Kanser tedavisinde kullanılan ve başarılı olan Dostarlimab ilacı hakkında ne biliyoruz?

Kanser tedavisinde kullanılan ve başarılı olan Dostarlimab ilacı hakkında ne biliyoruz?
TT

Kanser tedavisinde kullanılan ve başarılı olan Dostarlimab ilacı hakkında ne biliyoruz?

Kanser tedavisinde kullanılan ve başarılı olan Dostarlimab ilacı hakkında ne biliyoruz?

Rektum kanseri tümörlerini tok eden ‘Dostarlimab’ ilacı hakkında ne biliyoruz?
İki gün önce araştırmacılar, Dostarlimab ismi verilen ve rektum kanserinin tedavisinde etkili olduğu kanıtlanan ilacının başarısını duyurdu.
ABD’de rektum kanserli 12 hasta üzerinde denenen ve tedavi sonrası fizik muayene, endoskopi, PET veya MRI taramalarında hastalığa dair hiçbir belirtiye rastlanılmadığı belirtilen bir klinik deney yapıldı.

Dostarlimab’ı kim üretiyor?
Dostarlimab, 2019 yılında ilaç şirketi GlaxoSmithKline tarafından satın alınmadan önce ABD'nin Massachusetts eyaletinde bir biyoteknoloji şirketi olan Tesaro tarafından geliştirildi. Dostarlimab Jemparli markasıyla biliniyor.

Hangi teknolojiyi kullanıyor ve nasıl çalışıyor?
The Independent gazetesine göre, ilaç bir monoklonal antikor. Bu terim koronavirürüsü hastalarını tedavi etmek için çeşitli nomoklonal antikorlar ortaya çıkmasıyla son iki yılda yaygın olarak bilinir hale geldi. İlaç daha çok PD-1 adı verilen kanser hücrelerinde yer alan proteini engelliyor.
İlaç, bağışıklık sisteminin tümörleri tanımasına izin vererek yok olmasını sağlar. 2021’in başlarında kanser tedavisinde kullanılmak üzere ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylandı. Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nde rektum kanseri olan hastalarda yapılan çalışmalarda ise tüm hastaların iyileşmesine katkı sağladı.

Fiyatı nedir?
New York Times'a göre, tek doz "dostarlimab"ın fiyatı 11 dolar.

Yan etkileri neler?
Bir uzman tarafından verilen ilaç 30 dakika boyunca damara yavaş yavaş enjekte ediliyor. Mide bulantısı, ateş, titreme, kızarma, nefes darlığı, baş dönmesi ve bayılma olası yan etkilerinden.



Uzmanlar menopoz semptomlarına iyi gelen baharatı açıkladı

Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)
Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)
TT

Uzmanlar menopoz semptomlarına iyi gelen baharatı açıkladı

Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)
Asya ve Avrupa mutfağının gözdesi olan anason tohumları, bayram kurabiyelerine ve sıcak şaraplara ekleniyor (AFP)

Julia Musto 

Unlu mamuller ve tatlılarda yaygın olarak kullanılan anason, eklendiği her yemeğe sıcak, tatlı ve meyan kökü benzeri bir aroma katar.

Ancak çoğu kişi bu tohumların gizli sağlık yararları sunduğunu bilmiyor olabilir. Tayland'ın Vinmec Sağlık Sistemi'ne göre, tohumlar beyin ve bağışıklık sistemini güçlendiren demirin yanı sıra kemik ve hücreleri koruyan manganez gibi temel mineraller açısından da zengindir.

İran'daki kurumlarda yürütülen önceki araştırmalar, Pimpinella anisum bitkisinin tohumlarının depresyonla mücadeleye ve menopoz belirtilerini hafifletmeye bile yardımcı olabileceğini gösteriyor.

Üreme hormonlarının doğal olarak azalmasıyla ortaya çıkan menopoz, her yıl ABD'de 1 milyondan fazla kadını etkiliyor. Belirtiler arasında ateş basması ve gece terlemeleri, uyku güçlüğü, ruh hali değişimleri ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyon riskini artırabilen vajinal kuruluk yer alıyor.

Ancak Tahran'daki araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, anason tohumu tüketmenin ateş basmasının şiddetini ve sıklığını neredeyse 4'te üç oranında azalttığı bulundu.

İran'da yapılan iki başka çalışma da günde üç kez anason tohumu tozu veya kapsülü alındığında hem doğum sonrası hem de hafif-orta şiddetteki depresyon belirtilerinin hafiflediğini gösteriyor.

