kan basıncı gibi değerlerini ölçtü. İki grubun da kolesterol seviyelerinde kayda değer bir değişiklik gözlemlenmezken, hayvansal et yiyenlerin kan şekerinin daha stabil olduğu kaydedildi. Araştırmacılar bu durumun bitkisel et ürünlerindeki karbonhidrat içeren katkı maddelerinden kaynaklanabileceğini öne sürüyor.

Yüksek kan şekeri zaman içinde diyabete yol açabileceği gibi kan damarları ve sinirlere de zarar vererek kalp hastalıklarına neden olabiliyor.

The American Journal of Clinical Nutrition adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırmada hayvansal et grubunun kan basıncında da iyileşme görüldü fakat diğer grupta böyle bir gelişme saptanmadı. 

Araştırmada yer almayan diyetisyen Kelsey Costa, Medical News Today'e yaptığı açıklamada "Bu sonuç bazıları için beklenmedik olsa da ultra işlenmiş sağlıksız gıdaların, hayvansal gıdalara kıyasla hiçbir fayda sağlamadığının gözlemlenmesi şaşırtıcı değil" diyor.

Sınırlı süre ve küçük örneklem boyutunun dışında bu çalışmanın metodolojisiyle ilgili önemli sorunlardan biri, bildirildiği üzere seçilen bitkisel et alternatiflerinin yüksek sodyum ve yeniden ısıtılmış tohum yağları içermesi.

Massachusetts Genel Hastanesi'nden beslenme uzmanı Emily Gelsomin de vegan et alternatiflerinin yüksek seviyede doymuş yağ ve tuz içermesine dikkat çekiyor:

Doymuş yağ oranı yüksek olan beslenme biçimleri hem kalp hastalığı hem de erken ölüm oranlarında artışla ilişkilendirildiğinden, amacınız tamamen sağlıksa bu tür yiyecekleri tercih etmemeniz yerinde olur.

Independent Türkçe, Medical News Today, Daily Mail, The American Journal of Clinical Nutrition


Yeni Netflix uyarlaması meşhur kitaba ne kadar sadık kaldı?

4 Nisan'da Netflix kitaplığına eklenen Ripley, zaman kaybetmeden çok izlenenler listesinde üst sıralara tırmandı (Netflix)
4 Nisan'da Netflix kitaplığına eklenen Ripley, zaman kaybetmeden çok izlenenler listesinde üst sıralara tırmandı (Netflix)
TT

Yeni Netflix uyarlaması meşhur kitaba ne kadar sadık kaldı?

4 Nisan'da Netflix kitaplığına eklenen Ripley, zaman kaybetmeden çok izlenenler listesinde üst sıralara tırmandı (Netflix)
4 Nisan'da Netflix kitaplığına eklenen Ripley, zaman kaybetmeden çok izlenenler listesinde üst sıralara tırmandı (Netflix)

Netflix'in yeni dizisi Ripley, ABD'li ünlü yazar Patricia Highsmith'in romanı Yetenekli Bay Ripley'nin (The Talented Mr Ripley) son derece sadık bir uyarlaması ve klasik suç dramasının ekrana taşınan tüm versiyonları arasında kaynak malzemeye en yakın olanı.

Kaçınılmaz değişiklikler

The Irishman, Schindler'in Listesi (Schindler's List) ve Ejderha Dövmeli Kız'ın (The Girl with the Dragon Tattoo) senaristi olarak tanınan Steven Zaillian'ın yazıp yönettiği dizi, dolandırıcı Tom Ripley'nin New York'ta türlü düzenbazlıklarla dolu hayatını takip ediyor. Ardından zengin nakliye patronu Herbert Greenleaf'in İtalya'daki oğlu Dickie'yi Amerika'ya dönüp saygın bir kariyer yapmaya ikna etmek üzere işe alınıyor.

8 bölümlük dizi her ne kadar kaynak materyale sadık kalsa da hikayeyi Zaillian'ın vizyonuna daha uygun hale getirmek için kaçınılmaz olarak bazı değişiklikler yapıldı.

