Suriye'den kaçan SDG'nin eski sözcüsü Talal Sülo: 'Mazlum Abdi SİHA'lara karşı ABD karargâhlarında yaşıyor'

"2016'da, La Farge tesisinde ABD, Fransız ve İngiliz yetkililerle toplantı yaptık. Toplantıda McGurk ve Mazlum Abdi de vardı. Yabancı güçler, TSK'nın Afrin harekâtında SDG'ye ya da YPG'ye askeri bir destek vermeyeceklerini söylediler"

Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters
Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters
TT

Suriye'den kaçan SDG'nin eski sözcüsü Talal Sülo: 'Mazlum Abdi SİHA'lara karşı ABD karargâhlarında yaşıyor'

Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters
Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters

2015 yılında DEAŞ'a karşı savaşan bazı Suriyeli gruplar "Suriye Demokratik Güçleri (SDG)" adı altında birleşerek ortak hareket etmeye karar verdiklerini açıkladı. Bu gruplar arasında, PKK'nın Suriye'deki askeri kolu YPG de vardı. Türkiye'nin terör örgütü olarak ilan ettiği YPG, SDG'nin bütün karar mekanizmalarına hakim oldu. Türkiye, Suriye meselesinde hemen her fırsatta SDG'nin PKK yönetiminde bir yapı olduğunu beyan ediyor ve isminin dünya kamuoyunu aldatmaya yönelik konulduğunu söylüyor. SDG'nin ilk sözcüsü, bir dönem rejim karşıtı muhaliflerin safında yer alan Çobanbeyli bir Türkmen'di. Independent Türkçe'ye özel açıklamalarda bulunan Talal Sülo, SDG ile ilgili açıklamaları dünyaya duyurdu. Kasım 2017'de ise SDG'den kaçarak, muhaliflerin kontrolü olan bölgeler üzerinden Türkiye'ye geçti. Sülo ile SDG-PKK ilişkisini, Suriye'deki SİHA operasyonlarını, Afrin harekâtı öncesi yaşananları, çocuk savaşçıları ve meşhur "ABD silahlarını" konuştuk.

Suriye Demokratik Güçleri neden kuruldu? Ankara'ya göre SDG ismi bir aldatmaca. Sizce de öyle mi?
SDG ismini ABD'liler Mazlum Abdi'ye ('SDG Başkomutanı' unvanını kullanıyor) önerdi. Ben o dönemler Afrin'de, Ceyş'ül Suvvar'ın (Türkçeye 'Devrimciler Ordusu olarak' çevrilen bu yapı Esad karşıtı silahlı muhalefetin bir parçası olduğu iddiasındaydı) içindeydim. 10 Ekim 2015'te Afrin'den Haseke'ye gittim. 15 Ekim 2015 günü, Haseke'de 41 kişinin katıldığı bir toplantı yapıldı. İsim o toplantıda önerildi. Herkesi kapsayan bir isim olsun isteniyordu. Çünkü toplantıda YPG'nin dışında Araplar, Türkmenler, Süryaniler de vardı. 

Peki saydığınız bütün bu yapıların SDG'nin yönetiminde söz hakkı var mı?
Bu yapıların temsilcileri elbette var ama emirler YPG'den geliyordu. YPG ise emirleri daha yüksekten alıyordu. Biz işin başında Mazlum Abdi'nin olduğunu sanıyorduk ama o da emirler alıyormuş. Kritik askeri kararlar Bahoz Erdal tarafından yürütülüyor. İşin bütün kontrolü Sabri Ok'ta (PKK'nın çatı yapılanması KCK'ını yöneticilerinden biri). Ülkenin kuzeyinde kurulan Suriye Demokratik Meclisi'nin yönetimi bile onda. Bölgenin ekonomisini de o yönetiyor, istihbaratını kontrol ediyor, siyasi kararlar ona sorulmadan alınmıyor. Siyasi işlerden sorumlu görünen Aldar Halil de Sabri Ok'a sormadan bir şey yapmıyor. 

