Ukrayna'nın tahıl ihracatı yarın yapılacak Avrupa zirvesinin önceliklerinden biri olacak

Mayınlarla dolu Karadeniz’den geçen yük gemilerine deniz eskortu düzenlenmesi planlanıyor

Avrupa Komisyonu'nun zirve için hazırladığı taslaktan, AB’nin Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı için Ukrayna'dan (Odessa Limanı) çıkan yük gemilerine Rusya Donanması’na ait savaş gemileri ve denizaltıları tarafından izlenen mayınlarla dolu Karadeniz’den geçişleri sırasında bir deniz eskortu düzenlenmesi dahil mümkün olan tüm kaynakları seferber etmeye hazır olduğu açıkça görülüyor (Reuters)
Avrupa Komisyonu'nun zirve için hazırladığı taslaktan, AB’nin Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı için Ukrayna'dan (Odessa Limanı) çıkan yük gemilerine Rusya Donanması’na ait savaş gemileri ve denizaltıları tarafından izlenen mayınlarla dolu Karadeniz’den geçişleri sırasında bir deniz eskortu düzenlenmesi dahil mümkün olan tüm kaynakları seferber etmeye hazır olduğu açıkça görülüyor (Reuters)
TT

Ukrayna'nın tahıl ihracatı yarın yapılacak Avrupa zirvesinin önceliklerinden biri olacak

Avrupa Komisyonu'nun zirve için hazırladığı taslaktan, AB’nin Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı için Ukrayna'dan (Odessa Limanı) çıkan yük gemilerine Rusya Donanması’na ait savaş gemileri ve denizaltıları tarafından izlenen mayınlarla dolu Karadeniz’den geçişleri sırasında bir deniz eskortu düzenlenmesi dahil mümkün olan tüm kaynakları seferber etmeye hazır olduğu açıkça görülüyor (Reuters)
Avrupa Komisyonu'nun zirve için hazırladığı taslaktan, AB’nin Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı için Ukrayna'dan (Odessa Limanı) çıkan yük gemilerine Rusya Donanması’na ait savaş gemileri ve denizaltıları tarafından izlenen mayınlarla dolu Karadeniz’den geçişleri sırasında bir deniz eskortu düzenlenmesi dahil mümkün olan tüm kaynakları seferber etmeye hazır olduğu açıkça görülüyor (Reuters)

