ABD’nin dünyadaki etkisi azaldı mı?

Washington, Pekin kaynaklı eşi benzeri görülmemiş zorluklar ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının sonuçlarıyla karşı karşıya

ABD Başkanı Joe Biden, dünyanın Çin'e yönelik dikkatinin dağılmamasını istedi (AP)
ABD Başkanı Joe Biden, dünyanın Çin'e yönelik dikkatinin dağılmamasını istedi (AP)
TT

ABD’nin dünyadaki etkisi azaldı mı?

ABD Başkanı Joe Biden, dünyanın Çin'e yönelik dikkatinin dağılmamasını istedi (AP)
ABD Başkanı Joe Biden, dünyanın Çin'e yönelik dikkatinin dağılmamasını istedi (AP)

İnci Mecdi
Son iki yılda dünya sahnesinde yaşananlar, ABD’nin dünyadaki etkisinin azalması da dahil her şeyin mümkün olabileceğini kanıtladı. ABD’nin, askeri gücü, ekonomisi, bilgi teknolojileri sektöründeki hegemonyası ve uluslararası kuruluşlar aracılığıyla yaptığı uluslararası yardımlar gibi alanlarda, dünya genelinde etkisinin azaldığı düşüncesi, hem ABD içinde hem de dışında birçok konuşmada birinci gündem maddesi haline geldi.
ABD'nin küresel etkiye sahip bir süper güç olmadığı yönündeki söylemler, Kovid-19 salgını çerçevesinde Washington ve diğer uluslararası güçlerin krizi birlikte çözecek adımlar atmak yerine birbirlerinden uzaklaşarak tek taraflı, izole bir yaklaşım benimsemesiyle ivme kazandı. Bu durum, Kovid-19’a karşı aşıların dağıtımı sürecinde, özellikle Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) bu aşıların küresel olarak dağıtımındaki eşitsizliği defalarca eleştirmesi nedeniyle daha da belirgin hale geldi.
Dünyanın küresel bir liderinin olmadığından ve 1940'lı yıllarda İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan tek kutuplu dünyanın çöküşünden bahsedilen bir dönemde ABD’nin geçtiğimiz yaz Afganistan'dan askeri olarak geri çekilmesinin kaos görüntüleri ABD’nin dünya liderliğinin giderek azaldığına yönelik söylemleri artırdı.
Ülkelerinin yönetimini yeniden ele geçiren Taliban Hareketi’nden kaçmak için koşuşturan, ABD’nin tahliye uçaklarına tutunmaya çalışan, ancak bazıları kağıt gibi süzülerek yere çakılan Afganların görüntüleri uluslararası basında yer aldı. Bu görüntüler, insanların bilinçaltına ABD’nin artık dünyanın uzun zamandır zayıfların savunucusu olarak bildiği güç olmadığını, trilyonlarca dolarlık askeri gücünün 20 yıl süren çatışmaların ardından Afganistan'daki bir silahlı gruba karşı dahi bir savaş kazanamayacağı mesajını gönderdi.

