Bilim insanları galaksimizde "serbest dolaşan" kara delik hakkında fikir ayrılığına düştü

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

Bilim insanları galaksimizde "serbest dolaşan" kara delik hakkında fikir ayrılığına düştü

(Unsplash)
(Unsplash)

The Independent'ta yer alan habere göre bilim insanları Samanyolu galaksimizde gezinen ilk "serbest dolaşan" kara deliği bulmuş olabilir.
Büyük yıldızlar çöktüğünde arkalarında kara delikler bıraktığı düşünülüyor. Eğer durum böyleyse, bu yıldızların ölümünden sonra geride kalıp Samanyolu boyunca dağılmış yüz milyonlarca kara delik olmalı.
Ama bilim insanları onları bulmakta zorlanıyor. İzole kara delikler görünmezdir.
Şimdi araştırmacılar, galakside saatte yaklaşık 160 bin kilometre hızla uçan böyle bir "serbest dolaşan" kara deliği tespit ettiklerine inanıyor. Bu kara delik, bilim insanlarının bir nesnenin yerçekiminin neden olduğu ışık bozulmasını izlediği yerçekimsel mikromercekleme kullanılarak tespit edildi.
Nesne galaksimizde olsa da bizden binlerce ışık yılı uzakta. Fakat bulgu, istatistiksel olarak bize en yakın bu türden bir nesnenin 80 ışık yılından daha yakında olması gerektiğini gösteriyor.
Bir grup bilim insanına göre bu kara deliğin kütlesi, Güneş'imizin kütlesinin 1,6 ile 4,4 katı arasında bir yerde. Aynı veriyi kullanan bir diğer grup bilim insanı ise bu kara deliğin 7,1 güneş kütlesine daha yakın olduğuna inanıyor.
Boyutunun daha küçük olduğuna dair tahminler, nesnenin kara delikten ziyade nötron yıldızı olduğunun ortaya çıkabileceği anlamına geliyor. Ama ikinci tahminle, yani daha büyük hesaplamalarla, bu nesne kesinlikle bir kara delik olurdu.
Her ne olursa olsun, bu nesne galaksimizde başka bir yıldızla eşleştirilmeden dolaşan ilk "hayalet" (ölü bir yıldızın karanlık, yoğun artıkları) oldu.
Çalışmalardan birinin başındaki isimlerden UC Berkeley'den Jesica Lu, "Bu, yerçekimsel mikromerceklemeyle keşfedilen ilk serbest dolaşan kara delik veya nötron yıldızı" dedi.
Jesica Lu, "Mikromercekleme sayesinde bu yalnız, kompakt nesneleri inceleyebiliyor ve kütlelerini ölçebiliyoruz. Başka türlü görülemeyen bu karanlık nesnelere doğru yeni bir pencere açtığımızı düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
İki rakip ekibin yaptığı ayrı araştırmalar, çalışmaların iki makalede açıklandığı anlamına geliyor: Biri, nesnenin daha küçük olduğuna inanan UC Berkeley ekibi tarafından Astrophysical Journal Letters bilim dergisinde yayımlanırken, Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü'nün (STSCI) yaptığı daha büyük diğer tahmin Astrophysical Journal'da detaylandırıldı.
Ekipler kütle tahmininin yanı sıra nesnenin muhtemel uzaklığında da fikir ayrılığı yaşıyor. UC Berkeley ekibi nesnenin 2 bin 280 ila 6 bin 260 ışık yılı uzaklıkta olduğuna inanırken, STSCI ekibi bizden yaklaşık 5 bin 153 ışık yılı uzaklıkta olduğunu düşünüyor.
Bu ayrılık, nesneye iki farklı isim verildiği anlamına da geliyor: MOA-2011-BLG-191 ve OGLE-2011-BLG -0462 veya kısaca OB110462.
 



Dünyadaki yaşamın uzay kökenli olabileceğine dair yeni kanıtlar bulundu

(NASA)
(NASA)
TT

Dünyadaki yaşamın uzay kökenli olabileceğine dair yeni kanıtlar bulundu

(NASA)
(NASA)

Andrew Griffin 

Bilim insanları, Dünya'daki yaşamın tohumlarının uzaydan gelmiş ve evrenin geri kalanına yayılmış olabileceğini söylüyor.

Büyük bir atılıma imza atan araştırmacılar, bir "protostar"ın (önyıldız) etrafındaki diskte karmaşık organik moleküller buldu. Bu moleküller, yaşamın yapıtaşlarının öncüleri olarak görülüyor. Sonrasında bunlar şekerler ve aminoasitler haline gelip birleşerek bizi çevreleyen karmaşık flora ve faunaya dönüşüyor.

Araştırmacılar daha önce başka yerlerde de bu tür karmaşık organik moleküller bulmuştu. Ancak yeni bulgular gizemli bir eksik bağlantıyı tamamlıyor ki bu da yaşamın bilinenden daha bereketli olduğunu öne sürebilir.

Soğuk protostar, bir toz ve gaz diskiyle çevrili genç bir yıldız haline gelirken yoğun radyasyon ve gazın dışarı fırlamasını içeren şiddetli bir süreç yaşanır. Araştırmacılar, bu sürecin yoğun doğasının bir yıldızın etrafında bulunan kimyasal bileşikleri "sıfırlamasından" endişe ediyordu zira bu da bu bileşiklerin aynı zamanda gezegenleri oluşturan disklerde oluşmaları gerektiği anlamına gelir.

Ancak yeni bulgular, karmaşık moleküllerin bu süreç boyunca etrafta kalabileceğini, yani sonrasında oluşacak disklere miras bırakılabileceğini gösteriyor.

Bulgular, The Astrophysical Journal Letters adlı bilimsel dergide yayımlanan "V883 Ori'nin ön gezegen diskinde derin Kompleks Organik Molekül arayışı" başlıklı yeni bir makalede bildirildi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/space