Savaşın 100’üncü günüde Putin güçlendi mi zayıfladı mı?

Gözlemciler: Rusya'nın büyük bir güç olarak yeteneği göz ardı edilemez, ancak Rus Çarı (Putin), çatışma devam ederse bunun uzun vadeli sonuçları konusunda endişelenmeli

Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)
Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)
TT

Savaşın 100’üncü günüde Putin güçlendi mi zayıfladı mı?

Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)
Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)

İnci Mecdi
Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasının üzerinden geçen yaklaşık 100 günün ardından savaş bir yıpratma savaşına dönüşüyor gibi görünürken, çatışma ya yeni bir aşamaya giriyor ya da ABD Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) Avril Haines’in iki hafta önce dediği gibi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ‘uzun soluklu bir savaşa’ hazırlanıyor.
 Batı, çatışmanın önümüzdeki aylarda daha tehlikeli bir seyir izleyeceği konusunda uyarırken savaşın süresinin uzaması, kendisini uluslararası sistemden tamamen izole etmeye yönelik eşi benzeri görülmemiş uluslararası yaptırımların ağırlığı altında kalan Rusya'ya maliyetinin artması anlamına geliyor.
Batı basınında yer alan haberlere göre Rusya'da vatandaşlar yaptırımların yansımalarını çok fazla hissetmiyor. Aynı zamanda Rus para birimi rublenin değeri de savaş öncesi seviyelere yükseldi.  Uluslararası düzeyde ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Batı'dan izole olmasına rağmen, Ortadoğu da dahil olmak üzere Asya ve Afrika'daki ve hatta Latin Amerika’daki diğer dost ülkelerle olan ortaklıklarını güçlendirmeyi başardı.
Savaş sahasına gelince Batı medyası Rusya ordusunun Ukrayna'daki birçok stratejik alanı kontrol etmesine rağmen ağır kayıplar verdiğinden, Putin'in kanser olduğundan ve sağlığının bozulduğundan bahsediyor.  Yine basında yer alan haberlerde savaşın devam etmesiyle ilgili içeride, yetkililer arasında hoşnutsuzluk olduğuna işaret ediliyor. Doğuda ise Putin’in son yirmi yılda bölgeye yaptığı askeri müdahaleler, bazı Batılı güçlerin sömürge geçmişiyle birlikte Batı'ya karşı öfkeyi körükleyen ABD'ye karşı bir meydan okuma örneği olarak kimileri tarafından memnuniyetle karşılanıyor.
Ancak gelecek günler şu soruların yanıtlarına ihtiyaç duyuyor:
Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye yönelik en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? ‘Rus Çarı’ olarak anılan Rusya Devlet Başkanı, Ukrayna savaşında tüm hedeflerine henüz ulaşmamış olsa bile artık daha mı güçlü, yoksa diğer ülkelerin NATO'ya katılması olasılıkları karşısında daha mı zayıf? İç istikrar gerçek mi, yoksa Rusya ekonomisinin yaptırımların ağırlığı altında zayıflaması ve halk desteğinin öfkeye dönüşmesi an meselesi mi?