Avrupa'nın Rusya'ya peş peşe uyguladığı yaptırımlar dalgasından ve Macaristan'ın yeni yaptırımlar paketine Rusya’nın petrol ihracatına ambargo uygulanmasının da dahil edilmesini sert bir şekilde reddetmeye devam etmesi nedeniyle altıncı yaptırım paketinin çıkmaza girerken Avrupa kamuoyunda Ukrayna'ya daha ağır ve ölümcül silahlar sağlanmasına karşı muhalefet çemberi de genişledi. Buna karşın Avrupa Birliği (AB) şu an Ukrayna’daki silolarda ve limanlarda aylardır depolanmış haldeki tahılların ihracatının askıya alınmasının neden olduğu ve bazı Afrika ülkelerinde kıtlık ve Avrupa'ya toplu göçü tehdit eden sinyaller görülmeye başlanan gıda krizinin şiddetlenmesini önlemeye odaklanmış durumda.
Yarın Brüksel'de başlayacak olan Avrupa zirvesinin ilk gün çalışmalarının, Ukrayna’daki tahılların sevkiyatı ve bu sevkiyatın gıda sepetinin yüksek bir yüzdesini oluşturduğu ülkelere ulaştırılması çabalarına odaklanacağı kesinleşti.
Zirve için Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ve Şarku'l Avsat'ın bir kopyasına ulaştığı taslakta AB’nin Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı için Ukrayna'dan (Odessa Limanı) çıkan yük gemilerine Rusya Donanması’na ait savaş gemileri ve denizaltıları tarafından izlenen mayınlarla dolu Karadeniz’den geçişleri sırasında bir deniz eskortunun eşlik etmesi dahil tüm olası kaynakları seferber etmeye hazır olduğu açıkça görülüyor. Avrupa Konseyi'nin zirve için hazırladığı raporda “Ukrayna topraklarında üç aydır sevkiyatı askıya alınmış halde bekleyen binlerce ton buğday, mısır ve yulafın bir an önce ihtiyacı olan ülkelere gönderilmesi için her türlü çaba gösterilmelidir” denildi. Raporda, Rusya Ukrayna'daki tarımsal üretimi kasıtlı olarak yok etmesi ve yasadışı bir şekilde el koyması nedeniyle şiddetle kınanırken Ukrayna limanlarına yönelik ablukanın kaldırılması ve özellikle Odessa Limanı’ndan gıda ihracatına izin verilmesi çağrısında bulunuldu.
Avrupa’nın Ukrayna’dan tahılları Polonya üzerinden demiryolu aracılığıyla ve nehir taşımacılığı yoluyla Romanya'daki Köstence Limanı’na taşıma çabalarının başarısız olmasının ardından AB şimdi, söz konusu tahılları savaş başlayana kadar Ukrayna’dan tahıl sevkiyatının başlıca istasyonu olan Odessa Limanı’ndan çıkarmak için Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) çerçevesinde Rusya Karadeniz Filosu ile doğrudan karşı karşıya gelme olasılığından ötürü böyle bir görevin taşıdığı büyük tehlikeye rağmen bir deniz misyonu oluşturma çalışmalarına başladı. AB, gıda krizinin şiddetlenmesinin ve bunun sonucunda ortaya çıkan insani krizin, en az Rusya ordusuyla doğrudan çatışma olasılığı kadar tehlikeli olduğunu düşünüyor.
İtalya Başbakanı Mario Draghi, son iki gün içerisinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Ukrayna limanlarının mayınlardan temizlenmesine ve Rus mevkidaşına söylediği şekliyle ‘büyük bir gıda krizini ve korkunç bir insan felaketini önlemek için’ tahılın çıkarılmasına izin verecek bir anlaşmaya varmak için telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.
Avrupa Komisyonu verilerine göre Tunus buğday ihtiyacının yüzde 52'sini Ukrayna'dan ithal ederken, Libya yüzde 44, Mısır yüzde 26 ve 1,7 milyar insanın yaşadığı Pakistan ve Hindistan buğday ihtiyacının yüzde 50’sini Ukrayna’dan karşılıyor. Avrupalılar, buğdayın önümüzdeki birkaç ay içinde bahsi geçen ülkelere ulaşamaması durumunda daha önce eşi benzeri görülmemiş bir kıtlığa ve er ya da geç Avrupa'ya göç dalgalarını tetikleyecek ekonomik ve sosyal bir krize yol açmasından korkuyor. Uluslararası Hububat Konseyi’ne (IGC) göre savaştan önce Ukrayna 19 milyon ton buğday ve 24 milyon ton mısır ihraç ediyordu. Bu ihracatın durdurulması dünya pazarında büyük bir aksamaya neden olurken küresel gıda güvenliğini tehdit eden bir şekilde tahıl fiyatlarında hiç görülmemiş bir artışa yol açtı.
