Mısır ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti su yönetimi konusunda iş birliğini güçlendirecek

Su alanında iş birliği için Kongo’yu ziyaret eden Mısırlı heyet (Mısır Bakanlar Kurulu)
Su alanında iş birliği için Kongo’yu ziyaret eden Mısırlı heyet (Mısır Bakanlar Kurulu)
TT

Mısır ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti su yönetimi konusunda iş birliğini güçlendirecek

Su alanında iş birliği için Kongo’yu ziyaret eden Mısırlı heyet (Mısır Bakanlar Kurulu)
Su alanında iş birliği için Kongo’yu ziyaret eden Mısırlı heyet (Mısır Bakanlar Kurulu)

Mısır ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Nil Havzası ülkeleri arasında deneyim alışverişi kapsamında su idaresi konusunda iş birliği yapıyor. Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati, su kaynakları alanında Mısır ve Kongo arasındaki iş birliğini geliştirmek için çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Mısırlı Bakan “Mısır ve Kongo arasında daha önce, su kaynakları alanında teknik iş birliği için 2022’den 2027’ye kadar 5 yıllık bir süre için bir protokol imzalanmıştı. Bu protokolün gölgesinde, Mısır hibesi ile su kaynaklarının kullanımını en üst düzeye çıkarmak, bu kaynakları yönetmek için teknik kadrolar oluşturmak ve geliştirmek amacıyla, kalkınma amaçlı birçok faaliyeti içeren Entegre Su Kaynakları Yönetimi projesi uygulanıyor” ifadelerini kullandı.
Mısırlı bir heyet, entegre su yönetimi ve modern sulama sistemlerinin uygulanması alanındaki Mısır uzmanlığını aktarmak için Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni ziyaret etti. Mısır Bakanlar Kurulu’nun dün, “Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde iki ülke arasındaki iş birliği protokolü çerçevesinde Kinşasa’da Yağmur ve İklim Değişikliği Tahmin Merkezi’nin kurulması, çok amaçlı hidroelektrik santral inşaatı ve güneş enerjisiyle çalışan 12 yeraltı kuyusu sondajı gibi birçok kalkınma projesi hayata geçirildi” açıklamasında bulundu.  
Mısır Sulama Bakanı, “İki ülke daha önce Kongo’nun belirlediği bin hektarlık bir alanda, ilk etap olarak 5 hektarlık bir alanda uygulamaya başlanması ile birlikte, modern sulama sistemlerini kullanmak üzere anlaşmıştı. Bu iş birliğinde, Mısır tarafının geri kalan bölgelerinde Mısır gözetiminde tamamlanması için tecrübesini Kongo tarafına aktarılıyor” açıklamasında bulundu. Bakan, bakanlığın Mısır uzmanlığını aktarma ve Kongolu işçileri Kongo vatandaşlarının hayatlarını iyileştirmeye katkı sağlayacak olan modern sulama yöntemlerini kullanma hususunda eğitim vermeye karalı olduğunu belirtti.
Mısır Bakanlar Kuruluna göre, Demokratik Kongo Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Çevre ve Kalkınma Bakanı Eve Bazaiba Mesudi, Mısır heyetiyle yaptığı görüşmede, iki ülke arasında Kongo vatandaşlarına olumlu yönde yansıyan birçok kalkınma projesinin hayata geçirildiği iş birliğini güçlendirmek için çalışmaya devam edileceğini belirtti. 
Mısır Su Bakanlığına göre, Abdulati ve Masudi geçen yıl, Mısır’ın Nil Havzası ülkelerine uzmanlık aktarma konusundaki kararlılığı kapsamında, Yağış ve İklim Değişikliği Tahmini Merkezi’ni açmışlardı.
Bu gelişme, Etiyopya’nın Mısır ve Sudan ile gerilimi artıran Nahda Barajı’nın üçüncü dolumu için hazırlandığı bir zamanda geliyor. Nil Nehri’nin kıyısında kalan Kahire ve Hartum, Addis Ababa’ya barajın beklenen olumsuz etkilerinin sınırlanmasını garanti eden bağlayıcı bir yasal anlaşma imzalanmadan önce, baraj havuzunun doldurulması veya işletilmesine yönelik tek taraflı herhangi bir önlem almaktan kaçınılması çağrısında bulunuyor. Baraj krizi 10 yıldan uzun bir süredir devam ediyor. Mısır, bölgesel güvenliği ve istikrarı artıracak şekilde yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya varılması gerektiğini vurguluyor.



