İsrail kamuoyunda aşırı sağ yükselişte

Netanyahu Araplara karşı mücadeleye dayalı bir seçim programı sunuyor. Anketler, İsrail toplumundaki nefretin derinliğini gözler önüne seriyor

Nisan ayında Yafa’da bir sokakta bisiklete binen bir adam ve İsrailli bir güvenlik görevlisi
Nisan ayında Yafa’da bir sokakta bisiklete binen bir adam ve İsrailli bir güvenlik görevlisi
TT

İsrail kamuoyunda aşırı sağ yükselişte

Nisan ayında Yafa’da bir sokakta bisiklete binen bir adam ve İsrailli bir güvenlik görevlisi
Nisan ayında Yafa’da bir sokakta bisiklete binen bir adam ve İsrailli bir güvenlik görevlisi

İsrail’de yapılan bir kamuoyu araştırması, Yahudiler ve İsrail vatandaşı Araplar arasındaki ilişkilerde derin uçurumun boyutunun ve aralarındaki nefretin arttığını gösterdi. Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nin anket sonrası Tel Aviv’de, yaklaşan genel seçimlerde İsrail içerisinde yaşayan Filistinlilere karşı ırkçı bir propaganda kampanyası başlatmayı planladığı ortaya çıktı.
Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel haber sitesinden aktardığı habere göre böyle bir ırkçı propagandanın ülkede kargaşa ve gerginliğe yol açacak olması ihtimaline rağmen Likud, Netanyahu’yu başbakanlığa geri getirmek için her şeyi yapmaya hazır. Haber sitesi, söz konusu kampanyanın hedefinin, ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla yargılanmasına ve Likud’un iktidara dönmesini engelleyen Netanyahu’nun liderlikteki varlığı olmasına rağmen, parti lideri olarak kalıp istifa etmemesi sebebiyle Likud içindeki artan hoşnutsuzluğu bastırmak olduğunu vurguladı.
Likud’un propagandası, özellikle Mescid-i Aksa’da İsrail’in gerilimi arttırmasına karşı Arap kasaba ve şehirlerindeki protestolara odaklanacak. The Times of Israel’e göre, son derece şiddetli olacak kampanyanın amacı, Kudüs’te ve diğer yerlerdeki operasyonlara ve çatışmalara duyulan öfkeyi sandıktaki oylara çevirmek olacak. Likud’un ırkçı propagandası, ‘Sadakat olmadan vatandaşlık olmaz’ sloganıyla başlatılacak. Bu slogan, Evimiz İsrail Partisi lideri Avigdor Liberman’ın önceki seçim kampanyalarında kullandığı bir slogan, ancak Likud Partisi sloganı daha agresif bir şekilde kullanacak. Likud’un seçim kampanyası, iktidara geri dönmesi halinde yürürlüğe koymayı planladığı bir dizi yasayı içerecek. Bunlar arasında, İsrail karşıtı operasyonları gerçekleştiren vatandaşların ailelerinin sınır dışı edilmesi, Filistin bayrağı taşıyan ya da asan veya İsrail bayrağını yakan herkesin hapis cezası alması, savaş sırasında göstericilerin vatandaşlık hakkından mahrum edilmesi ve diğer haklarının kaldırılması yer alacak.
Sızdırılan bilgiler, Likud’un Knesset üyeleri Miki Zohar ve Ofir Katz’ın bu kampanyaya odaklanacağını ortaya çıkardı. Zohar, “Araplar devleti ele geçiriyor. Bunu her gün görüyoruz. Yahudilere eziyet ediyorlar ve ne isterlerse onu yapıyorlar. Bu, seçimlerde en çok konuşulan konu olacak ve halk yanımızda olacak” dedi. The Times of Israel, Likud’un aşırı sağdan müttefiklerinin, özellikle Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir liderliğindeki Dini Siyonizm Partisi’nin gücünün artmasından korktuğunu, bu nedenle onlardan daha sert görüntü vermek için çalıştığını belirtti. 
Yahudi Halkı Politika Enstitüsü geçen hafta, yıllık olarak yaptığı ‘çoğulculuk endeksi’ araştırmasını yayınladı. Anket, geçen yıl boyunca, İsrail toplumunun seküler, milliyetçi, dindar, Ortodoks ve Arap gibi çeşitli kesimleri arasındaki bölünmelerin daha da derinleştiğini gösterdi. Sonuçlar, sağcı Yahudilerin, İsrail’in Arap vatandaşları ile ortak bir gelecek olasılıkları konusundaki karamsarlığında belirgin bir artışı gösterirken, liberallerin ise daha iyimser hale geldiğini ortaya çıkardı.
Tel Aviv Üniversitesi’nden Camille Fox tarafından bin 100 Yahudi ve 200 Yahudi olmayan kişinin katılımıyla gerçekleştirilen anketin sonuçlarına göre Arap vatandaşları, Yahudilerin 4 yıl öncesine göre daha radikal hale geldiğine inanıyor. Geçen yılki ankette bu görüşte olanların oranı yüzde 8 olarak kaydedilmişken, bu yıl bu oran yüzde 23’e yükseldi. Yahudiler arasında bu görüşte olanların oranı geçen yıl yüzde 20 iken bu sene yüzde 27 olarak kaydedildi.
Anket sonuçlarına göre, Yahudi olan ve olmayan İsraillilerin yüzde 58’i, Yahudilerin ve Arapların İsrail’de ortak bir geleceği olduğuna şiddetle katıldıklarını’ veya “tamamen katıldıklarını” söylediler. Bu oranın liberal Yahudiler arasında yüzde 70’ten yüzde 80’e yükselmesi, sağcılar arasında ise yüzde 50’den yüzde 28’e düşmesi dikkati çekti.
Ankette, İslamcı çizgideki Birleşik Arap Listesi ve seküler çizgideki Ortak Arap Listesi gibi Arap siyasi partilerinin hükümetin bir parçası olması fikri hakkında da soru soruldu. Laik İsraillilerin yüzde 73’ü, muhafazakarların yüzde 45’i, dini milliyetçilerin yüzde 19’u ve Haredi Yahudililerin yüzde 27’sinin bu fikri desteklediği görüldü.
Anket, solcu İsraillilerin büyük çoğunluğunun (yüzde 70), Yahudiler ve Araplar için tamamen karma yerleşim bölgelerini desteklediğini ortaya koydu. Buna karşılık katılımcıların yüzde 2’si ayrı mahalleleri desteklediklerini belirtti. Sağcı İsraillilerin ise büyük bir çoğunluğu (yüzde 63) ayrı mahalleleri desteklerken, yalnızca yüzde 14’ü karma mahalleleri destekledi.
İsrail vatandaşı Filistinliler arasında şiddetin yayılması konusunda, Yahudi olmayan İsrailliler’in yüzde 40’ı, Arap toplumundaki şiddetin ‘Arap çevresine karşı yıllardır süren ihmal ve ayrımcılığın sonucu’ olduğu konusunda hemfikir. Yüzde 37’si ise bunun sebebini, ‘polisin işini düzgün yapmamasına’ bağladı. Yüzde 9’u ise polisin Araplardan kaynaklanan şiddete karşı harekete geçmesine izin vermemesi sebebiyle Arap toplumunu suçladı. Yüzde 14’ü ise kültürü suçladı. Ankete katılan Yahudilerin yüzde 37’si, şiddetin kültürel bir meselenin sonucu olduğunu söyledi. Yahudilerin yüzde 35’i bunun Arap çevrelerine karşı yıllarca süren ihmal ve ayrımcılığın neticesi olduğunu belirtti. Yahudilerin geri kalanları ise, polisi suçlamak ve Arap toplumunu polisin şiddete karşı etkili önlem almasına izin vermemekle gibi suçlamalar arasında farklı fikirleri savundu.

