Fransa'da genel seçimin ilk turunda iktidar ve muhalefetin oy oranı başa baş görülüyor

Macron, bugün Fransa Parlamentosu seçimlerinin ilk turunda oyunu kullandıktan sonra (Reuters)
Macron, bugün Fransa Parlamentosu seçimlerinin ilk turunda oyunu kullandıktan sonra (Reuters)
TT

Fransa'da genel seçimin ilk turunda iktidar ve muhalefetin oy oranı başa baş görülüyor

Macron, bugün Fransa Parlamentosu seçimlerinin ilk turunda oyunu kullandıktan sonra (Reuters)
Macron, bugün Fransa Parlamentosu seçimlerinin ilk turunda oyunu kullandıktan sonra (Reuters)

Fransa’da İçişleri Bakanlığının açıkladığı resmi olmayan sonuçlara göre, genel seçimin ilk turu Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un etrafında toplanan Ensemble (Birlikte) ittifakı ile aşırı solcu Jean-Luc Melenchon'un girişimiyle kurulan Nupes ittifakının oy oranı başa baş görülüyor.
Bakanlığın açıkladığı resmi olmayan sonuçlara göre, ülkede dün ilk turu düzenlenen seçimde kullanılan oyların tamamı sayıldı.
Meclis çoğunluğunun 289 milletvekili ile sağlandığı ülkede, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un etrafında toplanan Ensemble ittifakı oyların yaklaşık yüzde 25,75'ini (5 milyon 857 bin 561) aldı.
Melenchon'un girişimiyle Boyun Eğmeyen Fransa (LFİ), Yeşiller Partisi (EEVL), Sosyalist Partisi (PS) ve Komünist Partisini (PCF) kapsayan "Sosyal ve Ekolojik Yeni Halk Birliği" (Nupes) ittifakının yüzde 25,66 (5 milyon 836 bin 202 oy) ile Ensemble'yi yakından takip ediyor. Ensemble ile Nupes arasında yaklaşık 20 bin oy farkı bulunuyor.
Aşırı sağcı Ulusal Birliğin (RN) oy oranı yüzde 18,68'i bulurken, Merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi (LR) yüzde 10,42'de kaldı.

Sandığa gitmeyenlerin oranı rekor düzeyde
48,9 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede sandığa gitmeyenlerin sayısı yüzde 52,49 oldu. Buna göre, seçmenlerin yarısından fazlası oy kullanmadı.
Bu yılki milletvekili genel seçiminin ilk turu 5. Cumhuriyet döneminde sandığa gitmeyen seçmen bakımından en yüksek oran olarak kayda geçti. Sandığa gitmeyenlerin oranı 2017'de aynı turda yüzde 51,29 idi.

Bakanlığının oy sayımına itiraz
LCİ kanalına konuşan, Nupes milletvekili adaylarından Manuel Bompard, İçişleri Bakanlığının yayımladığı seçim sonuçlarında bazı Nupes adaylarının oylarının ittifak bünyesinde sayılmadığını ileri sürdü.
Bompard, Nupes'in ilk turda Ensemble'den yaklaşık yüzde 1 farkla önde yer aldığını ve ülkenin birinci siyasi oluşumu olduğunu savundu.

5 yeni milletvekili ilk turda seçildi
Nupes'ten 4, Ensemble'den 1 milletvekili adayı ilk turda seçilerek, Ulusal Meclis'e girmeye hak kazandı.

Fransa Başbakanı Elisabeth Borne'un yanı sıra kabinede milletvekili adayı olan 14 bakan genel seçimin ikinci turuna kaldı.
Milletvekili seçilemeyen başbakan da dahil bakanların kabineden istifa edecekleri daha öncesinde belirtilmişti.

Aşırı sağcı lider Le Pen ikinci tura kaldı
Aşırı sağcı lider Marine Le Pen, milletvekili koltuğu için yarıştığı Pas-de-Calais vilayetinin 11. seçim bölgesinde yüksek oy oranı alarak ikinci tura kalmaya hak kazandı.
Bir diğer aşırı sağcı milletvekili adayı Eric Zemmour ise seçimin ilk turunda elendi.
Seçime ilk turda veda edenler arasında eski Başbakan Manuel Valls ile eski Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer de yer aldı.

Sandık çıkışı anketlerine göre Macron'un ittifakı mecliste çoğunluğu elde edemeyebilir
Ifop şirketinin dün yerel saatle 21.00'de verdiği sandık çıkışı anketleri, ilk turda Ensemble ittifakının, 577 sandalyeli Ulusal Meclis'te çoğunluğu kazanamayabileceğini gösterdi.
Sandık çıkışı anketlerine göre, Ensemble, Ulusal Meclis'e 275 ila 310 milletvekilli gönderebiliyor.
Öte yandan, Nupes ittifakının meclise taşıyacağı milletvekili sayısı 175 ila 205 şeklinde görünüyor.
Merkez sağdaki LR, Bağımsızlar ve Demokratlar Birliği (UDI) dahil çeşitli sağ partileri mecliste temsil edecek toplam milletvekili sayısı 45 ila 65 olurken, aşırı sağcı RN 15 ila 30 milletvekili çıkarabiliyor.
Seçimde 6 bin 293 adayın milletvekili olmak için yarıştığı ilk turda, bir adayın salt çoğunluğu sağlayamadığı sandalyeler için ikinci tur yapılacak.
Seçimin 19 Haziran'da düzenlenecek ikinci turuna, yüzde 12,5 ve üzeri oy alan adaylar katılabilecek. Bu turda en fazla oyu alan aday milletvekili seçilecek.
Seçim sonucunda çoğunluk olan 289 milletvekili ve fazlasını alan parti (veya ittifak) hükümeti kurabilecek.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.