Bahoz Erdal'ın öldüğüne yönelik iddialar gelmişti, onunla bir temasınız oldu mu?
Onun öldürüldüğünün iddia edildiği günün ertesinde Bahoz ile görüştüm. Telefon kullanmıyordu, Viber üzerinden haberleşiyordu. Suikast iddiasını yalanladı ve 'Düşündüklerinden daha büyüğüm' demişti ama suikast söylentileri ortaya çıktıktan sonra işlerini Nureddin Sofi'ye devretti. Bahoz'un şu anda Rakka'da olduğunu düşünüyorum. 
BeFunky-collage (7).jpg
Sülo'ya göre SDG'nin yönetimi, görünen lider Mazlum Abdi'den (sağda) önce PKK'nın tepe yöneticilerinden Sabri Ok (ortada) ve Bahoz Erdal'da

Kandil'den Suriye'ye gönderilen kadrolarla Suriyeli YPG'liler arasında sorunlar var mı?
Hayır, liderlerine karşı büyük bir inanç var. Herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Bazıları da çıkarları gereği destek veriyor. 

-"La Farge'de toplantı yapıldı, yabancılar 'Afrin'de destek göremeyeceksiniz' dedi"

Zeytindalı Harekâtı'ndan önce YPG ya da SDG içindeki durumlar nasıldı? 
29 Ocak 2016'da, La Farge Çimento'nun tesisinde ABD, Fransız ve İngiliz yetkililerle bir toplantı yaptık. Toplantıda Brett McGurk ve Mazlum Abdi de vardı. Yabancı güçler, TSK'nın olası bir Afrin harekâtında SDG'ye ya da YPG'ye askeri bir destek vermeyeceklerini açıkladı. Bu aslında Afrin'den vazgeçtiklerinin göstergesiydi. Mazlum'a herhangi bir harekâtta ne yapacaklarını sordum. Esad rejimiyle temas içinde olduğunu ancak rejimin sürekli taleplerini arttırdığını söyledi. Mazlum Abdi rejim bayraklarının Afrin'e asılmasını kabul etti ancak Şam'dan "Yönetimi bize devredeceksiniz" baskısı geldi. 

Kamışlı ve Haseke'deki gibi yani?
Evet. Oralarda devlet kurumlarının yönetimi rejimdedir. Rejim, Kamışlı ve Haseke'yi hala valileri aracılığıyla yönetir.

Zeytindalı Harekâtı sırasında Afrin merkezinde büyük şehir çatışmaları yaşanacağı öne sürülüyordu ancak YPG çekildi. Bunun nedeni sizce neydi?
TSK Afrin'e yaklaşırken oradaki YPG, rejimin açtığı bölgeler üzerinden şehrden çıktı. "Öz Savunma Birlikleri" adı altında bırakılan gruplar zaten çok da eğitimli kişilerden oluşmuyor. TSK'nın karşısında çok fazla tutunamayacaklarını biliyordu. Biz zaten Afrin'de çok büyük bir direniş olmayacağını öngörüyorduk. 

-"Rusya SDG'ye silah, mühimmat, para ve gıda yardımı yaptı"

SDG'nin Rusya ile temasları, işbirlikleri var mıydı?
Ruslar dolaylı olarak SDG'ye önemli yardımlarda verdi. SDG'nin kuruluş aşamasında Kamışlı'daki havalimanı üzerinde silah, mühimmat, para hatta gıda yardımında bulundu. Bu yardımlar, rejime yakın "Suvar Rakka" adındaki askeri grup aracılığıyla iletildi.

