Fransa’nın yeni başbakanını zor bir yaz ve sonbahar bekliyor

Macron’un yol haritasını belirlediği başbakana, sağ ve sol çevreler saldırmaya başladı

Fransa'nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne. (AFP)
Fransa'nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne. (AFP)
TT

Fransa’nın yeni başbakanını zor bir yaz ve sonbahar bekliyor

Fransa'nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne. (AFP)
Fransa'nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne. (AFP)

Fransa'nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne oldu. Elysee Sarayı’nın kulislerine vakıf kaynaklar, Borne’un 24 Nisan’da ikinci dönem tekrar Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron'un başbakan adayları listesinde alt sıralarda yer aldığı ancak Macron’a en yakın yetkili olan ve birçok salahiyete sahip Elysee Sarayı Genel Sekreteri Alexis Koehler’in desteğini alarak bu pozisyona seçildiğini aktardı. Fransız basınında sıkça yer alan haberlerde, Macron’un başbakan olarak ilk tercihinin, Greater Reims Başkanı Catherine Vautrin olduğu iddia edildi. Jacques Chirac döneminde bakanlık yapmış olan Vautrin, sağcı Cumhuriyetçi Parti’den şubat ayında istifa ederek Macron’un yanında yer almıştı.  
Fransa’nın yeni Başbakanı Elisabeth Borne mevcut süreçle uyumlu birçok özelliğe sahip, bu özelliklerin başında; Sosyalist Parti’den yani solun merkezinden geliyor olması öne çıkıyor. Macron seçim kampanyası boyunca en savunmasız sosyal sınıfların sorunlarına özel ilgi gösterme sözü vermişti. Dolayısıyla bu görev için Elisabeth Borne, rakibi sağcı Catherine Vautrin’e kıyasla daha uygun görünüyor. Ayrıca Borne, Macron’un birinci döneminde olağanüstü bir bakanlık deneyimine ve zengin bir portföye sahiptir. Borne, Macron'un ilk cumhurbaşkanlığı döneminde sırasıyla Ulaştırma Bakanı, Ekoloji Bakanı ve Çalışma Bakanı olarak görev aldı. Borne bakanlık görevlerini başarıyla icra etmişti. Her üç pozisyonda da dosyalara ve sorunlara ne kadar vakıf olduğunu kanıtlamayı başarabildi. Kabinenin aktif bir üyesi olan Borne, geçtiğimiz yıllardaki bakanlık görevlerinde diyaloğa açık olduğunu ve Macron’un istediği reformları kararlı bir şekilde uygulamaya koyma hususunda başarılı olduğunu gösterdi. Ayrıca, siyasi yönünden ziyade teknokrat yönüyle öne çıkan Borne’un bu pozisyona getirilmesi, cumhurbaşkanına sadık kalacağının ve hiçbir alanda onunla rekabet etmeyeceğini de garanti etmektedir. Fransa anayasasına göre bir kişi cumhurbaşkanı görevine en çok iki defa seçilebiliyor, Macron’un son dönemi olduğu için, başbakanlık pozisyonu bir üst basamağa çıkmak için birçok cazibeye sahip. Son olarak Macron, Fransa Cumhuriyeti'ndeki ikinci yönetici pozisyonuna bir kadını atayarak, seçim vaatlerinden birini yerine getirmiş oldu. Böylelikle Fransa’da da Avrupa’daki çoğu ülkede olduğu gibi başbakan koltuğuna bir kadın oturdu.  
Beşinci Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana Borne, başbakanlık pozisyonunu elde eden ikinci kadın olma özelliğine sahip. Fransa'nın ilk kadın başbakanı, sosyalist lider François Mitterand döneminde yaklaşık 11 ay süreliğine Edith Cresson olmuştu. Cresson 1991-1992 görev süresi boyunca şiddetli siyasi ve medya kampanyalarına maruz kaldı. Bazı sağcı siyasetçiler ve medya kuruluşları, işi Cresson’u, XV. Luouis’in metresi ve yöneticisi Madam Pompadour ile kıyaslayarak, Cumhurbaşkanı Mitterand’la aralarında bir ilişki olduğu söylentisini çıkarmaya kadar vardırdı.  

