Macron'u endişelendiren adam: Jean-Luc Melenchon

Melenchon, Fransa’da Pazar günü yapılması planlanan parlamento seçimlerinin ilk turu yaklaşırken Macron'u endişelendirdi

Jean-Luc Melenchon (Reuters)
Jean-Luc Melenchon (Reuters)
TT

Macron'u endişelendiren adam: Jean-Luc Melenchon

Jean-Luc Melenchon (Reuters)
Jean-Luc Melenchon (Reuters)

Fransa'da resmi listelerde kayıtlı 48,7 milyon seçmen, Pazar günü parlamento seçimlerinin ilk turu için sandık başına gitmeye hazırlanırken tartışmalar giderek alevleniyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında siyaset sahnesine hakim olan başlıca siyasi partiler arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor.
Geçtiğimiz 24 Nisan'da ikinci kez cumhurbaşkanı seçilen Emmenuel Macron, son beş yıldır izlediği politikaları destekleyen mecliste çoğunluğu elde etmeye çalışıyor. Macron’un cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan programını uygulayabilmesi için meclis çoğunluğunu kazanması gerektiği yönündeki yaygın görüş çerçevesinde bir sonraki seçim yarışının beklendiği kadar kolay olmayacağını ve partisinin korkularını gösteren bir takım işaretler ortaya çıkmaya başladı. Cumhurbaşkanı’nın çekincesinin nedeni, 7 milyondan fazla seçmenin kendisine oy verdiği eski cumhurbaşkanı adayı olan deneyimli politikacı ve Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Partisi Genel Başkanı Jean-Luc Melenchon’dan kaynaklanıyor. Melenchon’un kimin cumhurbaşkanı olacağını belirleyen tura katılması için sadece 400 bin oyu eksikti.  Eğer Sosyalistler (PS), Komünist Parti (PCF) ve Yeşiller Partisi (EELV) adayları onun lehine seçimlerden çekilmeyi reddetmeseydi, bu oyları da alabilirdi.
Ancak Melenchon, tamamı sol kanatta yer alan üç partiden aldığı darbeyi çabuk unuttu.  İdeolojik, siyasi ve çıkar farklılıklara rağmen parlamento seçimlerine katılmak için saflarını sıkılaştırmakta ve söz konusu partileri ‘Sosyal ve Ekolojik Yeni Halk Birliği’ (NUPES) çatısı altında birleştirmekte başarılı oldu. Gerçek şu ki, bu yeni yapı, Fransa içinde ve dışında toplam 577 seçim bölgesinin tamamında aday çıkardı. Bu onlarca yıldır sol kanat için görülmemiş bir gelişmeydi. Sonuç lehine bir siyasi dinamik atılım oldu. 3 Haziran’da yapılan son ankette, NUPES, yüzde 31’lik bir oranla Macron’un lideri olduğu Renaissance (Yeniden Doğuş), eski Başbakan Edouard Philippe’in lideri olduğu Horizons (Ufuklar) ve Demokrasi Hareketi (MoDem) etrafında şekillenen Ensemble (Birlikte) adındaki ittifakın yüzde 27 olan oy oranını geçerek ilk sırada yer alacağını gösterdi. Ancak 19 Haziran’da yapılacak ikinci tur, bu oranları Cumhurbaşkanı Macron’un ittifakının lehine sandalyelere dönüştürecek.
Son ankete göre Birlikte İttifakı, 245 ile 315 arasında değişen sayıda sandalye kazanırken, NUPES 155 ila 188 sandalye alacak. Fakat asıl mesele, çoğunluk yasası ve en küçük seçim bölgesi nedeniyle parlamento seçimleri için doğru sonuçları tahmin etmenin son derece zor olması. Macron'un karşı karşıya olduğu zorluk ise, istediği politikaları dayatmasına olanak tanıyan bir çoğunluğa sahip olduğu 2017 seçimlerinin aksine, bugün hiçbir şeyin parlamentoda mutlak çoğunluğu elde edeceğini teyit etmiyor olması. Eğer Macron’un ittifakı yeterli sandalye sayısına ulaşamazsa, NUPES'in dışında kalan ister sağ isterse sol kanattan milletvekilleriyle pazarlık yapmak zorunda kalacak.
Yurtdışında sandık başına giden Fransız seçimlerinin ilk tur oylamalarının sonuçları, 11 adaydan 10'u ikinci tura kalan Melenchon’un ittifakının adaylarının 2017 yılına kıyasla büyük bir sıçrama yaptığını gösterdi. Bu da doğal olarak Macron’un ittifakının korkularını artırıyor.
Bunun sonucunda Macron, bakanlarına ve parti yetkililerine seçmenleri ikna etme çabalarını iki katına çıkarmaları çağırısında bulundu. Bizzat sahaya inen Macron, bölgelere ziyaretler gerçekleştirdi. İlk ziyaretinin Cherbourg-Octeville bölgesine yapan ve burada sağlık dosyasına ve hastanelerin durumuna değinen Cumhurbaşkanı’nın son ziyaret yeri eğitim sistemiyle ilgili planlara değindiği Marsilya oldu. Bugün de göçmenlerin ve yabancı kökenli Fransızların yoğun olarak yaşadığı yoksul banliyölerden biri olan başkentin kuzey girişinde yer alan Clichy-sous-Bois banliyösünü ziyaret edecek. Macron’un bu ziyaretinin gündem maddesi ise spor ve gençlik olacak.
Bu sahnede Macron karşısında ikinci kez cumhurbaşkanlığı yarışını kaybeden Marine Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı Ulusal Cephe (Front National/FN) partisinin aralarında bulunduğu 3 siyasi parti öne çıkıyor. Ancak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini birbirinden ayıran kişinin, cumhurbaşkanlığı sonuçlarının açıklanmasından bu yana, solu, tüm bileşenleriyle birlikte, parlamentoda çoğunluğu elde etmesini sağlayacak ve Macron'u kendisini başbakan olarak atamaya zorlayacak birleşik bir cephe oluşturmaya çağıran Jean-Luc Melonuchon olduğuna şüphe yok. Cumhurbaşkanı Macron’un kampı, tehlikenin Melenchon'dan geleceğini düşündüğünden Marine Le Pen’e yönelttiği eleştirilerle birlikte Melenchon’a da eleştiriler yöneltiliyor.
Macron'a yakın bir kaynak, Macron’un yeniden cumhurbaşkanı olmak için aşırı sağı seçim kampanyasının ana gündem maddesi yaptığını ve şimdi çoğunluğu kazanmak için sola ve Melenchon'a odaklanacağını söyledi.