ABD’nin en güçlü silahı dolar
Afganistan'daki bu trajik görüntülerden sadece birkaç ay sonra, ABD kendisini on yıllar sonra en zorlu mücadelesiyle karşı karşıya buldu. Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş, üçüncü bir dünya savaşı tehdidi bir yana, ABD’nin nüfuz bölgelerine yönelik bir dizi meydan okumayı da gün yüzüne çıkardı.
ABD, dünyanın en güçlü ordusuna sahip olsa da, dolar en büyük silahı olmaya devam ediyor. Ancak son birkaç ay içindeki gelişmeler, ABD’nin bu en güçlü silahı için tatsız beklentileri de beraberinde getirdi. Dolar yaklaşık 80 yıllık egemenliğinin ardından, küresel rezerv para biriminin statüsünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olabilir.
Şarku’l Avsat’ın ABD merkezli haber ağı CNN’den aktardığı habere göre şu an 12,8 trilyon dolar değerindeki küresel para rezervlerinin yaklaşık yüzde 60'ı dolar cinsinden tutuluyor. Bu da ABD’ye sadece ekonomik rekabet açısından değil, aynı zamanda doların bir yaptırım silahı olarak kullanılmasında da büyük bir avantaj sağlıyor. Çünkü Washington istediği zaman diğer ülkelerin merkez bankalarının dolara erişimini engelleyebilir. Tıpkı Rusya’yı Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş nedeniyle cezalandırmak için yaptığı gibi ülkelerin ekonomilerini dünyadan izole edip kurutabilir. Eski Hindistan Merkez Bankası (RBI) Başkanı Raghuram Rajan’ın tanımıyla ‘ekonomik bir kitle imha silahı’ olan dolar bir güçtür.
Washington, Moskova’nın döviz rezervlerindeki 630 milyar doları dondurdu ve Rusya para birimi rublenin değerini ciddi şekilde baltaladı. Böylece ABD, Amerikan askerini savaşa dahil etmeden Rusya'yı cezalandırabildi. Ancak Washington’ın bu silahı Moskova’ya karşı güçlü bir şekilde kullanması, döviz sepetlerini dolardan uzaklaştırarak sonlarının Rusya gibi olmaması için çalışan diğer ülkeler arasında endişelere yol açtı. Bank of America (BofA) Stratejisti Michael Hartnett, doların silah olarak kullanılmasının onu zayıflatabileceği uyarısında bulundu. Hartnett, küresel finansal sistemlerin balkanlaşmasının (parçalanmasının), ABD’nin rezerv para birimleri alanındaki rolünü baltaladığını da sözlerine ekledi.
Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından Nisan ayında hazırlanan bir rapor, doların uluslararası rezervlerdeki payının, son yirmi yılda, yaklaşık olarak ABD'nin terörizme karşı savaşına başladığı, birkaç ülkeye ve kuruluşa terörizm nedeniyle yaptırımlar uyguladığı dönemde düşüş yaşadığına işaret etti. Rapora göre o dönemden beri, bir yığın rezerv dolardan Çin’in para birimi yuana ve daha küçük ülkelerin para birimlerine kaydırıldı. Raporun yazarları, bu gözlemlerin uluslararası sistemin gelecekte nasıl gelişeceğine dair ipuçları sağladığına dikkati çektiler.
Ancak gözlemciler, alternatiflerin yeterince iyi olmaması ve ABD'nin dünyanın geri kalanı için çekici olmaya devam etmesi nedeniyle doların küresel etkisini kaybedeceğini düşünmüyorlar. Her ne kadar Çin yıllardır yuanı bir alternatif olarak sunmaya çalışsa da, küresel işlemlerde doların kullanımı yüzde 40 iken yuanın kullanımı sadece yüzde 3'ü buluyor. Bunun yanında ABD borsası dünyanın en büyük ve en fazla akışın olduğu borsasıdır. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) verilerine göre küresel Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) akışları 2021 yılında yüzde 77 artarak yaklaşık 1,65 trilyon dolara ulaştı. ABD’deki DYY akışları oranı ise aynı yılda yüzde 114 artarak 323 milyar dolara yükseldi.

Çin, ABD için ekonomik bir ikilem yaratıyor
Çin’in ekonomik yükselişi ABD için güçlü bir meydan okuma oluştururken Çin, daha fazla ülkeyi ekonomik nüfuz bölgesine çekmek için Ukrayna savaşından yararlanıyor. ABD ve Batı ülkeleri, bazı Rus bankalarının uluslararası ödemeler ağı SWIFT’den çıkararak küresel ekonomik sistemden izole ettikten sonra Moskova, Rusya’ya yönelik uluslararası yaptırımlar çerçevesinde Rus ekonomisine destek sağlamaya yardımcı olan Çin'i bir sığınak olarak gördü. Çin’in desteğiyle ruble savaş öncesi seviyelerine geri dönerken SWIFT’e alternatif bir sistem sağlandı.
ABD’deki Michigan Üniversitesi tarafından yayınlanan Michigan Daily gazetesi, Avrupa ve Asya'da gelecekteki çatışma olasılıklarının artması ve demokrasilerin sayısının azalmasıyla birlikte ABD’nin, Doğu Avrupa, Asya ve Afrika'nın Çin ile ittifakına müsamaha göstermekte zorlandığını yazdı. Gazeteye göre Washington’ın, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ndeki (NATO) müttefikleriyle güçlü ilişkileri sürse de birçoğu, özellikle Batı Avrupa ülkeleri, ABD'dekine benzer bir durgunluk yaşadı.
Çin'in dünyanın süper gücü olarak ABD'yi atlatmak için Batı'nın zayıflığından hızla yararlanacağını düşünen gazete, bu nedenle, ABD’nin çeşitli bölgelerden büyük askeri çekilmeleri konusunda uyardı. Gazete, ABD’nin Asya ülkelerinin yanı sıra Çin ile ticaretten elde ettiği çıkarlara benzer insan kaynaklarına sahip olan Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerle ticari ilişkilerini de pekiştirerek gücünü artırmak için cesur adımlar atması gerektiğini vurguladı. Gazeteye göre Washington, çoğu benzer büyüme potansiyeline sahip olan Güney Amerika'daki müttefiklerinin gelişimine büyük yatırımlar yaparak Çin'in Afrika'daki devasa yatırımına meydan okumalı. Gazete, Washington’ın dolarla ticareti teşvik ederek, yalnızca ABD ekonomisini geliştirmek için değil, aynı zamanda rezerv para birimi olarak statüsünü korumak için de bir fırsatı olduğunu kaydetti.