Suriye'nin kritik aşamadan çıkışının zorluğu

Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
TT

Suriye'nin kritik aşamadan çıkışının zorluğu

Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)
Suriye güvenlik güçleri, Suveyda ilindeki el-Sura el-Kubra köyünde devriye geziyor 2 Mayıs (Reuters)

Refik Huri

Suriye, uluslararası mercek altında hâlâ zorlu ve hassas bir sınavdan geçiyor. Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni duruma özellikle Körfez ülkelerinden gelen Arap desteği, Suriye ve bölgenin önemli istikrarı, Selefi cihatçılığın yükünün fiilen hafifletilmesi çerçevesinde, Şam'ı Arap dünyasındaki konumuna geri döndürecek role oynanan bahis kapsamında koruyucu bir kalkan teşkil ediyor. Gerçek, Suriyeliler için dar Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) otoritesi aracılığıyla ulusal güvenliği ve ülkeyi kontrol etmenin zorluğunu teyit ediyor. HTŞ de kendisi ile müttefik, hatta entegre “cihatçı” grupları kontrol edemiyor, onların mezhepsel temelde katliamlar yapmasını engelleyemiyor gibi görünüyor. “Özgürleştiren karar sahibi olur” sloganı bu durum için geçerli değil, çünkü uluslararası koşullar, Türkiye'nin HTŞ’nin İdlib'den lideri ve üst düzey yetkilileri kaçan Şam'a hızla ilerlemesini sağlamasına izin vermeden önce, Suriye'yi Esed rejiminden kurtarmak, tüm yönelimlerden Suriyelilerin yıllar boyunca fedakarlıklar yaptığı uzun ve maliyetli bir süreçti.

Sahil bölgesinde yaşanan katliamların ardından Ceramana, Sahnaya, Humus ve Halep’te “cihat” ve azınlık mensuplarını tekfir etme çağrıları kapsamında yaşananlar, “zorla ve zor kullanarak yönetme” zihniyetinin bir uygulamasından ibaret, ancak rejime karşı kazanılan zafer, Suriye halkına karşı kazanılan bir zafer değil. Suriyeli bileşenlere karşı “cihat” ilan etmek, ülkeyi içeride vatandaşlığa, dışarıda dünya ile açık ilişkiye değil, Kandahar’a yöneltme çabasıdır. Bu durum Arap desteğiyle çelişmektedir ve BM’nin endişelerini dile getirdiği uluslararası toplumun sınavlarında başarısız olma çağrısıdır.

