Lenin'den Putin'e Rusya'nın yakın çevresi

Lenin'den Putin'e Rusya'nın yakın çevresi
TT

Lenin'den Putin'e Rusya'nın yakın çevresi

Lenin'den Putin'e Rusya'nın yakın çevresi

Rusya için, henüz tamamlanmamış bir proje olduğu söylenebilir. Kesintisiz jeopolitik bir hareketlilik içindedir. Avrupa'nın kapılarını çoğu zaman kavga, çatışma ve hatta savaş için durmadan çalıyor. Zaman zaman geri çekilip kendi içine döndüğünde, aslında sadece tekrar saldırmaya hazırlanma aşamasına giriyor. Rusya, Batı medeniyetini reddediyor ve kendisine has bir uygarlık olarak Avrasyacılık çağrısında bulunuyor. Tarih, Rusya’nın aslında Doğu'ya baktığını söylese de, kalbi hep Batı'daydı ve tabi ki Batı'yı kıskanıyordu.
Büyük Petro, erkeklere sakallarını kesme zorunluluğu getirerek Rusya'yı Batılılaştırmaya çalışmıştı. Büyük Katerina Rusya'daki reform sürecini yönetmiş, yasaları değiştirmiş ve Voltaire başta olmak üzere Batılı düşünürlerle savaşmıştı.
Bir zamanlar Rus kültürü şu üçgene dayanıyordu: Otokrasi, Ortodoksluk ve milliyetçilik. Büyük Katerina, Rus ulusal güvenliğini sağlamanın en iyi yolunun sınırları genişletme politikasından geçtiğini düşünüyordu. Saltanatı sırasında Polonya iki kez bölünmüş ve Kırım, Osmanlı Devleti’nden alınmıştı. Karadeniz'de Rus Donanmasını kuran da yine Büyük Katerina idi. Başta Halford Mackinder olmak üzere Batılı düşünürler, jeopolitikle ilgili pek çok şey yazdılar. Yazdıkları her eserde, teorilerin merkezinde Rusya vardı. Örneğin Halford Mackinder'in Heartland Teorisi’nde (Canevi Teorisi), Rusya ve Avrasya Ovası küresel çatışmanın ana odak noktasını oluşturmaktadır. Bu teoriye göre Doğu Avrupa'yı kim kontrol ederse, Heartland'i de kontrol etmiş ve böylece dünyayı hakimiyeti altına almış olur. ABD’li düşünür Nicholas J. Spykman, Rimland Teorisi (Kenar Kuşak Teorisi) ile yani Heartland’ı çevreleyen coğrafi alana odaklanarak buna karşılık verdi. Spykman’a göre, Rimland'ı kontrol eden, Heartland'i de kontrol eder ve böylece dünyaya hükmedebilir. Bu teori, Soğuk Savaş sırasında ABD’nin Sovyetler Birliği'ni çevreleme politikasının temelini oluşturmuştur.

Bu teoriler değişti mi?
Temelde hayır, ancak koşullar değişmiş durumda. Peki Rusya'nın en önemli jeopolitik aksiyomları nedir?
-Kafkasya, Doğu ve en önemlisi de Doğu Avrupa'da tampon bölgelerin korunması. Rusya'nın batı sınırlarında yani yakın çevresinde bu bölgedeki ülkelerin çok fazla seçeneği yok. Ya ona tâbidirler ya da yok edilmesi gereken bir düşmandırlar.
-Doğusundan batısına 11 saat dilimine sahip bir ülkede demir yumruk yönetimi benimsenmesi. Rus istihbarat servislerinin önemi buradan kaynaklanmaktadır.
-Sonuncu ancak son derece önemli olan şey; sürekli sıcak denizlere inme çabası.