Bunlardan ilki dizinin geçtiği yıldı. Netflix dizisi, romandaki olayların yaşandığı 1955'ten 6 sonra yani 1961'de geçiyor.

Kitapla dizi arasındaki bir diğer farklılık da karakterlerin yaşları. Kitapta Tom, Dickie ve Marge'ın 20'lerinin başında oldukları varsayılıyor. Tom 25'indeyken, Dickie ve Marge'ın yaşları tam olarak açıklanmıyor.

Dizideyse karakterlerin yaşlarına açıkça atıfta bulunulmasa da izleyicinin ana üçlünün 30'lu yaşlarında olduğuna inanması isteniyor. Tom Ripley rolündeki Andrew Scott 47, Johnny Flynn 41 ve Dakota Fanning 30 yaşında.

Farklı bir Freddie

Dickie'nin arkadaşı Freddie Miles'ın tasviri de uyarlamada belirgin bir şekilde farklı. Highsmith, kitapta Freddie Miles'ı aşırı kilolu, havuç gibi kızıl saçlı bir Amerikalı olarak tanımlamıştı. Tom onun görünüşünden hoşlanmamış ve kısa süre sonra kişiliğini de sinir bozucu bulmuştu.

Tom, Netflix uyarlamasında da Freddie'den nefret etse de karakter, büyük ölçüde farklı bir görünüme sahip. Uyarlamada Britanyalı olan normal kilodaki Freddie, daha ölçülü biri olarak tasvir ediliyor ancak Tom Ripley'yi kitaptakinden daha fazla küçümsüyor.

"Kız arkadaşıyım"

Gelelim Dickie ve Marge'a... Çift arasındaki ilişki, Highsmith'in kitabında daha muğlak tasvir ediliyor. Ripley'deyse Marge, İtalyan polisi tarafından sorgulandığında, Dickie'yle olan ilişkisini çok basit bir şekilde tanımlıyor ve Müfettiş Ravini'ye şöyle diyor: 

Ben onun kız arkadaşıyım.

Kitaptaysa Marge, Dickie'ye aşıkken Dickie onun duygularının farkında bile değil.

Eleştirmenler bölündü

Diziyi büyük ölçüde beğenen eleştirmenler, Netflix yapımının başrolündeki Andrew Scott konusundaysa ikiye bölündü. BBC, "Ripley: Büyüleyici mi yoksa sevimsiz mi?" başlıklı haberinde eleştirmenlerin Scott hakkındaki farklı yorumlarına yer verdi.

Haberde, Guardian'dan Lucy Mangan'ın oyuncuyu "kesinlikle büyüleyici" diye nitelendirerek diziye 5 yıldız verdiği hatırlatıldı. 

BBC'nin haberinde Variety'den Amaride Tinubu'nun incelemesine de yer verildi. Tinubu, oyuncunun Ripley rolünde "kesinlikle sevimsiz" olduğunu öne sürmüştü.
Independent Türkçe, Insider, BBC, Guardian, Variety


Ustanın veda filmi Çin gişesini kasıp kavuruyor: 100 milyon dolara yaklaştı

Çocuk ve Balıkçıl, Oscar'daki en büyük rakibi Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş'i geride bırakarak En İyi Animasyon dalında Akademi Ödülü kazanmıştı (Studio Ghibli)
Çocuk ve Balıkçıl, Oscar'daki en büyük rakibi Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş'i geride bırakarak En İyi Animasyon dalında Akademi Ödülü kazanmıştı (Studio Ghibli)
TT

Ustanın veda filmi Çin gişesini kasıp kavuruyor: 100 milyon dolara yaklaştı

Çocuk ve Balıkçıl, Oscar'daki en büyük rakibi Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş'i geride bırakarak En İyi Animasyon dalında Akademi Ödülü kazanmıştı (Studio Ghibli)
Çocuk ve Balıkçıl, Oscar'daki en büyük rakibi Örümcek-Adam: Örümcek Evrenine Geçiş'i geride bırakarak En İyi Animasyon dalında Akademi Ödülü kazanmıştı (Studio Ghibli)

Anime üstadı Hayao Miyazaki'nin Oscar ödüllü son filmi Çin'de izleyicileri sinema salonlarına çekmeye devam ediyor.