-"McGurk'a 'En azından Washington'da bir kahve ısmarlayın! dedim, 'Kesinlikle böyle bir şey olmayacak' yanıtı aldım"

ABD, YPG hayallerini SDG üzerinden mi uygulamaya koymak istedi? 
ABD hiçbir zaman manevi bir destek vermedi. SDG'yi sadece yerdeki partneri olarak gördü. Bir defasında McGurk'a, "Bizden biri Washington'a gelsin, en azından bir kahve ısmarlayın" dedim. Böyle bir şeyin kesinlikle olmayacağını söyledi. Suriye içindeki öz yönetim gibi uygulamaların ise Suriyelilerin kendi meseleleri olduğunu söyleyip durdular. ABD, SDG ya da YPG'nin Şam yönetimiyle sürekli temas halinde olduğunun farkındaydı.
McGurk Reuters.jpeg
Sülo, McGurk'ın SDG'lilerin Washington'a gelmesine mümkün olmadığını söylediğini aktardı / Fotoğraf: Reuters
YPG'liler yurtdışına, Şam'ın kendilerine verdiği evraklar sayesinde çıktı. DEAŞ varken bile o bölgenin petrolü DEAŞ üzerinden gönderildi. Herkes payını alırdı. ABD'liler bunun farkındaydı. YPG'nin yaralıları Şam'daki hastanelerde tedavi görürdü. 

ABD'nin DEAŞ'a karşı YPG'ye verdiği silahlar Türkiye'ya karşı ne ölçüde kullanıldı?
ABD'liler SDG'ye silahları bileşenlerine ayrı ayrı imza karşılığında veriyordu. Türkmenler adına silahları imza karşılığında ben alırdım. Süryaniler adına Gabriel Kino, Arap aşiretler adına Şeyh Bender alırdı. İmza atılırken bu silahların Suriye rejimine karşı kullanılmayacağı teminatı da istenirdi. ABD'liler gittikten sonra Kandil'den gelen Safkan adındaki bir PKK'lı silahları alırdı. Bizim dahi bilmediğimiz yerlerde depolanırdı. SDG reddetse de onlarla birlikte çalışan YPG'ye bağlı "Afrin'i Özgürleştirme Güçleri" adında bir grup var. Başında da Sariye adında bir kadın bulunuyor. ABD'nin verdiği silahlar gerek TSK'ya gerekse de SMO'ya karşı bular tarafından kullanılıyor. 

Türkiye'deki "hendek operasyonlarından" önce YPG Suriye'den Türkiye'ye silah sevkiyatı yaptı mı?
O konuda tam bir bilgi sahibi değilim. Çünkü PKK bizi bu tür konulara asla karıştırmazdı. Kendileri karar verir ve uygulardı. PKK yöneticilerinin olduğu toplantılara bizim girmemiz yasaktı.
 
SDG içinde çok sayıda çocuk savaşçı var. Bu, uluslararası raporlara da yansıdı. Tepki çekeceğini bile bile neden böyle bir şey yapılıyor?
Bu durum Mazlum Abdi'yi dahi aşan bir mesele. Mazlum Abdi, silah altına alınan bir çocuğun gitmesine izin dahi veremez. Çocukların silah altına alınması Kandil'in bir projesiydi. Çocuklardan devrimci yaratma ideali uğruna yapılırdı. Bazı zamanlarda savaşçılara SDG'nin iç tüzüğüyle ilgili dersler verirdim. Tüzüğe göre SDG'nin çocuk savaşçı kullanması yasak ama derslerde çocuklar oluyordu. Durumu Mazlum Abdi'ye iletip bundan vazgeçilmesini istediğimde "Hiç boşuna başını ağrıtma, görmezden gel" diye yanıt verdi. 

Türkiye Tel Rıfat ve Menbiç'e bir askeri harekât hazırlığında olduğunu açıkladı. Bu alanlar YPG açısından önemsenen bölgeler mi?
Tel Rıfat, TSK ve SMO'ya yapılan saldırıların üssü haline gelmiş durumda. Menbiç ise YPG'nin Fırat'ın batısına uzanan koridor hayalini devam ettirme bakımından önemli. Tel Rıfat'a destek ise rejim bölgeleri üzerinden gidiyor. 