Hükümetin kurulması ve seçimler 
61 yaşındaki Borne ülkede oldukça rahatsız edici koşullar hâkim iken bu pozisyona getirildi. Görevlerini yerine getirmeden önce Borne’u iki temel zorluk bekliyor, birincisi; Macron’a sunacağı hükümetin üyelerinin belirlenmesi, ikincisi; 12-19 Haziran tarihinde yapılacak olan parlamento seçimlerinde başarılı olması. Gözlemcilere göre Borne, kabine listesini bir an önce hazırlayıp göreve başlamak istiyor. Dolayısıyla yarına kadar hükümet üyeleri açıklanabilir ve cuma günü ilk toplantı için hazır olabilir. Şu ana kadar kulislerden bakanlık pozisyonlarıyla ilgili isimler sızdırılmış değil. Mevcut bakanların hangilerinin kalıcı hangilerinin gidici olduğu bilinmiyor. Ayrıca Macron’u destekleyen sağcı siyasetçilerden kimlerin yeni hükümette görev alacağı da belirsizliğini koruyor.
Macron hükümeti kurmakla görevlendirdiği Borne’a bir yol haritası çizmekte gecikmedi. Twitter hesabından açıklama yapan Macron, hükümetin önceliklerinin "çevre, sağlık, eğitim, tam istihdam, demokrasiyi canlandırmak, Avrupa ve güvenlik konuları" olduğunu belirtti. Macron ayrıca hükümetle birlikte Fransız halkı için yorulmadan çalışmaya devam edeceklerini taahhüt etti.  
Hükümeti kurmak çok zor olmasa da kolay da olmayacaktır. Borne’un kabinesini oluştururken hassas dengeleri gözetmesi ve Macron’un yukarıda bahsi geçen seçim vaatlerini uygulaması gerekecek. Başbakan Borne, bu göreve gelmesinin ardından Macron’un etrafında toplanan siyasi çevrelerin teknik lideri oldu. Dolayısıyla parlamento seçimlerinde çoğunluğu elde etmenin başlıca sorumluluğu da ona ait. Yeni başbakan ilk kez seçimlere katılıyor, yani daha önce bir seçim tecrübesi bulunmuyor. Konumunu koruyabilmesi için parlamento çoğunluğunu elde edebilmesi zorunluluk arz ediyor. Aksi takdirde teamüllere göre görevini terk etmek zorunda kalacak. Macron’un olağanüstü bir sürpriz olmazsa parlamento çoğunluğunu kolaylıkla elde edeceği değerlendiriliyor. Ancak siyaset sahnesi üç farklı blok tarafından işgal edilmiş durumda, Macron’un etrafında toplanan merkezci blok, aşırı sağda yer alan blok ve aşırı solda yer alan bir blok. Fransa’da aşırı sağcı lider Marine Le Pen, haziran ayında iki turlu yapılacak genel seçimleri partisinin ilk sırada tamamlayacağını iddia etmişti. Macron’a karşı 13 milyondan fazla oy alan Le Pen, yükselen popülaritesinin kendisine mevcut durumunun aksine önemli bir parlamenter blok sağlamasını umuyor. 
Ancak Macron'a yönelik asıl tehdit soldan geliyor, çünkü aşırı solun adayı Jean-Luc Melenchon, sol siyaseti birleştirmeyi başardı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda 7 milyon oy alan Melenchon, parlamento seçimlerinde hedeflediği koltuk sayısına ulaşırsa muhtemel bir koalisyon hükümetinin başbakanlık görevine getirilebileceğini düşünüyor. Ancak şu anki anketler Macron’un parlamentoda çoğunluğu elde edebileceğini gösteriyor.  

