Kraliçe Elizabeth Buckingham Sarayı'ndan halkını selamladı

Londra sokaklarında, altın kraliyet arabasının ön saflarda olduğu devasa performanslar sergilendi

Kraliçe 2. Elizabeth ve Kraliyet ailesi üyeleri kutlamaların sonunda sarayın balkonuna çıktı (AFP)
Kraliçe 2. Elizabeth ve Kraliyet ailesi üyeleri kutlamaların sonunda sarayın balkonuna çıktı (AFP)
TT

Kraliçe Elizabeth Buckingham Sarayı'ndan halkını selamladı

Kraliçe 2. Elizabeth ve Kraliyet ailesi üyeleri kutlamaların sonunda sarayın balkonuna çıktı (AFP)
Kraliçe 2. Elizabeth ve Kraliyet ailesi üyeleri kutlamaların sonunda sarayın balkonuna çıktı (AFP)

Birleşik Krallık Kraliçesi 2. Elizabeth, Pazar günü Londra'daki Buckingham Sarayı'nın balkonundan halkı selamladı.  Kutlamalar, tahta çıkışının 70’inci yıldönümünü, Londra sokaklarında büyük bir geçit töreni ve on binlerce kişinin katıldığı öğle yemeği ile sona erdi.
AFP’nin yaptığı habere göre Kraliçe Cuma günkü törene, Cumartesi günü düzenlenen at yarışına ve sarayının önünde gerçekleştirilen konsere katılmadı. Ayrıca halka açık konuşma da yapmadı.
Kraliçe, varisleri 73 yaşındaki Charles, 39 yaşındaki William ve 8 yaşındaki George'u ön planda tutarak, son aylarda kademeli olarak geri çekildiği izlenimini bıraktı. 6 Şubat 1952 tarihinde tahta çıkan Kraliçe için eşi görülmemiş bir kutlama yapıldı.

Londra'daki kutlamalar sırasında sanatçılar (AFP)
Dün sona eren gösteriye yaklaşık on bin asker, dansçı, çeşitli sanatçılar katıldı. Bu gösteriyle, dört günlük platin yıldönümü kutlamaları sona ermiş oldu.
İngilizler Pazartesi günü itibariyle, Başbakan Boris Johnson'a karşı çok yakın görünen bir güvensizlik hareketi ile hızlanan enflasyon ve siyasi skandallar gerçeğine geri dönecekler.
Gösterinin ön saflarında, Kraliyet ailesinde geleneksel olarak düğünler ve taç giyme törenleri için kullanılan ülkenin 260 yıllık altın arabası vardı. Şarkıcı Ed Sheeran, gösterinin sonunda geçen yıl ölen Kraliçe Elizabeth’in eşi Prens Philip'in anısına Perfect şarkısını seslendirdi.
On milyondan fazla insan kötü hava şartlarına rağmen, bir asırlık büyük kargaşada istikrarı simgeleyen Kraliçe’nin saltanatının platin yıldönümünü için düzenlenen kutlamalara katıldı.

Kraliyet Süvari Tümeni dün sarayın önünde askeri geçit töreni düzenledi (AFP)
Windsor'da Kraliçe'nin sarayının koridoruna 488 masa kurulurken, Prens Charles ve eşi Camilla kriket sahasındaki öğle yemeğine katıldı.
Cumartesi akşamki konserde olmayan rağmen Kraliçe bir sürpriz hazırladı.
İngiliz çocuk hikayelerinin tanınmış karakteri olan Paddington'ın ayısıyla kahvesini yudumlarken görünen küçük video klip çekti. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden ayrılmasıyla son yıllarda derinden bölünmüş ülkede monarşinin devam eden gücünün işareti olan kutlamalar, BBC'de 13.4 milyon kişi tarafından izlendi.

Dün akşamki törene ait performanslardan biri (AFP)
Dört günlük platin jübile kutlamalarına katılanların çoğu, bu kutlamanın Kraliçe'yi gördükleri son tören olduğunun ve halefi olarak yerine 73 yaşındaki oğlu Prens Charles’ın sessizce hazırlandığının farkındalardı.
The Sun Editörü Tony Parsons şunları yazdı: "Kutlamalarda veda kokusu var. Son günlerde ülkenin içinde ve dışında gerçek bir neşe var. Ancak artık böyle bir kraliçe görmeyeceğimize dair güçlü bir farkındalık da var.”
Sol görüşlü Observer gazetesiyse, bu jübileyi Kraliçe’nin, geçen yıl kocası Prens Philip'in ölümüyle yalnız kalmasıyla başlayan uzun bir veda sürecinin  bir parçası olarak değerlendirdi.

Dün törene katılanları gösteren bir kare (AFP)
Kötüye giden sağlığına rağmen, 2. Elizabeth'in yirmi bir yaşındayken verdiği ve hayatının geri kalanında halkına hizmet etmek için Prenses unvanını taşıyacağına dair verdiği söze uygun olarak tahttan çekilmeye niyeti yok gözüküyor. Ancak bir sonraki aşamaya da hazırlık yapıyor.
YouGov araştırma şirketinin anketine göre Kraliçe yüzde 75'e varan bir oranla Birleşik Krallık’ta hala çok popülerken, Prens Charles nüfusun yüzde 50'sinin desteğini alıyor. Öte yandan sadece yüzde 32'si onun iyi bir kral olacağını düşünüyor. (YouGov Nisan 2022)
Kraliyet Ailesi üyeleri son gezilerinde, Britanya İmparatorluğu'nun kölelikle ilgili geçmişiyle konusunda eleştirilerle karşı karşıya kalmıştı.
Reuters’in haberine göre, Kraliçe’nin saltanatı sırasında toplamda 14 başbakan görev aldı, 14 ABD Başkanı değişti. Kraliçe bu sürede Berlin Duvarı’ının yapılışına ve yıkılışına ve İngiltere’nin AB üyeliğine ve üyelikten ayrılmasına tanıklık etti.
Öte yandan Kreliçe bir zamanlar çok güçlü olan Britanya İmparatorluğu'nun parçalanmasına da tanık oldu. Daha sonra bunun yerini Kraliçe'nin şekillenmesinde etkili olduğu 54 ülkeden oluşan İngiliz Milletler Topluluğu aldı. Birçok kişi bu oluşumu Kraliçe’nin en büyük başarısı olarak görüyor.
Kamuoyu yoklamaları, çoğunluğun monarşinin hayatta kalması gerektiğine inandığını gösteriyor. Zira yakın tarihli bir Ipsos anketi, on kişiden dokuzunun Kraliçe'yi desteklediğini gösteriyordu.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.