Teknoloji alanında rekabet
Teknoloji alanındaki rekabet aynı zamanda küresel gücün temel dayanaklarından biridir. ABD, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinin bulunduğu Silikon Vadisi'ne sahip olsa da, Çin açıkça teknolojik liderliği ulusal gücün anahtarı olarak tanımlamıştır. Pekin, küresel gücün genel dengesini yeniden kurma girişimi çerçevesinde kendi teknoloji üssünü inşa etmeye çalışırken aynı zamanda sahip olmadığı teknolojiyi yabancı kaynaklardan edinerek kontrol edebileceği bağımsız ulusal yetenekleri geliştirmeye çalışıyor.
Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde (CSIS) Stratejik Teknolojiler Programı kıdemli başkan yardımcısı ve direktörü James Lewis, konuya ilişkin değerlendirmesinde, teknolojinin küresel rekabeti şekillendirmedeki uzun soluklu etkisinin, devlet ve devlet dışı aktörler arasında gücü yaymadaki rolü olduğunu söyledi. Lewis’e göre ticari teknolojik ilerlemelerden daha çok yararlanabilen ülkeler, iş ve askeri güçte nispeten daha iyi performans gösterecekler.

Dış yardımlar ve altyapı
Çin, ABD’nin Dünya Bankası ve IMF gibi alanlarında uzman BM kuruluşları üzerindeki hegemonyasına meydan okuyan küresel bir ekonomik etki edinmeye çalışıyor. Pekin, Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Asya Altyapı Yatırım Bankası aracılığıyla Asya, Afrika ve Avrupa'yı birbirine bağlayan devasa altyapı projelerine finansman sağlamaya çabalıyor. Aralarında Rusya ve Pakistan'ın da bulunduğu sekiz üyeden oluşan Şanghay İşbirliği Örgütü'nü (ŞİÖ) kuran Çin, konumunu sağlamlaştırmak için dünya genelinde birçok limanı ya kiraladı ya da satın aldı. ABD’nin Avrupa ülkeleri ve İsrail gibi bazı müttefikleri büyük projelere girmeye ve Çin ile ilişkilerini geliştirmeye başladılar. Aynı şekilde bazı Afrika ve Ortadoğu ülkeleri de Çin’in en yakın ekonomik ortaklarından haline geldiler.
Washington merkezli ABD-Arap İlişkileri Ulusal Konseyi’nde (NCUSAR) Yakın Doğu ve Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (NESA) kıdemli araştırmacılarından Profesör David Des Roches, The Independent Arabia’ya yaptığı değerlendirmede, ABD’nin dünya liderliğinin gerilediği düşüncesini reddetti. Soğuk Savaş sırasında, iki rakip bloğun küçük ve orta ölçekli devletlerde nüfuz kazanmak için dış ve askeri yardımlara çok fazla harcama yaptığını söyleyen Prof. Des Roches, “Örneğin, Soğuk Savaş olmasaydı, Asvan Yüksek Barajı yapılmazdı!” dedi.
Çin’in deniz aşırı bölgelerde özellikle Afrika’da inşaat ve kalkınma alanlarında önemli bir oyuncu haline geldiğini söyleyen Prof. Des Roches, projelerinin eski Soğuk Savaş modelinden önemli ölçüde farklı olduğunu da sözlerine ekledi. Çin’in yurtdışındaki projelerinin genellikle belirli hedeflere hizmet etmeyi ve Çin’e kâr getirmeyi amaçladığı ifade eden Prof. Des Roches, bazı durumlarda inşaatların, projenin tamamlanmasından sonra da buralarda kalmaya devam eden Çinli işçiler tarafından yapıldığını, dolayısıyla bu tür bir kârın Çin’in yurtdışındaki nüfuzunu sınırlandırdığını belirtti.
Prof. Des Roches, Çin ve Rusya'nın fırsatçı olmalarına, ABD'den gelen herhangi bir boşluk veya zayıflıktan yararlanmaktan her zaman mutluluk duymalarına ve İran’ın Ortadoğu'da baskın güç olmayı arzulamasına rağmen, ABD’nin herkesin önemli bir güç ve güvenlik garantörü olarak gördüğü tek ülke olmaya devam ettiğini vurguladı. Prof. Des Roches, diğerlerinin ise bölgesel olarak hareket etmek ve suları daha fazla bulandırma isterken, ABD'nin yeteneklerinin benzersiz olduğunu da sözlerine ekledi.