‘Sarı yeleklilerin’ dönüşüne dair endişeler  
Yukarıdaki konularının çözümünde başarılı olması Başbakan Elizabeth Borne için sadece yolun başlangıcı olacaktır. Araştırmalar ve kamuoyu yoklamaları, Fransa'nın, temel gıda maddeleri, elektrik ve enerjideki yüksek fiyatlar, yükselen enflasyon rakamları ve halkın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle, siyasi olarak sıcak bir yaz ve daha sıcak bir sonbahar yaşayacağını öngörüyor. Macron, Borne veya herhangi bir yetkilinin istemediği şey ise, Fransa'nın 2018, 2019 ve 2020'de tanık olduğu ‘sarı yeleklilerin’ yeniden protesto eylemlerini başlatmasıdır.  
Borne, gelecekteki hükümeti için büyük bir zorluk teşkil edecek olan, en savunmasız gruplara yardım etmek için ekonomik ve mali tedbirlerin benimsenmesini bir öncelik haline getirmek zorunda kalacak. Buna, özellikle Fransa bir dizi Avrupalı ortağının gerisinde kalmış gibi göründüğü için, çevre ve ekoloji dosyasına hak ettiği önemi verme yönündeki bir başkanlık arzusunun uygulamaya konulması da eşlik ediyor. 
Ancak Borne'u bekleyen en riskli dosya ‘Emeklilik Yasası'dır. Macron, seçim kampanyası sırasında şu anda 62 olan emeklilik yaşını 65'e çıkarmak istediğini açıklamıştı. Edouard Philippe hükümeti daha önce şu anda yürürlükte olan yasayı değiştirmeye çalışmış, ancak Kovid-19 salgını ve protesto gösterileri Philippe hükümetinin bu konuda başarılı olmasının önünü tıkamıştı. Ülkedeki yedi sendikadan dün yapılan ortak açıklamada, maaşların arttırılması talep edildi ve emeklilik yasasının değiştirilmesine yönelik bir girişimde bulunulmaması uyarısı yapıldı. Ancak birçok gözlemci, yeni başbakanın son beş yılda zorlu reformları uygulama becerisi gösterdiğini, dolayısıyla emeklilik yasası üzerindeki değişiklikleri uygulama noktasında da kararlı bir duruş sergileyeceğini düşünüyor.  
Macron'un partisi ve destekçileri dışında, Borne'un atanmasına özellikle aşırı sağ ve aşırı sol çevreler olumsuz tepki gösterdi. Melenchon, onu bir solcu olarak görmeyi reddettiğini duyurdu ve bakanlığı sırasındaki icraatlarına saldırdı. Borne’un seleflerinden bir farkının olmadığını söyleyen Melenchon, “Toplumsal ve çevresel düzeylerde yeni bir taciz dönemi başlamıştır, Borne’un atanması halkı aldatmaya yönelik bir hamledir” dedi. Le Pen ise, Macron’un bu atamayla "Bir aşağılama politikası, devleti ve toplumu yıkma ve vergi gaspı politikasını sürdürdüğünü” söyledi.  



Gizli görüşme sızdırıldı: Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff topa tutuldu

Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
TT

Gizli görüşme sızdırıldı: Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff topa tutuldu

Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)
Witkoff (en önde), Uşakov'la (en arkada) konuşmasının sızıdırılmasına dair yorum yapmadı (Reuters)

Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırlanan "barış planına” yönelik gizli görüşmelerin basına sızdırılması üzerine ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff'a tepki yağdı.  

ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg, Witkoff'un Kremlin Dış Politika Danışmanı Yuriy Uşakov'la14 Ekim'de, Uşakov'un da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in uluslararası ekonomik işbirliğinden sorumlu özel temsilcisi Kiril Dmitriyev'le 29 Ekim'de yaptığı telefon görüşmelerinin dökümlerine ulaştı.

Yazılı dökümlere göre 14 Ekim'deki görüşmede Witkoff, Ukrayna savaşına dair barış planı üzerinde birlikte çalışılmasını istiyor ve Putin'in plan hakkında "Trump'la görüşürken neler yapması gerektiği” hakkında tavsiye veriyor. 

Witkoff görüşmede Putin'in Trump'ı Gazze'deki barış mutabakatı için tebrik etmesini, Rusya'nın anlaşmayı desteklediğini ve ABD Başkanı'na "bir barış adamı olarak saygı duyduğunu" söylemesini öneriyor. Uşakov'un da buna katıldığı aktarılıyor. 