Sinema alanında piyasa istihbaratı hizmetleri sunan Artisan Gateway'in verilerine göre Çocuk ve Balıkçıl (The Boy and the Heron), cumadan pazara kadar 12,8 milyon dolar kazanarak Çin'de gösterimde olduğu ikinci hafta sonunda da kolay bir galibiyet elde etti.

100 milyon doları aşacak

Studio Ghibli'nin gişe rekortmeni filmi, Çin'de 93,8 milyon dolar kazanırken ülkenin yerel biletleme uygulaması Maoyan, filmin kısa süre içinde 100 milyon dolar sınırını aşacağını öngörüyor.

Çocuk ve Balıkçıl, Japonya'da 61 milyon dolar, Kuzey Amerika'daysa 46,6 milyon dolar kazanmıştı. 

II. Dünya Savaşı'nın son yıllarında geçen Çocuk ve Balıkçıl, annesini kaybetmesinin ardından taşrada yaşayan babasının yanına taşınmak zorunda kalan ergenlik dönemindeki Mahito'nun hikayesini anlatıyor.

Japon anime ustası Miyazaki daha önce Çocuk ve Balıkçıl'ın veda filmi olacağını söylemişti ancak 82 yaşındaki anime efsanesi, daha önce iki kez kamuoyu önünde emekliye ayrılmış ve sonunda çizim masasına geri dönmüştü. 
Her halükarda Studio Ghibli, Çin'in çok katlı sinemalarında varlık göstermeye devam edecek. Efsanevi şirket son yıllarda Miyazaki'nin eski filmlerini istikrarlı bir şekilde yeniden gösterime sokuyor. Sırada 83 yaşındaki yönetmenin, ülkede 30 Nisan'da gösterime girmesi planlanan 2004 yapımı filmi Yürüyen Şato (Howl's Moving Castle) var. 

Dev canavarlar sinemaları inletiyor

Legendary Entertainment ve Warner Bros ortak yapımı canavar filmi Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk (Godzilla x Kong: The New Empire) da istikrarlı başarısını sürdürüyor. 

Godzilla ve King Kong gibi canavarların bulunduğu MonsterVerse sinematik evreninin son filmi, üçüncü haftasında kasasına 10,7 milyon dolar daha eklemeyi başardı. Böylece filmin Çin'deki toplam hasılatı 110 milyon dolara yükseldi. 

Filmde Kong ve Godzilla, ölümcül yeni bir tehlikeye karşı savaşmak için bir kez daha güçlerini birleştiriyor. 

Filmin dünya çapındaki hasılatıysa pazar gününe kadar 436,6 milyon dolara kadar yükseldi. Legendary'nin dünya çapındaki prodüksiyon başkanı Mary Parent, geçen hafta Hollywood Reporter'a yaptığı açıklamada, stüdyonun Godzilla ve Kong serisiyle "yolculuğa devam etmek için iyi bir konumda" olduğunu söylemişti.

Bu kesinlikle heyecan verici bir sonuç.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter


Bridgerton'ın yaratıcısı, "Keşke ben çekseydim" dediği diziyi açıkladı

Bridgerton'ın ilk sezonu Phoebe Dynevor'ın canlandırdığı Daphne Bridgerton'ın gizemli Hastings Dükü Simon Basset'la aşk hikayesine odaklanmıştı (Netflix)
Bridgerton'ın ilk sezonu Phoebe Dynevor'ın canlandırdığı Daphne Bridgerton'ın gizemli Hastings Dükü Simon Basset'la aşk hikayesine odaklanmıştı (Netflix)
TT

Bridgerton'ın yaratıcısı, "Keşke ben çekseydim" dediği diziyi açıkladı

Bridgerton'ın ilk sezonu Phoebe Dynevor'ın canlandırdığı Daphne Bridgerton'ın gizemli Hastings Dükü Simon Basset'la aşk hikayesine odaklanmıştı (Netflix)
Bridgerton'ın ilk sezonu Phoebe Dynevor'ın canlandırdığı Daphne Bridgerton'ın gizemli Hastings Dükü Simon Basset'la aşk hikayesine odaklanmıştı (Netflix)

Shonda Rhimes, bugüne kadar pek çok rekortmen televizyon dizisine imza attı. Ama bir Britanya klasiği var ki Rhimes, "Keşke ben yapsaydım" diye düşündüğünü itiraf etmekten çekinmiyor.