Uzun vadeli sonuçlar
The Independent'a konuşan gözlemciler, Rusya'nın mevcut durumuna ilişkin analizlerinde farklı bakış açılarını ifade etseler de Putin'in, özellikle savaşın uzun süre devam etmesi halinde bunun uzun vadeli sonuçları hakkında endişelenmesi gerektiği konusunda hemfikirler.
Gürcistan'ın önde gelen düşünce kuruluşlarından bir olan Geocase’in Ortadoğu Araştırmaları Birimi Direktörü Emil Avdaliani, yaptığı değerlendirmede, “Putin'in yakın müttefikleri arasında bile, Rusya’nın askeri hedeflerine başlangıçta umduğu kadar çabuk ulaşamadığı ve bunun da Moskova'nın uzun vadedeki tutumunu baltaladığı açık. Savaş ne kadar uzun sürerse, ki bu muhtemelen bir süre daha devam edecek, o kadar çok sorumuz olacak” ifadelerini kullandı.
Moskova’nın Rusya'nın konumu, rekabet etme ve gücünü gösterme yeteneğini doğrudan olumsuz etkileyecek faktörler olan; ekonominin ve sanayinin zayıflaması, eğitimin gerilemesi ve beyin göçünün artması gibi etkisi uzun sürecek noktalar üzerinde endişe etmesi gerektiğini söyleyen Avdaliani, “Ordu Putin’in elindeki tek araç haline gelirken Batı yaptırımları, uzun vadede Moskova’nın ekonomik ve askeri yeteneklerini zayıflatmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.
Rusya'nın Batı ile uzun vadeli bir çatışma içinde olduğunu ve bu nedenle nihai sonucu tahmin etmenin güçleştiğini belirten Avdaliani, “Yaptırımlar Rus savaş makinesini hemen durduramazken, Rusya ile Batı arasındaki çatışmaya uzun vadeli bir perspektiften bakmak gerekiyor. Bu perspektiften bakıldığında burada Rusya kaybediyor. Bu yüzden Putin’e göre Kiev'i müzakere masasına oturmaya zorlamak umuduyla askeri hedeflerine bir an önce ulaşması önem kazanıyor” şeklinde konuştu.
Buna karşın diğer gözlemciler, çatışmanın tırmanmasının ‘savaşı Putin'in lehine çevirebileceğini’ savunuyorlar. Ancak yine de ‘toplu seferberliğin savaş alanında başarıyı garanti etmeyeceğini, bunun da Putin rejimini tehlikeye atacak bir halk tepkisine yol açabileceğini’ kabul ediyorlar.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nde (CSIS) Avrupa Programı Direktörü Max Bergmann, Putin döneminin; biri rejimin bekası diğeri ise Rusya'nın jeopolitik gücü olmak üzere iki takıntısı olduğunu belirtti. Rusya’nın bu ikisi konusunda stres altında olduğunu belirten Bergmann, “Yaptırımların ağır bir bedeli olmasının yanı sıra savaş alandaki kayıplarıyla birlikte Putin'in emelleri ile Rusya'nın kapasitesi arasındaki fark daha da açılabilir. Jeopolitik saplantılı bir lider olarak Rusya Devlet Başkanı’nın Rusya'nın büyük bir güç olarak statüsünü korumak için umutsuz bir mücadeleye girişeceği kaçınılmaz. Ancak önümüzdeki haftalarda, aylarda ve yıllarda bunu yapmak oldukça zorlaşacak” değerlendirmesinde bulundu.
Yaptırımlar ve ihracat kısıtlamaları beklendiği gibi işe yararsa Putin’in Rusya’nın küresel konumunu korumak için mücadele etmesi gerektiğini düşünen Bergmann, Putin'in Rusya'nın gücünü savunmak ve Batı'nın askeri açıdan zayıflığından yararlanmaya çalışmaktan caydırmak için kullandığı en doğrudan yolun nükleer tehdit olduğunu ve bu tehditlerin de zaten Rus yetkililerin açıklamalarında yer aldığını ve bununda nükleer gerilim riskleriyle ilgili son derece anlaşılabilir olan endişelere yol açtığını kaydetti. Bergmann, “Batı'da bu tür korkuları yeniden canlandırmak Kremlin için bir nimet olabilir. Çünkü Soğuk Savaş döneminde yapılan nükleer müzakerelerdeki gibi prestijini artırabilir ya da Batı'nın kendisine yönelik düşmanlığını dizginlemesine yardımcı olabilir” şeklinde konuştu.

Putin'i tecrit etme girişimleri başarısız oldu
Rusya'nın yurtdışındaki siyasi nüfuzuna gelince Fransa'da Marine Le Pen ve İtalya'da Matteo Salvini gibi Putin yanlısı politikacılar, savaştan sonra Kremlin'den uzaklaşmaya çalıştılar. Bergmann, Putin’in halen siyaseti etkileyebileceğini, politikacılara rüşvet verebileceğini veya siyasi kampanyalara gizlice bağış yapabileceğini ya da finanse edebileceğini belirtiyor. ABD ve Avrupa ülkelerinin istihbarat ve kolluk güçlerinin bu tehdide odaklandığını ifade eden Bergmann, buna ek olarak Batı'nın yıkıcı bir etkisi olduğunu değerlendirdiği Rus oligarşisinin, muazzam zenginliği ve nüfuzunun, yaptırımlar yoluyla kökünden söküldüğünü ve böylece Rusya’nın en önemli yumuşak güç araçlarından birini kaybettiğini, bunun sonucunda da Batının, Rusya nüfuzuna karşı koymaya hazır hale geldiğini söyledi.
Ancak Moskova, ABD ve Avrupa ülkeleriyle ilişkiler dışında uluslararası düzeyde başka ortaklıklara yönelerek ve diğer ülkelerle olan ilişkilerini güçlendirerek yaptırımları atlatmayı başardı.
Realtribune adlı Rus haber sitesi analistlerinden ve Rusya’nın Nijniy Novgorod kentindeki Nizhegorodski Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olan Amr Eldeeb, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Uluslararası düzeyde sayısı ve ağırlığı açısından en fazla yaptırım Moskova’ya uygulansa da Brezilya ve Hindistan’ın yanı sıra Afrika ve Körfez ülkeleri Rusya ile ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor. Hatta Rusya, bazı ortak dosyalar nedeniyle NATO üyesi Türkiye ile de ilişkilerini sürdürüyor.”
Eldeeb, Putin'i tecrit etme girişimlerinin henüz hedeflerine ulaşmadığına ve Avrupa düzeyinde bile bazı büyük Avrupa ülkelerinin Kremlin ile temasları olduğuna dikkati çekti.