Kayıtların sızdırılmasının ardından ABD'de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi kanattan Witkoff'a sert tepkiler geldi.

Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Ted Lieu, "Steve Witkoff'un Rusya değil ABD adına çalışması gerekiyor” diyerek, Trump'ın temsilcisini "hain” diye niteledi.

Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Don Bacon da Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılmasında Witkoff'un çabalarına güvenilemeyeceğini belirterek, temsilcinin görevden alınmasını istedi. 

Trump ise Witkoff'a yöneltilen eleştirilerin haksız olduğunu savunarak, "Onun bu planı Ukrayna'ya satması gerekiyor. Bir pazarlıkçının görevi budur” dedi.

Diğer yandan Dmitriyev ve Uşakov arasındaki görüşmedeyse Moskova'nın herhangi bir barış teklifinde taleplerini ne kadar güçlü şekilde dile getirmesi gerektiği ele alındı. 

Uşakov, Witkoff'la görüşmesinin sızdırılmasının "kabul edilemez” olduğunu söyledi. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Dmitriyev ise Uşakov'la görüşmesine dair yayımlanan bilgilerin "sahte” olduğunu iddia etti. 

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, bilgi sızıntısının görüşmeleri sabote etmek amacıyla yapıldığını savunarak bunu "hibrit savaş” diye niteledi. 

Kaydı kimin sızdırdığı henüz tespit edilemedi. Uşakov, bunu Avrupa ülkelerinin sızdırmış olabileceğini ima ederken, Wall Street Journal'a konuşan Avrupalı diplomatlarsa olayın ardında Kremlin'in olabileceğini ileri sürüyor. 

Independent Türkçe, Guardian, Reuters, Wall Street Journal


Almanya’nın savaş planı: 800 bin asker doğuya nasıl gönderilecek?

Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)
Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)
TT

Almanya’nın savaş planı: 800 bin asker doğuya nasıl gönderilecek?

Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)
Almanya'nın 2,5 yıldır bu plan üzerinde çalıştığı aktarılıyor (AFP)

Almanya'nın Rusya'ya karşı hazırladığı savaş planı ortaya çıktı.

Wall Street Journal'ın incelediği "Almanya Operasyon Planı" adlı 1200 sayfalık metin, olası savaş durumunda 800 bin NATO askerinin doğuya nasıl sevk edileceğini detaylandırıyor. 

Bu süreçte hangi liman, nehir ve demiryollarının kullanılacağı, lojistiğin nasıl sağlanacağı üzerinde de çalışılmış.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephull, bu hafta yaptığı açıklamada Rusya'nın 2029'a kadar bir NATO ülkesine saldırabileceğini öne sürmüştü. 

Analizde ayrıca, ABD'nin öncülüğünde yürütülen süreçte Ukrayna cephesinde barış sağlanması durumunda Rusya'nın NATO'ya saldırı için hazırlık yapma fırsatı bulacağı savunuluyor.

Askeri çevrelerde "OPLAN" diye de bilinen metinde, Almanya'daki altyapı eksikliğine de dikkat çekiliyor. 

Otoyolların yüzde 20'sinin ve köprülerin çeyreğinden fazlasının yatırım eksikliği nedeniyle onarılmadığı belirtiliyor. Kuzey ve Baltık denizindeki limanlar için 15 milyar euroluk bakım gerekiyor, bunun 3 milyar eurosu limanların askeri kullanım amacıyla güçlendirilmesi için harcanacak. 

Bu eksikliklerin muhtemel savaş durumunda askeri birliklerin hareket serbestliğini kısıtlayacağı ifade ediliyor. Berlin yönetiminin sorunları gidermek için 2029'a kadar 166 milyar euro yatırım yapmayı planladığı aktarılıyor. 

Diğer yandan Almanya'nın Rusya'yla muhtemel savaşta NATO açısından coğrafi bir önemi de var. 

Alman düşünce kuruluşu Brandenburg Toplum ve Güvenlik Enstitüsü'nden Tim Stuchtey, çatışma nerede başlarsa başlasın sınırda uzanan Alp Dağları nedeniyle NATO birliklerinin Almanya üzerinden cepheye geçeceğini söylüyor. 

