Belli rutinlere sahip olmanın ruh sağlığına olumlu etkileri

Fotoğraf (Reuters-Arşiv )
Fotoğraf (Reuters-Arşiv )
TT

Belli rutinlere sahip olmanın ruh sağlığına olumlu etkileri

Fotoğraf (Reuters-Arşiv )
Fotoğraf (Reuters-Arşiv )

Karantinanın son iki yılı ile ilgili akıllarda kalan bir ders (tavsiye) varsa o da bir rutine sahip olmanın çok önemli olduğudur. Bugün, hayat artık neredeyse normale dönmüşken, hayatımızdaki bu iyi uygulamaları korumamız önmeli olarak gösteriliyor.
İngiliz Metro gazetesi tarafından yayınlanan bir habere göre, bir rutine sahip olmak kişisel bakımın önemli bir parçası olmaya devam ediyor ve ruh sağlığı açısından da son derece faydalı. Bunun bir nedeni, her gün belirli şeyleri yaptığınızı biliyor olmanız. Çünkü rutin tereddüt ve karar vermenin zihinsel stresini ortadan kaldırıyor.
Medino baş eczacısı olan Giulia Guerini, konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Sabah saatiniz çaldığında beyniniz uyanık ve aktif olacak ve bilinçli ya da bilinçsiz olarak ‘Saçımı yıkamam gerekiyor mu?’ ya da ‘Bugün kaç toplantım var?’ gibi sorular soruyor. Sabah düşünceleri strese neden olabilir. Ancak bu düşünce ve kararları ortadan kaldırarak güne daha iyi başlayabilirsiniz.”
Gazetenin haberine göre bir rutine sahip olduğunuzda, işlerinizin çoğu günlük rutininize bağlanacağından bu durum gün boyunca ne yaptığınız hakkında düşünmek zorunda kalmamanızı sağlayacaktır. Günlük rutinimizin bir parçası olduğu için düşünmeden yaptığımız şeyler motivasyon gerektirmez. Yani teoride, eğer kendimize yapmak istediğimiz şeyleri alışkanlık haline getirme gibi taktiklerle rutin hale getirebilirsek, bunları yapmamayı düşünmemize bile gerek kalmaz ve otomatik olarak yaparız. Ayrıca rutinler, varoluşun genel kaosu üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmamıza yardımcı olur.
Guerini açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İyi bir rutinin en büyük faydalarından biri, stres seviyelerinizin düşmesidir. Kendiniz, gününüz ve hayatınız üzerinde daha fazla kontrolünüz varmış gibi hissedeceksiniz. Kararları önceden vereceksiniz ve gün boyunca iyi seçimler yapacağınızdan emin olacaksınız. Kendinize yatma saati veya akşam rutini belirleyeceğiniz için iyi uyumanız daha olası. Gününüzü belirlediğiniz için bütün gece ertesi günün stresini düşünerek uyumayacaksınız. Düzenli ve iyi bir gece uykusu da size psikolojik destek sağlayacaktır. Ayrıca, bir rutin oluşturarak mutlu hissedeceğinizden emin olabilirsiniz. Program yaparak en çok zevk aldığınız şey  için zaman ayırabilirsiniz.”

Kendimi rutine nasıl sokabilirim?
Guerini bu soruyu şöyle cevaplıyor:
“Kendinizi iyi bir rutine sokmak biraz zaman alabilir. Ancak buna bağlı kaldığınız sürece bir alışkanlık haline gelir. Rahatlamanın bir yolu, kendiniz için üç ayrı rutin oluşturmaktır. Sabah rutini, gündüz rutini ve gece rutini. Sabah rutininiz yataktan kalktığınızda, kahvaltı yaptığınızda ve güne hazır olduğunuzda odaklanacak bir sabah yürüyüşü veya biraz yoga da içerebilir. Gündüz rutininizde, günlük çalışmalarınızı ve yapmanız gereken diğer vazifelerinizi hesaba katmalısınız. Gece rutininiz, akşam yemeği hazırlamak ve ertesi güne hazırlanmak gibi şeyleri içermelidir. Ancak en önemlisi biraz boş zamanınız olduğundan dinlendiğinizden emin olun.”
Guerini sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Uyumadan önce dinlenmek çok önemli. Elektronik cihazlarınızı kapatın ve yatmadan önce dış dünyadan kaçmak için fırsat yaratın.”



Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
TT

Kardiyologlardan uyarı: Yüksek protein diyeti tansiyon ve kolesterolü etkiliyor

Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)
Mevcut beslenme kılavuzları genellikle proteinin günlük alınan kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını öneriyor (AFP)

Yeni bir çalışma, özellikle günlük kalorinin yüzde 22'sinden fazlasının proteinden geldiği yüksek proteinli beslenme biçimlerinin, ateroskleroz gelişimine yani atardamarların sertleşmesine katkıda bulunarak kalp sağlığı sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Pittsburgh Üniversitesi'nden araştırmacılar hem hayvan hem de küçük ölçekli insan deneylerini kullanarak fazla proteinin, özellikle de et ve yumurta gibi hayvansal kaynaklarda bulunan lösin adlı amino asidin, arteriyel plak oluşumunda rol oynayan temel bağışıklık hücreleri makrofajlarda mTOR sinyalini tetiklediğini keşfetti.

Hakemli dergi Nature Metabolism'de çarşamba günü yayımlanan çalışmanın başyazarı Dr. Babak Razani, "Yaklaşık yüzde 22 kilokalori protein içeren yemekler yemek, protein ve lösinin riski artırdığı eşik noktasına denk geliyor" diyor.

Ancak tüm uzmanlar aynı fikirde değil. Razani'nin ekibinin 2020'de yaptığı bir çalışma, yüksek proteinli beslenme biçimlerini kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirmişti.

2023'te insanlar üzerinde yapılan daha büyük bir çalışmada, yüksek ve standart seviyede protein içeren diyetler arasında kardiyovasküler çıktılar açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştı.

Araştırmada yer almayan kardiyolog Dr. Stephen Tang, çalışmanın herhangi bir sonuca varılamayacak kadar küçük ölçekli olduğunu iddia ediyor. Yine de bu çalışmanın, kalp uzmanlarının bitki ağırlıklı beslenme biçimlerine giderek daha fazla yöneldiğine dair artan kanıtlara işaret ettiğine değiniyor.

Medical News Today'e konuşan Tang, "Ben olsam farklı bir şey yapmazdım" diyor. 

Ancak bu çalışma, yüksek proteinin doğru yol olmadığına dair daha fazla kanıt sunuyor. Kardiyologlar genellikle proteine değil, kolesterol ve yüksek tansiyona odaklanır. Bu çalışma, bitki temelli beslenmenin kalp sağlığına iyi geldiğini doğruluyor.

1984'te yapılan bir çalışmada ekmek, sebze, meyve, kuruyemiş, fasulye ve makarna gibi gıdalardan elde edilenler bitkisel protein diye tanımlanmıştı. Bunlardan daha fazla tüketen kadınların sağlıklı yaşlanma olasılığı yüzde 46 daha fazlayken, hayvansal proteinlere bel bağlayanların yaşlandıkça sağlıklı kalma ihtimali yüzde 6 daha azdı.

Mevcut beslenme kılavuzları genel olarak proteinin günlük kalorinin yüzde 10 ila 35'ini oluşturmasını tavsiye ederken, alt sınırı vücut ağırlığının bir kilogramı başına yaklaşık 0,8 gram (enerjinin yaklaşık yüzde 11'i) olarak belirlemek çoğu yetişkin için yeterli.

Amerikan Kalp Derneği de protein niteliğinin kritik olduğunu belirtiyor. Fasulye, mercimek, kuruyemiş, tohumlar ve omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar gibi bitki bazlı proteinleri tercih edip kırmızı ve işlenmiş etlerle doymuş yağ tüketimini sınırlandırmayı öneriyor.

Harvard araştırmacıları da aşırı proteinin doğası gereği zararlı olmadığını ancak hayvansal proteine fazla bel bağlamanın bitkisel proteine kıyasla kolesterolü ve ölüm riskini artırabileceğini ifade ediyor.

Independent Türkçe