Succession, Beef ve The Bear'i seviyor ama...

Mayısta üçüncü sezonuyla Netflix ekranlarına dönecek Bridgerton'ın yaratıcısı Rhimes, The Times'a yaptığı açıklamada Succession, Beef ve The Bear gibi yapımları izlemekten keyif aldığını ancak bir diziyi kendisi yaratmış olmayı dilediğini söyledi: Britanya'nın uzun soluklu bilimkurgu destanı Doctor Who.

Rhimes, "O diziye karşı hep takıntılı olacağım" dedi. İlk bölümü 1963'te ekranlara gelen dizi 1989'a kadar sürmüştü. 2005'te yeniden başlatılan dizi halen devam ediyor.

54 yaşındaki Shonda Rhimes, Doctor Who'yu 10 yıldan uzun bir süre önce yeniden başlatan ve zirveye taşıyan Russell T. Davies'le tanıştığında "çok gergin olduğunu" da itiraf etti.

Benzer başarılara imza atan senarist Rhimes, Grey's Anatomy ve Scandal'ı yarattıktan sonra 150 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atarak Netflix'e transfer olmuştu. 

Rhimes, The Times'a yaptığı açıklamada Netflix'e geçmeye ikna olduğunu çünkü "eğlenmek istediğini" söyledi. Amerikalı senaristin açıklamasına göre yayıncı kuruluşun patronları, kendisine "Sadece yapmak istediğin programları yap" demiş.

İki sezon da rekor kırmıştı

Bridgerton, 2020'de yayın devinde gösterime giren ilk sezonuyla rekor kırarak en çok izlenen İngilizce dizi olmuştu. İkinci sezon da iki yıl sonra izleyiciyle buluşarak bu rekoru bir kez daha kırmayı başardı.

Rhimes, dizinin nasıl bu kadar büyük bir hayran kitlesi edindiğini de anlattı ve mevcut flört uygulamalarıyla Tinder dünyasına bir panzehir sunduğunu söyledi:

Sanırım kur yapmanın kurallarının olduğu daha basit bir şeye yönelik bir arzu var. Biriyle nasıl tanışılır diye sormuştuk. Eskiden biriyle tanışırdınız çünkü balolara giderdiniz, ailenizle konuşurdunuz ve dans ederdiniz. İnsanlar aşkın kurallarının bu kadar net olduğu bir dünyada bu tür bir düzeni seviyor gibi görünüyor.

Independent Türkçe, Deadline, The Times


Tartışmalı savaş filmi tarih yazıyor

İç Savaş, A24'ün bugüne kadarki en pahalı yapımı (A24)
İç Savaş, A24'ün bugüne kadarki en pahalı yapımı (A24)
TT

Tartışmalı savaş filmi tarih yazıyor

İç Savaş, A24'ün bugüne kadarki en pahalı yapımı (A24)
İç Savaş, A24'ün bugüne kadarki en pahalı yapımı (A24)

Alex Garland'ın distopik aksiyon filmi İç Savaş (Civil War) geçen hafta sonu 25,7 milyon dolarlık kazançla beklentilerin üzerinde bir gişe hasılatı elde etti. 

Sinema eleştirmenlerinin "rahatsız edici" diye nitelediği film, bağımsız yapım ve dağıtım şirketi A24'ün şimdiye kadarki en büyük açılışına imza atmayı başardı.