-"YPG liderleri SİHA'lara karşı ABD karargâhlarında yaşıyor"

Son dönemde Suriye içinde YPG liderlerine yönelik Türkiye'nin SİHA operasyonların olduğuna şahit oluyoruz. Bu operasyonlara yönelik tedbirler alınıyor mu?
2017'de Karaçok bölgesinde SDG'ye karşı SİHA operasyonları yoğunlaşmıştı. O kadar dehşet vericiydi ki SDG mensuplarının hepsi çöle kaçmıştı ve orada yaşamaya başlamıştı. SİHA saldırılarına karşı askeri bir tedbir alamıyorlar. ABD, SDG'ye hava araçlarına karşı koyabilecek silah vermiyor. SDG bu silahları rejimden istiyor. SDG yöneticileri SİHA'lara hedef olmamak için sivil araçlarla geziyorlar. Edindiğim bilgilere göre Mazlum Abdi dahil üst düzey liderler ABD'lilere ait karargâhlarda yaşıyor. 

-"Güvende hissetmiyorum ama ülkeme karşı görevimi yaptım"

Siz, SDG'nin dünya kamuoyuna açılan yüzüydünüz, ne oldu da oradan ayrıldınız? Nasıl karar verdiniz?
SDG kurulurken bunun ulusal bir davanın yansıması olduğunu zannediyorduk. Ancak bunun doğru olmadığını, PKK'nın ayrılıkçı bir projesi olduğunu anladım. Bizi sadece dekor olarak kullanıyorlardı. Ayrılmadan önce defalarca Mazlum Abdi'ye istifamı verdim. Ama ben, "Ayrılırsan seni 48 saat içinde öldürürler" diyerek üzeri kapalı tehdit aldım.  Bu şekilde rahatısız olanlar da var ama can güvenliği endişesi taşıyorlar. Özellikle Arap aşiretleri bu durumdan çok rahatsız. Türkiye, aşiretler üzerine ayrı bir çalışma yürütmeli. 

Kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Açıkçası hissetmiyorum. Ama hem ülkeme karşı görevimi yaptım hem de dış dünyanın dikkatini Suriye'de yaşananlara çekmek istedim. Bu konuda içim rahat.  



Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
TT

Ahmed eş-Şera: Irak'taki deneyimim bana mezhep savaşı yapmamayı öğretti

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Şam'da eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart ile diyaloğu (podcast hesabı)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Irak hapishanelerinden salıverildikten sonra Suriye'ye döndüğünde kendisine iki şart koyduğunu söyledi: ‘Irak'ın mezhep savaşı deneyimini tekrarlamamak ve sadece rejimle mücadeleye odaklanmak.’

Bu ifadeler, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in eski sözcüsü Alistair Campbell ve eski İngiliz Muhafazakâr bakan Rory Stewart'ın geçtiğimiz günlerde Şam'da eş-Şera ile bir araya gelerek gerçekleştirdikleri ve ‘Ahmed eş-Şera hapisteki bir El Kaide savaşçısından Suriye'nin liderine nasıl dönüştü?’ başlığıyla yayınlanan podcastte yer aldı.

Eş-Şera, “El Kaide'nin Irak'ta yaptıklarını tekrarlamak istediler ama ben bunu şiddetle reddettim. Bu durum aramızda bin 200'den fazla savaşçımızın öldürüldüğü ve benim de kuvvetlerimin yüzde 70'ini kaybettiğim büyük bir çatışmaya yol açtı. Ancak yeniden toparlandık ve rejimle savaşmaya odaklandık. Aynı zamanda DEAŞ ve benzeri gruplar gibi diğer taraflardan gelen tehditlerle de başa çıkmak zorunda kaldık” ifadelerini kullandı.

Eş-Şera, “Bir savaşçıydınız, bir mahkumdunuz, bir liderdiniz ve şimdi bir cumhurbaşkanısınız… Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şu anda Esed'in eskiden bulunduğu bu saraydayım. Ben bir savaşçıydım, savaşmak istediğim için değil. Bugün cumhurbaşkanıyım ama cumhurbaşkanı olmak istediğim için değil.”