Zira Cumhurbaşkanı Şara'nın rejimi devirmeye ve İran'ı ülkeden çıkarmaya dayanan iç ve dış kredisi, yeni rejimin geçmişten farklı temeller üzerine inşasında ilerleme sağlanmadığı sürece sağlam ve kalıcı olmayacaktır. Açıklanan hedef ve sloganlarla sahadaki gerçekler arasındaki çelişkiyi sona erdirme fırsatı sınırsız bir şekilde açık değil. Resmi söyleme göre amaç, bir hukuk ve vatandaş devleti inşa etmek. Gerçekler ise Suriye, Çeçenistan, Afganistan, Uygur ve diğer ülkelerden unsurların da aralarında bulunduğu silahlı “cihatçı” örgütlerin gerçekleştirdiği katliamlarda hayatını kaybeden masum kurbanların görüntüleriyle dolu. Siyaset ve özgürlük anlayışına aykırı olan partileri feshetme dışında, nispeten açık siyasal özgürlüklere karşılık toplumsal özgürlükler daraltılıyor. Yabancı “cihatçı” savaşçıların sınır dışı edilmesine, vatandaşlık verildikten sonra onlara Savunma Bakanlığı ve güvenlik birimlerinde kadro verilmemesine ilişkin Amerikan ve Avrupa koşulları ile Arap talepleri göz önüne alındığında, yeni durumun sıkıntılı olduğu anlaşılıyor. Yazılı olan denklem, Suriye'nin ulusal toprakları üzerindeki birliğini ve egemenliğini korumaya gayret etmek ama zengin toplumsal çeşitlilik ve iktidara katılım kabul edilmeden birleşik bir Suriye olmayacaktır. Ülkenin birliği sağlanmadığı takdirde de toplumsal çeşitliliğini kaostan, iç savaştan ve dış müdahalelerden korumak mümkün olmayacaktır. Bugünkü tablo endişe verici; Fırat'ın doğusunun durumuna ilişkin siyasi düzenleme konusunda anlaşmaya varan iki taraf arasında bir tartışma yaşanıyor. Sahil kesimlerinde, Suveyda, Humus, Halep ve Dera'da çatışma ve yeni katliamlardan endişe ediliyor. Konuşmalarda verilen tüm güvenceler kararlı pratik adımlar gerektiriyor. Rejimin yıkılmasından sonra ortaya çıkan yeni fırsatın başarısızlığa uğramasından daha tehlikeli olan, yeni rejimin, son derece merkezi bir başkanlık sistemi içinde, başka türlü bir tek adam yönetimine dönüşmesidir.

Alternatif ise tüm vatandaşlar için ulusal güvenliği ve emniyeti koruyabilen bir devlet inşa etmeyi başarmaktır. Zira İsrail işgali, şu anda genişliyor ve kendisine karşı koyacak bir güç yok. ABD, Netanyahu hükümetine ve aşırı dinci ve milliyetçi sağcı ortaklarına mutlak bir destek veriyor. İran, zayıf noktaları ve korkunç mezhepçi iklimi kullanarak Suriye “arenasına” geri dönme çabalarını saklamıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz göre hükümet kabuğundan çıkıp toplumda ve hükümette milli birliğe saygıyı yeniden tesis etme yönünde geniş ve hızlı adımlar atmazsa, eski rejimin mirası olan mezhepçiliğin iç savaşa veya özel idare ve federalizm taleplerine dönüşmesi muhtemel. Kalıcı bir anayasa hazırlanıp, seçimler yapılmadan önce yeni yayımlanan Anayasa Bildirgesi’nin değiştirilmesi gerekiyor. Açılım hükümeti olarak tanımlanan hükümet ise tüm ana güç merkezlerini Şara'nın İdlib Emirliği’ndeki yoldaşlarına verirken, Suriye'nin birliği açısından önemli tarafların yanı sıra, çevrelerini temsil etmeyen bakanlara sözde görevler verdi.

Tarihçi Albert Horani, Patrick Seale'in “Suriye Üzerine Mücadele” (1987) adlı kitabının ikinci baskısına yazdığı önsözde, “zayıf tarafın güçlü tarafı çıkarlarını gerçekleştirmeye zorladığını” kaydeder. “Suriye'deki siyasi yapının zayıflığı ve istikrarsızlık, güçleri müdahale etmeye yöneltiyor. Ama Suriye'yi kimse kontrol edemedi, üstünde hegemonya kuramadı. Çünkü Suriye'yi kim kontrol ederse, Arap dünyasının doğusunda üstünlük onundur” der. Bugün, Başkan Eisenhower'ın deklare ettiği “Tarafsızlık Doktrini” ve buna bağlı olarak Sovyetler Birliği'nin müttefiki olan Suriye'nin “düşman” ilan edilmesi, Başkan Donald Trump'ı Batı saflarına katılması için Şam'a baskı yapmaya teşvik edebilir. Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın Suriye'deki “zayıf siyasi yapı"” tehlikesinden kurtulmak için Suriye'nin çeşitliliğine güvenmekten başka çaresi yok ve bu yol da açık.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.