Scott ve Scorsese'nin yapamadığını yaptı

İç Savaş, geçen yılın yüksek bütçeli filmlerinin açılışlarını da geride bıraktı. Martin Scorsese'nin revizyonist western'i Dolunay Katilleri (Killers of the Flower Moon) ilk üç gününde 23 milyon dolar hasılat elde etmişti. Ridley Scott'ın 200 milyon dolara mal olan tarihi destanı Napolyon (Napoleon) ise açılış hafta sonunda 20 milyon dolar kazanmıştı.

50 milyon dolarlık bütçeyle çekilen İç Savaş ise vizyondaki ilk üç gününde 26 milyon dolar gibi yüksek bir rakama yaklaşarak son derece başarılı bir çıkış yaptı.

Kirsten Dunst, Wagner Moura, Cailee Spaeny, Stephen McKinley Henderson, Sonoya Mizuno ve Nick Offerman'ın oynadığı 2024 yapımı distopik savaş filmi, hızla tırmanan ve ülkeyi saran İkinci Amerikan İç Savaşı sırasında ABD'yi dolaşan bir gazeteci ekibine odaklanıyor.

Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da, prömiyerini 14 Mart'ta South by Southwest'te yapan filmle ilgili şöyle yazıyor:

Büyük fikirlerle ve Kirsten Dunst'ın harika performansıyla bezeli, muhteşem bir şekilde çekilmiş bir ibret hikayesi. Ancak bazı izleyicileri şaşırtabilir.

"Krizdeki bir ulusta yaşam"

Web sitesinin eleştirel fikir birliğiyse şöyle:

Tasarımıyla sert ve tedirgin edici olan İç Savaş, krizdeki bir ulusta yaşamın şiddetli belirsizliğine yakın plan bir bakış.

Eleştirmenler "distopik dramanın güzelliğini ve yoğunluğunu" överken, mesajlarının etkinliği nedeniyle "tartışma ve hayal kırıklığı potansiyeline" de dikkat çekiyor.

Türkiye'de bu cuma vizyonda

28 Gün Sonra (28 Days Later), Gün Işığı (Sunshine) ve Beni Asla Bırakma (Never Let Me Go) gibi filmlerin senaristliğini üstlenen Garland, Ex Machina'yla yönetmenliğe adım atmıştı. 

53 yaşındaki Britanyalı sinemacı, Yok Oluş (Annihilation) ve  Adamlar (Men) gibi gerilimlerde de yönetmen koltuğunda oturmuştu.

İç Savaş, Türkiye'de 19 Nisan'da gösterime girecek.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, Variety, Collider, Rotten Tomatoes


Ünlü oyuncu merakla beklenen devam filminde neden yok?

30 Mart 1988'de gösterime giren Beterböcek, 15 milyon dolarlık bütçesine karşılık 75 milyon dolar hasılat yapmıştı (Warner Bros)
30 Mart 1988'de gösterime giren Beterböcek, 15 milyon dolarlık bütçesine karşılık 75 milyon dolar hasılat yapmıştı (Warner Bros)
TT

Ünlü oyuncu merakla beklenen devam filminde neden yok?

30 Mart 1988'de gösterime giren Beterböcek, 15 milyon dolarlık bütçesine karşılık 75 milyon dolar hasılat yapmıştı (Warner Bros)
30 Mart 1988'de gösterime giren Beterböcek, 15 milyon dolarlık bütçesine karşılık 75 milyon dolar hasılat yapmıştı (Warner Bros)

1988 yapımı komedi klasiği Beterböcek'in (Beetlejuice) oyuncu kadrosunun çoğu bu yılki devam filmi Beterböcek Beterböcek'te (Beetlejuice Beetlejuice) geri dönüyor. Ancak Geena Davis onlardan biri değil.

"Hayaletler yaşlanmaz"

68 yaşındaki oyuncu, perşembe günü Entertainment Tonight'a yaptığı açıklamada "Hayır, ben yokum. Yeniden çevrimde yokum" dedi. 

Ah, benim olmamı mı bekliyordunuz? Bak ne diyeceğim... Benim teorime göre hayaletler yaşlanmaz. Ben de yaşlanmadım.