Irak savaşı deneyimi

Suriye Cumhurbaşkanı, üniversitenin ilk dönemlerinde genç bir adam olarak, Suriyelilerin 60 yıl boyunca maruz kaldığı acımasız baskıdan, Suriye toplumunun sistematik olarak yok edilmesinden ve Irak'ta savaş patlak verdiğinde oraya gitmesi gerektiğini hissetmesinden duyduğu öfkeden bahsetti.

Eş-Şera Irak'ta üç yıl savaşmış, ardından beş yılını hapiste geçirmiş. İngilizler ona hapishanenin onu nasıl değiştirdiğini, bundan ne öğrendiğini ve çeşitli grupların saflarında nasıl hızlı bir şekilde yükselebildiğini sordu.

cdfrgthy
Suriyeli sanatçı Tamara Bessam Ebu Alvan, Şam'da Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlayan bir duvar resmi çiziyor. (Reuters)

Eş-Şera bu soruya şu cevabı verdi: “Suriye'de var olan baskının boyutlarını fark etmeye başladığımda yaklaşık 19 yaşındaydım. Ülkenin kötüye giden durumunu ve önceki rejimin ülkeyi nasıl korkunç bir şekilde yönettiğini görebiliyordum. Şam'ın taşıdığı yük ve rejimin Suriye toplumunu ve bu kadim şehri nasıl istismar ettiği konusunda derin bir acı hissettim.”

Sözlerine şöyle devam etti: “Bu rejimin düşmesi gerektiğine ikna olmuştum ama bunu gerçekleştirecek araçlarımız ya da uzmanlığımız yoktu. Bu yüzden deneyim kazanabileceğim her yere gitmeye karar verdim. O sırada Amerikalılar Irak'a girmeye hazırlanıyordu ve ABD'nin yaptıklarına karşı güçlü bir Arap ve İslami tepki vardı. Unutmamalısınız ki o zamanlar gençtim ve farklı bir düşünce tarzım vardı. Bu yüzden Irak'a gittim ve farklı gruplarla çalıştım. Zaman içinde bu gruplar yavaş yavaş küçülmeye ve El Kaide örgütüyle birleşmeye başladı. Bu şekilde kendimi El Kaide saflarında buldum.”

sxcdfrgt
Yaklaşan Ramazan Ayı için hazırlanan ‘Benatu’l Başa’ adlı dizinin çekimleri Eski Şam'da yapılıyor. (AFP)

22 yıllık bu yolculuk sırasında eş-Şera, Irak'taki deneyimlerinden öğrendiği en önemli şeyin, aynı hataları tekrarlamaktan kaçınmak istiyorsak politikaların sürekli olarak yeniden gözden geçirilmesi gerektiği olduğunu söyledi. O dönemde Batı'nın Ortadoğu'ya yönelik politikalarını eleştiren eş-Şera, “Bunlar yanlıştı ve değiştirilmeleri gerekiyordu. Bölge halkının her 10 yılda bir kötü kararların bedelini ödemesini istemiyoruz” dedi.

Bir barış adamı!

Kendisini dünyaya bir barış adamı olarak tanıtmak isteyip istemediği ve kendisine halen şüpheyle yaklaşan ülkelerle nasıl ilişkiler kurmayı planladığı sorusuna eş-Şera şu yanıtı verdi: “Bölgemizde, özellikle Suriye'de savaşlardan bıktık. İnsanlık barış ve güvenlik olmadan yaşayamaz, insanların aradığı şey bu, savaş değil. İnsanları bir araya getirebilecek ve savaşa başvurmadan barışçıl çözümlere götürebilecek pek çok şey var. Barış içinde insan olarak bizi birleştiren şeyler, savaş içinde bizi bölen şeylerden çok daha büyüktür.”

scdfvgbth
Yeni Suriye yönetimi geçtiğimiz aralık ayında muhalif grupları birleşik bir Suriye ordusuna entegre etmeye çalıştı. (SANA)

HTŞ grupları

Podcastte eş-Şera’ya bazıları daha radikal olan birçok hareketten oluşan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) içindeki pratik bir zorluk soruldu: “Burada bizimle birlikte oturmanıza kızanlar olabilir. Şimdi cumhurbaşkanı olduğunuza göre, en radikal olanlar da dahil olmak üzere tüm bu eski gruplarla nasıl başa çıkacaksınız?”