Ancak son dönemde artan sabotaj saldırılarının bu yoğun hareketlilikte aksaklıklara yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Yürürlükteki veri koruma ve dijital iletişim yasalarının değiştirilebileceği belirtiliyor. 

Almanya Silahlı Kuvvetleri, gözetleme ve drone sistemleri için Münih merkezli Quantum Systems'la ortak çalışıyor. PayPal'un kurucusu ve Facebook'un ilk yatırımcılarından olan Peter Thiel'ın desteklediği firmadan Paul Strobel, Rusya'nın limanları bloke edip elektrikleri kesebileceğini ve demiryollarını sabote edebileceğini savunuyor. 

Almanya'yı "Avrupa'nın en güçlü ordusu" haline getirmek istediğini söyleyen Şansölye Friedrich Merz, eylüldeki açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı: 

Tehditler gerçek. Savaşta değiliz ancak artık barış içinde de yaşamıyoruz.

Rusya lideri Vladimir Putin ise NATO veya Avrupa Birliği'ne (AB) savaş açma niyeti olmadığını defalarca söylemişti. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, BBC


Ölü sayısı 55'e yükseldi... Hong Kong'daki yangına ne sebep oldu?

Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)
Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)
TT

Ölü sayısı 55'e yükseldi... Hong Kong'daki yangına ne sebep oldu?

Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)
Hong Kong'daki Wang Fuk Court konut kompleksinde çıkan büyük yangının ardından çalışan itfaiyeciler (AFP)

İtfaiye ekipleri, Hong Kong'daki bir konut kompleksinde en az 55 kişinin hayatını kaybettiği ve yaklaşık 300 kişinin halen kayıp olduğu büyük bir yangını kontrol altına aldı. Polis, yangının güvenli olmayan malzemeler kullanan bir inşaat şirketinin ‘ağır ihmalinden’ kaynaklanmış olabileceğini açıkladı.

Yangın çıktıktan sonra neredeyse bir gün boyunca itfaiye ekipleri, Wang Fuk Court konut kompleksinin üst katlarında mahsur kalan sakinlere ulaşmak için aşırı sıcaklık ve yoğun dumanla mücadele etti.

Tai Po bölgesinin kuzeyindeki kalabalık konut kompleksi, sekiz blokta 2 bin daireden oluşuyor ve uygun fiyatlı konut sıkıntısı çeken bu şehirde 4 bin 600'den fazla kişiye ev sahipliği yapıyor.

51 yaşındaki Wan soyadlı bir sakin, “Bu binayı 20 yıldan fazla bir süre önce satın aldık. Tüm eşyalarımız buradaydı ve şimdi her şey yanıp kül oldu. Geriye ne kaldı? Hiçbir şey kalmadı. Ne yapacağız?” ifadelerini kullandı.

Sığınma alanı dışında kızını arayan 52 yaşındaki Naj soyadlı bir kadın ise gözyaşları içinde, elinde kızının mezuniyet fotoğrafıyla, “O ve babası hâlâ dışarı çıkamadı… Binamızı kurtarmak için suları yoktu” diye konuştu.

Yangın mahallinden çekilen bir videoda, yeşil inşaat ağları ve iskelelerle kaplı 32 katlı bloklardan en az ikisinde alevlerin yükseldiği görülüyordu.

Yetkililer, yedi bloktan dördünde yangının söndürüldüğünü, diğer üçünde ise yangının kontrol altına alındığını söyledi.

Binalarda yangın neden çıktı?

Yetkililer, Wang Fuk Court’taki yüksek katlı binaların cephelerinde yürütülen yenileme çalışmaları sırasında kullanılan inşaat malzemeleri ile iskelelerde yangının nasıl başladığını araştırıyor.

Yeşil koruma ağları ve ahşap iskeleler, geleneksel Çin inşaat kültürünün temel unsurları olsa da, güvenlik gerekçeleriyle Hong Kong’da mart ayından bu yana kademeli olarak kullanım dışı bırakılıyordu.

