Avrupa ve ABD’de görülen maymun çiçeği virüsü hakkında endişelenmeli miyiz?

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde maymun çiçeği virüsüne yakalanan bir adamın elleri (Reuters)
Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde maymun çiçeği virüsüne yakalanan bir adamın elleri (Reuters)
TT

Avrupa ve ABD’de görülen maymun çiçeği virüsü hakkında endişelenmeli miyiz?

Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde maymun çiçeği virüsüne yakalanan bir adamın elleri (Reuters)
Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde maymun çiçeği virüsüne yakalanan bir adamın elleri (Reuters)

ABD, Kanada, İngiltere, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerde son günlerde maymun çiçeği virüsü vakaları artmaya başladı.
Sağlık yetkilileri, son günlerde endişe uyandıran bu virüsün insanlara nasıl bulaştığına dair çok az bilgiye sahip.
ABD merkezli npr.org sitesinin haberine göre, maymun çiçeği virüsünün ‘tespit edilmeden’ muhtemelen yeni bir bulaşma yoluyla toplum içinde yayılabileceğine dair endişe var.
İngiltere Sağlık Güvenliği Ajansı’nın (UKHSA) baş tıbbi danışmanı olan epidemiyolog Susan Hopkins, geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Bu salgın nadir ve olağandışı. İnsanların bu virüse nerede ve nasıl yakalandığı hala araştırılıyor” dedi.
Maymun çiçeği virüsü, çiçek hastalığına benzer bir hastalığa neden oluyor.
Ateş, döküntü, şiddetli baş ağrısı, sırt ağrısı, kas ağrıları, enerji eksikliği ve şişmiş lenf düğümleri, ellerde ve ayaklarda ağrılı sıvı dolu kabarcıklar gibi ciddi semptomlara neden olabiliyor.
Virüsün Kongo türünde yüzde 10’a kadar ölüm riski bulunurken, şu an İngiltere’de görülen Batı Afrika türünün ise her 2 vakadan birinde yüzde 1 ölüm oranına sahip olduğu biliniyor.
Maymun çiçeği virüsü uzmanları olan Los Angeles California Üniversitesi’nden Anne Rimoin ve ABD Ordusu Tıbbi Araştırma Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü’nden Jay Hooper konuya ilişkin görüşlerini npr.org sitesine bildirdi.

Hastalık maymunlardan mı geçiyor?
Bu hastalığın maymunlardan gelmediğini belirtmekte fayda var.
Rimoin, “Aslında bu isim aslında biraz yanlış bir isim. Belki de bunun yerine ‘kemirgen çiçeği’ olarak adlandırılmalıydı” dedi.
Maymun çiçeği virüsünün adı, 1958’de araştırma için kullanılan maymun kolonilerinde iki salgının meydana geldiği dönemde hastalığın ilk belgelenmiş vakalarına verildi.
Ancak maymunlar ana taşıyıcılar değil. Bunun yerine virüs muhtemelen sincaplarda, keseli sıçanlarda veya başka bir kemirgenlerde varlığını sürdürüyor.

Virüs nasıl bulaşır?
Virüs öncelikle, bir hayvanın ısırması, tırmalaması veya hayvanın vücut sıvısıyla temas etmesi yoluyla bulaşabilir.
Daha sonra virüs öksürme, hapşırma veya diğer fiziksel temas yoluyla insanlar arasında yayılabilir.
Maymun çiçeğinden kaynaklanan lezyonlar, çiçek hastalığı enfeksiyonundan kaynaklananlara benziyor.
Hooper, “Ancak hastalık insanlarda çok yaygın değil. İnsidansı çiçek hastalığı ile ilişkili olandan çok daha düşük. Çoğu durumda, insanlar virüsü başka bir insana bulaştırmazlar” diye konuştu.
Bu mevcut salgına kadar, maymun çiçeği hastalığına yakalanan bir kişi, virüsü ortalama olarak sıfır ile bir kişiye yayıyordu. Böylece önceki tüm salgınlar şimdiye kadar hızla bitti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) sitesinde, “Bugüne kadar insandan insana bulaşmanın tek başına insan popülasyonunda maymun çiçeği enfeksiyonunu sürdürebileceğine dair hiçbir kanıt yok” ifadeleri yer aldı.
Bilim insanları, bu mevcut salgında bulaşma oranının artıp artmadığını henüz bilmiyorlar.
Artan bulaşma varsa, mevcut salgının birçok ülkede yayılmasının nedenlerinden biri bu olabilir.

Virüs yeni mi?
Cevap hayır. Rimoin, virüsün muhtemelen yüzyıllardır, hatta binlerce yıldır insanları enfekte ettiğini söyledi. Ancak uzun bir süre doktorlar vakaları gözden kaçırdı.
Maymun çiçeği virüsü, çiçek hastalığı ile yakından ilişkili.
Rimoin bunu şöyle açıkladı:
“Klinik olarak ayırt edilemezler. Dolayısıyla yüzyıllar boyunca doktorlar muhtemelen maymun çiçeğini çiçek hastalığıyla karıştırdılar.”
Çiçek hastalığı ile ilgili, sığır çiçeği ve deve çiçeği de dahil olmak üzere birkaç virüs daha var.
Rimoin, “Deve çiçeği virüsü hakkında maymun çiçeğinden daha fazla endişelenirdim, çünkü bu genetik ağaçta çiçek hastalığına daha yakın” diyor.