Ahmed eş-Şera şöyle yanıtladı: “Burada sizinle birlikte oturmama izin verilmediğini söylemek büyük bir abartı olur. O kadar da kötü değil. Bir arada yaşamamızı ve birbirimizle savaşmaya gerek kalmadan devrimin hedeflerine ulaşmamızı sağlayacak uygun ve kabul edilebilir bir formüle ulaşana kadar tüm bu taraflarla ikna ve diyalog yöntemlerini kullandım... Pek çok kişi bu yaklaşıma katıldı.”

scdfvgrth
Halep kırsalından Humus şehrine dönen yerinden edilmiş Suriyelileri taşıyan bir otobüsün penceresinden bakan bir çocuk, elinde Suriye bağımsızlık bayrağı tutuyor, 10 Şubat. (AFP)

Anayasa ve seçimler

“Peki ya ‘ulusal konferans’ ve anayasa ile seçimlerin belli bir zaman dilimi içinde yapılmasının garanti edilmesi hakkında ne söylersiniz?”

Eş-Şera, Suriye'nin çeşitli aşamalardan geçtiğini ve önceliğin hükümeti istikrara kavuşturmak ve devlet kurumlarının çöküşünü önlemek olduğunu söyledi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “İdlib hükümetini Şam'ın kontrolünü ele geçirdiğimizde iktidarı devralmaya hazır olacak şekilde hazırladık. Bu aşama için üç ay ayırdık. Daha sonra anayasal deklarasyon, ulusal konferansın toplanması ve cumhurbaşkanının atanmasını içeren bir sonraki aşamaya geçeceğiz. Uluslararası sözleşmelere uygun olarak bir cumhurbaşkanı atadık. Anayasa uzmanlarına danıştıktan sonra muzaffer güçler cumhurbaşkanını atadı, önceki anayasayı iptal etti ve eski parlamentoyu feshetti. Şimdi, yeni bir anayasanın ilan edilmesinin önünü açacak öneriler geliştirmek amacıyla çok çeşitli tarafların yer alacağı ulusal diyalog sürecine geçeceğiz. Geçici bir parlamento oluşturulacak ve bu parlamento yeni anayasayı hazırlamak üzere bir anayasa komitesi kurmakla sorumlu olacak.”

Trump ve Gazze

Eş-Şera, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınmasına ilişkin açıklamalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İnsanları topraklarını terk etmeye zorlayabilecek hiçbir güç olmadığına inanıyorum. Birçok ülke bunu yapmaya çalıştı ama hepsi başarısız oldu, özellikle de Gazze Şeridi'ne yönelik son savaş sırasında. Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca Filistin halkı acıya, ölümlere ve yıkıma katlandı ama yine de topraklarını terk etmeyi reddetti. 80 yılı aşkın süredir devam eden bu çatışmada, Filistinlileri zorla yerlerinden etmeye yönelik tüm girişimler başarısız oldu. Terk edenler kararlarından pişman oldular. Birbirini izleyen Filistinli nesillerin aldığı ders, topraklarına bağlı kalmanın ve onu terk etmemenin önemidir.”

scdfvrgty
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera dün Silikon Vadisi'nden Suriye asıllı Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle bir araya geldi. (SANA)

Ekonomik model

Kendisini en çok ilgilendiren küresel ekonomik model ve ekonomi yönetimi açısından ilham aldığı belirli bir ülke ismi sorulan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Singapur, Suudi Arabistan, bazı dönemlerde Brezilya ve kalkınma yolunda büyük zorlukların üstesinden gelen Ruanda gibi ekonomik büyümeye tanık olan birçok ülkeyi incelediğini söyledi. Her ülkenin kendi zorlukları ve kalkınma aşamasıyla şekillenen kendi bağlamına sahip olduğunu belirtti. “Bu örneklerden değerli dersler çıkarılabilecek olsa da bunları körü körüne taklit etmemeliyiz. Bunun yerine, Suriye'nin kendine özgü durumuna uygun bir yaklaşım geliştirmek için bu dersleri uyarlamalı ve entegre etmeliyiz” dedi.