Öte yandan yarın Avrupa zirvesinde AGSP dosyasının yeniden açılmasını sağlayacak bir öneri sunulması bekleniyor. AB’nin şu an yurtdışında 18 askeri misyonu olduğu biliniyor. Bu misyonlardan bazıları, Akdeniz'de Libya'ya silah ambargosunun uygulanmasını izlerken bazıları Somali kıyılarındaki korsanlık faaliyetleri ile mücadele için Hint Okyanusu'nda konuşlu.
Ancak Avrupalı ​​uzmanlar, AB’nin Karadeniz'de bir deniz misyonu başlatmasının şu an Avrupa güçleri için büyük bir risk oluşturduğunu düşünüyorlar.
Böyle bir misyonun önündeki ilk engel, savaş gemilerinin Karadeniz’e girişlerinin 1936 yılında imzalanan ve Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin gemilerin buraya açılan boğazlara geçişinin anahtarını Türkiye'ye veren Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne tabi olması nedeniyle AB ülkelerinin savaş gemilerinin Karadeniz'i geçerek Odessa'ya ulaşmalarına izin verilmesiyle ilgili diplomatik nitelikteki bir engeldir. Burada Türkiye’nin, Rusya'yı Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşa bir son vermeye çağıran Birleşmiş Milletler (BM) kararları lehinde oy kullanan, ancak Avrupa ülkeleri ve ABD’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmayı reddeden tek NATO ülkesi olduğu belirtilmeli. Türkiye ayrıca Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyelik başvurusunun onaylanması için öne sürdüğü şartlardan da halen geri adım atmadı. Ancak Avrupalı ​​kaynaklar, Türkiye'nin özellikle milyonlarca insanın hayatını kurtarmayı amaçlayan insani bir misyon olduğundan Avrupa ülkelerinin savaş gemilerinin Karadeniz'i geçmesine izin vermekten çekinmeyeceğini vurguluyorlar.
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, Cuma günü Avrupalı ​​liderlere hitaben “Rusya’nın saldırganlığı daha önce eşi benzeri görülmemiş bir küresel gıda felaketine yol açacaktır” dedi. Avrupalı ​​yetkililer haftalardır Rusya Devlet Başkanı Putin'i gıda ürünlerini Ukrayna'ya karşı savaşta bir silah olarak kullanmakla ve Ukrayna'nın tahıl silolarını ve tarımsal altyapısını hedef almakla suçluyorlar.
Afrika Birliği (AfB) Dönem Başkanlığını yürüten Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall’ın yarın Avrupa zirvesine katılmasının ve Avrupalıların Moskova'nın iddia ettiği gibi Afrika ülkelerine tahıl sevkiyatının yapılamamasının Rusya'ya uygulanan yaptırımların bir sonucu değil, daha ziyade Rusya'nın Ukrayna limanlarına uyguladığı abluka nedeniyle olduğunu vurgulamalarının planlanması Avrupalıların üçüncü dünya ülkelerinde, özellikle Afrika ülkelerinde kötüleşen gıda krizi konusundaki endişelerinin kanıtı olarak görüldü.
Öte yandan AB, Rusya'ya karşı altıncı yaptırım paketiyle ilgili çıkmazı sona erdirmek için son dakika çabalarını sürdürüyor. AB, ABD’den Macaristan Başbakanı Viktor Orban'a, Avrupa'nın Moskova'ya karşı yürüttüğü ekonomik savaşın sonu olmasından çekindiği bir gerileme olasılığıyla tehdit ederek, bir ayı aşkın bir süredir yaptırım paketinin onaylanmasını engelleyen itirazını geri çekmesi için baskı yapmasını istedi.
AB Enerji Komiseri Kadri Simson da daha önce ABD’den, Macaristan'ın petrol ihtiyaçlarını karşılayacağına dair bir taahhütte bulunması karşılığında Orban'ı geri adım atmaya ikna etmesi için arabuluculuk yapmasını istemişti. Macaristan Başbakanı Orban’ın, Rusya’nın petrol ihracatına yasak getirilmesini kabul etmesi halinde petrol ihracatı yasağı yeni yaptırım paketine dahil edilecek.
Avrupa Komisyonu’nun son günlerde Macaristan’a petrol alımı için bir an önce ortak bir Avrupa projesi başlatılması ve Macaristan için geçiş süresinin dört yıla çıkarılması gibi daha fazla tazminat ödemeye ve teşvikte bulunmaya hazır olduğunu ifade etmesine rağmen gözlemciler, AB’nin önümüzdeki Salı akşamı yapılacak zirvede, Rusya'nın petrol ve doğalgaz ihracatına yönelik yasağın önemli bir yer kapladığı altıncı yaptırım paketi üzerinde bir anlaşmaya ulaşılamayacağını düşünüyorlar.
 



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.