2 milyon İsrailli Arap var
Ülke nüfusunun 9 milyona ulaştığı İsrail’de nüfusun yaklaşık 2 milyonunun "İsrailli Araplar" olarak tanımlanan İsrail vatandaşı Filistinlilerden oluştuğu belirtiliyor.
İsrail vatandaşı Filistinliler ülke nüfusunun yüzde 20'sine tekabül ediyor. Tel Aviv rejiminin "İsrailli Araplar" olarak tanımladığı vatandaşlar, 1948'deki savaş ve sonrasında yaşanan işgale rağmen yurtlarında kalarak İsrail vatandaşı olan Filistinlilerden ve çocuklarından oluşuyor. Bu nüfusun dışında kalan ve İsrail vatandaşı olmayan Filistinliler ise Gazze ve Batı Şeria’da yaşıyor.
İsrail'de 8 partinin bir araya gelerek Haziran 2021'de oluşturduğu koalisyonda, ülke tarihinde bir ilk olarak İsrail vatandaşı Filistinlilerin temsilcisi partilerden Birleşik Arap Listesi Ra'am, 4 milletvekiliyle yer aldı. Bunun karşısında ise Ortak Arap Listesi muhalefette konumlanıyor.
İsrail'de sağ siyasetçi Naftali Bennett'in başbakanlık koltuğunda oturduğu hükümette yer alan Ra'am Partisi, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinliler ve İsrail vatandaşı Filistinliler tarafından koalisyonda rol aldığı için bazı durumlarda Filistin kamuoyunda eleştirilerin hedefi oldu.
İsrail güçleri 15 Nisan cuma gününün ardından Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleyerek Filistinlileri zorla dışarı çıkarmış ve Aksa’nın kapılarını Filistinlilere kapatmıştı.



Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.