Rusya'nın gücünü hafife almayın!
Gözlemciler, böyle bir savaşta, Rusya'nın coğrafi büyüklüğü, askeri ve nükleer kabiliyetleri, doğal kaynakları ve büyük bir güç olmak zorunda olduğu ‘halkının cesareti’ açısından güçlü yanlarının göz ardı edilemeyeceği konusunda hemfikir. CSIS Avrupa Programı Direktörü Bergmann, bu faktörler göz önüne alındığında Rusya'nın Batı’nın yaptırımları karşısında dayanma gücünün hafife alınmasına karşı uyardı.
Ukrayna’daki savaşın uzaması halinde Rusya lehinde ilerleyebileceğini ya da müzakere konusunda olası bir anlaşmanın Moskova'nın yaptırımlardan kaçmasına yardım edebileceğini belirten Bergmann, “Belki de Çin ya da Ortadoğu'daki ülkeler yahut herhangi bir ülke Putin’i desteklemeye gelebilir” dedi.
Bergmann, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Putin’in Batı’ya yanıt vermenin ve nüfuzunu somutlaştırmanın yeni ve yenilikçi yollarını bulacağı kesin. Buna ek olarak Moskova, yaptırımların ve ihracat kontrollerinin etkisinin büyük çabalar sarf edilmeden zamanla ortadan kalkmasını bekliyor. Bu yüzden yaptırımları sürdürmek, Batı’nın bürokratik olarak son derece dikkatli davranması ve büyük enerji harcamasının yanı sıra önümüzdeki yıllarda kapsamlı çok taraflı koordinasyonlar kurmasını gerektirecek.”
Öte yandan Rusya'nın bir ülke olarak güçlü yanları göz önüne alındığında güç ve zayıflık dengesinin üç aylık bir savaşın ardından ölçülemeyeceğini vurgulayan Amr Eldeeb, “Fakat son aylarda yapılan anketler, Putin'in popülaritesini istikrarlı bir şekilde koruyabildiğini ve belki de daha da artırabildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Eldeeb, sözlerine şöyle devam etti:
“Yüksek enflasyon oranı ve fiyatlar gibi Rusya ekonomisi için bazı somut sonuçların ortaya çıkmasının ve yaptırımların birçok Rus şirketini ve bankasını etkilemesinin yanı sıra para birimi ruble ile işlem yapılmasına getirilen ve rublenin şu anki durumunu gerçek dışı kılan bazı kısıtlamalar nedeniyle asıl değerinin bilinmemesine rağmen veriler, Rus halkının Putin'in arkasında durduğu gösteriyor.”
Savaşın başlamasının üzerinden geçen üç ayın sonunda Putin’in güçlenip güçlenmediği henüz anlaşılmasa da Eldeeb, Rusya’nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun, ekonomik ve ticari öneme sahip Mariupol Limanı’nı ve Azak Denizi ile doğu ve güneydeki bazı şehirleri kontrol ederek hedeflerinden bazılarına ulaştığını söyledi. Moskova’nın yavaş da olsa sürekli çeşitli hedeflerine ulaştığını belirten Eldeeb, “Rusya şimdiye kadar askeri operasyon konusunda başarı kaydetti. Ekonomik zorluklarla başa çıkabilir. Burada, yani Rusya'da Moskova’nın gücünü baskı ile gösterdiğini söylüyorlar” şeklinde konuştu.
Putin karşıtı gözlemciler ise Ukrayna’daki başarısı az olan savaşın ‘Putin’in gücünün temellerini sarstığını’ savunuyorlar. Doğu Avrupa gazeteleri, Kremlin'de Ukrayna'daki talihsizlik için suçlanacak bir günah keçisi arandığına dair söylentiler olduğunu ifade ediyor bildirdiler. Litvanya gazetesi Delphi'ye göre böyle bir durumda ordu komutanları, Putin'den kurtulmayı düşünebilirler ve ardından tüm suç ‘eski diktatöre’ yüklenebilir.
Bu mantık çerçevesinde Litvanya Vilnius Üniversitesi profesörü Mantas Martišius, Putin’in içeride komutanlar tarafından devrilmesinin sadece olası bir senaryo olduğunu söyledi. Prof. Martišius, “Ancak Kremlin'in kendisi bir kara kutu ve kimse orada kararları kimin, nasıl ve hangi koşullar altında aldığını bilmiyor” dedi.



Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
TT

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

İsrail ve Hamas arasında iki yıldan uzun süredir devam eden kanlı savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere destek olmak için dün Paris'te binlerce kişi gösteri düzenledi.

Organizatörlerin yaklaşık 50 bin, Paris polisinin ise yaklaşık 8 bin 400 kişi olduğunu tahmin ettiği kalabalık, "Gazze, Gazze, Paris seninle" ve "Paris'ten Gazze'ye direniş!" gibi sloganlar atarak yürüdü. Filistin bayrakları ve "Filistin, sessiz kalmayacağız" ve "Soykırımı durdurun" yazılı pankartlar taşıdılar.

Yürüyüşe, başta Boyun Eğmeyen Fransa Partisi lideri Jean-Luc Mélenchon olmak üzere birçok sol görüşlü siyasi isim katıldı.

Fransa-Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Anne Tuyon, ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden yedi hafta sonra AFP'ye yaptığı açıklamada, "Henüz hiçbir şeyin yolunda olmadığını unutmamalıyız" dedi. Dernek, gösteriye çağrıda bulunan 80 STK, siyasi parti ve sendikadan biri.

frgt
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

"Ateşkes sadece bir sis perdesi... İsrail bunu her gün ihlal ediyor, Gazze'ye insani yardımların girmesini engellemeye devam ediyor ve Gazze'deki altyapıyı ve evleri yıkmaya devam ediyor. Kalıcı bir ateşkes ve soykırımın sona ermesini talep ediyoruz."

ABD'nin arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının şartları uyarınca, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nden "sarı hat"ın gerisine çekildi ve bu hat, İsrail'e bölgenin yüzde 50'sinden fazlasının kontrolünü hâlâ sağlıyor.

Ancak, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasının ardından patlak veren savaşta ateşkes son derece kırılgan olmaya devam ediyor.

Anne Tuyon, "İsrail'in uluslararası hukuka uymasını sağlamanın tek yolu yaptırımlar uygulanmasıdır" diyerek, işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşimci şiddetinin "eşi benzeri görülmemiş boyutlara" ulaştığı "yerleşim faaliyetlerindeki şaşırtıcı hızlanma"yı kınadı.

Tam adını vermek istemeyen 72 yaşındaki Saliha, Gazze'deki "soykırıma" karşı düzenlenen bir yürüyüşe katılmak için geldiğini söyledi.

"Tüm insanlık çaresizce izliyor. Bu tam bir dokunulmazlık," diyerek, "İnsanların bunu görüp de hiçbir şey yapamaması son derece şok edici. Yapabileceğimiz tek şey seferber olmak" ifadelerini kullandı.

İsminin açıklanmasını istemeyen 42 yaşındaki Bertrand ise perşembe günü işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin'de İsrail polisi ve ordusunun ortak operasyonunda öldürülen iki adamın videolarının da kanıtladığı gibi, "katliam ve soykırımın devam ettiğini" söyledi. Birleşmiş Milletler, "bir başka yargısız infaz gibi görünen" olayın soruşturulması çağrısında bulundu.

Protestocular, ekonomik ve mali yaptırımların olmaması nedeniyle, "Sokaklarda ve seçilmiş yetkililer aracılığıyla baskı yapmaya devam etmeliyiz" diye düşünüyor.