ABD’de bulunan Arizona Üniversitesi tarafından ‘ABD, Soğuk Savaş'ı küresel etki üzerinden kaybediyor’ başlığıyla yayınlanan bir analizde ABD'deki demokrasi ile Çin ve Rusya'daki otoriterlik arasındaki küresel etki üzerindeki rekabet ele alındı. Analizin yazarı Simon Anthony Lee, Çin'in yükselişin karşısında ABD’nin önünde birkaç seçenek olsa da, en etkili yollardan birinin dış politikası aracılığıyla insan haklarını desteklemek ve savunmak olduğu sonucunu vurguladı. ABD’nin bu konuda dünyanın geri kalanı için bir ‘umut ışığı’ olmaya devam ettiğinin altını çizen Lee, ABD’nin bir yandan da iklim değişikliği ve ekonomik ticaret gündemi üzerinde çalışması, Afrika Birliği (AFB) ve Karayip Ortak Pazarı (CARICOM) gibi kuruluşlarla adil ticari ilişkiler kurması ve bu ilişkileri sürdürmesi ve Trans-Pasifik Ortaklığı’nı (TPP) güçlendirmesi gerektiğini belirtti. Lee, altyapı standartlarının uluslararası iklim planına dahil edilmesini de önerdi.
ABD, Hint-Pasifik bölgesindeki müttefikleri olan Japonya, Hindistan ve Avustralya ile kurduğu QUAD ve İngiltere ve Avustralya’nın yer aldığı güvenlik ittifakı AUKUS gibi ittifaklar aracılığıyla çeşitli ortaklıklara öncelik vermeye başladı. Sadece bu kadarla kalmadı. ABD Başkanı Joe Biden, bir yandan Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısıyla meşgulken dünyanın bugün küresel siyaset ve ekonominin en önemli belirleyicisi olarak Çin'e ve Hint-Pasifik bölgesinin jeopolitik önemine yönelik dikkatinin dağılmamasını istiyor. Bu çerçevede Biden, 10 üyeli Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ülkelerinin liderlerini, 45 yıl sonra ilk kez Beyaz Saray'da ağırladı. Biden, Güneydoğu Asya ülkelerinin altyapıları, güvenlikleri, salgınlara karşı hazırlık durumları ve diğer çabalarına 150 milyon dolarlık yardımda bulunma sözü verdi.



Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri

Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri
TT

Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri

Gazze ateşkesine ilişkin Trump anlaşması metni ve Hamas’ın değişiklikleri

ABD Başkanı Donald Trump'un bu akşam Washington'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmeden önce tamamlanması için baskı yaptığı İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının yeni metni elde edildi. “Trump anlaşması” olarak bilinen öneri, iki aylık ateşkes, rehinelerin ve esirlerin serbest bırakılması ve İsrail ile Hamas'ın cesetleri iadesini içeriyor.

Londra merkezli al Majalla dergisinin elde ettiği yeni metin, Hamas'ın daha önce iki tarafa teslim edilen metinle ilgili görüşlerini dikkate alıyor

Gazze ateşkes müzakerelerine yakın bir kaynak, bugün “Al-Majalla” dergisine verdiği demeçte, Katar ve Mısır arabuluculuğunda müzakerelerin bugün, Trump-Netanyahu görüşmesi öncesinde Doha'da yeniden başladığını söyledi. Yetkili, Hamas'ın “Al-Majalla” dergisinde yayınlanan anlaşma taslağının üçüncü, beşinci ve on birinci maddelerinde üç değişiklik yapılmasını talep ettiğini ve bu değişikliklerin şunları içerdiğini açıkladı:

Birincisi, insani yardımın ulaştırılma yönteminde köklü değişiklikler yapılması ve bu yardımların “Gazze İnsani Yardım Kuruluşu” dışındaki BM kuruluşlarını da kapsaması.