İlk filmde Davis, sadece Winona Ryder'ın canlandırdığı Lydia Deetz tarafından görülebilen hayalet Barbara Maitland rolüyle izleyicilerin karşısına çıkmıştı.

Filmde Barbara'nın eşi Adam'ı da Alec Baldwin canlandırmıştı.

Öte yandan Davis, devam filminin fragmanını henüz izlemediğini de itiraf etti. "Fragmanın çıktığını duydum ve biri ağladığını söyledi, bu yüzden fragmanı görmeliyim" dedi.

Filmin oyuncuları arasında Lydia'nın kızı Astrid Deetz rolüyle yükselen yıldız Jenna Ortega yer alıyor. Ayrıca 52 yaşındaki Ryder, Michael Keaton ve Catherine O'Hara rollerini yeniden canlandıracak.

6 Eylül'de geliyor

Justin Theroux, Monica Bellucci ve Willem Dafoe gibi isimler kadroya eklenirken, ilk filme imza atan Tim Burton da yönetmen koltuğunda oturuyor.

Beterböcek Beterböcek'in 6 Eylül'de sinemalarda gösterime girmesi planlanıyor.

Independent Türkçe, Entertainment Tonight, Deadline


Darbe aldıkça sertleşen malzeme geliştirildi

Bilim insanları "Bu sıradışı malzeme gelecekte çok farklı alanlarda kullanılabilir" dedi (Yue Wang)
Bilim insanları "Bu sıradışı malzeme gelecekte çok farklı alanlarda kullanılabilir" dedi (Yue Wang)
TT

Darbe aldıkça sertleşen malzeme geliştirildi

Bilim insanları "Bu sıradışı malzeme gelecekte çok farklı alanlarda kullanılabilir" dedi (Yue Wang)
Bilim insanları "Bu sıradışı malzeme gelecekte çok farklı alanlarda kullanılabilir" dedi (Yue Wang)

Bilim insanları darbe aldıkça daha sert hale gelen bir madde geliştirdi. 

ABD'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden araştırmacılar, "uyarlanabilir dayanıklılığa" sahip malzemeyi mısır nişastasından ilham alarak tasarladı.

Projeyi yürüten Yue Jessica Wang, "Mısır nişastası ve suyu yavaşça karıştırdığımda kaşık kolayca hareket ediyor. Fakat kaşığı kaldırıp karışıma tekrar sokmak istediğinde geri girmiyor. Sanki sert bir yüzeyi bıçaklamak gibi" dedi.

Wang, buradan yola çıkarak darbe aldıkça sertleşen ve iletken özelliğe sahip bir malzeme geliştirdiklerini söyledi.

Araştırmacılar, bunun için öncelikle 4 farklı polimerden oluşan bir sulu çözelti hazırladı. Bilim insanları daha sonra bu çözeltiyi ince bir tabaka üzerine yayarak kuruttu. 

Katı polimer tabakayla ilgili deneylerde malzemenin darbe aldıkça daha sert hale geldiği gözlemlendi. 

Araştırmada yer alan Di Wu, karışımda iki pozitif ve iki negatif yüklü polimer çeşidi kullandıklarını, maddenin bunlar arasındaki etkileşimden ötürü daha sert hale geldiğini söyledi. 

Bu etkileşimi köfte ve spagettiye benzeten akademisyen, "Pozitif yüklü moleküller, suyu sevmediği için köfte benzeri mikro yapılar halinde toplanıyor" dedi. Araştırmacı, bu köfte benzeri yapıların darbelerin enerjisini parçalanmadan emebildiğini söyledi. 

Wang, malzemenin gelecekte akıllı saatlere ek olarak kalp ve damar hastalıklarının takibinde faydalanılan sensörlerde ve farklı kıyafetlerde kullanılabileceğini belirtti.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org


Akdeniz'de gözleri başından 20 kat büyük canlı bulundu

Fotoğraf: (Current Biology)
Fotoğraf: (Current Biology)
TT

Akdeniz'de gözleri başından 20 kat büyük canlı bulundu

Fotoğraf: (Current Biology)
Fotoğraf: (Current Biology)

Bilim insanları, dev gözlü deniz solucanının keşfiyle şaşkına döndü. Bu solucanın kafasından 20 kat daha ağır olan gözleri, bir memeli kadar keskin görüş sağlıyor. 