Hastalık gerçekten büyüyen bir tehdit mi?
Rimoin, virüsün şimdiye kadar küçük bir endişe kaynağı olduğuna dikkat çekti.
Rimoin ve meslektaşları,2010 yılında 1980’lerden bu yana Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde maymun çiçeği hastalığının 14 kat arttığını bildirdi. İnsidans, 10 bin kişi başına 1’den az vaka iken yaklaşık 14 vakaya yükseldi.
Çiçek aşısı insanları maymun hastalığına karşı korumak için oldukça iyi ve yüzde 85 etkili.
Ancak çiçek hastalığı aşısının bazı güvenlik endişeleri var. Aşı canlı bir virüs olduğundan bağışıklık sistemi ciddi şekilde zayıflamış kişilerde ölümcül enfeksiyonlara neden olabilir.
Dünya çiçek hastalığını ortadan kaldırdıktan sonra ülkeler çocukları aşılamayı bıraktı.
Hooper, yıllar önce aşılananlardaki korumanın muhtemelen zamanla azaldığını söyledi.

Virüs daha bulaşıcı. Bu nedenle küresel bir tehdit olabilir mi?
Hooper, “Evet. Ne zaman bir salgın olsa ve ne kadar çok insan enfekte olursa maymun çiçeğinin insanlara uyum sağlama şansı o kadar artar” diyor.
Başka bir deyişle, virüs insanların içinde ne kadar çok zaman harcarsa, o kadar çok evrimleşebilir, insanlar arasında nasıl daha hızlı yayılacağını öğrenebilir.
Bu nedenle bilim insanları, özellikle mevcut salgında olabileceği gibi virüs bulaşma yolunu değiştiriyor gibi göründüğünde, virüsü ve ortaya çıkan salgınları yakından takip ediyor.
Hooper’a göre, Avrupa’daki bu yeni salgın, virüsün biraz da olsa değiştiğinin bir işareti olabilir ve virüs insanlar arasında yayılma yeteneğini arttırıyor olabilir.



Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yaşlılıkta hastalıklardan koruyan beslenme biçimleri açıklandı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, yediklerimizin hayatımızın ilerleyen dönemlerinde yakalanacağımız kronik hastalıkların miktarını belirleyebileceği konusunda uyarıyor.

Araştırma sebze-meyve, balık ve doymamış yağlar bakımından zengin Akdeniz diyeti gibi sağlıklı bir beslenme düzeninin yaşlılarda demans da dahil olmak üzere kronik hastalıkların gelişimini yavaşlatabileceğini ortaya koydu. İşlenmiş et ve şeker açısından zengin, iltihabı artıran diyetlerse bu süreci hızlandırabilir.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar, 4 diyetin yaşlılardaki kronik hastalıklar üzerindeki etkilerini inceledi.

İncelenen diyetlerden üçü sağlıklı ve sebze, meyve, tam tahıl, kuruyemiş, baklagiller ve doymamış yağların alımına; şekerli yiyecekler, kırmızı et, işlenmiş et ve tereyağı/margarin tüketimininse azaltılmasına odaklanıyor.

Diğer yandan dördüncü diyet iltihaplanmaya yol açıyor ve daha az sebze, çay ve kahve; daha çok kırmızı ve işlenmiş et, rafine tahıllar ve şekerli içecek tüketimini içeriyor.

Araştırmacılar İsveç'teki 60 yaş ve üstü 2400 yetişkinin beslenmelerini 15 yıl boyunca izleyip kronik hastalıklarını takip etti.

Alınan besinleri, gıda sıklığı anketleri ve şu 4 diyet örüntüsüne bağlılıkla ölçtü: Ampirik Diyet İnflamatuar İndeksi (EDII), AHEI, Alternatif Akdeniz Diyeti (AMED) ve MIND (Nörodejeneratif Gecikme için Akdeniz - Dash Müdahalesi).

Multimorbidite, kronik hastalıkların sayısıyla tanımlanıp organ sistemlerine göre (kas-iskelet, kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik) gruplandırıldı.

Nature Aging adlı bilimsel dergide yayımlanan sonuçlar, sağlıklı diyetleri benimseyenlerde kronik hastalıkların daha yavaş geliştiğini ortaya koydu.

Örneğin, başta AMED, AHEI ve MIND olmak üzere sağlıklı beslenme örüntülerine uzun süreli bağlılık, yaşlılarda kronik hastalıkların daha yavaş gelişmesiyle bağlantılı çıktı.

Bu, kardiyovasküler hastalıklar ve demans için geçerli olsa da kas ve kemiklerle ilgili hastalıklarda böyle bir bağlantı görülmedi.

Ancak iltihaplanma oluşturan diyeti benimseyenlerde kronik hastalık riski arttı.

Karolinska Enstitüsü'ndeki Yaşlanma Araştırma Merkezi, Nörobiyoloji, Bakım Bilimleri ve Toplum Bölümü'nde doktora sonrası araştırmacı olan ortak birinci yazar Adrián Carballo-Casla, "Sonuçlarımız, yaşlanan popülasyonlarda multimorbiditenin gelişimini diyetin ne kadar önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor" diyor.

Diyetin koruyucu etkileri, yaşlanmaya bağlı hastalıklarda kilit önem taşıyan bir faktör olan iltihaplanmanın azalmasıyla açıklanabilir.

Araştırma makalesinin yazarları, uzun ömür üzerinde en büyük etkiye sahip olabilecek diyet önerilerini ve yaşlarına, cinsiyetlerine, psikososyal geçmişlerine ve kronik hastalıklarına göre bunlardan en fazla yararlanabilecek yaşlı gruplarını belirleyerek araştırmalarını ilerletmek istiyor.

Independent Türkçe