Depresyon belirtileri arasında üzgün hissetme, kolay sinirlenme, uykuya dalma veya uykuda kalmada sorun yaşama, normalden daha fazla veya daha az yeme, eskiden eğlenceli gelen şeyleri yapmak istememe ve kendine zarar verme veya intihar düşünceleri var. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne göre, depresyon 16 milyon Amerikalı yetişkini etkiliyor ve her 6 kişiden biri hayatının bir noktasında depresyona giriyor.

İtalya'da yapılan diğer araştırmalar, bu tohumun yağının iltihabı azaltmak için kullanılabileceğini öne çıkarırken, Çinli araştırmacıların bir çalışması, anasonun antibakteriyel özellikler taşıdığını belirtiyor.

Çoğu kişi yan etki riski olmadan anasonu güvenle tüketebilir ancak hormonlarla ilgili belirli rahatsızlıkları veya alerjileri olan kişiler anason tüketmeden önce doktorlarıyla görüşmeli.

Vinmec Sağlık Sistemi'ne göre çoğu yemekte sadece bir veya iki çay kaşığı kullanılıyor ve sağlıklı yetişkinlerin günde 20 grama kadar anason tohumu tozu tüketmesi güvenli kabul ediliyor. Ayrıca düşük kalorili bu baharatın bir yemek kaşığı sadece 23 kalori içeriyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/life-style


Kalp sağlığı için uzun yürüyüşler mi, sık ama kısa yürüyüşler mi daha iyi?

Çalışmada, günde 15 dakika yürümenin, 5 dakikalık sürelerde yürümekten daha iyi olduğu bulundu (Unsplash)
Çalışmada, günde 15 dakika yürümenin, 5 dakikalık sürelerde yürümekten daha iyi olduğu bulundu (Unsplash)
TT

Kalp sağlığı için uzun yürüyüşler mi, sık ama kısa yürüyüşler mi daha iyi?

Çalışmada, günde 15 dakika yürümenin, 5 dakikalık sürelerde yürümekten daha iyi olduğu bulundu (Unsplash)
Çalışmada, günde 15 dakika yürümenin, 5 dakikalık sürelerde yürümekten daha iyi olduğu bulundu (Unsplash)

Araştırmacılar kalp sağlığı için günde bir kez uzun bir yürüyüş yapmanın, çok sayıda kısa yürüyüş yapmaktan daha iyi olduğunu ortaya koydu.

Tek seferde en az 15 dakika (veya yaklaşık 1500 adım) yürümek, kalbin etkin şekilde çalışması için yeterli. Ayrıca tek seferde 5 dakikadan fazla yürümeyenlere kıyasla kalp-damar hastalığı görülme riskini üçte iki oranında azaltıyor.

Sidney Üniversitesi'nden çalışmanın ortak başyazarı Dr. Matthew Ahmadi, "En hareketsiz kişiler için ara sıra kısa yürüyüşlerden, daha uzun süreli sürekli yürüyüşlere geçmek  sağlık açısından fayda sağlayabilir" diyor.

Sağlık uzmanlarının günde 10 bin adım atmayı önerdiği yönünde bir algı var ancak bu gerekli değil. Günde en az 10-15 dakika süren, rahat ama istikrarlı bir tempoda bir-iki uzun yürüyüş yapmak, özellikle çok fazla yürümeyen kişiler için önemli faydalar sağlayabilir.

Hakemli dergi Annals of Internal Medicine'da yayımlanan çalışmada Birleşik Krallık'tan, günde 8 bin adımdan az yürüyen 40-79 yaşındaki 33 bin 560 yetişkin incelendi.

Katılımcılara verilen bileklikle bir hafta boyunca adım sayıları ve her yürüyüşün süresi ölçüldü.

Sidney Üniversitesi ve İspanya'daki Universidad Europea'dan araştırmacılar 8 yıl boyunca katılımcıların sağlık durumlarını takip etti.

Sonuçlar, günde 8 binden az adım atanlar arasında en az 10-15 dakika veya daha uzun süre yürüyenlerin, kalp krizi veya felç gibi kardiyovasküler olay yaşama riskinin yüzde 4 olduğunu gösterdi.

Buna karşılık 5 dakikadan kısa olacak şekilde çok kısa sürelerde adım atan katılımcıların kardiyovasküler olay yaşama riski yüzde 13'tü.

Ancak en az aktif olan ve günde 5 bin adım veya daha az yürüyen kişiler, sürekli yürüyüşten en çok fayda görenlerdi.