İtalya Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliğini artırmaya hazır

Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
TT

İtalya Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliğini artırmaya hazır

Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)

İtalya'nın Riyad Büyükelçisi Carlo Baldocci, ülkesinin Suudi Arabistan ile savunma alanındaki iş birliğini derinleştirmeye hazır olduğunu ve bu hayati alanda yerelleştirme, endüstriyel kapasite geliştirme ve beceri geliştirme konularında Vizyon 2030 hedefleriyle tam uyum içinde olduğunu söyledi.

Büyükelçi Baldocci, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, şu an çeşitli İtalyan şirketlerin Suudi ortaklarıyla deniz platformları, helikopterler, elektronik savunma ve gelişmiş gözetleme teknolojileri dahil olmak üzere çok çeşitli sistemler üzerinde iş birliği yaptığını açıkladı.

Büyükelçi Baldocci, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin geçtiğimiz yıl el-Ula'da gerçekleştirdiği görüşme ve stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının enerji, altyapı, kültür, inovasyon ve savunma sektörlerinde iş birliğinin hızla genişlemesine yol açtığını açıkça ifade etti.

Büyükelçinin açıklamaları, Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu'nun salı günü başkent Riyad'da 500'den fazla İtalyan şirketin katılımıyla iki ülke arasında sürdürülebilir endüstriyel ortaklıklar kurmak amacıyla başlamasına eşlik etti.

El-Ula toplantısının meyveleri

İtalya’nın Riyad Büyükelçisi Baldocci, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin katılımıyla el-Ula'da imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasının rekor sürede somut ilerlemeler sağladığını açıkladı.

Büyükelçi Baldocci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enerji, altyapı, kültür, inovasyon ve savunma alanlarında iş birliğinin hızla genişlediğini gördük. 10 milyar avronun üzerinde değere sahip anlaşmaların imzalanması, bu yeni aşamanın derinliğini ve ciddiyetini yansıtıyor. Daha da önemlisi, kurumlarımız arasındaki diyalog daha düzenli, yapılandırılmış ve ileriye dönük hale gelerek, uzun vadeli planlamaya imkan veren bir güven ortamı yarattı.”

cvf
Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İtalya Başbakanı'nı geçtiğimiz yıl el-Ula'da ağırladı (SPA)

Savunma iş birliğinin derinleştirilmesi

Ülkesinin Suudi Arabistan ile savunma alanındaki iş birliğini, yerelleştirme, endüstriyel kapasite geliştirme ve beceri geliştirme konularında Vizyon 2030 hedeflerine tam olarak uygun şekilde artırmaya hazır olduğunu vurgulayan İtalya Büyükelçisi Baldocci, İtalyan şirketlerinin, İtalya'nın uluslararası alanda tanınan uzmanlığa sahip olduğu çok çeşitli sistemlerde Suudi Arabistan’dan muadilleriyle ortaklık kurduğunu belirtti. Söz konusu sistemler arasında deniz platformları, helikopterler, elektronik savunma ve ileri gözetleme teknolojileri yer alıyor.

Bu bağlamda, iki ülkenin savunma bakanlıklarının iş birliğiyle Riyad'da düzenlenen İtalyan Sanayi Günleri, İtalyan yeteneklerini sergilemek ve pratik iş birliği biçimlerini tartışmak için önemli bir platform sağlayan Büyükelçi Baldocci, “Bu etkinlik, İtalyan şirketlerinin Krallık'taki kurumlar ve endüstri ile doğrudan iletişim kurmasına ve yerelleştirme, ortak eğitim ve endüstriyel gelişme gibi alanlarda fırsatları keşfetmesine olanak tanıdı. Temeller sağlam ve her iki taraf da bu iş birliğini zaman içinde güçlendirmeye kararlı” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan-İtalya Yatırım Forumu

İki ülke arasındaki ortaklığın güçlendirilmesinde bir sonraki adımın bu iş birliğinin sürekliliğini sağlamak olduğunu vurgulayan Büyükelçi Baldocci, her iki tarafın da şu anda bakanlıklar, kurumlar ve özel sektör arasındaki koordinasyonu güçlendirmek için çalıştığını ve böylece büyük projelerin net yol haritaları ve ortak öncelikler doğrultusunda ilerlemesini sağlamak için çaba gösterdiğini belirtti.