Jean-Luc Melenchon kimdir?
Melenchon, Fransız siyaset sahnesinde bir fenomendir. İspanya kökenli bir anne ve babanın çocuğu olarak Ağustos 1951'de Fas'ın Tangiers şehrinde doğdu. Babası postacı, annesi öğretmendi. Cezayir'in Fransız kolonisi olan Oran şehrinde büyümüşler ve daha sonraları Fas'a taşınmışlardı. Melenchon, anne ve babası boşandıktan sonra annesiyle birlikte Fransa'ya taşındı. Annesi burada öğretmenlik mesleğini sürdürdü. Bu yüzden birkaç kez ikametgahını değiştirmek zorunda kaldılar. Ardından Melenchon’un ilk, orta ve üniversite eğitimini aldığı (ülkenin doğusundaki)  Jura bölgesine yerleştiler. Melenchon’un, sosyoloji ve modern edebiyat alanlarında iki lisans diploması var.
Melenchon, gençlik yıllarında eğitmenlik ve gazetecilik mesleklerini yaptı. Siyasi çalışmalarına sol partilerde başlayan Melenchon, daha sonra 1970’li yıllarda eski Cumhurbaşkanı Francois Mitterrand’in ısrarıyla Sosyalist Parti'ye katıldı. Melenchon'un adı çok hızlı bir şekilde, partinin ön saflarında yer aldı. 1976 yılında Sosyalist Parti’nin (Paris'in güneyinde yer alan) Massy Belediyesi üyesi ve daha sonra Aissonne bölgesinin yerel meclis üyesi olarak seçildiği Paris bölgesine taşındı.
Melenchon, 2002 yılında Sosyalist Parti içinde siyasi bir ağırlık kazanmayı başardıktan sonra Mesleki Eğitimden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atandı. Bu, onun tek hükümet deneyimiydi.
Avrupa Parlamentosu milletvekili ve daha sonra senatör olarak seçilen Melenchon, Sosyalistlerle geçirdiği süre boyunca aşırı solcu kanada aitti. 2012'de Sosyalistlerin cumhurbaşkanı adayı François Hollande'ın seçilmesinin ardından Melenchon, Hollande'ın performansının en yüksek sesli eleştirmenlerinden biri oldu ve ‘isyancı’ milletvekillerinden oluşan gruba katıldı. Sonunda Sosyalist Parti’den ayrıldı ve Sol Parti’ye geçti. Daha sonra halen liderliğini yaptığı LFI’yi kurdu. 2017 yılında, Melenchon parlamento seçimleri yarışına katıldı ve Marsilya'dan parlamentoda bir sandalye kazandı. Ancak son parlamento seçimlerinde aday olmama kararı alan Melenchon, kendisine yakın isimlerden birini yerine Marsilya’dan seçim yarışına katılması için görevlendirdi.
Herkes Melenchon’un güçlü bir isim ve iyi bir konuşmacı olduğunu kabul ediyor. Bunun yanında çok fazla hata yapar. Bazı hamleleri, rakiplerine onu eleştirmeleri için yeterli malzemeyi sağlıyor. Tüm sol partileri kurduğu ittifakın (NUPES) çatısı altında toplamayı başaran Melenchon’u eleştirenlerin sayısı arttı ve daha sert eleştirilere maruz kaldı. Mevcut siyasi mücadele, cumhurbaşkanlığına dönüştürmek istediği başbakanlık koltuğuna ulaşmasını sağlayacak ‘savaşlarının en önemlisini’ temsil ediyor.
İddialı bir rüya, ama imkânsız değil. Sonucunu hep birlikte 19 Haziran akşamı göreceğiz.



Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
TT

Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)

Galler İşçi Partisi Lideri Vaughan Gething, Galler Bölgesel Başbakanı olarak seçilmesinin ardından dört kurucu ülkeden (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) oluşan Birleşik Krallık'ın (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığ) üç ülkesi göçmen kökenli isimler tarafından yönetilmeye başlandı. Gething, Galler'in başkenti Cardiff’te hükümetin dümenine geçerken, Rishi Sunak İngiltere Başbakanı olarak Londra'da, Hamza Yusuf ise İskoçya Başbakanı olarak Edinburgh'da iktidarı ellerinde bulunduruyor.

Babası Güney Galler'den bir veteriner olan 52 yaşındaki Vaughan Gething’in annesi ise Zambiya'da bir kümes hayvanı çiftliğinde çalışıyordu. Eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın hikayesi, Gething’i henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi'ne katılmasında etkili oldu. Gething, 2011 yılında Cardiff'te meclis üyesi seçilerek siyasi kariyerine başladı.

Cardiff hükümetinde 2013 yılından bu yana çeşitli görevler üstlenen Gething, 2014 yılında Kalkınma Bakan Yardımcılığı, ardından Sağlık Bakan Yardımcılığı, ardından 2016-2021 yılları arasında Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. Birkaç gün önce rakibi Jeremy Miles'ı kıl payı mağlup ederek Galler İşçi Partisi'nin lideri olan Gething, 2021 mayısında Mark Drakeford hükümetinin ekonomi bakanlığı görevini üstlenmişti.

Gething, özelde Galler’in genelde ise Avrupa’nın ilk siyahi lideri oldu. Birleşik Krallık tarihindeki bu yeni durum, ‘artık göçmenlerin çocukları ve torunları sahada ve yerel meclislerden hükümete kadar çeşitli siyasi makamlar için ülkenin yerli halkıyla rekabet ediyor’ yorumlarına neden oldu.

Galler’de bir göçmenin başbakan olarak seçilmesinden önce Hint asıllı Budist Rishi Sunak, 2022 yılında İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Pakistan asıllı bir Müslüman olan Hamza Yusuf ise 2023 yılında İskoçya hükümetinin başına geçti. Böylece Birleşik Krallık'ı oluşturan ülkelerden üçü artık her zaman beyazların seçildiği makamlara partileri tarafından seçilen göçmenlerin getirildiğine tanık oldu.

Birleşik Krallık'ta farklı milletlerden üç ismin iktidara gelmesinin ve göçmenlerin çocuklarının ve torunlarının siyasetin tüm kademelerinde yer almasının yolu açıldı. Yerel halkla belediye ve meclis sandalyeleri için yarışan göçmenlerin çocukları ve torunları, hükümetlerde çeşitli görevler alırken bakanlık görevlerinde bulundular ve iç siyasi sahnede etkili oldular.

Birleşik Krallık'taki dördüncü ülke olan Kuzey İrlanda da liderlik konusunda bir istisnaya tanık oluyor. Kuzey İrlanda tarihinde ilk kez ‘Birleşik İrlanda’ fikrini destekleyen Katolik bir kadın siyasetçi olan Sinn Fein, 2023 yılında Belfast parlamento seçimlerinde rakibi Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının temelini oluşturan güç paylaşımı hükümetine yönelik boykotunu sona erdirmeyi başararak iktidara geldi.