Araştırmacılar bu gruptaki kişilerin günde 5 dakika yerine sadece 15 dakika yürüyerek kalp-damar hastalığı riskini yarı yarıya azalttığını ve yüzde 15'ten yüzde 7'ye düşürdüğünü buldu.

Bu grupta ölüm riski de gün içinde 5 dakikalık sürelerde yürüyenlerde yüzde 5'ken, günde 15 dakika yürüyenlerde yüzde 1'in altına düştü.

Kıdemli yazar Profesör Emmanuel Stamatakis "Genellikle bütün odağı adım sayısına ya da toplam ne kadar yürüdüğümüze veriyoruz ancak örneğin yürüyüşün 'nasıl' yapıldığı gibi örüntülerin kritik rolünü göz ardı ediyoruz" diyor.

Bu çalışma, fiziksel açıdan çok hareketsiz kişilerin bile yürüyüş düzenlerini değiştirip daha uzun süre adım atınca kalp sağlığı faydalarını en üst düzeye çıkarabileceğini gösteriyor.

Independent Türkçe


Kanser kendini virüs olarak gizler ama bağışıklık sistemi onu tespit edebilir

Kanser kendini virüs olarak gizler ama bağışıklık sistemi onu tespit edebilir
TT

Kanser kendini virüs olarak gizler ama bağışıklık sistemi onu tespit edebilir

Kanser kendini virüs olarak gizler ama bağışıklık sistemi onu tespit edebilir

Günümüzün en tehlikeli hastalıklarından birini ortadan kaldırmak için amansız bir yarış içinde olan dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları, bağışıklık sisteminin vücutta, hücrelerin içinde gizlenen kurnaz düşman olan kanserle nasıl mücadele ettiğini gösteren yeni sırları açığa çıkarmaya devam ediyor.

Gizli etkileşimler

Daha önce bağışıklık sisteminin bu hileye karşı güçsüz olduğu düşünülürken, son araştırmalar iki taraf arasında kanser tedavisinin geleceğini sonsuza dek değiştirebilecek gizli etkileşimler olduğunu ortaya çıkardı. Bu umut verici keşifler, hastalığı içeriden yenmek için özel olarak tasarlanmış yeni bir hassas immünoterapi (kanser tedavisi sürecinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için uygulanan ve yararlanılan bir yöntem) ve aşı çağının önünü açıyor.

ABD'nin New York kentindeki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nden bir araştırma ekibi, 24 Eylül 2025 tarihinde Cell Genomics dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmada, bağışıklık sisteminin kanserin gelişimini nasıl şekillendirdiğini açıklayan bulgularını açıkladı. Bu çalışma, bilim insanlarının hastalığı anlama ve tedavi etme şeklini değiştirebilecek gizli bir kodu da ortaya koyuyor.

Kanser hücreleri virüs gibi davrandığında

Bağışıklık sisteminin temel işlevi, bakteri ve virüs gibi tehditleri tanımak ve ortadan kaldırmaktır. Ancak kanser vücudun kendi hücrelerinden kaynaklandığı için, bağışıklık sisteminin onu bir tehdit olarak tanıması çok zor.

Bilim insanları, bazı kanser hücrelerinin DNA'daki tekrarlayan dizileri yeniden aktive ettiğine dair şaşırtıcı bir keşfe imza attı. Bu diziler insan genomunun yaklaşık yarısını oluşturur, ancak genellikle pasif olur. Aktifleştiklerinde ise bu segmentler gerçek virüsler tarafından üretilenlere çok benzeyen RNA molekülleri üretmeye başlar.

Bağışıklık sistemi daha sonra bu sinyalleri, vücut viral saldırı altında gibi değerlendirir ve güçlü bir bağışıklık tepkisi başlatır. Bu durum ‘virüs taklidi’ olarak bilinir.

ABD'deki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi'nde araştırma ekibinin lideri olan onkoloji uzmanı Dr. Benjamin Greenbaum, virüs taklidinin, kanser hücrelerinin bağışıklık sisteminin dikkatini çekmek için kullandıkları şaşırtıcı bir yöntem olduğunu söylüyor. Bunun ne zaman ve neden gerçekleştiğini anlamak, kanserin nasıl geliştiği ve tedavilerin nasıl iyileştirilebileceği konusunda birçok sorunun cevabını verebilir.

Biyolojiyi matematiksel denklemlere dönüştürmek

Bilim insanları yakın zamana kadar, bu durumu ölçmek veya ne zaman ortaya çıkacağını tahmin etmek için doğru araçlara sahip değildi. Ancak Dr. Greenbaum'un ekibi, uluslararası araştırmacılarla iş birliği yaparak kanser hücrelerinde viral taklidi ölçmek ve tahmin etmek için gelişmiş bir matematiksel model geliştirdi.