20. yüzyılın teorilerini 21. yüzyıla taşımak

Ukrayna ve Rusya arasındaki tarihsel ilişkiler bir yana, Ukrayna savaşı, Rusya'nın ve özellikle de yakın çevresinin jeopolitik aksiyomlarının merkezinde yer almaktadır. Zira Kiev, Moskova’dan neredeyse 850 km uzaklıkta ve önemli coğrafi engeller yok. Ukrayna, Rusların Karadeniz'den Akdeniz'e sıcak sulara inmesi için bir koridor oluşturuyor. Sonuncu ancak son derece önemli olan şey ise Ukrayna’nın, Spykman’ın öne sürdüğü ‘Rimland’ hattı ile bağlantısı olması. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) genişlemesinden sonra Rusya’nın yakın çevresindeki tüm ülkeler, ABD öncülüğündeki bu örgüte dahil oldu ve böylece Mackinder'in Doğu Avrupa'yı kontrol etme teorisi gerçekleşti. Bu durum, Rus jeopolitik düşüncesinin aksiyomları içine koyduğu tampon bölge elden gittiği için doğrudan Rus ulusal güvenliğini tehdit ediyor. Ancak Ukrayna savaşından sonra yeni mesele, Batı ile Doğu arasındaki çatışmada tarafsız sayılan ülkelerin (Finlandiya ve İsveç) NATO'ya katılma çabası oldu. Bu ülkelerin her biri Rusya ile kanlı bir çatışma geçmişine sahip.

Yukarıdaki jeopolitik teorilere göre ülkelerin NATO’ya katılması ne anlama geliyor?
Bu, yaklaşık bin 333 kilometrelik yeni temas hatlarının eklenmesiyle birlikte Rusya’ya karşı kordonun yani ‘Rimland’ın tamamlanması demek. Böylece bu, özellikle Gotland üzerinden Baltık Denizi'nin kalbini kontrol eden İsveç örgüte katılırsa, Rusya için Atlantik'e giden önemli bir deniz koridoru olan Baltık Denizi’nin ‘NATO’ya ait bir göl haline gelmesi anlamına geliyor. NATO üyesi olan Danimarka'nın Baltık Denizi'nin çıkışı üzerindeki kontrolü de cabası. Dolayısıyla Rusya'nın sıcak denizlere inmesini sağlayacak ikinci koridor tamamen kontrolü dışında kalmış oluyor. Ancak hem Finlandiya hem de İsveç'in NATO’ya katılmasında Rusya için en önemli ve en tehlike arz eden şey, Avrupa’nın tamamen yönetici gücün, yani ABD’nin abası altına girecek olması. Avrupa sorunlarıyla başa çıkma mekanizması, ABD’nin ağırlığının olduğu NATO anlaşması dahilinde somut bir mekanizma haline geliyor. Böylece ABD daha sonra Rusya'nın daimî müttefiki olan Çin ile ikinci çatışma bölgesine yani Hint-Pasifik bölgesine geçebilir. Son olarak, İskoç tarihçi Niall Ferguson, Kissinger hakkında “Diğer diplomatların tamamen gözden kaçırdığı bir şeyin yani tarihin ve bunun günümüze nasıl uygulanacağının farkında” ifadelerini kullanıyor. Tarih bu bağlamda bize, Almanya'nın Vladimir Lenin'in İsveç, Finlandiya ve hatta Petersburg'dan, yani yakın çevreden geçen bir trenle İsviçre sürgününden Rusya'ya dönmesine yardım ettiğini gösteriyor.

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Kaynaklar: Trump, Azerbaycan ve bazı Orta Asya ülkelerini İbrahim Anlaşmaları’na dahil etmek istiyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Eylül 2020'de Washington'da İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Eylül 2020'de Washington'da İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte (Reuters)
TT

Kaynaklar: Trump, Azerbaycan ve bazı Orta Asya ülkelerini İbrahim Anlaşmaları’na dahil etmek istiyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Eylül 2020'de Washington'da İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 15 Eylül 2020'de Washington'da İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte (Reuters)

Reuters’a konuşan bilgi sahibi beş kaynak, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin, Azerbaycan ve Orta Asya'daki bazı müttefiklerini İbrahim Anlaşmaları’na dahil etme olasılığını aktif olarak müzakere ettiğini ve bununla mevcut İsrail ile ilişkileri güçlendirmeyi umduğunu bildirdi.