sdfgt
Suudi Arabistan-İtalya Yatırım Forumu, İtalya’dan 500'den fazla şirketin katılımıyla önümüzdeki salı günü başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)

İtalyan Büyükelçiye göre, Riyad'da 25 ve 26 Kasım tarihlerinde 500'den fazla İtalyan şirketini bir araya getirecek olan Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu, stratejik ortaklık hedefini sürdürülebilir endüstriyel ortaklıklara, ortak yatırımlara ve daha derin kurumsal diyaloga dönüştürmeye yardımcı olacak önemli bir dönüm noktası olacak. Büyükelçi Baldocci, Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu'nun özel oturumlar ve doğrudan iş toplantıları aracılığıyla bu sektörlerin çoğuna odaklanarak somut ortaklıkları keşfetmek için benzeri görülmemiş bir platform sağlayacağını belirtti.

Vizyon 2030 fırsatları

Suudi Arabistan Vizyon 2030 projesinin İtalya’nın endüstriyel güçleriyle son derece uyumlu bir yatırım ortamı yarattığını belirten Büyükelçi Baldocci, altyapı ve mobilitenin en cazip sektörler arasında yer almaya devam ettiğini, İtalyan şirketlerinin şu anda büyük ölçekli kentsel gelişim projelerine, sürdürülebilir ulaşım çözümlerine ve inşaat işlerine katkıda bulunduğunu ve Vizyon ile bağlantılı stratejik projelerde ek fırsatların ortaya çıkacağını ifade etti.

Büyükelçi Baldocci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enerji sektöründe, İtalyan grupların yenilenebilir enerji, hidrojen, şebeke modernizasyonu ve enerji verimliliği teknolojileri alanlarında faaliyet göstermesi ile iş birliği hızla genişliyor. Bu alanlar, Suudi Arabistan’ın temiz enerji gündemini hızlandırması açısından öncelikli. Suudi Arabistan’ın yeşil hidrojen konusunda küresel bir merkez olma hedefi, özellikle Avrupa pazarlarına tedarik sağlamak açısından ortak yatırımlar için en umut verici alanlardan birini oluşturuyor.”

xscdfrg
Suudi Arabistan ve İtalya hükümetleri arasında Stratejik Ortaklık Konseyi'nin kurulmasına ilişkin imza töreninden bir kare (SPA)

Suudi Arabistan’ın yapay zeka, siber güvenlik, yarı iletkenler, veri merkezleri ve akıllı şehir uygulamalarına yoğun yatırım yaptığı ileri teknolojilerden de bahseden İtalyan Büyükelçi, ülkesinin endüstriyel otomasyon, özel yazılım, ileri üretim ve dijital çözümler alanlarında bu öncelikleri tamamlayan rekabetçi yeteneklere sahip olduğunu belirtti.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin büyümesi

İki ülke arasındaki ticarette görülen güçlü artışın, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programı kapsamında geçirdiği dönüşüm ile İtalya’nın sanayisinin kapasiteleri arasındaki yapısal uyumu yansıttığını ifade eden Büyükelçi Baldocci, “İtalya'nın ihracatı, altyapı, enerji dönüşümü ve ileri teknolojiler alanındaki büyük yatırım döngüsünün etkisiyle, makine, ilaç, elektrikli ekipman ve özel endüstriyel bileşenler gibi neredeyse tüm başlıca kalemlerde büyüme kaydetti” dedi.

İtalyan Büyükelçi, ikinci faktörün İtalya'nın Ulusal İhracat Planı’nda Suudi Arabistan’ın öncelikli ülkeler arasında yer alması ve bu sayede İtalyan şirketlerinin Suudi pazarına daha verimli bir şekilde girmesine yardımcı olan tanıtım programları, kurumsal destek araçları ve ticari düzenlemeler başlatması olduğunu söyledi. Büyükelçi Baldocci, İtalyan ihracatının yüzde 28 gibi dikkat çekici bir artışla 6,2 milyar euroya ulaştığını hatırlattı.

Üçüncü faktörün ise iki ülke arasındaki iş ortamının iyileşmesi olduğunu ifade eden Büyükelçi Baldocci, “Kurumsal misyonların yoğunluğu, yatırımı kolaylaştırmak için yeni kanalların etkinleştirilmesi ve ekonomik kurumlar arasındaki yakın diyalog, engellerin azaltılmasına ve ticaret alışverişinin hızlanmasına katkıda bulundu” diye ekledi.


Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.