Ordu ve polisin lağvedilmesi

Eş-Şera'ya, Baas'tan arındırma sonrasında Irak'ta yaşananları anımsatan polis ve ordunun lağvedilmesi ve bu konunun nasıl ele alınacağı sorulduğunda, Suriye ve Irak'taki durum arasında büyük farklar olduğunu ve karşılaştırmaların her zaman büyük farklılıklar gösterdiğini söyledi. Suriye ordusunu ‘bir alternatif hazırlamadan’ dağıtmadığını belirtti.

Eski rejimin ordusunun Irak ordusu gibi olmadığını vurgulayan eş-Şera, “Çok sayıda milis ile İran ve Rusya'dan gelen dış müdahalelerle parçalanmıştı. Ordu dağılmış ve çökmüştü. Birçok genç erkek askere gitmemek için Suriye'den kaçıyordu. Dolayısıyla ordunun Suriyeliler için büyük bir önemi yoktu. Bugün Suriye'de zorunlu askerlik uygulamadım. Gönüllü askerliği tercih ettim. Bugün binlerce kişi yeni Suriye ordusuna katılıyor” ifadelerini kullandı.

Devrimci zihniyet bir devlet inşa edemez

Kendisini halen bir devrimci olarak görüp görmediği sorulan eş-Şera, devrimci zihniyetin bir devlet inşa edemeyeceğini söyledi. Şarku'l Avsat'ın Rory Stewart'ın röportajından aktardığına göre Eş-Şera, “Bir devlet inşa etmek ve bütün bir toplumu yönetmek söz konusu olduğunda farklı bir zihniyete ihtiyaç duyarsınız. Benim için devrim, rejimin devrilmesiyle sona erdi” dedi.

Eş-Şera sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ülkenin yeniden inşası, ekonomik kalkınma, bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması, komşu ülkelere güvence verilmesi ve Suriye ile Batı ülkeleri ve bölge ülkeleri arasında stratejik ilişkiler kurulmasını içeren yeni bir aşamaya geçtik.”

sdfgrt
Ahmed eş-Şera'nın geçen ay yaptığı bir konuşmayı Şam'daki er-Ravza kafede takip eden Suriyeliler (Şarku’l Avsat)

Batı medyasının kendisi hakkında söylediklerine ilişkin tutumu sorulan Ahmed eş-Şera, Suriye'nin küresel etkiye sahip stratejik bir ülke olduğunu söyledi. Eş-Şera, “Geçmişte rejim kasıtlı olarak Suriyelileri Avrupa'ya göç ettirmeyi ve Captagon'u Avrupa'ya ve bölgeye kaçırmayı amaçlıyordu. Şam ayrıca, Suriye içindeki bazı ülkelerin oynadığı son derece olumsuz rol nedeniyle bölgede daha fazla istikrarsızlık tohumları ekmek için bir üs olarak kullanıldı” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'nin durumunun kökten değiştiğini ve gelecek vaat eden yeni bir ülke haline geldiğini vurgulayan eş-Şera, “Suriye ekonomik kalkınma yoluyla bölgenin istikrara kavuşmasında önemli bir rol oynayacaktır” dedi. Eş-Şera, tarım, sanayi ve ticaret gibi sektörlerde önemli bir merkez olacak olan Suriye'nin tarihi İpek Yolu üzerinde yer aldığını ve Doğu ile Batı arasındaki ticaretin yeniden gelişmesinin beklendiğini belirtti.

Eş-Şera, Batı'nın Suriye'ye bakışını bu açıdan yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.