Trump'ın ilk başkanlık döneminde, 2020 ve 2021 yıllarında imzalanan İbrahim Anlaşmaları uyarınca, Müslüman çoğunluğa sahip dört ülke, ABD'nin arabuluculuğuyla İsrail ile diplomatik ilişkilerini normalleştirmeyi kabul etti.

Kimliklerinin açıklanmamasını isteyen kaynaklar, Azerbaycan ve bazı Orta Asya ülkelerinin İsrail ile zaten uzun süredir ilişki içinde olduğunu belirtti. Bu da, anlaşmaların bu ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesinin büyük ölçüde sembolik bir adım olacağı, ticaret ve askeri iş birliği gibi alanlarda ilişkilerin güçlendirilmesine odaklanılacağı anlamına geliyor.

Gazze Şeridi'nde artan vefat sayısı, bölgeye yardım girişinin engellenmesi ve İsrail'in askeri operasyonları nedeniyle bölgede yaşanan kıtlık, Arap öfkesini daha da artırdı. Bu durum, İbrahim Anlaşmaları’na daha fazla Müslüman çoğunluklu ülke ekleme çabalarının aksamasını beraberinde getirdi.

Gazze Şeridi’ndeki sağlık yetkilileri, Gazze savaşının on binlerce kadın ve çocuk dahil olmak üzere 60 binden fazla kişinin hayatına mal olduğunu ve bunun dünya çapında öfkeye yol açtığını belirtti. Kanada, Fransa ve Birleşik Krallık son zamanlarda bağımsız bir Filistin devletini tanıma niyetlerini açıkladı.

Üç kaynak, diğer bir ana anlaşmazlık noktasının Azerbaycan'ın komşusu Ermenistan ile olan çatışması olduğunu söyledi. Trump yönetimi, Kafkasya bölgesinde bulunan iki ülke arasındaki barış anlaşmasını İbrahim Anlaşmaları’na katılmak için ön koşul olarak görüyor.

Trump yönetimi yetkilileri, anlaşmaya katılabilecek birkaç ülkenin adını kamuoyuna açıklarken, kaynaklar Azerbaycan'a odaklanan görüşmelerin en organize ve ciddi olanlar arasında olduğunu belirtti. İki kaynak, birkaç ay hatta birkaç hafta içinde bir anlaşmaya varılabileceğini söyledi.

Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, mart ayında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'ye giderek Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüştü. Üç kaynak, Witkoff'un en önemli yardımcılarından biri olan Aryeh Lightstone'un bahar aylarında Aliyev ile bir araya gelerek İbrahim Anlaşmaları’nı görüştüğünü belirtti.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre aynı kaynaklar, bu görüşmeler kapsamında Azerbaycanlı yetkililerin komşu Kazakistan da dahil olmak üzere Orta Asya ülkelerindeki muhataplarıyla temasa geçerek, İbrahim Anlaşmaları'nın kapsamının genişletilmesine ne kadar ilgi duyduklarını ölçtüler.

Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan'ı içeren Orta Asya'da diğer hangi ülkelerle iletişime geçildiği henüz belli değil.

ABD Dışişleri Bakanlığı, yorum istendiğinde belirli ülkelere değinmedi, ancak anlaşmaların kapsamının genişletilmesinin Trump'ın ana hedeflerinden biri olduğunu bildirdi. Bir ABD'li yetkili, “Daha fazla ülkeyi dahil etmek için çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Azerbaycan hükümeti ise yorum yapmaktan kaçındı. Beyaz Saray, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Kazakistan'ın Washington Büyükelçiliği de yorum taleplerine yanıt vermedi.