İkincisi, 60 gün sonraki görüşmeler sırasında Katar, Mısır ve ABD'nin garantisinde ateşkesin sürdürülmesi.

Üçüncüsü, İsrail ordusunun Gazze'nin kuzeyindeki diğer bölgelerden ve Netzarim ekseninden çekilmesi.

İsrail heyeti Hamas'ın değişikliklerini reddetti, ancak taraflar müzakerelerin bugün devam etmesinde anlaştı.

Trump geçen salı günü, İsrail'in Hamas ile 60 gün sürecek ateşkesin son ayrıntılarını belirlemek için gerekli şartları kabul ettiğini ve bu süre zarfında iki tarafın savaşı sona erdirmek için çalışacağını söylemişti. Hamas'a yakın bir kaynak, hareketin, ABD'nin desteklediği yeni ateşkes önerisinin İsrail'in Gazze'deki savaşını sona erdireceğine dair garantiler almaya çalıştığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın  Majalla’dan aktardığı İsrail ile Hamas arasında anlaşmada Amerikan önerisinin tam metni:

1- Süre: 60 günlük ateşkes. Başkan Trump, İsrail'in kararlaştırılan süre boyunca ateşkesin uygulanmasını garanti eder.

2- Rehinelerin serbest bırakılması: “58 kişilik listeden” 10 canlı ve 18 ölü İsrailli rehine, 1, 7, 30, 50 ve 60. günlerde aşağıdaki şekilde serbest bırakılacaktır:

İlk gün 8 rehine canlı olarak serbest bırakılacak.

7. günde 5 rehine cesedi teslim edilecek.

30. günde 5 rehine canlı olarak serbest bırakılacak.

50. günde 2 rehine canlı olarak serbest bırakılacak.

60. günde 8 rehine cesedi teslim edilecek.

thy
Filistinliler, 29 Mayıs 2025'te Gazze Şeridi'nde insani yardım malzemeleri taşıyor. (Reuters)

3- İnsani yardım: Yardımlar, Hamas'ın ateşkes anlaşmasını kabul etmesinin ardından derhal Gazze'ye gönderilecektir. Bu yardımlar, sivil halka yönelik yardımlarla ilgili olarak varılacak ve anlaşma süresince uygulanacak bir anlaşma uyarınca sağlanacak ve anlaşma, 19 Ocak 2025 tarihli insani yardım anlaşmasına uygun olarak yoğun ve yeterli miktarda yardımın ulaştırılmasını içerecektir. Yardımlar, Birleşmiş Milletler ve Kızılay da dahil olmak üzere üzerinde mutabık kalınan kanallar aracılığıyla dağıtılacaktır.

İsrail'in Gazze'deki tüm saldırı faaliyetleri bu anlaşma yürürlüğe girdiğinde durdurulacak.

4- İsrail'in askeri faaliyetleri: Bu anlaşma yürürlüğe girdiğinde, İsrail'in Gazze'deki tüm saldırı amaçlı askeri faaliyetleri durdurulacaktır. Ateşkes süresince, Gazze Şeridi'nde hava trafiği (askeri ve gözetleme) günde 10 saat, rehine ve mahkumların takası yapılacak günlerde ise günde 12 saat durdurulacaktır.

vfgyju
3 Temmuz 2025'te İsrail'in gerçekleştirdiği hava saldırısının ardından Güney Gazze'den dumanlar yükseliyor. (AP)

5- İsrail ordusunun yeniden konuşlandırılması:

A – İlk gün, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasından sonra (8 kişi), Gazze Şeridi'nin kuzey kesiminde ve Netzarim koridorunda, insani yardımla ilgili 3. maddeye uygun olarak ve üzerinde anlaşmaya varılacak haritalara göre yeniden konuşlandırılacaktır.

b) 7. gün, İsrailli rehinelerin cesetlerinin teslim edilmesinden sonra (5 ölü), insani yardımla ilgili 3. maddeye uygun olarak ve üzerinde mutabık kalınacak haritalara göre Gazze Şeridi'nin güney kesiminde yeniden konuşlandırma.

c) Teknik ekipler, hızlı müzakereler yoluyla nihai yeniden konuşlandırma sınırları üzerinde çalışacak.