Bu arada, yetkililer bir inşaat şirketinin yöneticileri ile bir mühendislik danışmanını gözaltına aldı. Şüpheliler, taksirle adam öldürme suçlamasıyla soruşturuluyor. Polis şirketin adını açıklamadı, ancak AP’nin doğruladığı bilgilere göre arama yapılan mühendislik ve inşaat firması, binadaki yenileme çalışmalarından sorumluydu.

Yetkililer, pencereleri korumak için kullanılan plastik köpük paneller gibi bazı malzemelerin yangına dayanıklılık standartlarını karşılamadığından şüpheleniyor. Şiddetli rüzgârların da alevlerin hızla yayılmasına katkıda bulunduğu belirtildi.

Hong Kong Polis Teşkilatı’ndan üst düzey yetkili Elaine Chung, “Şirketin sorumlu taraflarının ağır ihmal gösterdiğine ve bu durumun kontrol edilemeyen bir yangına yol açarak büyük can kaybına neden olduğuna dair güçlü nedenlerimiz var” dedi.

Polis ayrıca, binaların yangın güvenliği standartlarına uygun olmayan plastik örtülerle kaplandığını ve bakım çalışmalarında yer alan bir inşaat şirketinin, zarar görmeyen bir blokta bazı pencereleri kapatmak için yanıcı köpük materyal kullandığını açıkladı.

dcfrgt
Hong Kong’daki Wang Fuk Court konut kompleksini saran büyük yangının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Yetkililer bugün yaptıkları açıklamada, hayatını kaybeden 55 kişi arasında bir itfaiyecinin de bulunduğunu, çok sayıda yaralının ise hâlâ hastanede kritik durumda olduğunu bildirdi. Ayrıca yaklaşık 279 kişiye halen ulaşılamadığı belirtildi.

Endonezya Dışişleri Bakanlığı, konutlarda ev işlerinde çalışan iki Endonezyalı göçmen işçinin yangında yaşamını yitirdiğini, ikisinin de yaralandığını açıkladı.

En yüksek can kaybı

Yangın, Hong Kong’da 1948'de bir depo yangınında 176 kişinin öldüğü olaydan bu yana şehirde kaydedilen en yüksek can kaybına yol açtı.

Yangını kontrol altına almak için bin 200’den fazla itfaiyeci görev yapıyor; 304 itfaiye aracı ve kurtarma aracı da çalışmalara katılıyor.

Hong Kong Belediye Başkanı John Lee, daha önce yaptığı açıklamada, “Önceliğimiz yangını tamamen söndürmek ve mahsur kalan sakinleri kurtarmak. Ardından yaralılara destek verilecek. Daha sonra mağdurlara yardım sağlanacak ve olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatacağız” ifadelerini kullandı.

Hong Kong Ulaştırma Dairesi, bölgede bazı yolların bugün kapalı kalacağını; otobüs güzergâhlarının değiştirildiğini ve yakın çevredeki okulların tedbir amaçlı kapatıldığını duyurdu.

Hong Kong’da aşırı yüksek emlak fiyatları uzun süredir toplumsal hoşnutsuzluğun kaynağı olarak görülüyor. Uzmanlara göre bu büyük yangın felaketi, aralık ayı başında yapılacak şehir çapındaki yasama seçimleri öncesinde hükümete yönelik tepkiyi artırabilir.

a
Hong Kong’daki Wang Fuk Court konut kompleksini saran büyük yangının ardından yükselen dumanlar (AP)

Wang Fuk Court konut kompleksi, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan Hong Kong'daki birçok yüksek katlı konut kompleksinden biri. Çin anakarası sınırına yakın bir konumda bulunan Tai Po, yaklaşık 300 bin nüfuslu, köklü bir banliyö bölgesi.

Emlak ajanslarının internet sitelerine göre, kompleks 1983 yılından beri faaliyette olup, devlet destekli ev sahipliği programına tabi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, kompleks 330 milyon Hong Kong doları (42,43 milyon ABD doları) maliyetle bir yıl süren bir yenileme çalışmasından geçmiş.

Diğer yandan şehrin yolsuzlukla mücadele kurumu, yenileme çalışmalarıyla ilgili yolsuzluk iddiaları hakkında soruşturma başlattığını açıkladı.