Araştırmacılar, İtalya'nın Ponza adası civarında bulunan Vanadis deniz solucanının gözlerinin, türün denizin karanlık derinliklerinde sadece kendi aralarında görülebilen gizli bir dile sahip olmasına da imkan tanıdığından şüpheleniyor.

Gececil solucanının gözleri o kadar büyük ki eğer insanların gözleri de nispeten bu kadar büyük olsaydı, başımıza fazladan 100 kilogram eklenirdi.

Bilim insanları, solucanın gözlerinin fare ya da sıçanlarınkine eşdeğer bir "olağanüstü görüş" sağladığını, bu sayede türün küçük nesneleri görebildiğini ve geceleri denizdeki hareketlerini takip edebildiğini belirtti. 

Kopenhag Üniversitesi'nden Dr. Anders Garm, "Bu gerçekten ilginç çünkü böyle bir yetenek genellikle eklembacaklılar (böcekler, örümcekler) ve kafadanbacaklılarla (ahtapot, kalamar) birlikte biz omurgalılara özgüdür" dedi.

Çalışmanın ortak yazarlarından Dr. Garm, "Böylesine gelişmiş ve detaylı bir görüş, bu grupların dışında ilk kez kanıtlandı" diye belirtti.

Bilim insanları, solucanın basit sinir sisteminin bu çok karmaşık işlevleri nasıl yerine getirdiğini anlamaya çalışıyor.

Solucan, gözleri dışında şeffaf bir gövdeye sahip. Bu da gözlerin evrimsel faydalarının, Vanadis'i avcılarına görünür kılmasının sonuçlarından daha ağır bastığı anlamına geliyor. 

Araştırmacılar büyük gözlerin tam olarak ne işe yaradığından da emin değil zira bu canlılar gececil ve genellikle tüm hayvanlarda gözlerin en iyi şekilde çalıştığı zaman olan gündüzleri saklanıyorlar. 

Dr. Gram, "Gün içinde solucanı hiç kimse görmediği için nerede saklandığını bilmiyoruz. Dolayısıyla gözlerini gündüz de kullandıkları ihtimalini göz ardı edemeyiz" dedi. 

Bildiğimiz şey, yiyecek bulmak ve çiftleşmek gibi en önemli faaliyetlerinin geceleri gerçekleştiği. Dolayısıyla, geceleri gözlerinin önemli bir işlevi olması muhtemel.

Bilim insanları ayrıca solucanın gözlerinin insanlar tarafından görülemeyen ultraviyole ışığı görecek şekilde geliştiğini tespit etti. Bu durum, Vanadis'in gece vakti zifiri karanlık denizde biyolüminesan sinyalleri gördüğüne işaret ediyor. 

Yeni çalışmada bilim insanları, solucanların kendilerinin de biyolüminesan olabileceği, çiftleşmek ve avlanmak için birbirleriyle UV ışığı aracılığıyla iletişim kurabileceği tahmininde bulunuyor. 

Dr. Garm, "Eğer biyolüminesans olarak normal mavi veya yeşil ışık kullanırlarsa, avcıları da cezbetme riski oluşur. Ancak solucan bunun yerine UV ışığı kullanırsa, kendi türü dışındaki hayvanlar için görünmez kalır. Dolayısıyla hipotezimiz, çiftleşmeyle ilgili gizli bir dile sahip olmak için keskin UV görüşü geliştirdikleri yönünde" diye açıkladı. 

UV biyolüminesansının henüz başka hiçbir hayvanda görülmemiş olması işleri gerçekten heyecan verici kılıyor. Bu yüzden bunu ilk örnek olarak sunabilmeyi umuyoruz.

Independent Türkçe