Ekip, istatistiksel fizik, yapay zeka (AI) ve evrimsel biyolojiyi kullanarak, hangi genetik dizilerin bağışıklık sistemini tetiklediğini ve hangilerinin fark edilmediğini belirleyebilen bir model oluşturdu. Bu simülasyonu neyin etkinleştirdiğini veya devre dışı bıraktığını anlamak, büyük ölçüde bağışıklık sisteminin, kanser hücreleri de dahil olmak üzere, gelişen hücrelerle nasıl etkileşime girdiğini izlemeye bağlı.

Yeni çalışmanın sonuçları, bazı tekrarlayan DNA türlerinin diğerlerine göre virüsleri daha iyi taklit ettiğini ortaya koydu. Bu da bu segmentlerin hücre içinde bir sorun olduğunda erken uyarı mekanizması olarak işlev görebilecek gizli bir savunma işlevine sahip olduğunu düşündürüyor.

Bazı kanser hücreleri neden ‘görünür’ kalır?

Tüm kanserler bağışıklık sisteminden saklanmaz. Bazı kanser hücreleri, bağışıklık hücrelerinin saldırısına daha açık hale gelmelerine rağmen genetik sinyallerini aktif ve görünür tutar.

Dr. Greenbaum, bu tekrarlayan dizilerin hücre gelişiminde belirli bir dengeyi korumaya yardımcı olabileceğini ve hücrelerdeki anormalliklerin veya stresin tespitine katkıda bulunabileceğini söylüyor.

Dr. Greenbaum'un ekibi, 10 Aralık 2024 tarihinde Immunity dergisinde yayınlanan bir önceki çalışmada, pankreas kanseri hücrelerinin retrotranspozonlar (RNA aracılığıyla yer değiştirebilen ve ters transkriptaz enziminin genetik kodlarına sahip yer değiştirebilir elemanlar) olarak bilinen genetik tekrarları susturarak bağışıklık sisteminin saldırılarından nasıl kaçtığını açıklamıştı.

Aynı ekip daha önceki çalışmalarında, tümörlerin bağışıklık tepkisinden kaçmak için iki yol kullanabileceğini de gösterdi. Bunlardan ilki TP53 genindeki bir mutasyonla ilgiliyken diğeri ise hücreleri bağışıklık sistemine maruz bırakan sinyalleri azaltmak için RNA'yı modifiye eden ‘ADAR1’ adlı bir enzime dayanır.

Laboratuvar deneylerinde bu yollardan herhangi biri kesintiye uğradığında, tümör büyümesi önemli ölçüde azaldı. Bu durum, kanserlerin vücudun doğal savunma mekanizmalarından kaçmak için nasıl karmaşık yöntemler geliştirdiğini gösteriyor.

Daha akıllı immünoterapilere doğru bir ilerleme

Kanser ve bağışıklık sistemi arasındaki bu ‘gizli kodu’ anlamak, bilim insanlarının daha hassas bağışıklık tedavileri geliştirmesine olanak sağlayabilir. Dr. Greenbaum, bağışıklık sistemini neyin aktive ettiğini anlarsak, mümkün olan en iyi yanıtı elde etmek için gerektiğinde bağışıklık sistemi tarafından daha fazla veya daha az görünür olacak kanser aşıları tasarlayabileceğimizi söylüyor. Bu bilgi, bağışıklık sistemini seçici olarak harekete geçirerek zararlı iltihaplanmaya neden olmadan sadece tümörleri saldırıya uğratan yeni ilaçların geliştirilmesine de yardımcı olabilir.

Kanser araştırmalarında yeni bir dönem

Virüs taklitçiliğinin tespit edilmesinin, kanser ve bağışıklık sistemi arasındaki karmaşık ilişkiyi incelemek için yeni yollar açtığını vurgulayan Dr. Greenbaum, “Bizler için bir sır olanı artık ölçülebilir bir fenomene dönüştürdük” diyor. Bu gelişme, bağışıklık sisteminin kanseri nasıl gördüğünü ve bu bilgiyi hastaları tedavi etmek için nasıl kullanabileceğimizi daha derinlemesine anlamanın önünü açıyor.

Modelleme ve yapay zeka alanındaki hızlı gelişmelerle birlikte, bilim insanları kanserin gizli kodunu anlamanın ve bir gün vücudun kendi biyolojisini kullanarak kanseri yenebilmenin eşiğinde gibi görünüyor.