6- Müzakereler: İlk gün, arabulucuların ve garantörlerin gözetiminde, ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için gerekli düzenlemeler hakkında müzakereler başlar. Bu düzenlemeler şunları içerir:

A – İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli tutukluların sayısı üzerinde mutabık kalınacak şekilde, kalan tüm İsrail rehinelerinin takas edilmesinin anahtarları ve koşulları.

B – İsrail güçlerinin yeniden konuşlandırılması ve çekilmesi ile Gazze Şeridi'nde uzun vadeli güvenlik düzenlemeleri ile ilgili konular.

C – Taraflardan herhangi biri tarafından ortaya konacak Gazze Şeridi'nde “ertesi gün” ile ilgili düzenlemeler.

D – Kalıcı ateşkesin ilan edilmesi.

Trump, ateşkes anlaşmasını bizzat kendisi açıklayacak. Başkan, tarafların ateşkes anlaşmasına bağlı kalması konusunda ciddi ve müzakerelerin çatışmaya kalıcı bir çözüm getireceğinden emin.

7- Başkanlık desteği: Başkan (Trump), tarafların ateşkes anlaşmasına bağlı kalması konusunda ciddi ve ateşkes süresince müzakerelerin başarılı bir şekilde sonuçlanması halinde taraflar arasında bir anlaşmaya varılmasının, çatışmanın kalıcı olarak çözülmesine yol açacağı konusunda ısrarcıdır.

dfgthy
ABD Başkanı Donald Trump 3 Temmuz 2025 (AFP)

8- Filistinli mahkumların serbest bırakılması: İsrail, hayatta olan ve ölen İsrailli rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ve yukarıdaki 2. maddeye göre, üzerinde mutabık kalınacak sayıda Filistinli mahkumun serbest bırakılmasını sağlayacaktır. Serbest bırakma işlemi, yukarıdaki 2. maddeye göre ve üzerinde anlaşmaya varılan bir mekanizma çerçevesinde, genel bir inceleme ve tören olmaksızın, rehinelerin serbest bırakılmasıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirilecektir.

9- Rehineler ve tutukluların durumu: 10. günde Hamas, kalan tüm rehineler hakkında tam bilgi (hayatta olduklarına dair kanıt ve sağlık durumu raporu/ölüm belgesi) sunacaktır. Buna karşılık İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nden tutuklanan Filistinli mahkumlar ve İsrail'de bulunan Gazze Şeridi'nden ölenlerin sayısı hakkında tam bilgi verecektir. Hamas, ateşkes süresince rehinelerin sağlığı, bakımı ve güvenliğini garanti altına alacaktır.

10- Anlaşma üzerine kalan rehinelerin serbest bırakılması: Kalıcı ateşkes için gerekli düzenlemelerle ilgili müzakereler 60 gün içinde tamamlanmalıdır. Anlaşma sağlandığında, İsrail tarafından sunulan “58 kişilik liste”deki geri kalan İsrailli rehineler (hayatta olanlar ve ölenler) serbest bırakılacaktır. Söz konusu süre içinde ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için gerekli düzenlemelere ilişkin müzakereler tamamlanamazsa, ateşkes aşağıdaki 11. maddeye göre uzatılabilir.

11- Garantörler: Aracılar-Garantörler (ABD, Mısır ve Katar), ateşkesin 60 gün süreyle devam etmesini ve ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için gerekli düzenlemeler konusunda ciddi görüşmelerin yapılmasını sağlayacaklardır. Aracılar, gerekirse bu çerçevede kararlaştırılan prosedürlere göre ciddi müzakerelerin ek bir süre boyunca devam etmesini garanti ederler.

12- Temsilcinin başkanlığı: Özel temsilci Büyükelçi Steve Wiggoff bölgeye gelerek anlaşmayı tamamlayacak ve müzakerelere başkanlık edecektir.

13- Başkan Trump: Başkan Trump ateşkes anlaşmasını şahsen açıklayacak. ABD ve Başkan Trump, nihai bir anlaşmaya varılana kadar iyi niyetle müzakerelerin devam etmesini sağlamak için çalışmaya kararlıdır.

* Bu metin 4 Temmuz'da yayınlanmış ve 7 Temmuz 2025 Pazartesi sabahı güncellenmiştir.